Şık bir sofra, özenli bir masa hayatın bir anlamıysa çorba, başlangıcıdır hayatın. Türk mutfağının akıncı birliği edasıyla önden saldırarak aç mideyi tıkayan lezzetli yiyecektir kendisi. Birbiriyle alakasız birden fazla maddenin, bir tencerede buluşup karıştırılarak kendilerini kaybetme hali de denebilir bir anlamda.
Burnuma gelen koku, pul biberli tarhana çorbası mı ne?...
Uzun süren gözlemlerim ve olay mahallerindeki tespitlerim neticesinde çorba zevkinden karakter tahlili yapabiliyorum artık.
Bütün reçetelerin, gizli kahramanıdır çorba. İstediğin kadar ilaç al, iyileşmek için koş bir kâse tavuk suyuna. Katıp içine limonu, yanında yareni ekmeği, düş şifanın yollarına. Hele de anne elinden çıkmaysa, sevdiğin de yanındaysa, slogan bellidir;
‘Hayat kurban olayım sana…’
Sabahlar uzak olup de gece katılınca güne bir de efkâr basmışsa yüreğe, sevilen bestelerin arasına gizlenmişse kimse çıkamaz yine çorbanın karşısına. Çünkü alkollü bir zaman diliminin ardından ‘köprüden önceki son çıkış’ hissi yaratır adama. Mide çorba olmuşken kafa da bir dünya, sığınılan limandır bir tas çorba, mümkünse kelle paça.
Kadın gibidir çorba, ilgi ister. Beş dakika ilgilenme, taşar gider. Kıvamı önemlidir; sulu olanı makbul değildir. Terbiyeli olanı lezzetlidir. Çok yönlüsü, bol malzemelisi değerlidir. Adam isimli çorba yoktur; ‘Analı Kızlı, Ezo Gelin, Tarhana’. Bu da göstermektedir ki çorba, gayet dişi, gayet kadın bir yiyecektir. Aşkın ayrılık halinin, yumuşatılmış şeklidir; Çorbanın dumanına bakarak düşünmek, efkârla yakılan bir sigaranın dumanına dalarak düşünmekten daha iyidir. İçini yumuşatır, kalbin damağında o sıcaklıkla erir. Çorba, ev demektir evden ziyade yuva. Her yerde, herkesle yenmez. Kaşığın ucundan yükselen buharla başlayıp midede biten sıcacık yolculukta yol arkadaşını iyi seçmek gerekir. Gözlerini kapattığında, kokusu bile doyurmalı seni, ısıtmalı içini. Her şey birbirine karışıp da çorbaya döndüğünde hayatın, seni dinleyebilmeli, yaşını silebilmeli. Zenginin kıymetlisi, fakirin can simidir ya çorba, işte o can yoldaşı da orada olmalı, iyi günde-kötü günde, hastalıkta, sağlıkta…
İşin özü, bulunmaz Hint kumaşının tesadüfen mutfakta bulunmuş halidir çorba. Sabah içilir, akşam içilir, sabaha karşı içilir. Açken, tokken, zenginsen, fakirsen, ağlarken, gülerken içilir. İyiyken, hastayken, yalnızken, sarhoşken içilir. Limon sıkıp, Tereyağı katıp, biber ekleyip, kaşar rendeleyip içilir.
Çorba, hayatın ta kendisi aslında;
Malzemelerini bizim koyduğumuz, içinde tuzumuz olan bazen ÇORBA’ya çevirdiğimiz, bazen tadından yiyemediğimiz hayatımız…
Leziz bir hayat için malzemeleri dikkatli koyacaksın. Sabredeceksin kıvamı tutsun, bekleyeceksin başında dibi tutmasın diye. En önemlisi de o ÇORBA’yı yaşarken zamanı iyi kullanacaksın;
‘Sıcak içersen ağzın yanar, soğuk içersen tadı kaçar…’
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan