18 Temmuz 2019 da düzce akçakoca ve Köylerinde yaşanan heyelan ve sel afetinin üzerinden 2 ayı aşkın zaman geçmesine rağmen, sel felaketinin izleri ve zararları telafi edilmedi. Düzce'ye yılda yağan yağışın dörtte biri 12 saatte düştü. Felaketi yaşayanların “adeta Nuh Tufanı’ydı” dedikleri felaket, evleri yıktı tarlalarda mahsul bırakmadı.
Temel geçim kaynağı fındıkçılık olan Esmahanım ve Uğurlu köylerinde büyük tahribata neden olan sel birçok fındık tarlasını da alıp götürmüş.
Düzce Akçakoca ve Köylerinde yaşanan heyelan ve sel afetinin ardından yapılan tespitlerde;
Heyelanlar nedeniyle 66 binanın yıkılma riski taşıdığı tespit edildi.
3 ilçe 45 köyde hasar tespit çalışması yapıldı.
319 az, 45 ağır, 85 yıkık bina ve 26 da istinat duvarı var.
66 bina heyelan riski altında.
Sel nedeniyle bölgede 100 bina yıkılmış, 75 bina ağır hasarlı, 300 bina ise az hasar görmüş.
1687 çiftçinin de selden etkilendiği belirlendi.
Evleri ve geçim kaynakları tarlalarındaki mahsulleri zarar gören vatandaşlar perişan halde. Selin izlerinin silinmediği Düzce Akçakoca’da sokaklar ve yollardan felaketin izleri bir türlü silinmedi. felaket gününü “kıyameti yaşadık” diye anlatan Düzce Akçakocalılar, kendilerine ilk gün verilen yardım umutlarının da sözde kaldığını anlatıyor.
Yaşanan sel felaketi ve heyelanlar nedeniyle insanlar hayatını kaybetmiş, yüzlerce hayvan telef olmuş, fındık ağaçları ve tarlalarda mahsul kalmamış, arabalar sürüklenmiş, tarım aletleri çok zarar görmüş, binalar yerle bir olmuş, evlerdeki eşyalar kullanılamaz hale gelmiş, yaklaşık 1 metre çamur evlerin içinde birikmiş, sokaklar çamur yığınları içerisinde kalmış, Düzce Akçakoca’da asrın felaketi yaşanmış ve hayat durmuştu…
Yetkililerin felaketin yaşandığı iki ay önce verdikleri sözlerini de Düzce’yi de, Akçakoca’yı da unuttuğunu ifade eden afetzedeler, "Ne sözler tutuluyor, ne de felaketin izlerini silmek için bir çaba var…" diyerek tepki gösterdiler...Ölüm korkusu nedir? acı tabloları ile yaşayan afetzedeler; "evlerimiz yıkıldı, hayvanlarımız öldü ama çok şükür canımızı kurtardık. Asıl üzüntümüz acılarımızı teselli edecek bir yetkilinin şu anda yanımızda olmaması” diye yakındılar.
YARALAR SARILMADI18 Temmuz 2019 da Düzce Akçakoca ve Köylerinde yaşanan sel afetini değerlendiren Jeoloji Yüksek Mühendisi, ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Mümtaz Kibar, felaketin izlerinin ve etkilerinin devam ettiğini belirtti.Özellikle Hasan çavuş ve uğurlu köyü arasında yaşanan sel felaketi ve heyelanların, su iletim hatlarına da zarar verdiğini kaydeden Dr. Mümtaz Kibar;“Bölgede hayat durmuş ve insanlar çaresiz durumda. İstanbul’un suyunu sağlayan melen çayı ve çevresinde de büyük zararlar oluşmuş.
Hasan Çavuş ve Uğurlu Köyünde şu anda daha düşük yağışlarda dahi her an heyelan ve sel baskınları olabilir.
Hasan çavuş ve Uğurlu Köyü arası yol üstü dereler çamur yığınları ile dolu.
Mevcut köyleri, Düzce’yi Batı Karadeniz Kıyı Oto Yoluna Bağlayan Uğurlu Köyü Köprüsü yıkılmış ve ne zaman yapılacak bilen yok?
Bir evin içine giren ağaç suların yükselmesi ile birlikte bir kişinin hayatını kurtarmıştı.
Aynı evde sel sularının izi bir insan boyunu aşmıştı. Mutfak dahi tamamen yok olmuştu...
Bu ev sahibine ödenen sadece 3000 TL. Ve daha sonra soran olmamış.
Eve giren ağaç ve molozlar bugün itibarı ile yerinde duruyor…
Sel evin bir yanını almış götürmüş, evin sakinleri akrabalarında kalıyor.
Sel esnasında bu evlerdekiler çatı arasından yukarı doğru çıkarak kurtulmuşlar.
Uğurlu Köyü esnafı Ahmet Güler selde tesadüfen kurtulmuş ve buradaki hazin durumu anlatıyor ve sahipsiz bırakıldıklarından yakınıyor.
Evlerin giriş katı iptal, insanlar bir üst katta korku içinde yaşamaya devam ediyorlar.
Melen Çayı kıyısındaki tavuk kümesi, ahırlar ve evler, yeni bir seli bekliyor...
Uğurlu Köyüne Esma Hanım köyünden gelen esas hasarı veren dere yatağı halen yaşam alanı. Tabii ki asla burada olmaması gereken bir yerleşim merkezi.
Burada görünen her boyuttaki taş, çok iyi bir jeolojik fotoğraf.
İçinde insan boyunda kaya blokları var...
Bunlar jeoloji ders konuları olarak okutuluyor.
Bu görünümler ve felaketin ardından yaşanan olaylar, bize şunu söylüyor...
DERE, YATAĞINA KİMSEYİ ALMAZ. Bura da yaşam alanı olmaz ve olmamalıydı.” Şeklinde izlenimlerini anlattı.
FELAKETLER DEVAM EDECEKSon yılların en büyük sel felaketlerinden birini yaşayan Düzce Akçakoca ve Köylerindeki mevcut yaşam alanlarının yanlış yere kurulduğunu ve dere yatağında devam eden yaşamın her zaman felaketlere maruz kalacağını da kaydeden Dr. Mümtaz Kibar, şu önerilerde bulundu:“1. Düzce Akçakoca ve Köylerinde yaşanan felaketten önce anlık yapılması gerekenler yapılmamıştır...2. Sel oluşmadan önce, depremden daha fazla insanlara süre tanır. Yağmur toprakta doygunluğa ulaştıktan sonra, yüzeysel akışa geçer, bu da en az 1saati bulur. Bu insanların kurtuluşu için yeterli bir süredir.3. Uğurlu ve Esma Hanım köyleri etrafı yüksek eğimlere sahiptir, selin etki süresi daha kısadır. Bu köylerin yerlerdi acilen değiştirilmelidir. Devlet desteği gereklidir.4. Artık iklim değişmiştir, sel riski her yerdedir. Bu nedenle meteoroloji bazlı ön uyarı sistemleri devreye girmelidir.5. Bu sele insanlar yataklarında ani olarak yakalanmışlardır. Uyarı yeterli dozda yapılmamıştır. Önlem alınmamıştır.6. Yarın falanca yerde şiddetli yağışlar beklenmektedir gibi bir anonsun hayat kurtarıcı bir değeri yoktur.7. Anons şu şekilde yapılmalıdır. Falan dere yatağında yaşayanlar daha güvenli noktalara bir an önce yer değiştirin şeklinde olmalıdır.8. Afet öncesi tedbirler alınmamış, insanlar tesadüfi olarak kendi imkanları ile çatılara ve yüksek noktalara çıkarak kurtulmuştur.Sel felaketi yaşandıktan ve insanlar mağdur olduktan sonra kurtarma çalışmaları başlamış, Jandarma Arama-Kurtarma (JAK), AKUT, AFAD, Düzce Arama ve Kurtarma Ekibi (DAKE), İHH Arama-Kurtarma, Ulusal Keşif, Arama ve Kurtarma (UKSAR) ile diğer ekipler devreye girmiştir.9. Afet yaşanan her yerde pislikler ve molozlar duruyor. Temizleme işlemleri çok yavaş ve vatandaş kısmen kendi olanakları ile yapıyor.10. Tüm elektrik ve su altyapısı kullanılamaz durumda. Su halen yeterli düzeyde değil, sıkıntı devam ediyor…11.Hasançavuş ve Paşalar Köyü 2 aydır susuz. Tankerler tarafından getirilen su bulanık, hatta çamurlu.12.Yöre halkı şunu söylüyor, selden sonra herkes buradaydı, şimdi kimse yok.
Yayınlar yapıldı, fotoğraflar çekildi, ilk 10 gün kendimizi iyi hissettirdiler, âmâ şu an belirsizlik hakim. Yetkililer ortada yok, afetzedeler çaresiz ve kendi imkanlarıyla yaralarını sarmaya çalışıyor.13. Sonuç olarak, kışa girerken köylerimizi bu durumdan kurtarmak lazım. Dersimizi bu afetten bilimsel olarak almamız gerekiyor.Yaptığım bu analiz, bir bilim insanı olarak, siyasetten uzak ve tamamen ortadaki gerçekleri kamuoyuna anlatmak amacındayım. Burayı çok iyi bilen bir yöre insanı olarak yanlış yapılanları söylemeye çalışıyorum. Kim bu ülkeyi yönetirse yönetsin, birilerine hoş görünecek diye yanlışları söylemeyen, üzerini kapatan, yalakalık yapanlardan olmadan, kamuoyunu ve yetkilileri bilgilendirmek çabasındayım...”
Temel geçim kaynağı fındıkçılık olan Esmahanım ve Uğurlu köylerinde büyük tahribata neden olan sel birçok fındık tarlasını da alıp götürmüş.

Düzce Akçakoca ve Köylerinde yaşanan heyelan ve sel afetinin ardından yapılan tespitlerde;
Heyelanlar nedeniyle 66 binanın yıkılma riski taşıdığı tespit edildi.
3 ilçe 45 köyde hasar tespit çalışması yapıldı.
319 az, 45 ağır, 85 yıkık bina ve 26 da istinat duvarı var.
66 bina heyelan riski altında.
Sel nedeniyle bölgede 100 bina yıkılmış, 75 bina ağır hasarlı, 300 bina ise az hasar görmüş.
1687 çiftçinin de selden etkilendiği belirlendi.



Yetkililerin felaketin yaşandığı iki ay önce verdikleri sözlerini de Düzce’yi de, Akçakoca’yı da unuttuğunu ifade eden afetzedeler, "Ne sözler tutuluyor, ne de felaketin izlerini silmek için bir çaba var…" diyerek tepki gösterdiler...Ölüm korkusu nedir? acı tabloları ile yaşayan afetzedeler; "evlerimiz yıkıldı, hayvanlarımız öldü ama çok şükür canımızı kurtardık. Asıl üzüntümüz acılarımızı teselli edecek bir yetkilinin şu anda yanımızda olmaması” diye yakındılar.



Hasan Çavuş ve Uğurlu Köyünde şu anda daha düşük yağışlarda dahi her an heyelan ve sel baskınları olabilir.
Hasan çavuş ve Uğurlu Köyü arası yol üstü dereler çamur yığınları ile dolu.

Mevcut köyleri, Düzce’yi Batı Karadeniz Kıyı Oto Yoluna Bağlayan Uğurlu Köyü Köprüsü yıkılmış ve ne zaman yapılacak bilen yok?

Bir evin içine giren ağaç suların yükselmesi ile birlikte bir kişinin hayatını kurtarmıştı.

Aynı evde sel sularının izi bir insan boyunu aşmıştı. Mutfak dahi tamamen yok olmuştu...
Bu ev sahibine ödenen sadece 3000 TL. Ve daha sonra soran olmamış.

Eve giren ağaç ve molozlar bugün itibarı ile yerinde duruyor…
Sel evin bir yanını almış götürmüş, evin sakinleri akrabalarında kalıyor.

Sel esnasında bu evlerdekiler çatı arasından yukarı doğru çıkarak kurtulmuşlar.

Uğurlu Köyü esnafı Ahmet Güler selde tesadüfen kurtulmuş ve buradaki hazin durumu anlatıyor ve sahipsiz bırakıldıklarından yakınıyor.

Evlerin giriş katı iptal, insanlar bir üst katta korku içinde yaşamaya devam ediyorlar.
Melen Çayı kıyısındaki tavuk kümesi, ahırlar ve evler, yeni bir seli bekliyor...

Uğurlu Köyüne Esma Hanım köyünden gelen esas hasarı veren dere yatağı halen yaşam alanı. Tabii ki asla burada olmaması gereken bir yerleşim merkezi.

İçinde insan boyunda kaya blokları var...
Bunlar jeoloji ders konuları olarak okutuluyor.
Bu görünümler ve felaketin ardından yaşanan olaylar, bize şunu söylüyor...
DERE, YATAĞINA KİMSEYİ ALMAZ. Bura da yaşam alanı olmaz ve olmamalıydı.” Şeklinde izlenimlerini anlattı.

Yayınlar yapıldı, fotoğraflar çekildi, ilk 10 gün kendimizi iyi hissettirdiler, âmâ şu an belirsizlik hakim. Yetkililer ortada yok, afetzedeler çaresiz ve kendi imkanlarıyla yaralarını sarmaya çalışıyor.13. Sonuç olarak, kışa girerken köylerimizi bu durumdan kurtarmak lazım. Dersimizi bu afetten bilimsel olarak almamız gerekiyor.Yaptığım bu analiz, bir bilim insanı olarak, siyasetten uzak ve tamamen ortadaki gerçekleri kamuoyuna anlatmak amacındayım. Burayı çok iyi bilen bir yöre insanı olarak yanlış yapılanları söylemeye çalışıyorum. Kim bu ülkeyi yönetirse yönetsin, birilerine hoş görünecek diye yanlışları söylemeyen, üzerini kapatan, yalakalık yapanlardan olmadan, kamuoyunu ve yetkilileri bilgilendirmek çabasındayım...”
