Yaşlılığın korkunç rüyası kemik erimesi hakkında bilinmeyenleri Özel GİSBİR Hastanesi Ortopedi Ve Travmatoloji Departmanı Hekimleri Dr. Turan Kardaş ve Dr. Budak Akman’la konuştuk…
Kireçlenme (Osteoartrit) nedir? Kaç yaşında görülür? Belirtileri, tedavi yöntemleri ve kireçlenme ile ilgili her şeyin cevabını aldık!
İşte o cevaplar:
Kireçlenme (Osteoartrit) nedir?
Kireçlenme (Osteoartrit) kas ve iskelet sisteminde görülen ağrının ve yetersizliğin en sık sebebidir. İki kemiğin karşılaştığı ve birbiri üzerinde hareket ettikleri yere eklem denir. Eklemlerdeki kemik yüzeyleri ince bir kıkırdak tabakası ile kaplıdır. Bu kıkırdak doku kemik yüzeylerini örter ve kemiğin darbe almasını, hasar görmesini önler ayrıca pürüzsüz bir şekilde kaymasını sağlar. İşte osteoartritin başlangıcında bu kıkırdak doku normal yapısını kaybetmeye başlar, yapısı incelir, ince çatlaklar oluşur ilerleyen evrelerde fiziko-kimyasal özelliği bozularak derin yarıklar oluşur ve kıkırdak dokunun altındaki kemik dokusu ortaya çıkar.
Kaç yaşında görülür?
1- Primer (birincil) osteoartrit, 2- sekonder (ikincil) osteoartrit olmak üzere kabaca iki türlü osteoartrit vardır. Primer osteoartrit; nedeni tam olarak bilinmeyen ancak yaş, genetik faktörler, mesleki zorlanmalar gibi birçok faktöre bağlı olduğu düşünülür. Sekonder osteoartrit; geçirilmiş eklem içi kırıklar,ekstremite eşitsizliğine bağlı zorlanmalar, romatizmal hastalıklar, çocukluk çağı hastalıklarına ikincil durumlar(kalça çıkığı, perthes hast., eklem enfeksiyonları v.b.) sonucunda görülür.
Primer osteoartrit genelde 50 yaş üzerinde başlar ve en sık gördüğümüz yaş grubu 60’lı yaşlardır. 45 yaş altında nadirdir. Bunun aksine sekonder osteoartrit daha genç yaşlarda başlayabilir. ABD de 25-75 yaş erişkin nüfusun 1/3 ünde (diz-kalça-ayak gibi) bu bölgelerden en az birini kapsayan radyografik bulgular bulunmaktadır ve bu prevalans (sıkılık) yaşla beraber artış göstermektedir.
Osteoartritin belirtileri nelerdir?
Osteoartritin (kireçlenme) ana bulguları eklem ağrısı ve hareket kısıtlılığıdır. Ağrı hareket sonrası ve akşama doğru artar, başlangıç dönemlerinde istirahat ile azalır ama son aşamada artık dinlenme ile azalmayacak hale gelir ve gece ağrıları başlar.
Hareket kısıtlılığı başlangıçta sabah tutukluğu şeklinde görülür ve yarım saat ile bir saat içinde açılır ancak bu durumda son evrede devamlı hal alır. Örneğin diz ve kalça kireçlenmelerinde merdiven inip-çıkmada güçlük, alaturka tuvaleti kullanmada zorluk ve namaz kılmada güçlük şeklinde kendini gösterir.
Yine bunlardan başka eklemlerde şişlikler (ödem-sıvı toplaması) , kaslarda kuvvet kaybı-kuvvetsizlik ve yürüyüş bozuklukları kireçlenmenin belirtilerindendir.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Cerrahi ve cerrahi olmayan tedavi şeklinde ayrılabilir.
Cerrahi olmayan tedavide; her hasta için fizik tedavisi sağlanmalıdır. Kas gücünü korumak ve eklem kısıtlılığına yol açmamak için gün içinde belirli zamanlarda egzersiz yapmak önemlidir. Ayrıca eklem üzerindeki stresin azaltılması (yükün azaltılması) ağrıyı azaltabilir ve sonucu olumlu etkileyebilir. Örneğin şişman hastaların kilo vermesi sağlanmalıdır. Diğer taraftaki kolda değnek kullanmak (etkilenmemiş taraf) kireçlenme olan alt ekstremitedeki yükü %30-60 oranında azaltabilmektedir. Bacak uzunluk eşitsizliğine bağlı topallaması olan hastalarda tabanı destekli eşitsizliği dengeleyecek ayakkabı kullanmak tedaviye yardımcıdır. Yine ağrı kesici ilaçlar konservatif tedavinin bir parçasıdırlar özellikle NSAID (steroid olmayan antienflamatuar ilaçlar) ağrıyı gidermede oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ilaçlar bir yere kadar ağrıyı gidermede ve hareket kısıtlılığını azaltmada kısa bir süreliğine olsada başarılıdırlar. Son zamanlarda moda olan glukozamin ve kondroitin sülfat preparatları kıkırdak yapıcı ve/veya kıkırdak koruyucu olarak kireçlenmesi olan hastalarda kullanılmaktadır. Bu ilaçlar sihirli ilaçlar olmadığı gibi her kireçlenmesi olan hastada da olumlu sonuçlar vermeyebilir. Bu ilaçlara hastanın doktoruna danışarak kullanması önemlidir. Yine son zamanlarda uygulanan tedavilerden biride eklem içi kayganlaştırıcı sıvı enjeksiyonlarıdır. Bu yöntem en basit şekilde diz eklemine enjeksiyon yaparak menteşeleri yağlanmaya benzer bir etki elde etmek olarak açıklamak mümkündür. İşlem hyoluronik asit preparatının eklem içine enjekte edilmesinden ibarettir. Hyoluronik asit doğal olarak eklem sıvısının elementlerinden biridir. Bu madde eklemi oluşturan kemiklerin yumuşak bir biçimde diğeri üzerinden kaymasını ve eklem yük aktarımı sırasında şok absorbsiyonu sağlar. Hyoluronik asit preparatlarının eklem içinde kıkırdak oluşumunu arttırdıkları iddia edilmektedir. Ancak bu konuda kesin kanıtlar yoktur.
Cerrahi tedavi; hastalığın ilerlemesi ile birlikte ağrı ataklarının artması, hastanın günlük ihtiyaçlarını karşılamasında güçlüklerin başlaması, gece ağrılarının başlaması ve cerrahi olmayan yöntemler ile şikâyetlerinde azalma olmaması bizi cerrahi tedaviye yönlendirir.
Biz ortopedistler olarak en sık DİZ ve KALÇA eklem kireçlenmesi olan hasta gruplarının cerrahi tedavisi ile uğraşmaktayız. Günümüzde hastalığın etkilediği ekleme ve şiddetine bağlı olarak çeşitli cerrahi tedavi yöntemleri vardır. Burada önemli olan nokta kimin hangi tedaviden fayda göreceğidir. Günümüzde sık olarak artroskopik eklem debridmanı, kemik yönlendirme ameliyatları (yüksek tibial osteotomi gibi), tri-kompartmantal, bikompartmantal veya unikompartmantal gibi eklem endoprotezleri uygulanmaktadır. Her kireçlenmesi olan hastaya artroskopik debridman yapmak veya her hastaya kemik yönlendirme ameliyatları yapmak faydalı olmayabilir. Onun için hastaya göre tedavi şeklini belirlemek en önemli noktadır. Özellikle 60 yaş üzerinde total eklem protezleri kireçlenme tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Özel GİSBİR hastanesi olarak biz, diz ve kalça eklem kireçlenmesi olan hastaların tedavisi ile yoğun olarak uğraşmaktayız. Eklem protezleri yaptığımız hastalarda hasta memnuniyeti ve başarı oranımız %95 in üzerindedir.
Doğumsal kalça çıkığının kalça eklem kireçlenmesi ile ilişkisi var mıdır?
Doğumsal kalça çıkığında hormonal, genetik ve çevresel bazı faktörlerin etkisi sonucu kalça eklemini oluşturan uyluk kemiği başı ile leğen kemiğindeki yuva arasındaki uyumun bozulması söz konusudur. Sonuçta uyumsuz bir eklem olur baş ve yuva arasında yarı çıkık veya tam çıkık oluşur. Kalça çıkığı erken yaşlarda (çocukluk çağında) uygun şekilde tedavi edilmediği takdirde 30 yaş civarında bel ağrıları, kalça etrafında ağrılar, yürüme bozuklukları ile kişiye rahatsızlık vermeye başlar. Tedavi edilmemiş kalça çıkığı olgularında kireçlenme nihai sonuçtur. Hastalığın şiddeti ve hastaya rahatsızlık verme yaşı çıkığın derecesine göre değişmektedir. Yine bizim merkezimizde kalça çıkığına bağlı kireçlenmesi olan olgulara başarılı bir şekilde eklem protezleri uygulanmaktadır.