Yığılca İlçesi Arıcılar Birliği Başkanı Nusret Kara, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nce (ODTÜ) hazırlanan rapora göre, Yığılca arılarının özel bir ırk olduğunun belirlendiğini belirterek Yığılca arısına talebin çok fazla olduğunu söyledi.
Yığılca arısının bilim adamları tarafından incelendiğini ifade eden Birlik Başkanı Nusret Kara, “Hollanda'dan gelen turistler tarafından arıların Hollanda'ya götürülerek istifade edildiğini öğrendik. Bunun peşine düştük. Sonunda arıları ODTÜ'ye incelemek üzere gönderdik. ODTÜ raporunda Yığılca arılarının ayrı bir ırk olduğu belirlendi” dedi.
Birliğin asıl amacının üreticilerin ballarını, arıları ve arı ürünlerini pazarlamak olduğunu vurgulayan, Nusret Kara, bu sürecin sonunda bitiş kovanlarından alıp, tek tek çiftleştirme kovanlarına verdiklerini anlatarak, arıları çiftleştirme kovanlarına verdikten sonra bir iki gün içerisinde kozalarından çıktığını kaydetti.
Talep çok fazla, yetiştirmekte zorlanıyoruz
Nusret Kara, Yığılca'da, Kaymakamlık ve Düzce Valiliğinin destekleriyle, mevcut arı ırkının geliştirilmesi için 16 üye ile kurulan birliklerinin şu an 75 üyesinin bulunduğunu belirtti
Nusret Kara, süreci uzun olan bu işlemde oldukça fazla sipariş aldıklarını vurgulayarak, “Arı üretimi çok meşakkatli bir iş, bunları ilk gün başlangıç kovanına süt almaları için bırakırız. 24 saat orada beklettikten sonra bitiş kovanı dediğimiz başka bir kovana alıp orada da 48 saat bekletiyoruz. Gözlerin kapanmasını bekleriz, gözler kapandıktan sonra kaç tane larvanın tuttuğuna bakarız. Tutmaya eğimli olanları birleştirip bu gözlerin tamamının kapanmasını sağlamak için tekrar bitiş kovanına bırakıyoruz. 10 ya da 11 gün bekleyip kozaların kapanmasını bekleriz.
Yılda 10 bin ila 15 bin ana arı üretimimiz var. Geçen seneden verilen siparişleri şu anda hala hazırlamaya çalışıyoruz. Talep çok fazla, yetiştirmekte zorlanıyoruz. Saf ırkı yakalamak için burada çalışmalar yapıyoruz. Kooperatifimizin amacı, Yığılca ırkını saflaştırıp bal üretecek arıları çoğaltmak. Hijyen davranışı ve bağışıklığı yüksek olabilecek kabiliyetteki arıları ayırıp onlardan larva transferi yapıyoruz.” Diye konuştu.
Çok Kötü Hava Koşullarında Bile Bal ve Polen Topluyor
Yığılca Arısını diğer arı ırkları ile karşılaştıran Yığılca İlçesi Arıcılar Birliği Başkanı Nusret Kara, “Yığılca Arısı her yönü ile çok farklı bir arı bal toplama kapasitesi Kafkas’tan daha iyi dil, ayak, kanat ve vücut ölçüleri diğer arı ırklarından çok farklı bu yönleri ile çok kötü hava koşullarında bile bal ve polen toplama kapasitesine sahip. Bütün arıcılarımızın Yığılca Arısını kullanmasını ve farkını görmelerini tavsiye ediyorum. Şu anda bölge izole bölgeye dışarıdan arı girişi kapalıdır. Yığılca ilçesi bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Bu özellikleri ile çok kaliteli ballara sahiptir. “ şeklinde konuştu.
Diğer İllerin Arı Popülasyonlarından Farklı
Düzce Üniversitesi öğretim görevlisi Yard. Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu’nun Türkiye’nin 56 farklı lokasyonundan örnek alarak yaptığı bir araştırmaya da dikkat çeken Yığılca İlçesi Arıcılar Birliği Başkanı Nusret Kara, “araştırmada Yığılca Arısı vücut iriliği ve organlarının uzunlukları bakımından diğer illerin arı popülasyonlarından farklı bulunmuştur. Yığılca arısının ön kanat uzunluğu ortalama 9.30; arka kanat uzunluğu ortalama 6.60 çıkmıştır. Bacak karakterlerinden Femur uzunluğu 2.81 Tibia uzunluğu 3.23, Basitarsus uzunluğu 2.18, Basitarsus genişliği 1.20. olarak bulunmuştur.
Daha sonra sürdürülen geniş çaplı araştırma sonuçları da Yığılca arı ekotipinin genetik ve morfolojik bakımdan farklılığını ortaya koymuştur. Moleküler tekniklere dayanılarak yapılan genetik çalışmalarda Yığılca arısının genetik bakımdan da farklı olduğu belirlenmiştir.” Sözlerine yer verdi.
Birliğin Kuruluşu Ve Yığılca Arısını Ölümsüzleştirilmesi
Yığılca İlçesi Arıcılar Birliği Başkanı Nusret Kara, Yığılca arısı ve Yığılca balı ile ilgili şu bilgileri verdi:
“2007 yılında arıcı arkadaşlarımızdan oluşan 16 kişilik üye ile Yığılca Bal Üreticileri Birliğini kurduk. İlçemize İlçe dışından Yığılca arısına yoğun bir arı talebi vardı. İnsanlar Yığılca arısı almak için ilçemize gelmekteydiler. İlçemizde gezginci arıcılık olmadığı için Yığılca Arısı’nın ne kadar farklı bir arı ırkı olduğunu ve yüksek bal toplama kapasitesine sahip olduğunun farkında da değildik.
Bir gün TRT’de yayınlanan bir programda Türkiye’deki arı gen kaynakları konusu ele alınıyordu programa katılan konuklardan Yalova Arı Yetiştiricileri Birliği başkanı -Yığılca ilçesine Hollandalı araştırmacıların geldiğini ve biz dünyada aradığımız arı ırkını bulduk- diye bir haber yapıldığını ve bu arı ırkının tarım bakanlığınca ve Üniversitelerce araştırılması gerektiğini, Yığılca arı ırkının Türkiye arıcılığına kazandırılması gerektiğini anlattı. Bu programı izledikten sonra dönemin kaymakamı Sayın Mahmuthan Arslan beyefendiye anlattık. Programda Yığılca Arısı’nın incelenmesi ve araştırılması gerektiğini anlatan Yalova arı yetiştiricileri birliği başkanı ile temasa geçtik ve kendisinin bu bilgiyi nereden aldığını sorduk. Oda bize bir arkadaşının Hollanda’dan gelen kişilerin Yığılca’nın Hacıyeri köyünden arı aldıklarını ve böyle bir açıklama yaptıklarını anlattı. Ayrıca Yığılca’dan arı satın alan kişilerinde bu arıdan yüksek bal verimi elde ettiklerini ifade etti. Bunun üzerine Yığılca Arısı’nın bilimsel yönden araştırılması için kaymakam bey ile birlikte ilçenin değişik köylerinden topladığımız arı kolonilerini araştırılmak üzere ODTÜ biyoloji bölümüne götürdük.
Bu esnada Sayın Kaymakamımızın gayretleriyle ilçe dışından arı girişleri yasaklandı. Arıcılığı ilçemizde geliştirmek ve kalkındırmak için arıcılık ile ilgili olarak değişik kurslar düzenledik. Önceliğimiz ilçedeki arıcılarımızın arıcılığın nasıl yapılması gerektiğini ve nasıl geliştirebileceğimizi öğrettik.
Bizler bu kursları yaparken Tekirdağ Üniversitesinde doktora tezini Türkiye’deki arı genetikleri üzerine yapan Meral Kekeçoğlu ilçemiz kaymakamlığına araştırma sonuçlarını gönderdi.
Araştırmasında 56 lokal bölgeden toplandığı Türkiye’nin değişik yerlerinde ki arılar üzerinde yapmış olduğu araştırmada, Yığılca Arısı’nın diğer arılardan farklı olduğunu dil, kanat ve vücut büyüklük bakımından diğer arılardan daha büyük olduğunu tespit etmişti ve bu araştırmasını yayın haline getirmişti.
Dönemin Kaymakamı Sayın Mahmuthan Arslan, Yard. Doç. olan Meral Kekeçoğlu’nu ilçemize davet etti ve bu araştırma sonuçlarını bizzat kendi ağzından dinledi. Sonuçlar bizi o kadar etkilemişti ki ilçemizde haberimiz yokken Türkiye’nin en çok bal veren Arısı’nın bulunması bizleri heyecanlandırmıştı.
İlçemize bahar aylarında Türkiye’nin değişik yerlerinden gelip neden arı satın aldıklarını şimdi daha iyi anlıyorduk, bu insanlar ilçemize yüksek bal toplama kapasitesine sahip olan Yığılca Arısını satın almak için geliyordular.
Biz Yığılca Bal Üreticileri Birliği olarak yapmamız gereken şeyin ilçemizde arıcılığı geliştirmek ve hiçbir sanayisi olmayan ilçemizde arıcılıktan para kazanılmasını ve yıllardır göç veren ilçe halkının doğduğu bu topraklarda yine arıcılık yaparak doymasını sağlayarak ilçenin göç vermesinin önüne geçmekti.
Öyle ki bu ilçe yıllardır göç vermekte ve ilçe nüfusunun 4 katı vatandaşımız aş ve ekmek uğruna gurbet yollarına düşmüşlerdi. Öncelikle arılarımızın daha geniş kapsamlı araştırılması amacı ile 19 Mayıs Üniversitesi’ne; Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsü’ne ve ODTÜ’ye gönderdik.
Biz bunları yaparken, Düzce il oldu ve Düzce’ye Düzce Üniversitesi kurulmuştu Meral Kekeçoğlu’nu Düzce Üniversitesine kazandırmak ve ilçemizde bir arıcılık araştırma merkezi kurmak amacıyla girişimlere başladık.
İlçeye 4 km uzaklıkta bulunan İğneler köyündeki eski kullanılmayan sağlık ocağını Arıcılık merkezi yapmak amacıyla Yığılca Kaymakamlığı, Yığılca Belediye Başkanlığı, Yığılca Orman İşletme Müdürlüğü ve Yığılca Bal Üreticileri Birliği olarak adeta seferber olduk ve harabe durumunda bulunan bu binayı Arıcılık Araştırma ve uygulama merkezi haline getirdik.
Yrd. Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu’nu Düzce Üniversitesine kazandırdık ve bu merkezin müdürü yaptık.
Burada arıcılarımıza daha kapsamlı kurslar verilmeye başlandı. Hocamız burada Yığılca arısını yerinde inceliyor ve araştırmalar yapıyordu. Aynı zamanda Yığılca Arısı’nın da Tarım bakanlığı tarafından koruma altına alınması ve ilçeye dışarıdan arı girişi olmaması için izole bölge ilan edilmesi çalışmalarına hız verildi.
Tarım Bakanlık yetkilileri ilçeye davet edilmiş aynı zamanda arı genetiği konusunda uzman Türkiye’nin değişik üniversitelerinden hocaları bu merkezde bir toplantı yapıldı.
Bu toplantı sonucunda Yığılca Arısı’nın farklı bir arı ırkı olduğu fikir birliğine varılmış daha kapsamlı bir şekilde araştırılması gerektiği toplantı tutanaklarında yer aldı. Böylece ilk kez Yığılca Arısı Türkiye arıcılık sektöründe yerini almış oluyordu.
Hocamızın yapmış olduğu daha kapsamlı araştırmalar yerel basında ve dış basında yerini alıyordu. Araştırma sonuçlarına göre Yığılca arısı dili diğer arılardan daha uzun vücudu daha iri kanat uzunluğu daha geniş olduğu için daha çok bal toplama özelliklerine sahip olduğu bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştı.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Yığılca Bal Üreticileri Birliği olarak bizlerde Yığılca arısını Türkiye arıcılığına tanıtmak amacıyla fuarlara katılıyor ve Yığılca Arısı’nın farklı bir arı ırkı olduğunu anlatıyorduk. Bir yandan da üye sayımızı çoğaltarak güçlü bir birlik olma yolunda ilerliyorduk.
Bütün bunlar yaşanırken Yığılca Arısı’nın ve Yığılca balının marka ve patentlerini almak için Yığılca Bal Üreticileri Birliği olarak Türk Patent Enstitüsü’ne başvurduk. Bizden önce ilçe esnafından bir vatandaş Yığılca Arısının ve balının markasını almak için başvurduğunu öğrendik. Bizler bilimsel çalışmalar ve tanıtımlar yaparken bu uyanık vatandaşın Yığılca Arısı’nın ve balının markasını almak için her türlü girişimde bulunduğunu hatta aldığını belirledik.
Ne gariptir ki Türk Patent Enstitüsü Yığılca’nın genelini temsil eden ve tüzel bir yapı olan birliğimize bu markayı vermemiş bizim müracaatlarımızı reddetmiş fakat hiçbir arıcılık faaliyeti olmayan bu şahsa marka onayını vermişti.
Bir anda bütün hayallerimiz yıkılmış ve umutlarımız sönmüştü çünkü yapmış ve yapacak olacağımız bu çalışmaların artık hiçbir anlamı yoktu. Bizler yine de mücadelemizi bırakmadık.
Türk Patent Enstitüsü’ne ve başkanına giderek bizim tüzel bir kişiliğe sahip olduğumuzu ve bu markanın neden birliğe değil de şahsa verildiğini sorduk. Maalesef aldığımız cevap bizleri de üzdü bu kararı veren bütün uzmanlar hata yaptıklarını söylüyordu. Bu kadar basit olabilir miydi?
Sadece, -biz hata yapmışız- diyordular. İşte bir Türkiye gerçeği daha önümüzdeydi. İtiraz süresi geçmeden bu şahsın almış olduğu markalara itiraz ettik ve Yığılca Arısı’nın tekelleşmesinin önüne geçip bu arıyı Yığılca da bir marka haline getirdik.
Yığılca Kaymakamlığı ve Yığılca Belediye Başkanlığının armalarına arı figürünü yerleştirdik ayrıca ilçe meydanına Yığılca Arısının heykelini dikerek hem çalışmalarımızı hem de Yığılca arısını ölümsüzleştirmiş olduk.”
Yığılca arısını tanıyıp Çaycuma da çalişmasını görmek isterim .Başarılar