O’ndan bahsetmek istiyorum bu hafta, sayfalarca…
Sıkıp kelimelerin boğazını, cümleleri bağırta bağırta…
Sırtına dünyalar yüklenen, ayaklarının altına cennet serilen, sevgi nedir en iyi bilen, gösteren
O kadından;
Annenden, kardeşinden, eşinden, yârinden…
O kadın var ya;
Yapışır gururuna sımsıkı, feda eder geri kalanı.
Acıları aşsa da boyunu, sesini çıkarmaz, zarafetini bozmaz.
Mahvolmuş olsa da hayatı, pişmanlık cümleleri dönüp durmaz dilinde.
Sustuğunda bile çok şey anlatabilir gözleriyle.
Ve susmuş bir kadının sessizliği, sağır edici olabilir çok kere…
O kadın var ya;
Hep bir şeyler olur ona.
Bir imzayla yıllardır sahip olduğu soyadı değişir mesela.
Bir gecede ‘kız’ iken ‘kadın’, kocası gidince ‘dul’ oluverir.
Küfürde cinsel objedir kadın, kırsalda çocuk gelin.
Uğruna ölünendir de, her gece dövülen de…
Yediği yemekle değil gördüğü sevgiyle doyar o kadın.
Aldığın hediyeyle değil verdiğin güvenle yaşar.
Öptüğün dudakla değil dokunduğun ruhla mutlu olur.
Onu anlamıyorum diyorsan, bil ki o, sözleriyle değil gözleriyle konuşuyordur.
O kadın var ya;
Dudaklarıyla sevgili, elleriyle anne, sözleriyle dost, ruhuyla çocuktur.
Çocuk gibi ihtimam ister.
İncitmekten çekinerek okşanmak, güvenle sarılmak, başı sevdiğinin göğsünde uyumak ister.
Kadın asla unutmaz azizim, sineye çeker. Zamanı gelince de aynen iade eder.
O kadın var ya;
Şaraba benzer.
Geniş ağızlı kadehlerde, asil sofraların baş tacı.
Kırmızıya dönen bordonun hayata mağrur bakışı.
Buruk tadıyla hoş bir lezzet bırakır, içmesini bilmeyeni de fena çarpar.
Aşk gibidir o kadın;
Ne zaman geleceği, ne yapacağı belli olmayan.
Girdi mi bir yüreğe fırtınalar kopartan, giderken tozu dumana katan, gitti mi de bir daha hiçbir şey aynı olmayacak olan.
Sevdayı koynuna alıp yatan, sabah sebepsiz yola koyulan.
Biraz dengesiz, biraz deli ama vazgeçilmez olan…
Gözleri hünerli, elleri maharetlidir.
Dokunmayı iyi bilir o kadın, hem yüreğinize hem bedeninize.
Sevmeyi sevdiği gibi sevişir.
Damarını kessen özgüven akar o kadında.
Bakarsın arkasından, ürperirsin rüzgarından…
Lodos olup yağmur gibi akar damarlarından, bir an denizden eser, bir an karadan.
Huzursuz bir kalabalıktansa sade bir yalnızlığı tercih eder o.
Güven verir, ne deyip demeyeceğini iyi bilir.
Şiir gibidir;
Dizesi güzelliği, kafiyesi nezaketidir.
Bir şey diyeyim mi;
Ağlayarak uyuyan o kadın var ya, evet çaresizdir.
Ama gözyaşlarını silerek uyanıyorsa işte o zaman tehlikelidir.
Akan yaşlarını, yastığıyla paylaşan ve onları tek başına silmek zorunda kalan kadının, kimseye eyvallahı yoktur artık.
Üzülmüştür ama hayat da büyütmüştür onu.
Alışmıştır yalnızlığa, tek başına ayakta durmaya.
Yarası ne kadar derin olsa da, acısı göğüs kafesinden taşsa da, çalışır dışarıya çaktırmamaya, ne olursa olsun kuyruğu hep dik tutmaya…
O kadın var ya;
İsterse bir şeyi gerçekten, ne olursa olsun alır onu;
Ya gözünüzü boyayarak ya da oyarak. En akılısı da olsa, deli bir yanı vardır çünkü.
E olsun, kadının delisi makbuldür zaten;
Deli gibi seveni, deli gibi öpeni, deli gibi içeni, içine çekeni.
Kahkahaları prangalı değildir, hayalleri de tutsak, tabi canını yakanlara karşı olanları saymazsak.
Kıskandım demez mesela o kadın, burnundan fitil fitil getirir adamın.
Affettim dese de bilin ki asla unutmaz.
Alnından öpülsün ister o kadın, dudak izin teninde değil kaderinde kalsın diye.
Bir kadeh rakıya sığdırır tüm efkarını, bir fincan kahveye sırlarını, suskunluğuna çığlıklarını.
Bir bebeği karnına, bir adamı yatağına, tüm hayatına sığdırır.
O kadın, en sevdiği şiirin tek bir dizesi bile olmak için, bir roman olmaktan vazgeçmeye hazırdır.
O kadın var ya o kadın, hani senin anan, karın, bacın;
Sırtında dünya, gözlerinde derya, kalbinde aşkla gezer.
Sevdi mi yürekten sever, sildi mi bir kalemde siler.
Hava olur, aş olur, su olur sevdiğine, uğruna her bedeli öder.
Yamacınızda sanırsın, kolunun altında, dizinin dibinde.
Bir bakmışsınız, yokmuş meğer…
Çünkü o kadın;
Hiç gitmeyecekmiş gibi sever ama hiç sevmemiş gibi de gider!
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN !
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan