Polis çocuğu Evren Altay, sosyal medyada bir polis grup sayfasında " Polis KATİL midir ? " başlığıyla 1993 yılında Diyarbakır Bismil'de PKK terörünün en yoğun olduğu yıllarda yaşadıklarını polis çocuğu gözüyle analiz ederek paylaştı..
Fotoğrafta bir Türk Polisi, hasta bir kadını sırtında apartman dairesindeki evine taşıyor..
Polis çocuğu Evren Altay'ın sosyal medyada yer alan " Polis Emeklileri Hak Arama ve Haber Portalı " isimli polis grup sayfasında yaptığı paylaşımda şu ifadeler yer aldı :
"Polis KATİL midir ?
28 Ekim 1993, saat 21:00 suları Diyarbakır, Bismil İlçe Emniyet Müdürlüğü... Ertesi gün Cumhuriyet Bayramı. Babamın tayini Diyarbakır’a çıkınca İstanbul’un göbeğinden bir anda kendimi Bismil diye bir ilçede buldum. 5 katlı İlçe Emniyet Müdürlüğü binasın ilk 2 katı karakol 3 katı ise polis lojmanları. Bizim evimiz 3. katta yani hemen altımız emniyet. PKK terörünün en yoğun olduğu yıllar. İnternet yok, sosyal medya yok, cep telefonu yok. Polis de asker de PKK terörüne aslında hazırlıksız yakalanmış. Ne lojistik yeterli ne fiziksel alt yapı ne de personel eğitimi.
İstanbul’da hırsızlık, gasp gibi suçlara bakan babam bir anda terörle mücadelede bulmuş kendini. Evde uzun namlulu silahlar, telsizler, hücum yelekleri... şimdi düşününce sanki bir film gibi her şey. İlkokula yeni başlamışım, kız kardeşim daha 5 yaşında. Zırhlı araçlarla okula gidip geliyoruz. Her gece ama istisnasız her gece silah sesleri... hiç susmuyor. Ama bazı tarihler büyük eylemler için özellikle seçiliyor. 29 Ekim, 27 Kasım (PKK’nın Kuruluşu), 21 Mart, 23 Nisan, 10 Nisan (Polis Haftası), 30 Ağustos gibi tarihlerde PKK muhakkak saldırıyor. PKK ‘kepenk kapatma eylemi olacak’ diyor, bir anda bütün şehirde her yer kapanıyor. Sokağa çıkma yasağı var gibi. Marketler, fırınlar bile..!
90’lı yıllar... Öcalan Suriye’den tehditler savuruyor, 25 günlük, 128 günlük, 114 günlük hükumetler bir kuruluyor bir dağılıyor, asker irtica peşinde, PKK bölgeye o kadar hakim ki yol kesmenin yerini asayiş/kimlik kontrolü almış. Bu kadar arka plan yeter. En baştaki zamana geri dönelim. 28 Ekim 1993 saat 21:00 civarı... Ertesi gün Cumhuriyet Bayramı olduğu için resmî tatil ve erken uyumak zorunda değilim. PKK’nin eylem yaptığı bir tarih olduğu için bir saldırı kuvvetle muhtemel. Bütün personel görevde Riskli noktalar kontrol altına alınmaya çalışılıyor, önemli yerlere pusu atılıyor, zırhlı araçlar siper olacak şekilde park ediliyor, gece belli bir saatten sonra ışıklar yanmayacak... İstihbarata falan gerek yok, gelecekler ve siz elinizden geldiğince hazırlık yapıyorsunuz.
Ertesi gün 29 Ekim tatili olduğu için uyumayıp kardeşim ve annemle TV izliyoruz, sanırım Kara Şimşek ya da A Takımı dizisiydi.Babam kim bilir nerede görevde?Çok büyük bir gürültü koptu!Her yer toz duman, göz gözü görmüyor, bütün camlar patladı, annemin çığlıklarını duyuyorum! O büyük patlamayı iki büyük patlama takip etti. Artık çığlıkları da bağırışları da duymuyordum, kulaklarımda inanılmaz bir çınlama ve sessizlik vardı sadece. İlk duyduğum şey artık sadece silah sesleriydi. Her yerden inanılmaz fazla silah sesleri geliyordu.. Toz bulutunun içinde annem bizi bulmaya çalışırken ben kız kardeşimi buldum... yerde yatıyordu bağırarak, sürükleyerek koridora taşıdım, bir kulağından kan geliyordu. Ve annemi buldum, bizi alıp hemen apartman boşluğuna çıkardı. Herkes oraya dökülmüştü..
Ağlayan, bağıran, bayılan kadınlar ve çocuklar... ilk hatırladığım annemin bizi soyup vücudumuzda şarapnel parçası var mi diye bakmasıydı. O yemyeşil gözlerinden sürekli yaşlar sızıyordu ama sakindi! Kızkardeşimin kulağına hemşire bir polis eşi ilk müdaheleyi yaptı. Bizde bir şey olmadığını anlayınca, diğer kadınlar gibi annem de eşi için dua etmeye başladı. Bir sürü kadın ve çocuk bir apartman boşluğunda sabaha kadar o silah seslerini dinleyip eşlerinin sabaha sağ çıkması için dua etti. Silah sesleri kesilip de aşağıdan ‘hiç şehit vermedik’ haberi gelince müthiş bir sevinç, alkış kıyamet ama yaralılar var. Bizim evi toza dumana boğan o 3 büyük patlamanın sebebini sabah öğrenecektir.
Çatışma bitince binanın çevre güvenliğini almak için ilk çıkanların arasında babam da var. Binadan uzaklaşıp kafasını kaldırdığı zaman binadaki iki koca delikten kendi yatak odasını ve çocuklarının odasını görüyor. Biz erken uyuduğumuz için kesin öldüğümüzü düşünüyor. Yıllar sonra o sabahı anlatırken “hayatımın en uzun, en zor, en berbat 5 dakikasıydı, kaç kere ölümden döndüm ama ilk defa çok korkmuştum” diyecekti. Lojman katına ilk çıkan polis babamdı, çok küçüktüm ama ne o geceyi ne de babamın yüzündeki ifadeyi hiç unutmuyorum. Babamı görünce bütün gece yetişkin gibi oturan ben, hıçkırarak ağlamaya başladım. Bütün gece ona da silah arkadaşlarına da dua etmiştim.
Bizi okula götüren Hayati amcaya, bizimle top oynayan Mehmet Ali abiye, hepimizin dedesi Müdür Duran amcaya, Taunus arabasıyla beni gezdiren Orhan abiye, hala aile dostluğumuz devam eden Kemal amcaya bir şey olmasın diye dua etmiştim. Babamın dışardan binada gördüğü o iki koca delik gece bizim daireyi yerle yeksan eden, o 3 büyük patlamanın eseriymiş. 3 roket mermisi.. Biri yatak odasına, bir tanesi bitişiğindeki çocuk odasına, üçüncüsü ise iki odanın arasındaki kolona isabet etmişti. Kolondaki sadece binaya zarar vermişti, yatak odasındaki duvarı tam delerken patlamış, duvarı yıkmış ama içeriye çok zarar vermemişti.
Ama bizim bütün odayı savaş alanına çevirmişti. Her yerde şarapnel parçaları vardı. Yataklarımızın üstü delik deşikti. Yatak örtüsü, yorgan, döşek ve yatağı delmiş zemine kadar yakarak geçmişti bütün şarapnel parçaları. Eğer o gün 29 Ekim tatili olmasaydı, biz her zamanki gibi erkenden uyusaydık o şarapnel parçaları bizim de vücutlarımızı delip bizi paramparça edecekti. Bize o gece bir şey olmadı belki ama kurşunların yapamadığını o stresli yıllar ziyadesiyle yaptı. Babamı kanser aldı, annem 32 yaşında yüksek tansiyon ve şeker hastası oldu, kız kardeşim yıllarca psikolojik tedavi gördü. Nice gaziler ve sonrasında da şehitler..
Eğer bir yerlerde katil arıyorsanız o vatanı ve milleti için canını ve cananını siper eden şerefli Türk Polisi değildir bayım..! Katil ve katiller o gece 5 ve 7 yaşlarında olan polis çocuklarının canına kastedenlerdi ve hâlâ da buna devam ediyorlar..!
Son olarak Google Haritalardan baktım da o deliklerin üzerine yapılan sıvaların yeri yıllar sonra hâlâ belli oluyor, hâlâ orada duruyor. Ve yine yıllar sonra bebek, polis, kadın, öğretmen öldüren gerçek katilleri savunan bildirilere imza atanlar polise katil diyor.
Şimdi gelelim ilk soruya; polis katil midir ? "
TR HABER AJNASI-**ÖZEL HABER-**HALİS KAHRAMAN