GERÇEK BİR HİKAYE
Bilmiyorum duymuş muydunuz bu hikayeyi daha önce?
Ben duymamıştım. Duyunca da inanamadım, üşenmedim araştırdım. Doğruymuş valla, hem de çok doğru. 1934 yılına damga vurmuş bu olay, gazetelere manşetten girerken değil sadece ülkede, dünyada dahi büyük yankı bulmuş. Hatta sıkı durun, ders olarak bile okutulmuş.
Tamam, tamam uzatmıyorum ve bu müthiş hikayeyle sizi baş başa bırakıyorum;
Aylardan hazirandı…
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu, irileşmişlerdi.
Ancak hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’da sıcak bir ikindi vaktiydi.
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi'de bir leylek yuvasına saldırdı. Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti…
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi'de başka bir leylek yuvasına saldırdı.
Ancak bu kez yuva boştu…
Nasıl haberleştilerse, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı…
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya'ya yüzlerce leylek gelmeye başladı.
Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu.
İnsanlar çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı, bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos'tu.
Aydın'da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı;
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar…
Halk, başı yukarıda bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.
İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı,
Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı.
Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay'ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı…
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu. İki taraf da kayıplar veriyordu…
Daha da ilginci, hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu, bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü ama leylekler sayıca üstündü. Üstelik daha organize idiler.
Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu ve kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu. Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı…
* * *
Bu bir kurgu değil. Bir öykü de değil. Yaşanmış bir olay…
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil pek çok gazeteye konu olmuş bir savaş bu. Hatta o günlerde Türkiye'de bulunan New York Times gazetesinin muhabiri dahi Amerika'ya bu haberi geçmiş.
Üstelik derler ki, leyleklerin ve kartalların bu savaşı bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu'nda havacılık dersinde işlenmiş ve İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatılmış.
Kıssadan hisse;
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize,
"Birleşenler kazanır! "
Ayrışanlar ise kaybetmeye mahkûmdur…
Ailede de böyledir bu; kopuk ailelerin çocukları kanadı kırık kuşlar gibidir. Oraya buraya savrulur, tutunacak dal ararlar çaresizce. Kötü yola düşmüş kızların, uyuşturucu batağına düşmüş delikanlıların aile profillerine bir bakın, benzerdir birbirine hemen hepsi. İlgisiz anneler, despot babalar, kopuk hayatlar. Sonuç, kaybedilmiş hayatlar...
Dostluk ve arkadaşlıkta da kazanan birleşenlerdir. Zorba birine, bir öğretmene, ebeveynlere karşı tek duruş, dik duruş kazandırır aksi halde kazanan güçlü taraf olacaktır.
Hele hele aşkta;
Hayat, sevdasının arkasında duran, el ele tutuşup ayrılmayan aşklara sahip çıkar. Birleşemeyen yürekler, tutulamayan sözler, yapılamayan hamleler, tereddütler tarihin tozlu sayfaları arasında silinip giderler…
Yaşamın değişmez kuralı bu, birleşmezsen güçsüzleşir, güçsüzleşirsen yenilirsin…
Doğada da öyle işte;
Dereler birleşir, gürül gürül akan nehirler olur. Ağaçlar orman, hayvanlar sürü, çiçekler tarh olup yayılırlar etrafa. Ceylan sürüsünün içine dalamaz bir kaplan mesela. Duvarı yıkamaz, tek bir balyoz darbesi. Çığ olabilir ancak birleşirse binlerce kar tanesi…
Siz gücünüzü kimden alıyorsunuz bilemem; Eşinizden, ailenizden, çocuğunuzdan, dostunuzdan belki de en çok hayattaki duruşunuzdan. Ne olursa olsun güç aldığınız kişilerin bırakmayın ellerini, birleştirin yüreklerinizi. Su gibi akın birlikte geleceğe, duramasın önünüzde ne bentler, ne de barajlar. El eli yıkar sevgili okuyucular, iki el birleşirse yüzü yıkar…
Velhasıl;
Kartal güçlü olabilir. Acımasız ve de saldırgan olabilir. Önüne çıkan her şeyi yok edebilir.
Ama unutmamalı ki; Bir sürü, onu anında mahvedebilir.
Çünkü
Birlik, dirlik’tir…
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan