Uyanmış küçük kız, bir gece vakti…
Usulca uyandırmış babasını… “korkuyorum” demiş, “gök gürlüyor ve ben korkuyorum…”
Babası tutmuş elinden, birer fincan ılık süt hazırlamış ikisi için ve oturmuşlar birlikte, yumuşacık kanepeye…
“Korkuyorum” demiş küçük kız ,”başarısız olmaktan korkuyorum”…
Parmağını çenesine dayamış babası ve başlamış anlatmaya;
“Hayat, denize benzer… Bazen dalgalıdır deniz, gök gürler, fırtınalar kopar… Bazen sütlimandır; çarşaf gibi, sakin, huzurlu… İşte hayat, bu fırtınalar sırasında yaşadığın zorluklarla değil, gemiyi sağ salim limana getirip getirmediğinle ilgilenir. Elbette onlarca fırtına atlatacaksın bu yolculukta ve bir gün gemin yan yatsa da, dümenin kırılsa da, varsa yedek motorunla, yoksa küreklerle, ağırlığını ayarlayarak gemini limana getireceksin. İşte o zaman, başarısızlıkların hesabı değil, başarının adı konuşulacak…
Tekrar gök gürlemiş… Usulca sokulmuş kız babasına… “Güçlü olmak istiyorum” demiş, “güçsüz olmaktan korkuyorum…”
Gülümsemiş babası... “Güçlü olmak nedir?” demiş. “Fiziken mi, ruhen mi, manen mi, madden mi?” Güçlü olmanın birimi; vücudundaki kas, cebindeki para, çevrendeki insan sayısı değildir. Güçlü olmak; karakterli olmaktır. Güçlü olmak, karakterini ortaya koymak bunu yaparken de bütün menfaatlerden sıyrılmaktır. Onca “evet” e karşı hayır diyebilmek, haksızlığa karşı gelebilmek, şerefin ve namusun için tüm gücünle kavga edebilmektir. Bir gün hiçbir şey kalmasa da avucunda, hiç kimse kalmasa da etrafında, yere düşenlerini toplayıp yeniden hayata başlayabilmektir. Akşam yatağa girdiğinde tertemiz vicdanla uyuyabilmektir. Gerçekten güçlü olmak, bir gün çok büyük haksızlığa uğrasan da, atılsa da iftira, ıslansa da yanakların gözyaşlarınla; dimdik durabilmektir hayatta ve bırakmaktır gerisini Allah’a...
“Sevmek” demiş küçük kız… “Sevmek ve sevilmek istiyorum ama korkuyorum üzülmekten”
Elini tutmuş babası, “sakın” demiş, “sevgiden korkulmaz. Sevildiğin sürece mutlu ama sevdiğin sürece insan olursun. Sevdikçe kötülüklere gem vurur, acılara meydan okursun. Unutma ki bir insanın seni, senin istediğin şekilde sevmemesi, seni sevmediği anlamına gelmez. Kimi, tüm yüreğini koyar ortaya, kimi sadece bir parçasını yüreğinin… Kimi tüm benliğiyle yaşar sevdasını, kimi ucundan tutarak… Unutma ki en acı şey, istenmediğin bir kalpte yeşermeye çalışmak, en büyük şans ise sevildiğin kalpte, sevginle var olmak… Ve üzüldüğünde, sarı yapraklı ayçiçekleri gibi kapanıp yaşa üzüntünü içinde… Sonra dön yüzünü güneşe, başla yeniden sevmeye; ama sana yakışır şekilde, tüm kalbinle…
Küçük kız, bakmış babasının yüzüne… Gözleri dolmuş… “Ya siz olmazsanız” demiş,” ya kaybedersem, sizi, korkuyorum kaybetmekten ailemi”…
“Biz hep olacağız” demiş babası… İnsan olmaya dair sana verebildiklerimizle, hayata dair öğrettiklerimizle, içinde daima hissedeceğin sonsuz sevgimizle, biz hep olacağız. Seni gururla karşıdan seyredeceğiz, belki de bir gün gökyüzünden… Ama sen, bunu hep hissedeceksin en derinden…
Bir gök gürültüsü daha duyulmuş karanlık gecede… “Hadi” demiş babası, “artık uyuma zamanı…” Elinden tutmuş küçük kız babasının… Odasına giderken, koridordaki aynada yansıyan aksini görmüş, muzipçe gülümsemiş kendine…
Ve yıllar geçmiş… Şimdi ben yine aynaya yansıyan aksimi görüyorum,
Ama artık sadece gök gürültüsünden korkuyorum…
Cansen Erdoğan