Gelir Bahar Ayları...
“İlk sevgilimin gülüşüne benzer,
Bir Nisan havası değil mi esen?
Zincirlere, kelepçelere inat,
Kanatlarımı açmak zamanıdır;
Allahaısmarladık kaldırımlar…”
Henüz otuzbeşinde, yolun yarısına geldik diye tasalara sokan, gamlara boğan Cahit Sıtkı Tarancı bile, bahar gelince bir mutlu olmuş, neşeyle dolmuş baksanıza, şiirinde…
“Bir ilkbahar sabahı, güneşle uyandın mı hiç..”diyor şarkı…
Uyandım…
Gelin olmuş bahar dallarını gördüm, penceremin kenarına arsızca sırnaşmış…
Nedendir bilinmez portakal çiçeklerinin kokusu geldi burnuma, çektim içime ve kapadım gözlerimi, hissetmek için bahar yelini yüzümde, gözümde, göğsümde…
Yeşil beyaza başkaldırmış, güneşli yağmurların, umudun saçlarını ıslattığı bahar. Bolluk ve berekete davetiye, mahzun kalplerin yüzünün dönüşüdür güneşe…
Hayat, yeniden başlar her bahar ve okunmuş, bilindik satırlara inat, henüz yazılmamış bembeyaz bir sayfadır…
En cilvelisi mevsimlerin ve en aşiftesi…
Şımarık bir sevgili gibi doludizgin gelir girer en kuytulara, kök salar umarsızca, ruhun en derin kıvrımlarında ve kandırıp yeşillendirir aşka
Ve birden toplayıp allarını morlarını, bırakıp gider uzaklara…
Yalancı bahar savurup dururken ruhları, hiçliğin koynunda, işte o zaman söz düşer papatya fallarına; seviyoor, sevmiyoor…
Kışın tüm griliğine inat pembe bulutlar sarar baharda bedenleri. Yürekler pırpır, enerji tavan. Kırlara koşma zamanıdır şimdi, deniz kenarlarına akın, çimlere yayılma. Cüretkar olma zamanıdır biraz hani, açılma saçılma, çevreyi takmama. Mor sümbüllere dalarken nergisin sarısında kendini bulma. Ne istediğini en çok bilme zamanıdır bahar, ya da ne istemediğini…
Sadece bedensel değil ruhsal detoksun da tam vaktidir; Arınma, anlama ve yollama. Önce mecburiyetler; Ne kadar gerekliler, ayırmak lazım, çekilecekler, gönderilecekler. Sonra çevrendeki kişiler; Seni üzenler, sevenler. Yük olanlar, yükü alanlar. Tuhaftır ama evren de bir şekilde yardım eder size, misyonunu tamamlayanların çıkmasına yardımcı olur hayatınızdan. Bir vesile olur mutlaka, ya kalbiniz kırılır, bölünür parçalara, ya da bir kazık saplanıp kalır sırtınıza. En yakınınızdaki olur bu bazen, dost bildiğiniz, hep yanında olduğunuz, yanınızda olacak zannettiğiniz. Öyle değilmiş dersiniz bir gün, ‘ne kadar bencilmiş meğer, dostluğuma değmezmiş’
Değişmeyen tek şey değişimdir ya hani, insanlar da değişiyormuş zamanla. Şarap gibi yıllanır diye beklerken, sirke gibi acılaşıyormuş bazıları. ‘İyi dost, kötü günde yanında olandır’ denir ya hani, hikaye o hikaye, külliyen yalan hatta. Kötü günde herkes yanında oluyor, kimi meraktan, ne olmuş ne bitmiş diye, kimi ise bakıp size, şükretmek için haline. En zoru başarıyı hazmetmiş meğer, mutluluğu paylaşmak. İyi dost, mutluluğunuza ortak olan, sevincinize sevinç katandır. Başarınızı en önde alkışlayan, sizinle gurur duyandır. Yapmayan için gitme zamanıdır, tutmak için ne yapsanız boşunadır.
Sizi üzenlere, yüklenenlere, mutsuz edip enerjinizi emenlere dönün sırtınızı, verin yüzünüzü güneşe. Planlar yapın geleceğe dair, gezin, sevin, eğlenin. Gerçek dostlarınızı bilin, olmayanları silin. Gereksiz yer kaplayan her şeyi gönderin hayatınızdan, vakit harcamayın ki eskilerle, evren doldursun o yerleri hak edenlerle….
Bahar geldi artık bahar, bırakmalı hüzünleri kardelenlere. Güneşi uyandırmalı yıldızların yerine, sesimizi yorgan yapmalı sevda türkülerine…
Şimdi sevmek zamanı, zamanı kurdelesinden yakalayıp tadını çıkarmalı…
Gece yağmurlarından sabah güneşine selam olsun,
Bahar biziz aslında, bunun farkına artık varmalı…!
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan