Adem ile Havanın yaradılışından beri, hakkında en çok konuşulan, üzerinde en çok tartışılan konudur, kadınlar ve erkekler…Tarih boyunca, çeşitli yöntemlerle insan psikolojisi ve buna ilişkin davranış biçimleri konusunda birçok şey açığa çıkarılmış, çözülmüş olsa da kadınlarla erkekler ve aralarındaki ilişkiye dair somut veriler, sabit kurallar yerleştirilememiştir bir şekilde…
Kadın, var oluş döngüsünün en önemli rolünü üstlenen varlık...
Erkek, var oluş döngüsünün gizli öznesi…
Kadın olmak, yumuşak baldırlara, hülyalı bakışlara sahip olmak değil, yumuşacık kalbiyle, gerektiğinde tüm dünyayı kucaklayabilmek, keskin bakışlarıyla evine ve ailesine gelebilecek tehlikeleri, önceden sezebilmek demektir.
Erkek olmak da, geniş bir omuza sahip olmak değil; kadınına, o omuzlara yaslanacak kadar güven ve sıcaklık vermektir.
Bir elmanın iki yarısı olan kadın ve erkeğin, hayatı duyumsama, tepkiler verme şekilleri farklıdır birbirinden;
Örneğin bir kadının ağzından günde 23 bin kelime çıkarken, erkeğin ağzından en iyi ihtimalle bunun yarısı kadar kelime çıkar. Dolayısıyla birlikte olduğunuz erkeğin az konuşmasına, özellikle de kritik durumlarda sessiz kalmayı tercih etmesine aranızdaki bir sorun olarak değil, erkek doğasının bir parçası olarak kabul etmek gerekir.
Zamanlamaları da farklıdır kadınla erkeğin;
Bir kavga yaşandığında kadın, olayı patlak verdiği yerde ve zamanda çözmek ister, bunun tek yolunun ise konuşmak olduğunu düşünür. Oysa erkek olayın üzerinden vakit geçmesini, yani ateşin küllenmesini beklemeyi tercih eder.
Kadının huzurunu kaçıran, canını sıkan bir şey olduğunda, bunu eşiyle, dostuyla konuşarak paylaşmak ister. Olayın çözüme ulaşması çok da önemli değildir, yeter ki anlatarak, paylaşarak, dinlenerek rahatlasın. Erkek ise, canını sıkan bir durum yaşıyorsa, içine kapanır, sessiz düşüncelere dalar kendi kendine. Ona göre, çözüm yoksa paylaşmak gereksizdir, vakit kaybından ibarettir. İşte bu farklılığın yanlış algılanması halinde, hararetli bir tartışmanın çıkması, an meselesidir.
Ve bu iki özel varlığın biraya gelmesiyle oluşan olağanüstü kavram, milyonlarca yıldır uğruna şarkılar bestelenen, şiirler yazılan ve yazılmaktan, çizilmekten asla bıkılmayan yegane kavram; AŞK…
Hayatın, hayat kadar vazgeçilemez iki ana dinamiği ve sütunu: Erkek ve Kadın…
Aşk ise, ikisini el ele gönül gönüle hayat ve aşk verene uçuracak, sonsuz hayata kavuşturacak saf billur kanat…
Yada, ünlü bir filozofa göre;
‘Cümleni tamamlayan birini bulursan iki kişilik mereti, tek vücutta kılmak’…
Ölümdür yaşanan tek başına, aşk iki kişiliktir…
Her duyguyu farklı algılayıp farklı yaşayan kadın ve erkek için, aşkı yaşama, hissetme şekli de farklıdır birbirinden;
Kadınlar, aşık olduğu erkeği yakışıklı bulurken, erkekler güzel kadınlara aşık olur…
Aşık olan kadının gözünde başka, hiçbir şeyin değeri aynı kalmaz, yerleştirir onu, hayatının en tepesine…Aşık olan erkeğin gözünde ise her şey yeniden değerlenir, anlam kazanır...
Aşık kadınlar, en tepeye yerleştirdiklerinden sevgilerini, korkarlar onu yitireceklerinden, bir daha sevemeyeceklerinden, bu yüzden hep endişeli ve huzursuzdurlar…
Aşık erkekler ise dingin ve sakindirler, ‘seviyorsa iki kişi birbirini, sonsuza dek sürer nasılsa’ rahatlığı yada yanılgısı içindedirler…
Kadın, kalbi birine aitken, başka bedende yaşayamaz, yaşasa bile huzur bulamaz…
Erkeğin kalbi, uçup konuvermişse bile başka bir kalbe, bedeni yaşayabilir başka bir bedenle, gönlünce…
Kadın, paylaşamaz asla başkasıyla, eğer gerçekten çok sevdiyse…
Kadın bilir, bazen sevmenin gitmek olduğunu…
Ama gitmenin yitirmek olmadığını…
Erkekte solo halde, sessiz bir çığlık, öfkelenir, yakıp geçip anıları, siler kadını…
Çünkü erkek, çok severse, ne bırakıp gidebilir kadını, ne de izin verir gitmesine, kabul etmez ayrılığı...
Kadın, acıyla kabullenir ayrılığı, erkek öfkeyle…
Kadın, ağlayarak yaşar acısını.
Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur.
Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Sanmayın ki gidene ağlar kadın, gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır… O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar… Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa ölürler. İçlerindeki zehirdir, onları öldüren…
Kadın ağlar, arkadaşlarının omzunda hıçkıra hıçkıra, erkekse, bir şişe içkiyle birlikte, tek başına…
Kadın, zamanla alışır onsuzluğa, erkek zamanla dayanamaz olur onsuzluğa…
Kadın, aşk için ölür; erkek ise ancak öldürür…
Hakiki Aşk, güneş ışığı gibi orijinal ve asıl kaynağı Rahman’da saklı…
Mecazi aşk, cam ışığı gibi temelsiz, emelsiz ve ebede yasaklı…
Kadınlar ve erkekler…
Bizler, ilişkilere ad koymaya o kadar meraklıyız ki onu yaşamayı unutuyoruz bazen...
İnsanlar, uzun nehirler gibidir, kendinizi akışına bıraktığınızda, bir bakarsın ki başka bir nehir, size karışıvermiş, birlikte akıyorsunuz…
Yaşamın akışı budur.
Bırakın, evren size getirsin; o anda kiminle akmanız gerekiyorsa…
Aşk nerede?
'Gözler, ne zaman diğerinin gözlerinde bir çift kadife düğme, iliklenirse el yazması bir aşkın gömleğine'
Erkeğin davranışlarında gizli; ancak, kadın bakmayı bilirse
Ve kadının gözbebeklerinin içinde; eğer erkek kendini orada görebilirse…
Cansen ERDOĞAN