Hayatın iki dipsiz karanlık arasında yanan bir kibrit alevi olduğunu anladığımdan beri çok da kurcalamamaya çalışıyorum onu, sadece yaşıyorum. Derinlere inersem kayboluyorum galiba biraz da korkuyorum. Oysa kendime yaptığım yolculuk o kadar da korkutucu değil hatta keyifli bile. Düşünebiliyorsam, gülebiliyorsam ve kendimle dalga geçebiliyorsam kim korkar hain kurttan, çekinecek neyim olur ki hayattan…
Yılın en eğlenceli ve esprili gününün ardından el ayak çekilmiş, ay bile bir köşeye sinmiş dururken; “Neredee eski 1 Nisan’lar”la, oturdum bilgisayarın başına. Geçmişi düşünüp ne şakalar yapardık konulu cümleler uçuşmaya başladı kafamda. Dedim ya yılın en eğlenceli günü diye, hakkını da verirdim bak o günün. Öyle sınıf değiştirmeler, kremalı bisküvi içine diş macunu şırınga etmeler falan yetmezdi tabi. Büyük oynardım ben; Kanlı kollar, kırılmış sallanan parmaklar, kaçıp kaybolmalar…
Biraz daha büyüyünce şakaları da abarttım haliyle; Polisle karakola aldırmalar, icra müdürleriyle haciz yapmalar, gizlice telefonu ele geçirip onun ağzından başkasına aşk itirafları yazmalar, ayrılmalar…
Şimdi ise hayatın kendisinin koskocaman bir şakadan ibaret olduğunu anladığımdan beri gelen şakaları savuştururken buluyorum kendimi. İlerde oynuyorken hep, defanstayım artık. Gol yemeyelim yeter, beraberlik yetiyor…
Şaka deyince gülmek gelir ya akla, ah ruhun şad olsun Charlie Chaplin, ışıklarda uyu oralarda. Çocukluğumun bu iyi kalpli, komik kahramanı bir gün seyircilere bir şaka yapmış ve herkes gülmeye başlamış. Aynı şakayı tekrar yapmış ve bu sefer birkaç kişi gülmüş. Aynı şakayı bir kez daha yapmış ve bu sefer kimse gülmemiş. Bunun üzerine şu harika sözleri söylemiş; “Aynı şakaya defalarca gülemiyorsunuz. O zaman neden aynı şey için tekrar tekrar ağlıyorsunuz?”
Charlie Chaplin’in kalbime dokunan en önemli iki sözünü de paylaşayım madem;
“Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir, endişelendiğimiz şeyler bile”…
“Hayatta en boş geçirdiğimiz günümüz gülmediğimiz gündür. Gülümsemeye devam edin”…
Hayat seni güldürmüyorsa, espriyi anlamıyorsundur” falan demeyeceğim çünkü hayat gerçekten son derece ciddi bir şaka. Yani yenilir yutulur gibi değil yaptıkları hayatın ama o karşınıza geçer "nasıl da yuttu" der, güler. Dalga geçer sizinle, dalgalansanız da durulamazsınız. Tutup yüreğinizi, sarsar hızlıca- dağılırsınız.
O mesela, gitmesini hiç istemediğiniz o, incirler olana kadar bile kalmamıştır. İstemedikleriniz dibinizdeyken, hep kalsın dedikleriniz, dolar gibi alıp başını gitmiştir. Yanlış kişiler yakınlarınızdayken doğru kişiler ıraktır. Kalbinizi kıranlar etrafta dolanırken, kalbinizi ansızın çalanlar yasaktır size, uzaktadır. Bir zamanlar doğru zamanda yanlış kişiler varken hayatınızda, kalbinizi emanet etmek istediğiniz kişiye geç kalmışsınızdır.
Her zaman güldürmüyor şakalar. Tam tebessüm edecekken, tutup kalbinizden fırlatıp atar. Elinizden gelen bir şey de yoktur işin tuhafı, suçunuz da. Ama olsun, adı üzerinde, eşek şakası diyorlar buna. Yani neymiş; ne zaman gol diye sevinsek arkamızı dönüp baktığımızda ofsayt bayrağını kaldırmış bir hayat görürmüşüz.
Yaşamadığımız belki’ler, yaşadığımız keşke’ler arasındaki neyse’lerle geçen ömür pek de şaka kaldırmıyor,şaka bir yana. Yağmuru düşün mesela. Bağrından kopup geldiği bulutları, süzülerek aktığı ağaçları, direnmek zorunda kaldığı şimşekleri, yıldırımları. Emek var aldığın her solukta; Çektiğin nefes oksijenle yanarken ciğerlerinde, dışarı çıkmak için verdiği çabayla. İçtiğin su, belki bir ırgatın teri, bir aşığın gözyaşı. O yüzden ciddiye almak lazım hayatı; bir anıya dalar gibi, sevgiliyi okşar gibi, çiçeği koklar gibi...
Şaka; Yalan üstüne kurulu eğlence, kara mizah, ayarlarıyla oynanmış gerçekler... Söyleyemediklerini, çekinip de diyemediklerini ifade etme şekli. Hepsinde bir gerçek payı olduğu söyleniyor ya, işte o buradan geliyor. Ve kendisi aynı zamanda, korkak dobralar ’ın en sevdiği şey oluyor.
Velhasıl azizim; Sevdin mi sarmaşık gibi sarılacaksın, bakmalara kıyamayacaksın. Kovacaksın öğrenilmiş çaresizlikleri, bozacaksın ezberleri. Savaşacaksan aslan gibi savaşacaksın hasmınla. Kene gibi yapışacak, bomba gibi düşeceksin kavganın orta yerine. Ağlayacaksan salacaksın gözyaşlarını, bulutlar terleyecek gamından derdinden. Sonra buharlaşacak hasretin, eriyip bitecek öylesine.
Çünkü zaman geçiyor, herkes gidiyor, ömür bitiyor…
Çünkü hayat denen şey, şakaya gelmiyor!
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan