Ve sezonun ilk yazısı ile yine karşınızdayımmm!
Ne çok özledim bu köşeyi, kelimeleri, sizleri.
Sabahlara kadar yazıp heyecanla okumanızı izleyip yorumlarınızı beklemeyi.
Binlerce kişiyle burada bir araya gelip birbirimizi tanımadan, belki de herkesten çok tanıyarak bağ kurabilmeyi. Her hafta aynı heyecanla yazabilmeyi.
Hayatın farklı izdüşümlerinden farklı rüzgarlarla uçup konduk buraya. Tanışmıyoruz sizinle belki, anılarımız, duygularımız, hayallerimiz bambaşka ama kalp atışlarımızın ritmi aynı. Hani dedim ya herkesin hikayesi farklı, işte ben de anlatmaya çalıştım size kendi hikayeme değen hayatı. Bazen risk aldım yazarken ama inancınız umut verdi satırlar arasında tünemiş kalbime. Hayallerimi paylaşırken kendimi limitlemedim. Korkularımı paylaşırken tereddüt etmedim. Hayata tüm kırgınlıklarımı alıp götürdü ilginiz. Yalnız olmadığımı hissettim, en yalnız kaldığımı hissettiğim anlarda. Hissettim çünkü biliyordum, siz de benim gibiydiniz.
Biliyor musunuzher zaman ‘Sil baştan’ başlamak lazım değil. Korkmuyorsanız devam etmekten, savaşmak ürkütmüyorsa eğer sizi, her acının bir son kullanma tarihi olduğuna inanmaya başladıysanız, gözyaşlarınız berabere kalıyorsa artık tebessümlerinizle hele hele bir de sevdikleriniz varsa nefes aldığınıza değdiren işte o zaman kaldığınız yerden başlama zamanıdır.Şu anda ben de tam o zamandayım; Sizinleyeniden buluşma, kavuşma zamanında. Kaldığımız yerden devam o halde,
Perde açılsın, sezon başlasın ;
Şöyle keyifli, yağan yağmura, virüse, hastalığa inat renkli, eğlenceli bir yazıyla başlayacaktım aslında. Ama kalbimi dağlayan İzmir depremi, bozdu bütün moralimi. Hiç olmadı bu, hiç yakışmadı deprem Ege’nin vakur, kendinden emin, kekik kokulu bu şehrine, ülkenin batıya dönük yegane yüzüne, İzmir’imize…
Dünyanın içmiş halidir deprem, ayakta duramayacak halde olması. Çok efkarlıysa demek ondan kontrolden çıkmış olsa gerek. Kim bilir bu,Tanrı’nın belki de ‘kendine gel’ deme şekli. Doğanın intikamı, kendini hatırlatması, teknolojiyle dalgası ya da insan-cılık oynayanlara uyarısı. ‘Sen ne yaparsan yap, senden büyük ben varım’ veryansını. Birsaniye süren bir fotoğraf çekimi gibi; Siyah beyaz bir kare ve objektifte teslimiyetin pozu.
Enkaz altında kalmaktan daha acı şey, enkazın dışındaki seyirci olmak. Sonsuz bir gücün haşmeti karşısında çaresiz kalmak. Sevdiklerini bir daha görememek ve bunu acıyla kabullenmek. Örselenmiş ruhunla hayata devam etmek ama hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını da bilmek. Birkaç saat önce iyi geceler dediğine, artık günaydın diyememektir deprem. Küs olduğunla istesen de barışamamaktır. Ailene, dostlarına, arkadaşlarına bir daha sarılamamak, sevdiğinin gözlerine bir daha bakamamaktır. Ama her şey bir yana birlik olma da zamanıdır. ‘ Z ‘ harfi girmese araya hep birlikte, (z)el (z)ele olabilme şansıdır.
Sen büyük mücadelenin başladığı yersin İzmir!
Düşmanı denize döktüğümüz, dağlarında çiçekler açan, şerefine kadehleri tokuşturduğumuz yersin. Hera, Afrodit ve Athena’ya selam gönderirken damağımıza yapışmış anason tadıyla tuz diye yakamoz bastığımızsın yaramıza. Bunu da aşacaksın elbet, saracaksın yaralarını ve ayağa eskisinden de güçlü kalkacaksın. Sen zaferin simgesisin, bunu da atlatacaksın!
Sezon finali yazısını yazarken en son Corona ile bırakmıştım yine onunla buldum sizi. Bu boyu küçük ama performansı hayli büyük olan virüs, bir bölgede, şehirde, ülkede derken Allah Allah nidalarıyla ilerleyip denizleri, kıtaları aştı. Aynı semttekilere, aynı gemidekilere derken tüm dünyaya bulaştı. Yazın o da biraz dinlendi, soluklandı, içine kapandı. Sonra da gücünü toplamış olarak yeniden coştu dalgalandı. Kapattı bizi yine evlere. Gezmekten, buluşup görüşmekten, dost meclislerinden, keyifli uzun masa sohbetlerinden mahrum bıraktı. İşten güçten, okuldan alıkoydu. İnsanlar plan yapamaz, hayal kuramaz oldu. Depremin büyüğüydü belki kendisi, dünyayı hızla sarsıp yerine oturttu.
Geçecek efendim, bu da geçecek. Neler neler geçmedi ki…
Bu da geldiği gibi gidecek de sen bu süreçte ne yaptın, onu söyle! Onca zamandır tıkıldın eve de bir şeyler katabildin mi acaba kendine! Zararı kara dönüştürebildin mi mesela, hele bir de! Kitap okudun mu bolca, vakit ayırdın mı kendine, eşine, çoluğuna çocuğuna? Ekmek yaptın mı sen de çılgınca, sardın mı keke, pastaya, poğaçaya? Zoom’la tanıştın mı, kaynaştın mı sayesinde patronun, müşterin ya da dostunla? Online okul, çevrimiçi sohbetler, evde spor günlük hayatının parçası oldular mı senin de?
Bu arada biz bu musibet Corona ile uğraşaduralım, arada Azerbeycan ile Ermenistan da birbirine girdi. Yahu dünya can derdinde, bunlar neyin peşinde? Zaten ortalık karışık, neredeyse uzaylıların gelmesi yakın, siz hala savaşın!
Ya biraz bize bakıp örnek alsınlar! Oruç Reis gemimiz, Akdeniz’de çalışma yaparken bize de Yunanlılar bulaştı. Bunları denize dökmüştük gerçi zamanında da kurtulan birkaç kişi olmuş demek ki bize sardı. Neyse gereken cevap verildi, dersini aldı da konu daha büyümeden kapandı.
Daha yazacaktım ama baktım da baya uzun olmuş. Tutmasam kendimi, daha da yazacaktım valla. Neyse ki var önümüzde daha bir sürü ay, hafta. Çok hikaye, duygu, anı, konu paylaşacağız hem daha. O zaman ne diyeyim,
Hoşgeldiniz yeniden hayatıma,
Şükür kavuşturana !...
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan