DEĞİŞİYORUZ!
Yeni bir dünya düzenine girdik farkında mısınız?
Geçen yıl bu zamanlar, şu yaşayacaklarımızı söyleseler güler geçer, bu ara çok Amerikan filmi seyrediyorsunuz derdim. Ne yani bir virüs çıkacak, dünyayı eve tıkacak, maskeyle dolaşmaya mahkum bırakacak öyle mi? Belli saatlerde sokağa çıkacağız, lokantalarda yemek yemeği unutacağız, sevdiklerimizle sarılıp öpüşmeye, yüz yüze görüşmeye hasret kalacağız.
Valla aynen de böyle oldu neredeyse de bir yıl doldu. Alışmaya mı başlıyoruz yoksa durum kaçınılmaz olduğundan keyfini mi çıkarmaya çalışıyoruz bilemedim. Ama şu bir gerçek ki fikren, ruhen ve bedenen eviriliyoruz, istesek de istemesek de değişiyoruz. Yakın çağ bitti arkadaşlar, yeni bir çağa giriyoruz.
Ve bu yeniçağda neler bekliyor bizi, neler gelecek başımıza, heyecanla bekliyoruz.
Bakmayın, ben de değişimlere, düzen değişikliklerine kolay ayak uyduramayanlardanım. Bildiğiniz direnirim sonuna kadar. Ürkerim yeniliklerden, yeniliklere göre kabuk değiştirmekten. He sonrasında memnun olurum, keyif alırım o ayrı. Yıllar önce, yine direnmeye çalışırken bir şeylere, yine olmayacak şeyleri var yapmaya çalışırken azimle, debelenirken kendi kendime, şunu söylemişti bir arkadaşım;
“Bak kızım! Dik durarak, sabit kalarak atlatamazsın fırtınaları. Bak dallara, esniyorlar ki dayanıyorlar sert rüzgarlara. Değiştirmeye çalışma suyun yönünü, akışta kal, bırak götürsün seni, boşuna tüketme gücünü…”
Zaman içinde bazen uygulayabildim onun bu öğüdünü, çoğunlukla uygulayamadım evet ama en azından ne demek istediğini anladım nihayet- ki bu da iyiye işaret.
Anladım ki; “Zamanla bir şeyler değişecek, ya onları değiştiren siz olursunuz ya da biri onları sizin için değiştirir". Değiştiren olmak zor zanaat, yürek istiyor malum. İşini, ilişkini, evini, evliliğini, çevreni, düzenini değiştirebilmek kolay değil. Ama acı duyar tomurcuklar da açarken. Hem hangi doğum sancısız ki…
Ve değişmek bir nevi ölüp de yeniden dirilmek değil mi sanki?
Değişimin zorlu sürecini kartalların hayatında somut olarak görebiliriz aslında. Tamam, koyu bir Beşiktaşlı olarak bunu anlatmayı ayrıca çok seviyor olabilirim ama bence siz de etkileneceksiniz;
Kartallar 40 yaşına geldiklerinde zor bir kararla karşı karşıya kalırlarmış. Pençeleri sertleştiğinden esnekliğini yitirmiş bu da avladığı hayvanları kavramasına engel teşkil etmektedir. Artık eskisi gibi büyük avların peşinden gidemez olmuş, gagası uzamış, göğsüne doğru kıvrılmış, tüyleri de kartlaştığından uçması da zorlaşırmış.
Bu halde göklerinin hakiminin yani kartalın önünde iki seçenek bulunurmuş; Ya bu durumu kabullenecek ve yaşayabildiği kadar yaşamak ya da oldukça zahmetli olan yeniden doğuşunu başlatmak. Eğer ikinci seçeneği seçerse yani yaşlanarak ölmek yerine direnmeyi seçerse tek başına bir dağın tepesine yeni ve geçici yuvasına uçarmış. Önce gagasını sert kayalara vurarak yerinden söker ve yeniden çıkmasını beklermiş uzun bir süre. Gagası çıktıktan sonra bu yeni ve güçlü gagası ile pençelerini söker, yerine gelen pençelerle bu defa kartlaşmış tüylerini yolarmış acılar içinde, canhıraş feryatlarla. Bu süreçte kah açlığa dayanırmış, kah soğuğa, fırtınalara ve 150 gün sonra yirmi yıl veya daha fazla yaşamasını sağlayan bu yeni doğuşun ardından gerçekleşen değişimle beraber tekrar gökyüzüne doğru yola koyulurmuş; Değişmiş olarak yeniden başlamak üzere…
Kartalın bu zorlu mücadelesi ve ardından gelen müthiş değişim bizlere de bir mesaj veriyor sanki Değişimi istemek, inanmak ve çabalamak. Değişim, böyle olur ancak…
Ah ne direnirdim eskiden ben, ne direnirdim. Değişmemeye çalıştığım gibi bir de dünyayı değiştirmeye çalışırdım. Ya komik gelecek belki ama küfür gibi gelirdi, değişmek. Hani sanki başkası olmak da karakterinden ödün vermek. Oysa bazen canın o kadar yanar ki değişirsin, değişmek zorunda kalırsın…
Osho’nun satırlarında buldum bunun cevabını;
“Değişimden korkanlar için hayat cehennem gibidir; Sabit durmaya çalıştıkça ayaklarının altından zeminler bir bir kayar, kıyametler kopar durmadan.
Değişememekten korkanlar için de araf gibidir hayat; İki arada bir derede, ne yapacağını bilmez şekilde savurur insanı…
Tadını çıkar, yaşa, sev. Ama bir şeyler değiştiğinde, değişmesine izin ver. Bir şeyler hareket etmeye başladığında hareketi durdurma. Her zaman varoluşun değişim rüzgarlarıyla birlikte hareket et. Hiçbir zaman karşı durma; o zaman kimse sana sıkıntı veremez.”
İşte o zamandan beri, rüzgarın yönünü değiştiremediğimi fark ettiğimden beri yelkenleri rüzgara göre ayarlıyorum. İnanın daha az yoruluyorum. Bir dua var dilimde artık;
“Allah’ım; Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır ve ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için de akıl ver...”
İstesek de istemesek de her şey değişime tabidir. Ne duygular, düşünceler, hayaller, ne de beklentiler aynı kalabilir. Önemli olan esneyebilmek dallar gibi, yeniliklere ayak uydurabilmektir. Kucak açabilmek gelene, gideni yolcu edebilmektir. İnatlaşmak sadece zaman kaybı inan, en iyi yaşayan bilir. Sonuç olarak;
Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştir!
CANSEN ERDOĞAN
twitter : @cansenerdogan
instagram : cansenerdogan