MELEK İPEK
Aslında şöyle karla ilgili beyaz beyaz, ferah ferah, iç açan bir yazı yazarım sanıyordum bu hafta. Hazır dışarısı lapa lapayken ev de buram buram tarçın ve kestane kokarken.
Ama bir süredir içimi acıtan, kalbimi sızlatan bu haber ile ilgili yazmadan da olmayacaktı.
Yara geçmeyecekti ama içim rahatlardı belki. Çünkü anlatmak, haykırmak ve paylaşmak, her acıya az da olsa pansumandı.
Yine bir şiddet, yine kadına şiddet. Bu kez Antalya’da koptu ciğerimiz, lekelendi insanlığa dair inançlarımız, değerlerimiz. Melek İpek isimli bir kadın, ellerini kelepçeleyip kendisine çıplak halde, çocuklarının önünde, saatlerce işkence yapan eşi Ramazan İpek'i av tüfeği ile öldürdükten sonra tutuklandı. Melek İpek, tutuklanmadan hemen önce 6 ve 8 yaşlarındaki iki çocuğuyla görüştürüldü ve yaşça büyük olan çocuk annesine; “Babam seni döverken kardeşimin kulaklarını kapattım duymasın diye ama o duymuş, çok üzüldü" dediği öğrenildi.
Ya bu nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir insanlık, gerçekten anlayamıyorum.
Kendinden fizikken güçsüz birine, eşine, dünyadaki en kıymetlilerin - çocuklarının annesine nasıl işkence yapabilirsin, hangi mantık hangi düşünce ile? Hem de evlatlarının gözleri önünde?
Kalbime bıçaklar saplandı resmen küçük kızın; "Artık babam hiç gelmeyecek değil mi? Yaşasın, artık dayak yemeyeceğiz" dediğini öğrendiğimde!
Kadına erkeklik taslayan, ağzı sulu, beyni kuru, sapık ve aciz erkek müsveddelerinin yani lüzumsuz kişilerin maalesef fazlasıyla çok sayıda yaşadığı bir zamanda, yurdumun yürekli kadınıdır Melek İpek!
Her yedi dakikada, bir kadının aile içi şiddete maruz kaldığı ve her üç kadından en az birinin ömrü boyunca fiziki veya psikolojik şiddete uğradığı bir ülkede yaşıyoruz hey millet.
Üç bir yanı denizlerle çevrili, yeşili, denizi, doğası, boğazları ile gururlandığımız ülkemizde yaşanıyor bu olaylar. Atamız, ecdadımızla Osmanlı torunlarıyız diye onurlandığımız geçmişimizle geleceğe, medeniyete gidemiyoruz bir türlü.
Çünkü sağımız solumuz, berimiz, gerimiz, çevremiz, kendisini insan zanneden şerefsizlerle örülü.
Yalnız ülkede genel bir şiddet sorunu var; Hastanede doktora şiddet var, trafikte şoföre şiddet var. Annenin çocuğa şiddeti, Ağabeyin kardeşine, öğretmenin öğrenciye, velinin öğretmene, patronun personeline şiddeti var, var da var.
Herkes birbirine kinli, birbirine öfkeli. Hırsımı kimden çıkarsam, kime sarsam, bağırıp çağırsam derdinde.
Yaşadıklarının faturasını, mutsuzluğunun acısını kime ödetsem diye aportta beklemekte. Valla herkes bundan bir nebze olsa da sorumlu; Acımasızlığımız, bencilliğimiz, çıkarcılığımız, duyarsızlığımız, cehaletimiz ve daha nice kötülüğümüz şiddeti doğuruyor, lokma lokma besliyor onu.
Kadına, çocuğa, yaşlıya hatta güçsüz erkeğe de şiddet uygulanıyor bu ülkede, savunmasız hayvanlara bile. Ve tüm bunların suçlusu ne toplum, ne de devlet bence. Tek bir suçlu var o da; Anne!
Evet, anne- anneler!
Oğullarını yetiştiremeyen, kadının değerini gösteremeyen, kadına asla el kalkamayacağını öğretemeyen anneler!
Evde dayak yiyip susan, ‘kocamdır, sever de döver de’ deyip susan, her türlü şiddete katlanıp bunu normal kılan, korkan anneler!
Yıllarca oğullarına bu tabloyu yaşatan, yedikleri her tokatla oğullarının geleceğine bir yumruk atan, karakterlerine çelme takan, dayağı meşrulaştıran analar!
Erkek çocuğun pipisine tören düzenlenir, kavgasına methiye dizilir, küfrüne kahkaha atılır bizim memlekette. Onların şımarıklığı normal, tembelliği olağan, çapkınlığı erkeklik, saldırganlığı ergenlik, gevezeliği muhabbet olarak kabul edilir maalesef birçok yerde.
Şiddet, görsellik ya da entelektüellik falan da bakmıyor bu şiddet meselesinde.
Biliyor musunuz ki dünyanın en çok dayak diyen kadınları Rus’larmış.
Hani bizimkilerin pek bir hayran olduğu, ülke ekonomilerine hayli katkıda bulunduğu bu ülkenin kadınları, gece gündüz dayak yerlermiş meğer eşlerinden, erkeklerinden.
Güzel ırk, taş hatun denenler bile şiddetin pençesindeler işte.
Eee ne denir bu işe?
Rihanna’nın dövüldüğü, Adriana Lima’nın aldatıldığı bu dünyada, seni de harcarlar tabi Hatçee!
Bağrında bastırılmış duygular, kanayan yaralar yatan bütün eski toplumların ebesidir şiddet. Baskı ve korkunun insan olma duygusunu öldürdüğü zihinsel çöllerde yetişir.
Bir kere oldu mu devamı gelir. Bir kere kendini kontrol edemeyen, öfkesine yenik düşen, elini- dilini dizginleyemeyen kişiyi affeden, tekrarına hazır olmalıdır. Çünkü şiddetin sebebi, bahanesi yoktur. İnanın bana, yapan yine yapacaktır.
Öyle kızgınım ki, öyle öfkeli, öyle çaresiz hissediyorum ki…
Melek İpek’i ve şiddet gören, öldürülen diğer kadınları düşündükçe çok acıyor yüreğim.
Ne söylesem ne desem dökülür kalbimin kabuğu, çözülür kalemimin buğusu bilemiyorum. Dünyanın yarısını kadınlar oluşturuyor, diğer yarısını da kadınlar yetiştiriyor.
Ve günün sonunda yine kadınlar çaresiz kalıyor yine onlar mağdur.
Şunu gördüm şunu bilirim, ne yazık ki;
Dişisine kötü davranan tek hayvan, ‘insanoğlu’ dur!
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan