AH, AAHHH!
Tüm dünyanın önünde eğildiği, saygıda kusur etmediği Corona Virüsü, hayatlarımızı zapt etmiş, gündemimizi kuşatmış bizleri de eve tıkmışken, karantina günleri de aynen devam ederken biraz da gıybet yapalım diyorum. Hani hazır hava müsait, zemin yumuşakken…
Elimde kumanda, kanallar arası gezinirken rastladım Prens Charles ile Kraliçe Elizabeth’in Corona Virüs testlerinin pozitif çıktığına. ‘Allaaahhh’ dedim, ilahi adalet tecelli mi ediyor yoksa?
Malum uzun zamandır karışık saray. Elti savaşları, taht kavgaları gırla. Rahmetli Diana’yı çok üzdüler, e bedel ödeme sırası artık onlarda. Küçük prensin gelin seçiminde başladı zaten ilk işaretler. Şimdi böyle küçük prens deyince de roman geldi aklıma hani küçük bir prens vardı, gülü kurtarmaya çalışıyordu, koca gezegende yalnız kalıyordu. Burada bahsettiğimiz Prens Harry tabi, gerçi o da gülünü korumaya çalışıyor o da koca sarayda kendini yalnız hissediyordu. Onun gülü de dul, melez, abi hapiste, mesleği setlerde artist eşi, Meghan. Tam kan asil İngiliz Diana’ya onca çektirdiklerinizden, bekaret kontrolüne dahi sokacak işkencelerinizden sonra işte alın size! Medyatik kaynana Semra’dan beter Kraliçe Elizabeth, Diana’yı saray koridorlarında mumla arıyordur ama nafile. Şimdi gelin diye yaşlı cadı Camilia'yı bağrına bassın, Camilia da Diana'nın aslan gibi oğullarına bakıp dünyanın kendisinden nefret edişini ve asla Diana kadar sevilmeyecek oluşunu düşünüp düşünüp ağlasın.
Yalnız Meghan’a da hayran olmamak elde değil, sen git nasıl olduysan kraliyete gelin ol ondan sonra elti kavgasıyla kraliyeti karıştır. Tamam, biz alışığız Osmanlı’dan Hürrem tarzı kadın entrikalarına da bunun canlısına şahit olmak başka şey. Ya biz adamları alışverişe çıkartamıyoruz, sen gel koskoca prensi kraliyetten çıkar. Üstüne bir de taşı İngiltere’den götür Amerika’ya. Nedir bunun sırrı Meghan ya, söyle Allah aşkına?
Gelin-kaynana aynı evde zor olurdu zaten, Harry o açıdan haklı. Hem taht sırası da gelmeyecek, o da neredeyse kesin gibi. O zaman kraliyet kurallarına göre yaşayıp kapana kısılmaktansa sevdiğin ile özgürce yaşamak; Asıl budur bence kral hareket. Çünkü özgürlük, istediğini yapmak kadar istemediğinden de vazgeçebilmek…
Eeee anasının oğlu tabi, pabuç bırakmayacak haksızlıklara, kurban olmayacak saray entrikalarına. Bir başkaydı Diana yaaa, öyle pamuktan prenses falan değildi, taş gibiydi. Sonu mutlu bitmeyen bir masalın başkahramanıydı. Tüm dünyada en çok sevilen, takip edilen kişiydi ve ne yazık ki birçok kadınla ortak bir yarası vardı; Aldatılan ama evliliğine devam etmek için uğraşan bir kadındı o da. Aldatıldığını bile bile mutlu gözükmek, sevilmediğini bilip yine de umutla direnmek. Ve tüm bunlara rağmen asaletini, kibarlığını bozmamak, hıncını, öfkeni kimseden çıkarmamak. Prenses koltuğunu bırakacak kadar yürekli, yeni bir hayata başlayacak kadar cesur olmak…
Kimleeerrr kimler enfekte oluyor!
E tabi Corona virüsü akıllı, bu caaanım kadını üzen, yaralayan Prens Charles’a yapışmayacak da ne yapacak! Gerçi o bile dayanamaz bu adama, diyeyim size, üç-beş güne bırakacak. Kraliçe Elizabeth desen genç(!) daha, atlatır. Ya bu kadın ben küçükken de yaşlıydı, oğlum koca adam oldu yine yaşlı. Yaaa ben yaşlanıyorum artık, kadın hala yaşlı. Ecelle pazarlık eder, yine ölmez diyeyim size. Zaten kadın yakalanmamıştır virüse, olsa olsa virüs yakalanmıştır kraliçeye :)
Aaaahhhh Elizabeth, ahhh! Sen değil misin öz gelinine acımayan, bir damlacık saadeti çok gören, ağa dizisi ayarında bir töre cinayetine kurban eden!
Daha dur, daha Harry’i boşatıp saraya geri getireceksin, Camilla’yı gönderip rahat edeceksin. Daha kaç dünya savaşı görecek, kaç Amerikan başkanı gömeceksin. Bizim ülkede yaklaşık yüzyıldır yayınlanan ‘Arka Sokaklar’ın final yaptığını biz göremeyeceğiz belli de belki sen göreceksin. Ama unutma ki sen ve oğlun, aldığınız ahları, Diana’nın gözyaşlarının hesabını vermeden ölmeyeceksiniz. Herkes ettiğini görür çünkü herkes yaşattığını yaşar. Kul unutsa da Tanrı unutmaz!
Bilmiş de söylemiş atalarımız; “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”. O ‘‘ah’’ ki acının iç sesi. O ‘‘ah’’ ki dilin değil sadece kalbin söylediği. Ve o bir gerçek ki kırdığın yerden kıracaklar seni…
Çok seviyorum ataların bu sözünü ama aheste kısmı kötü. O “ah” çıkana kadar sabır kalmıyor. İçini haksızlık duygusu, bir umutsuzluk sarıyor. Ancak ne zaman olur, o doğru zaman nedir bilinmiyor ama o “ah” illa çıkıyor. Ve inanın dünyanın neresinde olursanız olun sizin bundan haberiniz mutlaka oluyor. İlahi adalet denen şey var ve daima gerçekleşiyor.
İntikam kokmaz “ah”, beddua gibi keskin değildir. Kalptir onu söyleyen, sesi derinden gelir. Lekesi kolay çıkmaz, yarası hemen iyileşmez. Açtığın her yaradan da hesap sorar Yaradan. Kötüdür “ah” almak; yapışır kaderine, çarpar hayatına.
Kimseyi acıtmamak lazım, kırmamak bu dünyada.
Çünkü;
Ya kırdığın kalbi, Allah çok seviyorsa…
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan