CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi… CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, “Teklif, madde madde dökülmeye başladı. Biz inanıyoruz ki bu teklif, Meclis’ten geçmeyecek; çünkü her ne kadar baskı altında olurlarsa olsunlar, biz biliyoruz ki AKP ve MHP milletvekilleri içinde de oy kabininde vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında; cumhuriyetin, Meclis’in ve demokrasinin yok edilmesine ’hayır’ diyecek olan vicdanlı, vatansever birçok vekil var.“ dedi. Konuşmasına Tunceli’de şehit olduğuna dikkat çekerek başlayan Selin Sayek Böke, “Asansördeyken her zamanki acı haberle bir kez daha kalbimiz parçalandı. Tunceli’de bir şehidimiz var. Öncelikle her şeyden önce şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum ve geride bıraktığı sevenlerine ve tüm Türkiye’ye başsağlığı diliyorum.” Dedi.
BİR KEZ DAHA DA SORUYORUZ, O GÖRÜNTÜLER GERÇEK Mİ?
IŞİD’in elindeki askerlerimizin akıbetine dair bir açıklama yapılmadığını ifade eden Selin Sayek Böke, “Maalesef bu haberler artık her günün haberleri oldu. Geçen haftadan bu yana bütün Türkiye bir soruya yanıt arıyor. İki askerimize ait olduğu iddia edilen dehşet verici görüntülerle sarsılmıştık hepimiz daha birkaç gün önce. Her gün acılarımıza yenileri ekleniyor. Her gün endişelerimize yenileri eklemleniyor. Hükümet ve Genelkurmay bu görüntülerin gerçek olup olmadığına ve vahşet çetesi IŞİD’in elindeki askerlerimizin akıbetine dair bir açıklama dahi yapmadılar. Açıklama yapmadıkları gibi canlarımızın, bizim çocuklarımızın, Mehmetçiklerimizin akıbetini soranlara da ‘ayağınızı denk alın’ dediler. Açıkça tehditte bulundular. Bir hükümet ülkesindeki basına, ülkesindeki siyasetçilere, o ülkenin vatandaşlarına tehdit savuramaz. Türkiye çocuklarının akıbetini sorar, merak eder, bilgi ister, bilmek ister. Çocuklarımıza ne olduğunu soramayacağımız bir Türkiye’yi reddediyoruz. Biz savurduğunuz bu tehditlere asla boyun eğmeyeceğiz. Biz bu soruyu soruyoruz yanıtını alana kadar da sormaya devam edeceğiz. Bir kez daha da soruyoruz. Ne oldu çocuklarımıza, neredeler, o görüntüler gerçek mi? 80 milyon bu görüntüleri izledikten sonra başını yastığa rahat koyamadı. Siz koydunuz mu? Bizim çocuklarımız, biz çocuklarımız için soracağız.” Şeklinde konuştu.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ MADDE MADDE DÖKÜLMEYE BAŞLADI
Anayasa değişikliği teklifi meclisten geçmeyeceğine inandığını kaydeden Selin Sayek Böke, “Türkiye çocuklarının akıbetini merak ederken, endişe duyarken, çocuklarımızın ve hepimizin ortak geleceğini yok edecek bir teklifle karşı karşıyayız bu hafta. Şu anda TBMM’de Anayasa Komisyonunda Meclisi, demokrasiyi ve cumhuriyeti bildiğimiz anlamdaki cumhuriyeti ortadan kaldıracak bir teklif görüşülüyor. O kadar kuralsız, o kadar derme çatma, o kadar ciddiyetsiz ki yapılan iş güya ülkenin geleceğini belirleyecek olan bir toplumsal sözleşme bu anayasa 16 gün içerisinde çürüdü. Teklif madde madde dökülmeye başladı. Cumhuriyeti yıkan teklifin ilk dökülen maddesi de ne yazık ki, milletvekillerinin kendi koltuklarıyla ilgili olan madde oldu. Milletvekillerinin kendi koltukları için duydukları endişeyi cumhuriyetin ve demokrasimizin geleceği içinde duymalarını diliyoruz ve bunları bütün milletvekillerinden bekliyoruz. Anayasa böyle yapılmaz. Bu şekilde yapılan anayasa ülkeye mutluluk getirmez, huzur getirmez, barış getirmez, hukuk getirmez, refah getirmez. Zenginlik ve özgürlük hiç getirmez. Aksine böyle yapılan anayasalar ülkeye felaket getirirler. 12 Eylül 2010 referandumunda ‘yapmayın’ demiştik, ‘yanlış yapıyorsunuz’ demiştik. ‘Muhalefeti dinleyin’ demiştik. Aynı bugünkü edayla ve aynı bugünkü havayla anayasayı değiştirdiler. 15 Temmuz’u hep beraber yaşadık. 15 Temmuz’da bu Gazi Meclisi vurmuş olan F 16’ların bombaları 12 Eylül 2010 referandumunda yüklendiler. Yargıyı FETÖ’ye işte o 12 Eylül 2010 referandumuyla zimmetlediler. Bunları tüm açıklığıyla biz söylerken aynı bugün komisyonda olduğu gibi ‘siz bilmezsiniz biz biliriz’ dediler. ‘Sonuçta halk karar verecek’ dediler. ‘Halkın dediği olacak, siz konuşmayın’ dediler. Darbeler, iç savaşlar, toplumsal kargaşalar, siyasi suikastlar hep demokrasinin olmadığı diktatörlüklerde olur. İşte bizim verdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı olduğunu gösteren sonuçlar ortada.” Sözlerine yer verdi.
CHP MİLLETVEKİLLERİ KOMİSYONDA TARİHİ BİR GÖREV YAPIYORLAR
Doç. Dr. Selin Sayek Böke, şöyle konuştu:“Bu teklifi hükümet yangından mal kaçırırcasına acele içerisinde komisyondan geçirmek istiyor. Onlar bir telaş ve utanç içerisindeler. Öyle bir telaş ki, muhalefeti konuşturmamak için, halkın gerçekleri duymasını önlemek için her tür kural ve teamül çiğneniyor. 100’ün üzerinde muhalefet milletvekili konuşma talebinde bulunmuşken söz hakları AKP tarafından gasp ediliyor. Halk komisyondaki tartışmaları duysun, bilsin istediğimiz için TRT’den komisyon çalışmalarının yayınlanmasını talep ediyoruz, telaş ve utanç o kadar büyük ki, AKP bu teklifi reddediyor. Konuşulmasın, duyulmasın, görülmesin istiyorlar. Onların telaşı ve utancı karşısında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri millet adına o komisyonda tarihi bir görev yapıyorlar. Türkiye’nin savaşla ve devrimle kazanılmış cumhuriyetine, şehitler pahasına korunmuş olan ulus bütünlüğüne, demokrasimize, bu değerlere ve ilkelere bağlı her partiye oy vermiş milyonlar adına sahip çıkıyorlar. Ama onların çok acelesi var. Çok büyük bir telaşları var. Milletin neyi ve neden öğrenmesinden korkuyorsunuz? Nedir milletten kaçırmaya çalıştığınız şey? Niçin konuşulmasın istiyorsunuz, niçin duyulmasın istiyorsunuz, niçin görülmesin istiyorsunuz?”
TEKLİF, CUMHURBAŞKANINA MECLİSİ FESHETME YETKİSİ VERİYOR
Anayasa değişikliği teklifinin açıkça meclisi, cumhuriyeti ve demokrasiyi ortadan kaldırma teklifi olduğunu ileri süren Doç. Dr. Selin Sayek Böke, “Biz bir kez daha anlatalım. Bu teklif hükümetin iddia ettiği gibi bir sistem değişikliğinden ibaret değildir. Bu teklif açıkça meclisi, cumhuriyeti ve demokrasiyi ortadan kaldırma teklifidir. Bu teklif bir rejim değişikliği teklifidir. Bu teklif her şeyden önce 23 Nisan 1920’de kurtuluş mücadelesini vermiş olan meclisi fiilen ortadan kaldırma teklifidir. Bu teklif Cumhurbaşkanına Meclisi feshetme yetkisi veriyor, kuvvetler ayrılığını tamamen ortadan kaldırıyor. Cumhurbaşkanı ve meclis seçimlerini aynı anda yaparak meclisi, milletin meclisini, Cumhurbaşkanının kontrolüne veriyor. Cumhurbaşkanını Parti Genel Başkanı yaparak milletin vekillerini Cumhurbaşkanının emir eri yapıyor. Cumhurbaşkanının yasamayı eline almasının önünü açıyor. Bir meclisi meclis yapan yasa yapma yetkisidir. Bu teklif Cumhurbaşkanına kararname çıkartarak meclisin yasa yapma hakkını milletin elinden alma ve yasayı dahi Cumhurbaşkanının yapmasına yol açıyor. Bu teklif açıkça uğruna bedeller ödenmiş olan demokrasiyi ortadan kaldırıyor. Bir demokrasinin olmazsa olmazı bağımsız yargıdır, hukuktur. Bu teklif yargıyı Cumhurbaşkanının sopası haline getiriyor. Bu teklif Cumhurbaşkanının herkese dokunabileceği, ama Cumhurbaşkanına kimsenin dokunamayacağı bir rejim inşa ediyor. Bu teklif 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldırıyor. Bu teklifle tek kişi hiçbir sınırlama ve denetleme olmaksızın istediği gibi kamu kurumu kuracak, istediği gibi kamu kurumlarını kapatacak. Düşünün ki bir sabah kalkacağız hazine kapanmış, düşünün ki o sabah bir vergi bakanlığı kurulmuş. Düşünün ki o bakanlığı kurmuş olan cumhurun başkanı o gün vatandaşı yeni vergilerin altında ezileceği bir sabaha uyandırmış kendisi istediği için, sadece o istediği için.
Biz tüm bu gerçekleri ortaya koyuyoruz ve koymaya da devam edeceğiz. Bu gerçeği tüm Türkiye’nin görmesini de mutlaka sağlayacağız. Bu vebali üstlenenleri milletin ve tarihin önünde mutlaka mahkum edeceğiz. Herkes dürüst olacak, herkes açık olacak. Bu teklife oy verenler 23 Nisan 1920 iradesine, 29 Ekim 1923 iradesine, 1946’da geçilmiş olan demokrasiye, Türkiye’nin 250 yıllık saray egemenliğinden halk egemenliğine geçiş mücadelesinin aleyhine, yani karşı devrime oy verdiklerini bilerek verecekler. Bu teklife olumlu oy verenler, bu vebali tarih önünde üstlenmeye hazırlarsa oy verecekler. Ama biz inanıyoruz ki, bu teklif meclisten geçmeyecek. Çünkü her ne kadar baskı altında olurlarsa olsunlar biz biliyoruz ki AKP ve MHP milletvekilleri içinde de oy kabininde vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında cumhuriyetin, meclisin ve demokrasinin yok edilmesine ‘hayır’ diyecek olan vicdanlı vatansever birçok vekil var. Çünkü biz biliyoruz ki, meclisteki milletin vekilleri cumhuriyeti ve demokrasiyi yok etmek için değil korumak için, demokrasiye ve cumhuriyete bağlı her partiye oy vermiş olan milyonlar tarafından seçildiler. Bu milyonlar bu teklife asla geçit vermezler.” Diye konuştu…
BU MÜCADELE, TEK ADAM REJİMİNE KARŞI BİR CUMHURİYET MÜCADELESİDİR
Doç. Dr. Selin Sayek Böke, basın toplantısındaki konuşmasını şöyle tamamladı:“Biz bu ülkenin cumhuriyetçileri, ilericileri, demokratları, yurtseverleri, milliyetçileri, Atatürkçüleri olarak, Türk Devriminin sahibi ve takipçileri olarak bu mücadeleye hazırız ve biz bu mücadeleyi kazanmakta ve bu cumhuriyeti kuranlar kadar kararlı bir biçimde kazanmakta emin adımlarla yürüyoruz. Verilen bu mücadele, tek adam rejimine karşı bir cumhuriyet mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele, diktatörlüğe karşı bir demokrasi mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele, bir ailenin egemenliğine karşı halkın egemenliğinin mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele, baskıya karşı herkes için özgürlük mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele dünyadan kopmuş, çocuklarını Ortadoğu bataklığına kurban eden bir ülke değil; dünyada sözü geçen ülkelerden biri olma, saygın bir ülke olma mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele ekonomik krizlerle yaşayan değil herkesin refah içinde yaşadığı adil bir ekonomik düzen mücadelesidir.
EMEKÇİLER ÖLÜME, GÜVENCESİZLİĞE, TAŞERON SİSTEMİNE VE SENDİKASIZLIĞA MAHKUM EDİLDİ
Değerli arkadaşlar; AKP bir kişinin koltuk derdine düşmüşken 6.5 milyon asgari ücretli ve aileleri açlığa mahkum bir şekilde bekliyorlar. Asgari ücret tespit komisyonunun 2017 asgari ücretini belirlemek için 6 Aralık’ta başladığı görüşmeler yarın tamamlanacak ve yeni yılla birlikte uygulanacak olan asgari ücret açıklanacak. Şu anda 6.5 milyon asgari ücretlinin aldığı net ücret bin 300 lira. Bu 1300 liraya mahkum edilmiş olan 6.5 milyon asgari ücretli için açlık sınırı; bin 416 lira. Aç kalmamak için ihtiyaç duyulan miktar; bin 416 lira, çalışıp emek döken, alın teri döken emek gücünün aldığı ücret bin 300 lira. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 4 bin 665 lira. O aileyi geçindiren bir asgari ücretlinin net ücreti bin 300 lira. 2002’de 5 kişilik bir ailenin her öğünde sadece çay ve simit aldığı koşullarda 100 birimlik asgari ücretten cebine kalan miktar 27’ydi. 100 birimlik asgari ücretin 73 birimini sadece çay ve simide harcıyordu ve geri kalanı cebine kalıyordu. Bugün 2016’da aynı 100 birimlik asgari ücretin o çay ve simit harcamasından sonra vatandaşın cebine kalan kısmı 13 birim. Asgari ücretli bugün daha fakir, asgari ücretli bugün açlık sınırının altında, asgari ücretli bugün yaşam mücadelesi veriyor. Verilmesi gereken gerçek mücadele budur. Biz Cumhuriyet Halk Partisi TÜİK’in 2017 yılı için tek bir kişinin asgari geçim standardını bin 668 lira 90 kuruş olarak belirlediği bir Türkiye’de bin 300 liralık bir asgari ücreti asla kabul etmiyoruz. Milyonlar asgari ücretin ne olacağının beklentisi içerisinde, biz buradan açıklıkla bir talepte bulunuyoruz. Türkiye’de emekçiler ölüme, güvencesizliğe, taşeron denen bir kölelik sistemine ve sendikasızlığa mahkum edildiler. Bugün asgari ücret bin 300 liraysa bu Cumhuriyet Halk Partisinin sayesindedir. Net bin 500 lira olması için verdiğimiz mücadelenin sonucudur bu, bugün artık net bin 500 lira da yetmiyor. Biz biliyoruz ki; asgari ücretli aç olmak istemiyor. Asgari geçim ihtiyacı neyse onu kazandığı bir Türkiye istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi emekçilerin insani koşullarda yaşaması için, çalışanların yoksulluğa mahkum edilmemesi için, hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi için asgari ücretin en az bin 750 lira olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor ve savunuyoruz. Biz kimsenin aç olmadığı, asgari ücretlinin yoksulluğa mahkum olmadığı, büyüdük denen Türkiye’nin refahına herkesin ortak olduğu bir Türkiye istiyoruz ve bunu kurmak için verilmesi gereken her mücadeleyi de vermekte kararlıyız”Doç. Dr. Selin Sayek Böke, gazetecilerin sorularını da yanıtladı…
Bir gazetecinin sorduğu “Selin Hanım, dün Sayın Cumhurbaşkanı koalisyon güçlerinin IŞİD dahil olmak üzere terör örgütlerine destek verdiğini açıkladı. Moskova deklarasyonunu da hesaba katarsak siz Türkiye’nin Suriye politikasını batı ekseninden nasıl okuyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı…“AKP’nin mezhepçi ve maceraperest dış politikasının Türkiye’yi kendi toprakları dışında nasıl bir felakete sürükleyeceği uyarısını yıllardır yapan Cumhuriyet Halk Partisinin pozisyonu çok net. Bir hükümete düşen en temel görev kendi sınırlarının güvenliğini sağlamaktır. Bu sınırların güvenliğinin sağlanması için sınır ötesinde yapılması gereken, atılması gereken adımlar mutlaka atılmalıdır. Ancak sınır ötesinde sağlanacak bir güvenliğin sınırlarımız içerisinde bir güvenlikten fedakarlık yapılarak sağlanması asla kabul edilemez. Biz Türkiye Cumhuriyetinin 80 milyon vatandaşının, kendi topraklarında da kendi sınırlarının ötesinde de güvenle yaşadığı, şehit olmadığı, ölmediği bir Türkiye talep ediyoruz. Bu talebin gerektirdiği dış politikanın “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibine dayandığı gerçeği bugün gün gibi ortada, değişmesi gereken Suriye politikasının ne olduğunu dile getirmiştik, gecikmiş olsa da bu yöne doğru atılmış adımların her birinin Türkiye’nin güvenliği açısından değerli olduğunu düşünüyoruz. Ve diliyoruz ki bundan sonra atılacak adımlarda da Türkiye’nin saygınlığının korunduğu, Türkiye’nin sınır güvenliğinin korunduğu ve önceliğin Türkiye Cumhuriyetinin 80 milyon vatandaşının canı olduğu adımlar atılıyor olsun.”
BİR KEZ DAHA DA SORUYORUZ, O GÖRÜNTÜLER GERÇEK Mİ?
IŞİD’in elindeki askerlerimizin akıbetine dair bir açıklama yapılmadığını ifade eden Selin Sayek Böke, “Maalesef bu haberler artık her günün haberleri oldu. Geçen haftadan bu yana bütün Türkiye bir soruya yanıt arıyor. İki askerimize ait olduğu iddia edilen dehşet verici görüntülerle sarsılmıştık hepimiz daha birkaç gün önce. Her gün acılarımıza yenileri ekleniyor. Her gün endişelerimize yenileri eklemleniyor. Hükümet ve Genelkurmay bu görüntülerin gerçek olup olmadığına ve vahşet çetesi IŞİD’in elindeki askerlerimizin akıbetine dair bir açıklama dahi yapmadılar. Açıklama yapmadıkları gibi canlarımızın, bizim çocuklarımızın, Mehmetçiklerimizin akıbetini soranlara da ‘ayağınızı denk alın’ dediler. Açıkça tehditte bulundular. Bir hükümet ülkesindeki basına, ülkesindeki siyasetçilere, o ülkenin vatandaşlarına tehdit savuramaz. Türkiye çocuklarının akıbetini sorar, merak eder, bilgi ister, bilmek ister. Çocuklarımıza ne olduğunu soramayacağımız bir Türkiye’yi reddediyoruz. Biz savurduğunuz bu tehditlere asla boyun eğmeyeceğiz. Biz bu soruyu soruyoruz yanıtını alana kadar da sormaya devam edeceğiz. Bir kez daha da soruyoruz. Ne oldu çocuklarımıza, neredeler, o görüntüler gerçek mi? 80 milyon bu görüntüleri izledikten sonra başını yastığa rahat koyamadı. Siz koydunuz mu? Bizim çocuklarımız, biz çocuklarımız için soracağız.” Şeklinde konuştu.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ MADDE MADDE DÖKÜLMEYE BAŞLADI
Anayasa değişikliği teklifi meclisten geçmeyeceğine inandığını kaydeden Selin Sayek Böke, “Türkiye çocuklarının akıbetini merak ederken, endişe duyarken, çocuklarımızın ve hepimizin ortak geleceğini yok edecek bir teklifle karşı karşıyayız bu hafta. Şu anda TBMM’de Anayasa Komisyonunda Meclisi, demokrasiyi ve cumhuriyeti bildiğimiz anlamdaki cumhuriyeti ortadan kaldıracak bir teklif görüşülüyor. O kadar kuralsız, o kadar derme çatma, o kadar ciddiyetsiz ki yapılan iş güya ülkenin geleceğini belirleyecek olan bir toplumsal sözleşme bu anayasa 16 gün içerisinde çürüdü. Teklif madde madde dökülmeye başladı. Cumhuriyeti yıkan teklifin ilk dökülen maddesi de ne yazık ki, milletvekillerinin kendi koltuklarıyla ilgili olan madde oldu. Milletvekillerinin kendi koltukları için duydukları endişeyi cumhuriyetin ve demokrasimizin geleceği içinde duymalarını diliyoruz ve bunları bütün milletvekillerinden bekliyoruz. Anayasa böyle yapılmaz. Bu şekilde yapılan anayasa ülkeye mutluluk getirmez, huzur getirmez, barış getirmez, hukuk getirmez, refah getirmez. Zenginlik ve özgürlük hiç getirmez. Aksine böyle yapılan anayasalar ülkeye felaket getirirler. 12 Eylül 2010 referandumunda ‘yapmayın’ demiştik, ‘yanlış yapıyorsunuz’ demiştik. ‘Muhalefeti dinleyin’ demiştik. Aynı bugünkü edayla ve aynı bugünkü havayla anayasayı değiştirdiler. 15 Temmuz’u hep beraber yaşadık. 15 Temmuz’da bu Gazi Meclisi vurmuş olan F 16’ların bombaları 12 Eylül 2010 referandumunda yüklendiler. Yargıyı FETÖ’ye işte o 12 Eylül 2010 referandumuyla zimmetlediler. Bunları tüm açıklığıyla biz söylerken aynı bugün komisyonda olduğu gibi ‘siz bilmezsiniz biz biliriz’ dediler. ‘Sonuçta halk karar verecek’ dediler. ‘Halkın dediği olacak, siz konuşmayın’ dediler. Darbeler, iç savaşlar, toplumsal kargaşalar, siyasi suikastlar hep demokrasinin olmadığı diktatörlüklerde olur. İşte bizim verdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı olduğunu gösteren sonuçlar ortada.” Sözlerine yer verdi.
CHP MİLLETVEKİLLERİ KOMİSYONDA TARİHİ BİR GÖREV YAPIYORLAR
Doç. Dr. Selin Sayek Böke, şöyle konuştu:“Bu teklifi hükümet yangından mal kaçırırcasına acele içerisinde komisyondan geçirmek istiyor. Onlar bir telaş ve utanç içerisindeler. Öyle bir telaş ki, muhalefeti konuşturmamak için, halkın gerçekleri duymasını önlemek için her tür kural ve teamül çiğneniyor. 100’ün üzerinde muhalefet milletvekili konuşma talebinde bulunmuşken söz hakları AKP tarafından gasp ediliyor. Halk komisyondaki tartışmaları duysun, bilsin istediğimiz için TRT’den komisyon çalışmalarının yayınlanmasını talep ediyoruz, telaş ve utanç o kadar büyük ki, AKP bu teklifi reddediyor. Konuşulmasın, duyulmasın, görülmesin istiyorlar. Onların telaşı ve utancı karşısında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri millet adına o komisyonda tarihi bir görev yapıyorlar. Türkiye’nin savaşla ve devrimle kazanılmış cumhuriyetine, şehitler pahasına korunmuş olan ulus bütünlüğüne, demokrasimize, bu değerlere ve ilkelere bağlı her partiye oy vermiş milyonlar adına sahip çıkıyorlar. Ama onların çok acelesi var. Çok büyük bir telaşları var. Milletin neyi ve neden öğrenmesinden korkuyorsunuz? Nedir milletten kaçırmaya çalıştığınız şey? Niçin konuşulmasın istiyorsunuz, niçin duyulmasın istiyorsunuz, niçin görülmesin istiyorsunuz?”
TEKLİF, CUMHURBAŞKANINA MECLİSİ FESHETME YETKİSİ VERİYOR
Anayasa değişikliği teklifinin açıkça meclisi, cumhuriyeti ve demokrasiyi ortadan kaldırma teklifi olduğunu ileri süren Doç. Dr. Selin Sayek Böke, “Biz bir kez daha anlatalım. Bu teklif hükümetin iddia ettiği gibi bir sistem değişikliğinden ibaret değildir. Bu teklif açıkça meclisi, cumhuriyeti ve demokrasiyi ortadan kaldırma teklifidir. Bu teklif bir rejim değişikliği teklifidir. Bu teklif her şeyden önce 23 Nisan 1920’de kurtuluş mücadelesini vermiş olan meclisi fiilen ortadan kaldırma teklifidir. Bu teklif Cumhurbaşkanına Meclisi feshetme yetkisi veriyor, kuvvetler ayrılığını tamamen ortadan kaldırıyor. Cumhurbaşkanı ve meclis seçimlerini aynı anda yaparak meclisi, milletin meclisini, Cumhurbaşkanının kontrolüne veriyor. Cumhurbaşkanını Parti Genel Başkanı yaparak milletin vekillerini Cumhurbaşkanının emir eri yapıyor. Cumhurbaşkanının yasamayı eline almasının önünü açıyor. Bir meclisi meclis yapan yasa yapma yetkisidir. Bu teklif Cumhurbaşkanına kararname çıkartarak meclisin yasa yapma hakkını milletin elinden alma ve yasayı dahi Cumhurbaşkanının yapmasına yol açıyor. Bu teklif açıkça uğruna bedeller ödenmiş olan demokrasiyi ortadan kaldırıyor. Bir demokrasinin olmazsa olmazı bağımsız yargıdır, hukuktur. Bu teklif yargıyı Cumhurbaşkanının sopası haline getiriyor. Bu teklif Cumhurbaşkanının herkese dokunabileceği, ama Cumhurbaşkanına kimsenin dokunamayacağı bir rejim inşa ediyor. Bu teklif 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldırıyor. Bu teklifle tek kişi hiçbir sınırlama ve denetleme olmaksızın istediği gibi kamu kurumu kuracak, istediği gibi kamu kurumlarını kapatacak. Düşünün ki bir sabah kalkacağız hazine kapanmış, düşünün ki o sabah bir vergi bakanlığı kurulmuş. Düşünün ki o bakanlığı kurmuş olan cumhurun başkanı o gün vatandaşı yeni vergilerin altında ezileceği bir sabaha uyandırmış kendisi istediği için, sadece o istediği için.
Biz tüm bu gerçekleri ortaya koyuyoruz ve koymaya da devam edeceğiz. Bu gerçeği tüm Türkiye’nin görmesini de mutlaka sağlayacağız. Bu vebali üstlenenleri milletin ve tarihin önünde mutlaka mahkum edeceğiz. Herkes dürüst olacak, herkes açık olacak. Bu teklife oy verenler 23 Nisan 1920 iradesine, 29 Ekim 1923 iradesine, 1946’da geçilmiş olan demokrasiye, Türkiye’nin 250 yıllık saray egemenliğinden halk egemenliğine geçiş mücadelesinin aleyhine, yani karşı devrime oy verdiklerini bilerek verecekler. Bu teklife olumlu oy verenler, bu vebali tarih önünde üstlenmeye hazırlarsa oy verecekler. Ama biz inanıyoruz ki, bu teklif meclisten geçmeyecek. Çünkü her ne kadar baskı altında olurlarsa olsunlar biz biliyoruz ki AKP ve MHP milletvekilleri içinde de oy kabininde vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında cumhuriyetin, meclisin ve demokrasinin yok edilmesine ‘hayır’ diyecek olan vicdanlı vatansever birçok vekil var. Çünkü biz biliyoruz ki, meclisteki milletin vekilleri cumhuriyeti ve demokrasiyi yok etmek için değil korumak için, demokrasiye ve cumhuriyete bağlı her partiye oy vermiş olan milyonlar tarafından seçildiler. Bu milyonlar bu teklife asla geçit vermezler.” Diye konuştu…
BU MÜCADELE, TEK ADAM REJİMİNE KARŞI BİR CUMHURİYET MÜCADELESİDİR
Doç. Dr. Selin Sayek Böke, basın toplantısındaki konuşmasını şöyle tamamladı:“Biz bu ülkenin cumhuriyetçileri, ilericileri, demokratları, yurtseverleri, milliyetçileri, Atatürkçüleri olarak, Türk Devriminin sahibi ve takipçileri olarak bu mücadeleye hazırız ve biz bu mücadeleyi kazanmakta ve bu cumhuriyeti kuranlar kadar kararlı bir biçimde kazanmakta emin adımlarla yürüyoruz. Verilen bu mücadele, tek adam rejimine karşı bir cumhuriyet mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele, diktatörlüğe karşı bir demokrasi mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele, bir ailenin egemenliğine karşı halkın egemenliğinin mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele, baskıya karşı herkes için özgürlük mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele dünyadan kopmuş, çocuklarını Ortadoğu bataklığına kurban eden bir ülke değil; dünyada sözü geçen ülkelerden biri olma, saygın bir ülke olma mücadelesidir. Verdiğimiz bu mücadele ekonomik krizlerle yaşayan değil herkesin refah içinde yaşadığı adil bir ekonomik düzen mücadelesidir.
EMEKÇİLER ÖLÜME, GÜVENCESİZLİĞE, TAŞERON SİSTEMİNE VE SENDİKASIZLIĞA MAHKUM EDİLDİ
Değerli arkadaşlar; AKP bir kişinin koltuk derdine düşmüşken 6.5 milyon asgari ücretli ve aileleri açlığa mahkum bir şekilde bekliyorlar. Asgari ücret tespit komisyonunun 2017 asgari ücretini belirlemek için 6 Aralık’ta başladığı görüşmeler yarın tamamlanacak ve yeni yılla birlikte uygulanacak olan asgari ücret açıklanacak. Şu anda 6.5 milyon asgari ücretlinin aldığı net ücret bin 300 lira. Bu 1300 liraya mahkum edilmiş olan 6.5 milyon asgari ücretli için açlık sınırı; bin 416 lira. Aç kalmamak için ihtiyaç duyulan miktar; bin 416 lira, çalışıp emek döken, alın teri döken emek gücünün aldığı ücret bin 300 lira. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 4 bin 665 lira. O aileyi geçindiren bir asgari ücretlinin net ücreti bin 300 lira. 2002’de 5 kişilik bir ailenin her öğünde sadece çay ve simit aldığı koşullarda 100 birimlik asgari ücretten cebine kalan miktar 27’ydi. 100 birimlik asgari ücretin 73 birimini sadece çay ve simide harcıyordu ve geri kalanı cebine kalıyordu. Bugün 2016’da aynı 100 birimlik asgari ücretin o çay ve simit harcamasından sonra vatandaşın cebine kalan kısmı 13 birim. Asgari ücretli bugün daha fakir, asgari ücretli bugün açlık sınırının altında, asgari ücretli bugün yaşam mücadelesi veriyor. Verilmesi gereken gerçek mücadele budur. Biz Cumhuriyet Halk Partisi TÜİK’in 2017 yılı için tek bir kişinin asgari geçim standardını bin 668 lira 90 kuruş olarak belirlediği bir Türkiye’de bin 300 liralık bir asgari ücreti asla kabul etmiyoruz. Milyonlar asgari ücretin ne olacağının beklentisi içerisinde, biz buradan açıklıkla bir talepte bulunuyoruz. Türkiye’de emekçiler ölüme, güvencesizliğe, taşeron denen bir kölelik sistemine ve sendikasızlığa mahkum edildiler. Bugün asgari ücret bin 300 liraysa bu Cumhuriyet Halk Partisinin sayesindedir. Net bin 500 lira olması için verdiğimiz mücadelenin sonucudur bu, bugün artık net bin 500 lira da yetmiyor. Biz biliyoruz ki; asgari ücretli aç olmak istemiyor. Asgari geçim ihtiyacı neyse onu kazandığı bir Türkiye istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi emekçilerin insani koşullarda yaşaması için, çalışanların yoksulluğa mahkum edilmemesi için, hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi için asgari ücretin en az bin 750 lira olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor ve savunuyoruz. Biz kimsenin aç olmadığı, asgari ücretlinin yoksulluğa mahkum olmadığı, büyüdük denen Türkiye’nin refahına herkesin ortak olduğu bir Türkiye istiyoruz ve bunu kurmak için verilmesi gereken her mücadeleyi de vermekte kararlıyız”Doç. Dr. Selin Sayek Böke, gazetecilerin sorularını da yanıtladı…
Bir gazetecinin sorduğu “Selin Hanım, dün Sayın Cumhurbaşkanı koalisyon güçlerinin IŞİD dahil olmak üzere terör örgütlerine destek verdiğini açıkladı. Moskova deklarasyonunu da hesaba katarsak siz Türkiye’nin Suriye politikasını batı ekseninden nasıl okuyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı…“AKP’nin mezhepçi ve maceraperest dış politikasının Türkiye’yi kendi toprakları dışında nasıl bir felakete sürükleyeceği uyarısını yıllardır yapan Cumhuriyet Halk Partisinin pozisyonu çok net. Bir hükümete düşen en temel görev kendi sınırlarının güvenliğini sağlamaktır. Bu sınırların güvenliğinin sağlanması için sınır ötesinde yapılması gereken, atılması gereken adımlar mutlaka atılmalıdır. Ancak sınır ötesinde sağlanacak bir güvenliğin sınırlarımız içerisinde bir güvenlikten fedakarlık yapılarak sağlanması asla kabul edilemez. Biz Türkiye Cumhuriyetinin 80 milyon vatandaşının, kendi topraklarında da kendi sınırlarının ötesinde de güvenle yaşadığı, şehit olmadığı, ölmediği bir Türkiye talep ediyoruz. Bu talebin gerektirdiği dış politikanın “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibine dayandığı gerçeği bugün gün gibi ortada, değişmesi gereken Suriye politikasının ne olduğunu dile getirmiştik, gecikmiş olsa da bu yöne doğru atılmış adımların her birinin Türkiye’nin güvenliği açısından değerli olduğunu düşünüyoruz. Ve diliyoruz ki bundan sonra atılacak adımlarda da Türkiye’nin saygınlığının korunduğu, Türkiye’nin sınır güvenliğinin korunduğu ve önceliğin Türkiye Cumhuriyetinin 80 milyon vatandaşının canı olduğu adımlar atılıyor olsun.”