İmam Mâtüridi Kimdir ve Niçin Mâtüridilik?
Ebu Mansur Mâtüridi (333/944), Türkistan havzasının yetiştirdiği, Müslümanların büyük çoğunluğunu oluşturan Ehl-i sünnet mensuplarının en fazla kesimini oluşturan Mâtüridilik dini anlayışının öncü ismidir. Günümüzde Türkiye, Balkanlarve Kuzey Avrupa Müslümanları yanında Kuzey Afrika, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Hindistan, Pakistan, Afganistan, Malezya ve Endonezya başta olmak üzere geniş bir coğrafyada İmam Mâtüridi mensupları bulunmaktadır. Buna göre Müslümanların yarısından fazlası Mâtüridi yorum ve yaklaşımı ekseninde dini anlayışa sahiptir.
İslam tarihinde mezhep denildiğinde, Hanefi, Şafii gibi ameli mezhepler anlaşılmakla birlikte, mezhepten öncelikle inanç sistemleriyle ilgili Şiilik, Mu’tezile, Vehhabilik/Selefilik gibi oluşumlar anlaşılmalıdır. Zira ilk dönem mezhep anlayışı, itikadi alanda şekillenmişti. Burada Ehl-i sünnet, tarihsel süreçte bir mezhep olarak adlandırılmakla birlikte, Müslümanların ana caddesi olarak kabul edilmelidir. Diğerlerinin ise ana caddeyle bağlantılı tali yollar olarak değerlendirilmesi gerekir.
Müslümanlar arasında varolan itikadi anlayışlarda ana tema tüm mezhepler tarafından korunmaktadır. Bu konuda İslamiyet, Hristiyanlık ve diğer dinler ile kesinlikle karşılaştırma yapılamaz.
İslam’ın Ehl-i sünnet biçimci yorumunun öncüleri Mâtüridi ve İmam Eş’ari’dir. Mâtüridilik, daha sonraları Sünniliğin alt birimleri olarak şekillenmiştir. Bu doğrultuda her ikisi arasındaki tartışılan ayrılıklar, teknik ve terimseldir. Özde bir ayrılık söz konusu değildir.
İmam Mâtüridi’nin öncülüğünü yaptığı Mâtüridilik’in görüşleri birkaç noktada özetlenebilir:
- Dini, insan merkezli ele alması ve yorumlaması, ütopik değil, her ortamda yaşanabilir bir din anlayışına sahip olmasıdır. Bu doğrultuda aklı ön plana çekmiş ve dini metinlerin anlaşılmasında aklı kullanmanın zorunluluğunu vurgulamıştır. Hatta o, aklı kullanmamayı, “şeytanın bir oyunu” olarak nitelendirmiştir. Mâtüridi’ye göre dini alanda gerçek erdem ve fazilet, aklı kullanmaktır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın olumsuz olarak tanımladığı kimseler, “aklını kullanmayanlar” olarak belirtilmiştir.
- Korku (havf) ve ümit (reca) arasında, “ümit” eksenli bir Tanrı anlayışı ve yaklaşımı sergilemesidir. Bu eksende dinin uygulanmasını (amel), imandan bir parça olarak görmemiş ve İlahi buyrukları çeşitli nedenlerle yerine getiremeyen kimseleri, mü’min olarak nitelendirmiş ve cennete aday olarak tanımlamıştır.
- Uzlaşmacı ve kapsayıcı bir dini anlayışa sahiptir. Bu bağlamda Mâtüridi, “Ehl-i kıble, kafir olarak nitelendirilip, din dışına atılamaz” demiştir. Ehl-i kıbleden kasıt ise, “Kabe’ye yönelerek namaz kılmayı kabul eden” anlamında, Tek tanrı inancına sahip olan kimseler olarak yorumlanmıştır.
Mâtüridi’nin Kur’an kaynaklı insan merkezli bir dini anlayışının tezahürü olarak, devlet yönetim biçiminde de insanın hayat hakkı ve huzuru eksenli bir yaklaşımı ön plana çıkarmıştır. Nitekim ona göre en büyük günah, rüşvettir. Yine ona göre en büyük günahlar arasında, bir kimsenin resmi işlerinde, sorunu devlet ricali nezdine arzedeceğim diyerek, aracı olmaktır. Yani umut tacirliği yapmaktır. Onun bir devlet adamından beklediği en öncelikli özellik ise, adalettir.
Günümüz İslam dünyasında oluşan/oluşturulan dini istismar eden DEAŞ gibi radikal akımların Müslümanlar arasında yaygınlaşmasının önündeki en büyük engel, Mâtüridi düşüncesidir. Zira o, dini aşırılıklara, aklı ön plana almak suretiyle, karşı çıkmıştır. Kur’an ve sahih hadislerin anlaşılması ve yorumlanmasında, katı tutumlara yönelik eleştirilerde bulunmuştur. Geniş yelpazeli bir dini anlayış sunmak suretiyle Müslümanlar arasında ayrımcılığında önünü kesmiştir. Aklın kullanılmasını dini bir zorunluluk görmek suretiyle inançta sağlamlık ve samimiyeti önemsemiş; yaşantı, dış görünüş ve dini söylemleri arka plana atarak, dindarlığı, inançtaki bilinçlilik ve samimiyet olarak değerlendirmiştir. Günümüz İslam dünyasının sorunlarına karşılık, Mâtüridilik düşüncesinin gerçekçi ve uygulanabilir bir çözüm merkezi olarak değerlendirilmesi gerektiği aşikardır. Türkiye’de ise Alevilik, Caferilik ve Sünnilik gibi dini oluşumlar ile; sekülerlik gibi felsefi düşüncelerin Kur’an ve sahih hadis merkezli, aşırılık ve bağnazlıktan arındırılmış, ana tema ve özünden saptırılmamış İslami anlayış ekseninde birlikteliğinin önünü açmada en etkin faktör İmam Mâtüridi’nin dini anlayış biçimi olduğunu ileri sürmek, gerçekçi ve içtenlik içeren bir yaklaşımdır.
…
Profesör Doktor Ramazan Biçer