“PARDON”
Sevgili Can Dündar,
Başınıza gelenler için üzüldüğümü belirterek mektubuma başlamak istiyorum. Sağlığınız sıhhatiniz yerindedir inşallah.
Başınıza gelenlerden güzel şeyler de oluyor elbette. Yıllar sonra ben kendimi mektup yazarken buldum ve yarın da bunu postaneye gidip postalayacağım. Belki üşenmez isem yılbaşında size kartpostal bile atabilirim.
Sizleri tebrik ediyorum çünkü korkusuzca yazabilmek, yılmadan umut verecek kelimeleri bir araya toplayıp bizlere umut veren mısralar meydana getirdiğiniz için.
Haftada bir bölgesel bir gazeteye yazıyorum, bazı internet sitelerine de yazıyorum ama kendime yazar demekten hep korktum çekindim. Yazar kelimesinin ağırlığı altında kalıp boğulmaktan korktum. Ama itiraf edeyim ki sosyal medyaya yazılarımı belki birileri bulur okur diye #yazar heştek’ini kullanıyorum.
Neler yazıyorsun diye soracak olursanız siyaset yazmayı denedim ama yayınlamaktan da korktum, zaten yayınlayacak arkadaşlarda korku içindeler. Bende aşk’tı ottu böçek’di yazmayla yazma sevdamı devam ettiriyorum. Bu mektup’u bile size postalarken fişlenir miyim diye korkun var mı? derseniz. Evet var.
Konuyu dağıtmadan ve size yazanların da çok olabileceğini düşünerek konuya girmek istiyorum.
Oğlunuzu televizyonda konuşurken gördüm ve Oğlunuz, oğlum ile yaşıt. Bu gençleri gördükçe hala umudum/umudumuz olduğunu bilmenizi isterim.
Son bir konuya daha değinmek istiyorum;
Yıllarca bizim toplumumuzda cezaevine düşen/giren insanların suçlu yada suçsuz olduğuna bakılmadan “suçlu” ilan edildiği bir toplumduk. İyi insanların cezaevinde ne işi var düşüncesi yıllarca bir çok iyi, suçsuz insanın da ceza evinde zulüm görmesine ve toplum içinde dışlanmasına neden oldu.
Son yıllarda Balyoz davası, Ergonokon davası gibi davaların mahkeme tarafından aklanması ve suçsuz yere insanların cezaevinde yatabiliyor olması cezaevine düşen/giren insanların en azından gerçekten suçsuzda olabileceği toplum tarafından düşünülüyor oldu.
Sizinde Erdem Gül ile bu algının yıkılmasına katkınız olacağını düşünüyorum. Aslında mısra “… katkınızdan dolayı mutluyum” olmalıydı ama mutlu değilim.
Bu ülke’de filmlere konu olan “Pardon”lar sizler ile son “Pardon” olsun.
Suç arkadaşınız Erdem Gül’e çok selamlar.
Akan Bozat
5 Aralık 2015, İstanbul
(Not: mektubu kendi adımla yazamadım.)