Bakın valla direndim hem de çok direndim. Yazmayayım dedim, yazmamalıyım dedim hatta yazmayacağım dedim. Ama seneler geçtikçe daha da artan bir coşkuyla heyecanla kutlandığını, bunun için heyecanlanıp hevesle toplanıldığını gördükçe ‘Tamam’ dedim. ‘Artık senin de bir iki kelam etme vaktin gelmiş kızım, haydi bakalım kalemine kuvvet’…
Ve işte ailenizin cadısından pardon yazarından;
“Cadılar Bayramıııııı” !
Bilen bilir beni, severim aksiyonu, eğlenceyi. Hayatın rutininden, derdinden, tasasından, kaosundan biraz olsun kaçmak, deşarj olmak için fırsat olarak görürüm özel günleri. O yüzden önemlidir benim için bayramlar, seyranlar, yıldönümleri, doğum günleri. Lakin iki tanesi var ki, ısınamadım bir türlü, benimseyemedim kendilerini. Biri; ‘Babyshower’ denen doğmamış bebeğe don biçme partisi diğeri de ‘Halloween’ orijinli Cadılar eğlencesi.
Ya tamam, eğlenceli, kostümlü, maskeli parti niyetine kutluyoruz diyoruz da yeminle cadılar bayramını bir Amerikan vatandaşından daha sabırsızlıkla bekleyen, bir İtalyan'dan çok daha çılgıncasına kutlayan dev bir kitle var ülkemizde. Kendi bayramlarını hele de Kurban Bayramını beğenmeyip vahşet diye haykıranların, balkabağından içki içip Pagan Tanrılarına şükretmesi ilginç geliyor sadece. Bizimkinde hayvanları ölüyor tamam da öbüründe de ölü kıyafeti giyip dolaşıyorsunuz etrafta. Aaahhh ahh bunlar hep Amerika’nın oyunları, di mi ama
Tabi şimdi böyle atıp tutarken olayı aydınlatmak da icap eder. Bir kere bu bayramda bahsi geçen cadılar, sizin sandığınız gibi çizgi filmlerde gösterilen çirkin, koca burunlu, İzzet Altınmeşe benli yaşlı kadınlar olmayıp bunlar, bir kazan başında fokur fokur zehir kaynatıp kötü kahkahalarla ölecek insanların ismini de anmıyorlar.Bunlar, genellikle Kuzey Amerika civarında yaşayıp o dönemin şartlarına karşı çıkan ve ‘mutlak güç’e karşı savaşan kadınlar olup bu yüzden cadılıkla suçlanırlarmış. O dönemin mahkemesi, ''Cadı'' suçlamasına maruz kalan kadınları alır, işkence zindanlarına kapatırmış. En acısı da bunun için birisinin; ''Bakın, bu kadın cadı, ben gördüm hep büyü müyü yapıyordu'' demesi yeterliymiş. Şahit mahit, doğruluk filan aranmazmış çünkü eğer kişi cadı değilse zaten Tanrı ve İsa, kadının yardımına yetişecekmiş. Mahkeme tarafından, ''cadılıkla'' suçlanan kadına gittikçe artan bir şiddetle işkence yapılır ve sürekli de ''Şeytanın uşağı olduğunu ve Tanrıya karşı geldiğini'' söylenmesi istenirmiş. Ardından da işkence biter, ruhlarının arınması için yakılarak öldürülürlermiş. Bu kadınların özelliği, birtakımsihirli güçleri kullanarak mevsimlerin dönüşümünü sağlayan ve gerçekliğin algısını bükebilen şifacılar olmalarıymış. Yani Ortaçağda kamusal ritüeller ve tıp bilimi güçlü erkekler tarafından devralınmak istendiğinden güçlü kadınlar şeytanlaştırılırmış. Ay kıyamam ya, cadı diye taşlanıp öldürülen o kadınlar,bizim topraklarda yaşasa;
‘Bir mübarek var, bir okuyor bir üflüyor, iyi ediyor’ diye anılacaklardı. Sen getir onu bizim köye, elini öpmezseler, şerefsizim.
Bu teknik, literatür açıklamadan sonra işin bayram kısmına gelecek olursak ki- ülkece çoktan geldik de çıktık bile- insanların maskeler takıp ağızlarından kan damlayan hortlaklar, korkunç canavarlar olmaya özenmesini de anlamak mümkün değil. Hayır, prenses ol, şövalye ol, hiç olmazsa mısır koçanı falan ol ama ısırıklar ve kanlar içinde vampir olmayı niye isteyesin ki. Hadi istedin madem niye bayram edesin ki?
Haa bak, keşke dinimiz, geçmişimiz, tarihimiz buna izin verseydi de bizde de olsaydı bu bayram, o başka. Gerçekten de niye bizim ülkemizde yok, tam bizlik oysa. Hem doğal hallerimizle çıkardık, kostüme, mostüme gerek kalmazdı. Kan desen ondan bol ne var ki, ortalık vampir, canavar kaynıyor hem de maskesiz yahu, aleni. Ülke olarak zaten her günümüzü cadılar bayramı tadında yaşadığımız için tek bir özel gün olarak kutlamıyoruz, acaba ondan mı ?Yahu, bize her gün cadılar bayramı…
Bir şey merak ediyorum,bugünü kutlamaya hevesli nesil ileride çocuklarına şöyle mi diyecek acaba; “Aaahh nerede eski bayramlar! Bizim zamanımızda daha bir güzel kutlanırdı. Kabaklar daha organik, kostümler süperdi. Akşam yatarken kanlı kostümümüz başucumuzda asılı durur, heyecandan uyku tutmazdı bizi. Artık buda sıradanlaştı, hey gidi günler hey…”
Düşündüm de yok yok olmaz, bize uymaz. Kıymetli atasözlerimiz var mesela; “Oğlan okursa kadı, kız okursa cadı olur” gibi, onları ne yapacağız ?Hadi biz bir derece tamam da peki bizden önceki nesli nasıl alıştıracağız?
‘Cadılar bayramı gelmiş, bir bal kabağı süslesek mi’ diyorum, annem; ‘Boş ver, kabak tatlısı yaparım ben’ diyor. Bir de kostümleri görse kalbine iner herhalde. Nasıl anlatacağım ki ona; ‘Halloween, insanın kendine yakışanı giymemesidir aslında’!
Cadı kelimesi kulağa kötü geliyor evet ama bazen de insanı zorla cadı yapıyorlar canım. Yoksa kim istemez prenses prenses oturmayı. Bazı insanlar alçakgönüllü ama bazıları da alçak olmaya gönüllü olunca napıcan, kocaman külah şapkanı takıp gereğini yapıcan. Mesela ben, İntikam almayı sevmem ama ödeşmek adettendir. Yani bütün kadınlar melektir aslında, kanatları kırıldığında süpürgeyle uçarlar, o kadar…
Ve nihayet ülkemizde ve dış temsilciliklerde büyük coşkuyla kutlanan Cadılar Bayramı ile ilgili olarak geldik dilek ve temennilere. Ne diyeyim, konuyu şöyle bağlıyorum o halde;
“Bayramınız kutlu, yüreğiniz hoplu, ödünüz koplu, umutlarınız sonlu, sevdanız yollu, kostümünüz korkulu olsun!
Kalbiniz nur, haneniz huzur dolsun,
Cadılar Bayramınız kutlu olsuuuunnn !!!
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan