Biraz Dean Martin
Biraz Frank Sinatra…
Biraz Sammy Davis…
Biraz Dario Moreno…
Biraz Tanju Okan…
Biraz Ayten Alpman…
Biraz Fecri Ebcioğlu…
Biraz da Berkant…
Tüm haftanın yorgunluğunu sırtında taşıyan bir cuma gecesi tanıştık bu müthiş ekiple. Soğuk ve kaosun esir aldığı Taksim trafiğinden sonra Pera Palas Otelinin o büyüleyici, tarihi atmosferinden içeri girince, işi, gücü, sorumlulukları, derdi, tasayı, kaygıyı vestiyere bıraktık ve Agatha Christie romanlarındaki gibi gizemli bir yolculuğa çıkmaya karar verdik, ne de olsa o da kalmış burada; yıllar farklı olsa da aynı havayı soluyoruz ya Sonrasında gözlerimiz kapatıp 1950’lerin o meşhur cumhuriyet balolarına benzer bir ambiyansla karşılaşmak üzere Orient Bar’ın kapısından süzülüyoruz. Beyaz eldivenli garsonlar, kahkahalar, şık misafirler, ve smokinli müzisyenler; uyanmak istemediğim nostaljik bir rüya sanki, bari çimdiklemeseler…
“Kargalar Kafeste” grubunun adı, kargaların ölümsüzlüğün sembolü ve pek tabii ekibin hepsinin siyah giyiyor olmasından. “Kargalar Kafeste”, Amerika’daki Rat Pack Show ‘un Türkiye uyarlaması. Repertuarın büyük bölümü, artık hayatta olmayan ama büyük ve ölmez eserler vermiş olan sanatçıların, eserlerinden, İngilizce, İspanyolca, Fransızca, Türkçe müzik ve şarkılardan oluşuyor. Bunun yanında sahnede gerek birbirleriyle gerek izleyenlerle esprili diyaloglar interaktif bir şov sergiliyorlar. Ara vermeden tam üç saat sahnedeler ve gerçekten çok şekerler.
Rutin, monoton geçen zamana bir renk katmak gerek, biraz gezmek biraz keşfetmek.
Modern şehir hayatının ve çağın en büyük sorunlardan biri bu; "Hızla ve sonu bir türlü gelmeyecek olan hedeflere doğru çılgınca koşturmak ve koştururken etraftaki ayrıntıları, manzaraları, küçük mutlulukları, kısaca hayata dair pek çok güzelliği ıskalamak. Yaşanan yığınla drama, saçmalığa, haksızlığa, duyarsızca bakıp geçip gitmek.
Rahmetli Mustafa Koç’un vefatının ardından ülke ekonomisine kattıkları, sağladığı istihdam olanakları, şirkete dev kazandırmaları bir yana hayatı yaşayış şekli, keyif almasını bilmesi, hobileri ve zevkleri konuşuldu en çok. Hayatını sadece işe adamak yerine zamanı parçalara bölerek kendine, evine, çevresine, zevklerine vakit ayırabilmesi bunda da gayet başarılı olabilmesi. Diyeceğim o ki, ileride hakkınızda konuşulacak olan, bilmem kaç para kazandığınız değil, kazandığınız o parayı nasıl harcadığınız. Bilmem kaç saat, hangi dosya üzerinde çalıştığınız değil, geriye kalan zamanda ne yaptığınız; işte bu olacak, ileride torunlarınıza anlatacağınız…
Horatius’un bir şiirinde geçen “Carpediem” yani “günü yakala, zamanın tadını çıkar” yerine “ertelemek” daha sık kullandığımız bir tercih. Her zaman yapacak bir ton iş, bitirilmesi gereken işler, yetiştirilecekler vardır. Hele şu iş bir bitsin, hele şu hafta geçsin, önümüzdeki sene bir gelsin’lerle geçip giden zamanlar, ertelenen planlar, yaşanması mümkünken yaşanamayacak anılar…
Yapmayın, elmalarla armutları karıştırmayın. Her şeyi zamanında yapıp hayatı monotonlaştırmayın. Çünkü bu zamanla size de yansır ve o zaman işiniz zordur. Anlam veremediğiniz birtakım sancılar, sıkıntılar, bunaltılar başlar. Sonrası gelsin uyku kaçmaları, bel-sırt ağrıları, gitsin el-ayak uyuşmaları, yorgunluk, bitkinlik, çarpıntı atakları. İşte bu umursamadığınız hayatınızın size armağanı…
Zaman geçtikçe şunu fark ettim ki gelirimiz, eğitimimiz, ailemiz, yaşama şeklimiz ne olursa olsun yaşamda bize iyi gelecek yüzlerce güzellik, binlerce mutluluk, on binlerce hoşluk var. Yarını boş vermeyelim ama anı yaşamayı ihmal etmeyelim. Ve kendimizi şımartacağımız özel bir zamanı beklemektense fırsatı biz yaratabilelim. ‘Sideaway’ adlı filmde 1961 ürünü bir şişe ‘Cheval Blanc’ şarabını neredeyse bozulacak kadar uzun bir süre saklayan Miles’a verilen tavsiyeyi anımsayın. Miles şarabı açmak için özel bir an beklediğini söyleyince arkadaşı Maya şöyle der: “1961 ürünü bir Cheval Blanc’ı açtığın gün özel bir gündür.”
Kıssadan hisse; Ömür uzun da hayat kısa, hayatın tadını çıkarın. Çıkaramıyorsanız tadınızı kaçıranı hayatınızdan çıkarın. Tutunun zamana, sıkıca sarın.
Ve unutmayın; Hayat, nefes aldığımız anların toplamından değil, nefesimizi kesen anların toplamından oluşur ‘
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan