Aydınlar Ocağı'nın İstanbul'da bir otelde düzenlenen 53. Büyük Şura toplantısında Uzman Sanat Tarihçisi Esra Yurtsever'in “Avrupayı Peşinden Koşturan Renk: Türk Kırmızısının İlgi Çekici Hikayesi” başlıklı sunumu büyük beğeni topladı.
TOPLU HALDE HATIRA FOTOĞRAFI ÇEKİLDİLER Aydınlar Ocağı 53. Büyük Şurası, İstanbul Merter'deki The Green Park Hotel'de Aydınlar Ocağı Genel Merkezi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi.Toplantıya yurt genelinden Aydınlar Ocağı yöneticileri, fikir adamları ve akademisyenler katıldı.
ESRA YURTSEVER'İN SUNUMU BEĞENİ TOPLADI Esra Yurtsever, gerçekleştirdi sunumda, " Renk, en eski çağlardan beri insan hayatının her alanında var olan vazgeçilmez fenomenlerden biri. Özellikle devletler için renklerin farklı anlamlar taşıdığı; tuğ, sancak ve bayrak gibi üstün değerlerle renkleri özdeşleştirdikleri, geçmişten günümüze gözlemlenen bir durum." diyerek, " Ancak bazı renkler vardır ki o renkler bütünüyle bir ulusla özdeşleşir ve tüm dünyada o ulusun adıyla anılır. İşte o renklerden biri olan Türk kırmızısı da koca bir kültürün simgesi olmuş durumda..Alman kimyacıların 19. yüzyılın son çeyreğine yakın sentetik boyayı bulması, Avrupa’da Türk kırmızısına olan ilginin azalmasına sebep oldu. Fakat zaman içerisinde unutulan Türk kırmızısı, son yıllarda çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yeniden canlandırılmaya çalışılıyor." ifadelerini kullandı.
Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz de, "Çağımızın Tarihi Gerçekleri" üzerine bilgiler verdi. Şura'da çok sayıda akademisyen ve bilim adamı üç gün boyunca çeşitli konularda tebliğ ve sunum yaptılar..
ESRA YURTSEVER'İN SUNUMU BEĞENİ TOPLADI Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi, Tüm Balkanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği İstişare Kurulu Üyesi, Türkiye Bosna Sancak Derneği üyesi ve İstanbul Rumeli Balkan Kadınlar Derneği üyesi görevlerini halen başarıyla yürüten Uzman Sanat Tarihçisi Esra Yurtsever'in “Avrupayı Peşinden Koşturan Renk: Türk Kırmızısının İlgi Çekici Hikayesi” başlıklı sunumunda şu ifadeler yer aldı : "Renk, en eski çağlardan beri insan hayatının her alanında var olan vazgeçilmez fenomenlerden biri. Özellikle devletler için renklerin farklı anlamlar taşıdığı; tuğ, sancak ve bayrak gibi üstün değerlerle renkleri özdeşleştirdikleri, geçmişten günümüze gözlemlenen bir durum. Ancak bazı renkler vardır ki o renkler bütünüyle bir ulusla özdeşleşir ve tüm dünyada o ulusun adıyla anılır. İşte o renklerden biri olan Türk kırmızısı da koca bir kültürün simgesi olmuş durumda.Osmanlı'nın gözde rengi Türk kırmızısı ya da o dönemdeki adıyla Edirne kırmızısı sadece bir boya değil Avrupa'yı yıllarca peşinden koşturan büyük bir sırdı. On beşinci yüzyılda geliştirilen bu kök boya tam otuz sekiz aşamada yaklaşık kırk günde zeytinyağı ve koyun gübresi gibi doğal maddelerle hazırlanıyordu.Renk kodu #A91101 olan Türk kırmızısının arkasında, Türk milletinin tarihsel yolculuğu, kültürel etkileri ve izleri bulunuyor. Yüzlerce yıllık bir geleneğin parçası olan Türk kırmızısı, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’ndan itibaren mimariden tekstile, sanat eserlerinden askeri simgelere kadar pek çok alanda kendini gösteriyor.Avrupalılar, bu rengin sır gibi saklanan formülünü çözebilmek için yıllarca çaba harcadıBu özel rengin formülü, ustadan çırağa sözlü olarak aktarılır, yazılı hale getirilmezdi. Bu nedenle, Avrupa’da bu parlak ve kalıcı kırmızı rengi kendi ülkelerinde üretmek isteyen birçok devlet, Osmanlı topraklarına casuslar göndererek formülü ele geçirmeye çalıştı.O dönemlerde Avrupa’da kumaş boyaması için kullanılan kırmızı renk, açık bir tonda veya kiremit rengine benzer bir renk olduğu ve sadece yünlü elbiselerde uygulandığı için Batı, bu renkten mahrumdu. Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyıla kadar Türk kırmızısı tekniğini elinde bulundurması, ekonomiye ciddi şekilde katkı sağlıyordu. Çünkü o dönemlerde Avrupa, Türk kırmızısına büyük ilgi gösteriyor ve bu renkten hazırlanan kumaşları çok fazla kullanıyordu.Türk kırmızısı ile boyanan elbiseler; Avrupa’da soylular, din adamları ve hükümdarların vazgeçilmeziydi. Ancak yukarıda da anlattığım gibi Avrupa bu rengi alamıyor ve Türk kırmızısına muhtaç kalıyordu. Bunu ortadan kaldırmak için başta Fransa ve İngiltere olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri harekete geçti. Türk kırmızısı sırrı, ustadan çırağa aktarılma usulüyle yayıldığı için herhangi bir yazılı metni bulunamadı. Bu sebepten ötürü 18. yüzyıldan itibaren Türk kırmızısı sırrını öğrenmek için Avrupa devletleri, casuslarını Osmanlı topraklarına gönderdiler.Sanayi Devrimi’nden sonra pamuk sanayisinde Türk kırmızısına olan talebin hayatî önem taşıması sebebiyle kırmızı rengin elde edilmesi için en çok uğraşan devlet Fransa oldu. Uzun uğraşlar sonunda Edirneli iki boya ustasının Fransa’ya davet edilmesiyle Avrupa’da Türk kırmızısı ilk defa Fransa’da üretilmeye başlandı. 1740’lı yıllarda Fransa’da üretilmeye başlanan Türk kırmızısı, iki Edirneli boya ustasından dolayı ‘Edirne kırmızısı’ olarak da adlandırılmaya başlandı. Fransızlardan sonra İngilizler de Türk kırmızısı için uğraşlarını artırdılar. Özel casus ekibi kurarak Türk kırmızısı elde etmenin yollarını aradılar. İstediklerinde tam muvaffak olamamışlar ki bunun için büyük ödüllü yarışmalar düzenlediler. Renge olan yoğun talep neticesinde Avrupa pazarlarında Türk kırmızısının sahte reçeteleri ortaya çıkmaya başladı. Daha sonrasında yaşanan siyasî olaylar ve casusların uğraşları sonucunda boya ustalarının İngiltere, İsviçre, Avusturya ve Almanya’ya göç etmesi sayesinde Türk kırmızısı tüm Avrupa’ya yayıldı. Art arda Avrupa’nın farklı şehirlerinde Türk kırmızısı ile üretim yapan fabrikalar ortaya çıkmaya başladı. Burada Türk kırmızısı ile üretilen tekstil malzemeleri Amerika başta olmak üzere dünyanın en uç noktalarına kadar ulaştırıldı.
Avrupa’da tekstil ürünlerinin yükselişine büyük katkıları olan Türk kırmızısının üretim zorluğu ve maliyeti sebebiyle üreticileri alternatiflerin aranmasına yöneltti. Antibakteriyel özelliği de bulunan doğal Türk kırmızısı yerine sentetik boyalar üzerine çalışıldı. Alman kimyacıların 19. yüzyılın son çeyreğine yakın sentetik boyayı bulması, Avrupa’da Türk kırmızısına olan ilginin azalmasına sebep oldu. Yıllar içerisinde de tarifi kayboldu. Fakat zaman içerisinde unutulan Türk kırmızısı, son yıllarda çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yeniden canlandırılmaya çalışılıyor."
**HALİS KAHRAMAN
TOPLU HALDE HATIRA FOTOĞRAFI ÇEKİLDİLER Aydınlar Ocağı 53. Büyük Şurası, İstanbul Merter'deki The Green Park Hotel'de Aydınlar Ocağı Genel Merkezi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi.Toplantıya yurt genelinden Aydınlar Ocağı yöneticileri, fikir adamları ve akademisyenler katıldı.
ESRA YURTSEVER'İN SUNUMU BEĞENİ TOPLADI Esra Yurtsever, gerçekleştirdi sunumda, " Renk, en eski çağlardan beri insan hayatının her alanında var olan vazgeçilmez fenomenlerden biri. Özellikle devletler için renklerin farklı anlamlar taşıdığı; tuğ, sancak ve bayrak gibi üstün değerlerle renkleri özdeşleştirdikleri, geçmişten günümüze gözlemlenen bir durum." diyerek, " Ancak bazı renkler vardır ki o renkler bütünüyle bir ulusla özdeşleşir ve tüm dünyada o ulusun adıyla anılır. İşte o renklerden biri olan Türk kırmızısı da koca bir kültürün simgesi olmuş durumda..Alman kimyacıların 19. yüzyılın son çeyreğine yakın sentetik boyayı bulması, Avrupa’da Türk kırmızısına olan ilginin azalmasına sebep oldu. Fakat zaman içerisinde unutulan Türk kırmızısı, son yıllarda çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yeniden canlandırılmaya çalışılıyor." ifadelerini kullandı.
Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz de, "Çağımızın Tarihi Gerçekleri" üzerine bilgiler verdi. Şura'da çok sayıda akademisyen ve bilim adamı üç gün boyunca çeşitli konularda tebliğ ve sunum yaptılar..
ESRA YURTSEVER'İN SUNUMU BEĞENİ TOPLADI Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi, Tüm Balkanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği İstişare Kurulu Üyesi, Türkiye Bosna Sancak Derneği üyesi ve İstanbul Rumeli Balkan Kadınlar Derneği üyesi görevlerini halen başarıyla yürüten Uzman Sanat Tarihçisi Esra Yurtsever'in “Avrupayı Peşinden Koşturan Renk: Türk Kırmızısının İlgi Çekici Hikayesi” başlıklı sunumunda şu ifadeler yer aldı : "Renk, en eski çağlardan beri insan hayatının her alanında var olan vazgeçilmez fenomenlerden biri. Özellikle devletler için renklerin farklı anlamlar taşıdığı; tuğ, sancak ve bayrak gibi üstün değerlerle renkleri özdeşleştirdikleri, geçmişten günümüze gözlemlenen bir durum. Ancak bazı renkler vardır ki o renkler bütünüyle bir ulusla özdeşleşir ve tüm dünyada o ulusun adıyla anılır. İşte o renklerden biri olan Türk kırmızısı da koca bir kültürün simgesi olmuş durumda.Osmanlı'nın gözde rengi Türk kırmızısı ya da o dönemdeki adıyla Edirne kırmızısı sadece bir boya değil Avrupa'yı yıllarca peşinden koşturan büyük bir sırdı. On beşinci yüzyılda geliştirilen bu kök boya tam otuz sekiz aşamada yaklaşık kırk günde zeytinyağı ve koyun gübresi gibi doğal maddelerle hazırlanıyordu.Renk kodu #A91101 olan Türk kırmızısının arkasında, Türk milletinin tarihsel yolculuğu, kültürel etkileri ve izleri bulunuyor. Yüzlerce yıllık bir geleneğin parçası olan Türk kırmızısı, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’ndan itibaren mimariden tekstile, sanat eserlerinden askeri simgelere kadar pek çok alanda kendini gösteriyor.Avrupalılar, bu rengin sır gibi saklanan formülünü çözebilmek için yıllarca çaba harcadıBu özel rengin formülü, ustadan çırağa sözlü olarak aktarılır, yazılı hale getirilmezdi. Bu nedenle, Avrupa’da bu parlak ve kalıcı kırmızı rengi kendi ülkelerinde üretmek isteyen birçok devlet, Osmanlı topraklarına casuslar göndererek formülü ele geçirmeye çalıştı.O dönemlerde Avrupa’da kumaş boyaması için kullanılan kırmızı renk, açık bir tonda veya kiremit rengine benzer bir renk olduğu ve sadece yünlü elbiselerde uygulandığı için Batı, bu renkten mahrumdu. Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyıla kadar Türk kırmızısı tekniğini elinde bulundurması, ekonomiye ciddi şekilde katkı sağlıyordu. Çünkü o dönemlerde Avrupa, Türk kırmızısına büyük ilgi gösteriyor ve bu renkten hazırlanan kumaşları çok fazla kullanıyordu.Türk kırmızısı ile boyanan elbiseler; Avrupa’da soylular, din adamları ve hükümdarların vazgeçilmeziydi. Ancak yukarıda da anlattığım gibi Avrupa bu rengi alamıyor ve Türk kırmızısına muhtaç kalıyordu. Bunu ortadan kaldırmak için başta Fransa ve İngiltere olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri harekete geçti. Türk kırmızısı sırrı, ustadan çırağa aktarılma usulüyle yayıldığı için herhangi bir yazılı metni bulunamadı. Bu sebepten ötürü 18. yüzyıldan itibaren Türk kırmızısı sırrını öğrenmek için Avrupa devletleri, casuslarını Osmanlı topraklarına gönderdiler.Sanayi Devrimi’nden sonra pamuk sanayisinde Türk kırmızısına olan talebin hayatî önem taşıması sebebiyle kırmızı rengin elde edilmesi için en çok uğraşan devlet Fransa oldu. Uzun uğraşlar sonunda Edirneli iki boya ustasının Fransa’ya davet edilmesiyle Avrupa’da Türk kırmızısı ilk defa Fransa’da üretilmeye başlandı. 1740’lı yıllarda Fransa’da üretilmeye başlanan Türk kırmızısı, iki Edirneli boya ustasından dolayı ‘Edirne kırmızısı’ olarak da adlandırılmaya başlandı. Fransızlardan sonra İngilizler de Türk kırmızısı için uğraşlarını artırdılar. Özel casus ekibi kurarak Türk kırmızısı elde etmenin yollarını aradılar. İstediklerinde tam muvaffak olamamışlar ki bunun için büyük ödüllü yarışmalar düzenlediler. Renge olan yoğun talep neticesinde Avrupa pazarlarında Türk kırmızısının sahte reçeteleri ortaya çıkmaya başladı. Daha sonrasında yaşanan siyasî olaylar ve casusların uğraşları sonucunda boya ustalarının İngiltere, İsviçre, Avusturya ve Almanya’ya göç etmesi sayesinde Türk kırmızısı tüm Avrupa’ya yayıldı. Art arda Avrupa’nın farklı şehirlerinde Türk kırmızısı ile üretim yapan fabrikalar ortaya çıkmaya başladı. Burada Türk kırmızısı ile üretilen tekstil malzemeleri Amerika başta olmak üzere dünyanın en uç noktalarına kadar ulaştırıldı.Avrupa’da tekstil ürünlerinin yükselişine büyük katkıları olan Türk kırmızısının üretim zorluğu ve maliyeti sebebiyle üreticileri alternatiflerin aranmasına yöneltti. Antibakteriyel özelliği de bulunan doğal Türk kırmızısı yerine sentetik boyalar üzerine çalışıldı. Alman kimyacıların 19. yüzyılın son çeyreğine yakın sentetik boyayı bulması, Avrupa’da Türk kırmızısına olan ilginin azalmasına sebep oldu. Yıllar içerisinde de tarifi kayboldu. Fakat zaman içerisinde unutulan Türk kırmızısı, son yıllarda çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yeniden canlandırılmaya çalışılıyor."
**HALİS KAHRAMAN 






















