SADAKAT
Son günlerin en popüler dizilerinden birinden bahsedelim diyorum hafta. Benden başka da bahsetmeyen, yorum yapmayan da pek kalmamış gibi sanki.
Cansu Dere ile Caner Cindoruk’un oynadığı ‘Sadakatsiz’ dizisi, üç kişilik bir aşk hikayesi bakıldığında. Ama ortalığı da fena halde karıştırmış durumda. İzleyiciler ikiye ayrılmış; ‘Asya, kocasının ihanetine karşı yaptıklarında haklı’ diyenler, ‘Asya, bu ihanete karşı yaptıklarıyla haklıyken haksız oldu, yapmamalıydı’ diyenler…
Dizide Asya, güzel, kültürlü, başarılı bir doktor ve eşi, oğlu, arkadaşları ile mutlu bir hayat yaşadığını sanıyor.
Eşinin kendinden hayli genç bir kadınla yaşadığı ilişkiyi ve dahası yakın arkadaşlarının da bu ilişkiyi uzun süredir bildiğini ve onları da bu ilişkinin için de yer aldıklarını öğrenince hayatı sırça bir köşk gibi tuzla buz oluyor.
Terk edip gitmek ile ödeşmek arasındaki o ince çizgide hayatı sorguluyor. Bölümlerden birinde aldatan koca, arkadaşıyla dertleşirken neden böyle yaptığına dair bir cümle söylüyor ve sonrasında sosyal medya dalgalanıyor.
Şöyle diyor;
“Karımı da seviyorum, sevgilimi de… Karım, çocuğumun annesi, huzur veriyor bana, geçmişimiz var. Sevgilim ise heyecan sebebim. İlham veriyor bana, neşe saçıyor. Pozitif bir adam oluyorum. İkisinin de yeri başka…”
İşte klasik bir ‘aldatan kişi’ açıklaması. Yüzyıllardır aynı açıklama, aynı savunma. Benim kafama takılan ise şu; Asya gibi başarılı, güçlü bir kadınla evliyken neden bir erkek sürekli mızmızlanan, nerede, ne zaman, ne yapacağı belli olmayan, serseri mayın gibi dolaşan, çocuk karakterli biriyle olmak ister ki?
Tamam heyecan, tamam fantezi, değişiklik ama o da iki yıl sürer mi?
Sürerse bu heyecan değil artık ciddi bir ilişki. Gerçekten de erkekler güçlü kadınlar istemiyorlar mı?
Ağlak, zayıf ve istedikleri şekilde yönlendirecekleri daha doğrusu kandıracakları kadınlar daha mı çekici?
Ya erkeklerdeki bu "düzenim de düzenim" olayı cidden nedir?
Evlilik dediğiniz şey, sıcak yemeğim pişsin, gömleğim ütülensin, çocuklarım rahat etsin, yalnız uyumayayım, tek kalmayayım, sosyal ortamda çift olayım durumu ?
Peki ya kadınlardaki; "Çocuklarım babasız kalmasın, elaleme laf olmasın. Bunca yıl çektim, başkalarına yar olmasın. Kocama çok yatırım yaptım, kimse yaptığını duymasın. Bana bir ev, araba alsın mevzu kapansın" olayı nedir?
Sadakatin bedeli, hangi parayla malla mülkle ölçülebilir, ölçülebiliyorsa söyler misiniz bu hangi para birimidir?
Nedir sadakat?
İnsanın kendine ve başkalarına dürüst olma sanatıdır. Sanat diyorum, yani herkeste olmayan, olamayan. Allah vergisi bir şey, istesen de sadık olmak, içinde yoksa olamazsın. Herkes ahkâm kesiyor hakkında, ahkâm kesenleri de yargılıyor. “Bilemezsin yaşamadan” deniyor, “isteyerek sadakatsizlik yapar mı insan ?”
Ahkâm kesmeden söylüyorum o zaman; Sadakat, kalbinde o kişiye yer ayırması ve o yeri onun için korumasıdır. Sadakatsizlik ise o yerin korunmasının savsaklanması, bir süre için o yerin korumasız kalmasıdır.
Ve ihanet, artık o yere duygusal olarak bir başkasının koyulmasıdır.
Hayata bakış tarzımız çeşit çeşit olduğundan ya da kendi doğrularımızı kendimiz tanımladığımızdan mı nedir, herkesin sadakatsizlik anlayışı da farklı birbirinden. Sorduğumda etrafımdakilere, sence nedir sadakatsizlik diye, kimisi 'flört etmek' sadakatsizlik değildir diyor, sadece cinsel birleşme sadakatsizliktir”. Kimine göre ise bakışmak, arzulamak, sadece düşünüp hayal kurmak bile sadakatsizlik.
Öyle az az, sadaka gibi verilmez sadakat, isteyen hepsini ister. Çok sevdiğim bir sözdür;
‘İnkara dönüşmenin eşiğinde, aşkın ikrarıdır sadakat’ !
Ve bir insanın kaderi, sevdiğinin ihaneti ile sevmediğinin sadakati arasında çizilir!
Hey heyyy, kiminin ölen sevdiği için bile yıllar boyunca taşıdığı, kiminin de yanı başındaki için bir ay taşıyamadığı, eskilerin asil, şimdilerin ezik duygusu sadakatsizlik. İki kaçamak arasındaki zaman dilimidir.
Herkesin ağzında çiğnediği, bazısının yutamadığı bazısının balon yapıp patlattığı sakız da sadakattir.
Sadakat, bir duygu değil tercihtir.
Bir meydan okuma, göze alma, elindekini sonsuza kadar kaybetme ihtimaline rağmen karşı koyamama vardır sadakatsizlikte. Cesarettir onu iten, kendine dahi itiraf etmese de içten içe biliyordur ki kendisini üzmeyecektir giden, biten. Duygularına karşı koyamamış, göze almış, aldatmıştır.
Aldatılan, affetse de tekrarlanacağını biliyordur içten içe.
Aldatan ise kalbindeki bir yeri başkasıyla doldurmuştur çoktan, sonunu bile bile...
İşte o yüzden derler ya;
“Olur da iki kişi arasında kalırsanız ikinciyi seçiniz. Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisini görmezdiniz !”
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdoga