Ne sezondu ama!
“Aç - kapa Artema” reklamı gibi bir açıldık, bir kapandık. Koca bir kış geçti, evde kaldık. Baharı kaçırdık ama neyse ki yazı bir yerinden de olsa yakaladık. Acısını, kahkahasını, efkarını paylaşmaya alışık milletiz biz, bu sene çok bunaldık. Ama olsun, “Öldürmeyen acı, güçlendirir” mottosuyla sonunu umuda bağladık. Ekmek kavgası, yaşam savaşı sarkacında gidip gelmeye alışıktık da olay can pazarına dönünce, kabul biraz afalladık! Neyse aşılandık sonunda da biraz olsun rahatladık!
Ümitlerden, düşlerden, ‘Her şey güzel olacak’ sözlerinden bahsettiğime bakmayın, içimdeki Pollyanna da tinere başladı zaman zaman. ‘Ah be güzel günler, geleceksen gel, incirler olana kadar da kal’ derdim eskiden. Şimdi ise ‘Suriyeliler gidene kadar kal bari’ diyerek süreyi sonsuza uzatıyorum, anladın sen :)
Velhasıl sevgili okuyucularım, artık gidiyorum ben!
Yok canım, temelli değil bir yaz molası sadece. Düşler toplayayım sahilden, mavi umutlar çıkarayım denizden. Kötülüklerden, nankörlüklerden, salt bedene değil zihne de musallat olan virüslerden uzaklara gideyim. Ve daha güçlenerek, arınıp dinlenerek geri döneyim!
Bir Ege akşamından yazıyorum size bu yazıyı.
Bir yaz daha geçiyor ömrümüzden diye iç geçirdiğimiz bir Ege akşamından.
Cahit Sıtkı’yı andık tokuşturulan kadehlerde, yolun yarısını çoktan geçmiş olduğumuzu ve o kaçınılmaz sona doğru bir mevsim daha yaklaştığımızı hatırlattığından maalesef bize :)
Anmaya devam o halde kendisini;
Cahit Sıtkı Tarancı, askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gitmiş.
O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya bir emir eri verilirmiş.Birliğine gittiğinde künye defterini istemiş.
Sırayla isimlere bakarken bir isim dikkatini çekmiş; ‘Abbas oğlu Abbas’…
Sakat çolak eli yüzünden bölükten ayrıştırılmış Abbas.
Cahit Sıtkı, bu askerin yanına gönderilmesini istemiş.Öğle saatlerinde kapı çalınmış. Karşısında civan mert yiğit biri.
Selam çakıp;-‘Abbas oğlu Abbas! Emret komutan!’ demiş.
Aralarında söyle bir konuşma geçmiş;
-Nerelisin?
-Memleket Mardin, kaza Midyat komutan!
-Sen benim emir erim olur musun?
-Sen bilir komutan!
Cahit Sıtkı, askerden eşyalarını toplayarak kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını istemiş.
Zamanla askerin zekiliği sıcakkanlılığından etkilenmiş.
Abbas her sabah erkenden kalkar, Cahit Sıtkı‘ya kahvaltısını sonra da öğle yemeğini sormadan hazırlar, komutanının tüm ihtiyaçlarını daha karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirirmiş. Erkenden kalkıp Cahit Sıtkı‘nın kıyafetlerini ütüler, evin temizliğini yapar, akşam olunca Cahit Sıtkı‘nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlarmış.
Zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşmuş. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiş Cahit Sıtkı…
Zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu Anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri keşfedermiş.
Cahit Sıtkı, o dönemin ünlü yazarlarından Vedat Günyol’un kızkardeşine aşıkmış. Beşiktaş’ta oturan arkadaşı Vedat Günyol’un evine her akşamüstü uğrarmış. Kapıyı her seferinde, Vedat Günyol’un kız kardeşi açarmış. Ne kadar davet edilse de aşkı anlaşılacak diye utandığından eve girmezmiş.
Bunu da kimselere söyleyemezmiş.
Abbas’ın yine rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırladığı bir keyif akşamında alkol sonrası durgunlaşan Cahit Sıtkı sormuş;
-Sen İstanbul’ u bilir misin Abbas?
-Bilir komutan!
-Orada bir Beşiktaş var, bilir misin?
-Bilir komutan! Ben orada acemi birlikteydim!
-Orada benim bir sevgilim var. Sen bana kaçırıp onu getirir misin Abbas?
-Elbet komutan!
Sabah olur. Cahit Sıtkı bakmış ki Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş hazırlanmış.
Cahit Sıtkı sormuş;
-Hayırdır Abbas, neden hazırlandın, nereye böyle?
-Ben İstanbul’a gidecek komutan!
-Ne yapacaksın İstanbul ‘da?
-Sen söyledi bana. Ben gidecek sana Sevgiliyi getirecek!
Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp gitmiş Cahit Sıtkı…
Bu mert askerin, yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığı, çok duygulandırmış onu.
Akşam, ağaç altında bir rakı sofrası kurdurtarak Abbas’ı karşısına oturtmuş. Birlikte yiyip içmişler ve Cahit Sıtkı o meşhur şiirini kaleme dökmüş;
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Katıp tozu dumanı,
Var git!
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan!
Giderayak şöyle aşk& dostluk& umut kokan bir hikaye bırakayım dedim ortaya karışık.
Hayli zor bir sezon sonrası yeniden buluşuncaya kadar ayrılırken huzurlarınızdan, bir tutam tebessüm bırakmak istedim dudaklarınızda.
Ben ise yeni hayatlar, yeni konular, anılar biriktirip size getirmek üzere düşüyorum yollara.
Güneşi takıp saçlarıma, koşacağım bulutlara.
Bir denizyıldızına rastlarsanız eğer, bir kelebek konarsa avucunuza anlayın ki kalplerimiz kesişmiş yine bir yerde, bir zamanda…
Ben yokken buralarda, kendinize iyi bakın!
Masallara, düşlere ve de mucizelere hep inanın,
Ne olur ne olmaz, malum Ağa’nın eli tutulmaz :)
Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz!
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
Twitter : @cansenerdogan
İnstagram : cansenerdogan