Kıbrıs’ı, Yunanistan ile birleştirmeyi planlayan ve adadaki çatışmaların başlangıcı olarak kabul edilen ‘Akritas Planı’ kapsamındaki ‘Kanlı Noel’ katliamları nedeniyle Türkiye’de çeşitli etkinliklere katılan KKTC Başbakanı Ersin Tatar, Anadolu Türkleri ile Kıbrıs Türklerinin tarih boyunca aynı kaderi paylaştıklarını ve bugün, her zamankinden daha fazla bir dayanışma içinde olmaları gerektiğini söyledi. KKTC Başbakanı Ersin Tatar, “Ne mutlu bize ki, Cumhur Evcil Paşa gibi fedakar, askerlerimiz var. Cumhur Paşa’yı tanımış olmaktan gurur duyuyorum” dedi.KKTC Başbakanı ersin tatar yaptığı konuşmada, son gelişmelerin ışığında Kıbrıs’ın, türkiye ve Kıbrıs Türkü açısından önemine dikkat çekti.
Gençlik döneminde 10 yıl kadar İstanbul’da yaşadığını, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkanı olarak yaptığı çalışmalar sırasında Cumhur Evcil Paşa’yı tanıdığını anlatan Başbakan Tatar , “Cumhur EVCİL Paşa 1963’te TMT kurulurken de oradaydı, 1974 Barış Harekatı’nda da oradaydı, şimdi de her fırsatta oradadır. Kendisine minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Kıbrıs davamıza hizmet edenleri saygıyla anmak, vefa göstermek boynumuzun borcudur. 21-21 Aralık, Mücadele ve Şehitler Haftası’dır. Her yıl Kıbrıs’ta şehitlerimiz ve gazilerimiz için törenler düzenlemektedir. Geçen gün Ayvasıl’daydık. Orada, 1963’lü yıllarda insanların canlı canlı mezarlara nasıl gömüldüklerini canlı şahitlerden dinledik. Bu anılar, düzenlenen törenlerde anlatılmaktadır, anlatılacaktır. Çünkü Kıbrıs Türkü yaşananları unutmayacaktır ve unutmaması gerekmektedir. Şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anarken ben, Cem Gürdeniz komutanıma da özellikle teşekkür etmek istiyorum. Mavi Vatan kavramlarını geliştiren, bu kavramları paylaşan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin geldiği aşamada ne kadar da isabetli ve ne kadar da doğru bir politikanın ortaya çıktığını ve haliyle Türk milletinin bu çağda, bu coğrafyada güvenli bir şekilde yoluna devam edecekse, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine de sahip çıkmamız gerektiğini söylüyorlar. Bu kavramlar, bu strateji giderek daha başarılı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu stratejinin bir gelişimi, bir hamlesi olarak, dün Tunus’taydı. Doğu Akdeniz’deki bu zenginliklerin paylaşımında, hak ve çıkarlarımızın korunmasında, ilk önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile imzalanan ruhsatlandırma faaliyetleri, ardından Libya ile yapılan anlaşma Rum-Yunan ikilisinin ezberini bozmuştur. Çünkü Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs’ta yaptıklarından sonra Ege’de yaptıklarından sonra şimdi de haksızca ve uluslararası hukuku çiğneyerek Doğu Akdeniz’deki, Mavi Vatan’daki haklarımızı ve çıkarlarımızı gasp ederek kendi politikalarını yürütmeye çalışıyorlar. Şehitlerimizi ve gazileri rahmet ve saygıyla anarken onların ödedikleri bedeller sayesinde bugünkü kazanımlar elde edilmiştir. Şöyle bir söz vardır, ‘Bedel ödemeden hiçbir şey kazanamazsınız.’ Eğer Kuzey Kıbrıs Tür Cumhuriyeti Devleti varsa ve bu devletimiz sayesinde Doğu Akdeniz’in derinlerindeki hidrokarbon serveti konusunda biz de hak iddia edebiliyorsak, o noktaya gelebildiysek, Türkiye ile birlikte o bedeli ödeyen şehitlerimizdir, o nedenle bir kez daha ‘Mekanları Cennet olsun’ diyorum. Kıbrıs davası kimsenin şahsi düşüncesine bırakılamayacak çok önemli bir davadır. Biz ulusalcılar Kıbrıs’ta, Dr. Fazıl Küçük’ten başlayarak, davaya hizmeti geçen herkesi rahmet ve saygıyla anıyoruz. Çünkü esas mücadeleyi, İngiliz sömürge döneminde Dr. Fazıl Küçük ve arkadaşları başlatmıştır. Gençlik günlerimde Mehmet Ali Birant’a Kıbrıs davamızı anlata bir belgesel hazırlatmış ve görüşlerini almak için Denktaş Bey’e göndermiştim. Denktaş Bey beni aradı ve ‘Tatar’ dedi, ‘ben bayrağı Dr. Küçük’ten devraldım; onu da belgeselde belirtmek gerekir’ demişti.”
“KANLI NOEL” HABERLERİ İLE İLGİLİ FOTOĞRAFLAR
BAŞBAKAN TATAR’IN KONUŞMASINDA ŞU CÜMLELER YER ALDI:“60 lı yıllar dendi mi, babaannemin evin içinde elinde tuttuğu gazeteyi sallayarak Kıbrıs için -ya taksim, ya ölüm- söylemlerini hatırlarım.
Beş yaşındayken, 1963 yılının Kanlı Noel'inde Lefkoşa’da şimdi barbarlık müzesi olan evde bir banyo küvetinde katledilen Türk alay tabibi Binbaşı Nihat İlhan'ın Eşi Mürüvvet Hanım ile çocukları Murat, Kutsi Ve Hakan'ın gazete manşetlerinde yer alan fotoğraflarını ve ağlayan annemi, evdeki hüznü ve öfkeyi hatırlarım.
Evet, Kıbrıs Türkü bugün özgürdür. Ancak bu güne gelene kadar çok acılar çekilmiştir.
1955 yılında EOKA'nın ilk saldırısında yedi Türk katledildi. Beş yıl içinde adanın hiçbir yerinde Türklerin can güvenliği kalmadı.
1960'daki Gaziköy Ve Arvasıl katliamlarında 150 Türk kurşunlandı ve öldürüldü.
Kanlı Noel saldırısı olarak yaşanan 20 Aralık 1963 gecesinde 128 Türk uykularında öldürüldü.
1909-71 arasında 103 Türk köyü talan, 107 cami yok edildi.
Çoğu çocuk 388 Türk öldürüldü. 20 Temmuz’da 258 Kıbrıs Türk’ü ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden 31 subay, 20 astsubay ve 447 er şehit oldu.
Aynı dönemde Taşkent, Terazi ve Marı Köylerinde 70, Atlılar Muratağa ve Sandallar Köylerinde 120 sivil topluca öldürüldü.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gazetecilerinden Sabahattin İsmail’in yazdığı son makale çekilen acılar konusunda çok şey anlatıyor.
Klerides yazdığı 4 ciltlik ifadem adlı anı kitabında Kıbrıs Cumhuriyetini Enosis için kendilerinin yıktığını, bu amaçla gizli bir ordu oluşturduklarını ve Akritas Planı'nı yaptıklarını itiraf etmiş ve planın tam metnini de kitabında yayınlamıştır.
Klerides, 2010 yılında filueftheros gazetesinde yayınlanan bir başka ifşaatında şöyle diyordu: -teslim olmalarını ve diz çökmelerini sağlamak için Kıbrıs Türklerini gettolara kapattık.
Rumların madalya vererek onurlandırdığı Hristos Savvas adlı eski bir Eoka'cı da 14 Nisan 2008 tarihinde fileleftheros gazetesinde yayınlanan itiraflarında, yaşananları şöyle anlatıyordu:
• "Kasım 1963'de, yani 25 Aralık Kanlı Noel saldırılarının başlamasından bir buçuk ay önce Yunan alayı ( Eldik) nda görevli Yunanlı subaylarla ( %60’ı Rumlardan, %40'ı Türklerden oluşan) karma Kıbrıs ordusunda görevli Rum subaylar, öğretmen okulunun 120 öğrencisini silahlı eğitime aldılar...
Eğitim sırasında Türkler aleyhine düşmanlık dolu söylevler verdiler... Ve bu sırada
“25 Aralık 1963'de, Türklere saldırılacağı, 100 bin Türk’ün, kedilerine kadar katledileceği söylendi...
Nitekim daha sonra saldırılar başladı ancak Makarios, -Türkiye müdahaleye hazırlanıyor, saldırıları durdurun- talimatı vererek saldırıları durdurdu. ABD ile Rusya da devreye girerek Türk müdahalesini önledi... 0 ana kadar 500 Türk öldürülmüştü...
Zorluk ve ıstırap dolu, 10 yıl, 20 Temmuz 1974 sabahı son buldu. Özgürlük denizden geldi.
Ancak nüfusun belli bir bölümü merhum Rauf Denktaş’ın söylediği gibi -özgürlüğün denizden geldiği- gerçeğinin farkında değil.
Bereketçiler, TMT ve 20 Temmuz sabahı denizden gelen amfibi güç olmasa bugün özgürlükten bahsedebilir miydik? Özgürlüğün ve bağımsızlığın değerine yönelik farkındalık artırılmalıdır. Merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın 1998 yılında yaptığı konuşma aslında bu iradenin en üst seviyede ilan edildiğini gösteriyor.
-Özgürlük Kıbrıs Türküne denizden gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı bunu bilir ve denizi çok sever. Bu halk silahlı Rum çetelerinin baskısı ve kuşatması altında yaşadığı ellili ve altmışlı yıllarda, deniz yoluyla getirdiği silahlarla direndi.
Rumların bütün çıkış yollarını kapattıklarını sandığı günlerde bile bereketçiler ve daha niceleri küçük balıkçı tekneleri ile karanlığı delerek, Kıbrıs Türkü'nün cesaret ve direncini arttıracak silahları getirdiler. Bundan daha da önemlisi, umut getirdiler. Anadolu'nun sonsuz cömertliğini ve sabrını getirdiler.
1974 harekâtında da Mehmetçik denizden geldi ve Kıbrıs ile Anadolu arasındaki denizin, yavru vatanın anavatana nasıl kopmaz bağlarla bağlandığını, dosta ve düşmana bir kez daha gösterdi... Bugün artık denizden gelen özgürlükle çok şükür kurtuluş mücadelemizi tamamladık. Devletimizi kurduk. Şimdi de ekonomik ve sosyal kalkınmamızı hızlandırmak için yine denize dönmeliyiz. Uluslararası ticaretimizi geliştirmek için artık denizler bizimdir. Balıkçılığımızı geliştirmek için denizler bizimdir. Turizmimizi geliştirmek için artık denizler bizimdir.
Bu gün kktc de maalesef bırakalım uzak tarihi yakın tarihten uzaklaşmış bir kesim var Rum’u melekleştiren, Türkü şeytanlaştıran, vatan hainliğini demokratik hak olarak gösteren bir kesim var. Darbeci Nikos Sampson bu kesimin varlığını yenilgilerin en ağırını tattığı ve Türk ordusu ile donanmasının tokadını yediği 1974 yılından sonra kaçtığı Paris’te anılarını yazarken bakın nasıl dile getirmiş.
Bir gün kahvemi Girne’de içeceğim. Türkler, Kıbrıs’tan kanlı veya kansız yollarla mutlaka atılacak. Türk askerleri bir gün denize dökülecek. O gün ben de kahvemi Girne de içeceğim. Dünya basını ve televizyonları Türkleri hep haydut gibi gösterecek. Dünyada ve Avrupa’da hiçbir devlet onları tanımayacak.
Türkiye ye karşı içten bir sempati beslemeyecek beslese bile ifade etmeye çekinecek.
Sonra Türklerin birbirine düşman olması gerek onları sağcı ve solcu diye böleceksiniz.
Kuzey Kıbrıs’ta herkes birbiriyle kavgalı olmalı. Kıbrıs'taki Türk komünistleri destekleyeceksiniz. Komünistler Denktaş’a karşı en tutarlı muhalefeti yapacaklardır.
Hem Türkiye, hem Kuzey Kıbrıs içinden parçalanmalı. Biz neden ilk raundu kaybettik?
Çünkü sağcı solcu diye parçalanmıştık ve birbirimizi yiyorduk. Türkler bu ayrışmamızdan faydalanıp adaya çıktı şimdi bunun tersi olmalı.
Türkler birbirinin boğazına sarılmış iken, geçmişten ders alıp bütünleşen bizler, onları adadan süpürüp atmalıyız... Ermeniler bir yandan, PKK bir yandan Türkiye’yi hep vurmalı.
Evet, bu vasiyet gerçekleşmeyecektir.
Buna ne Türkiye ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin onurlu yurttaşları izin vermez.
Yüzde bir bile kalsak izin vermeyiz. Unutmayın ki kurtuluş savaşını da yüzde bir yaptı.”
“KANLI NOEL” HABERLERİ İLE İLGİLİ FOTOĞRAFLAR
İLGİLİ HABER
Gürdeniz: 'Mavi Vatan'a Sahip Çıkmalıyız'İLGİLİ HABER
KKTC'nin Kurtuluş Kahramanı Kod Adı 'Zafer Bey'İLGİLİ HABER
KANLI NOEL NEDİR?İLGİLİ HABER
Kanlı Noel 56. Yılında Unutulmadı“KANLI NOEL” HABERLERİ İLE İLGİLİ FOTOĞRAFLAR
İLGİLİ GALERİ
Kanlı Noel 56. Yılında UnutulmadıBeş yaşındayken, 1963 yılının Kanlı Noel'inde Lefkoşa’da şimdi barbarlık müzesi olan evde bir banyo küvetinde katledilen Türk alay tabibi Binbaşı Nihat İlhan'ın Eşi Mürüvvet Hanım ile çocukları Murat, Kutsi Ve Hakan'ın gazete manşetlerinde yer alan fotoğraflarını ve ağlayan annemi, evdeki hüznü ve öfkeyi hatırlarım.
Evet, Kıbrıs Türkü bugün özgürdür. Ancak bu güne gelene kadar çok acılar çekilmiştir.
1955 yılında EOKA'nın ilk saldırısında yedi Türk katledildi. Beş yıl içinde adanın hiçbir yerinde Türklerin can güvenliği kalmadı.
1960'daki Gaziköy Ve Arvasıl katliamlarında 150 Türk kurşunlandı ve öldürüldü.
Kanlı Noel saldırısı olarak yaşanan 20 Aralık 1963 gecesinde 128 Türk uykularında öldürüldü.
1909-71 arasında 103 Türk köyü talan, 107 cami yok edildi.
Çoğu çocuk 388 Türk öldürüldü. 20 Temmuz’da 258 Kıbrıs Türk’ü ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden 31 subay, 20 astsubay ve 447 er şehit oldu.
Aynı dönemde Taşkent, Terazi ve Marı Köylerinde 70, Atlılar Muratağa ve Sandallar Köylerinde 120 sivil topluca öldürüldü.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gazetecilerinden Sabahattin İsmail’in yazdığı son makale çekilen acılar konusunda çok şey anlatıyor.
Klerides yazdığı 4 ciltlik ifadem adlı anı kitabında Kıbrıs Cumhuriyetini Enosis için kendilerinin yıktığını, bu amaçla gizli bir ordu oluşturduklarını ve Akritas Planı'nı yaptıklarını itiraf etmiş ve planın tam metnini de kitabında yayınlamıştır.
Klerides, 2010 yılında filueftheros gazetesinde yayınlanan bir başka ifşaatında şöyle diyordu: -teslim olmalarını ve diz çökmelerini sağlamak için Kıbrıs Türklerini gettolara kapattık.
Rumların madalya vererek onurlandırdığı Hristos Savvas adlı eski bir Eoka'cı da 14 Nisan 2008 tarihinde fileleftheros gazetesinde yayınlanan itiraflarında, yaşananları şöyle anlatıyordu:
• "Kasım 1963'de, yani 25 Aralık Kanlı Noel saldırılarının başlamasından bir buçuk ay önce Yunan alayı ( Eldik) nda görevli Yunanlı subaylarla ( %60’ı Rumlardan, %40'ı Türklerden oluşan) karma Kıbrıs ordusunda görevli Rum subaylar, öğretmen okulunun 120 öğrencisini silahlı eğitime aldılar...
Eğitim sırasında Türkler aleyhine düşmanlık dolu söylevler verdiler... Ve bu sırada
“25 Aralık 1963'de, Türklere saldırılacağı, 100 bin Türk’ün, kedilerine kadar katledileceği söylendi...
Nitekim daha sonra saldırılar başladı ancak Makarios, -Türkiye müdahaleye hazırlanıyor, saldırıları durdurun- talimatı vererek saldırıları durdurdu. ABD ile Rusya da devreye girerek Türk müdahalesini önledi... 0 ana kadar 500 Türk öldürülmüştü...
Zorluk ve ıstırap dolu, 10 yıl, 20 Temmuz 1974 sabahı son buldu. Özgürlük denizden geldi.
Ancak nüfusun belli bir bölümü merhum Rauf Denktaş’ın söylediği gibi -özgürlüğün denizden geldiği- gerçeğinin farkında değil.
Bereketçiler, TMT ve 20 Temmuz sabahı denizden gelen amfibi güç olmasa bugün özgürlükten bahsedebilir miydik? Özgürlüğün ve bağımsızlığın değerine yönelik farkındalık artırılmalıdır. Merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın 1998 yılında yaptığı konuşma aslında bu iradenin en üst seviyede ilan edildiğini gösteriyor.
-Özgürlük Kıbrıs Türküne denizden gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı bunu bilir ve denizi çok sever. Bu halk silahlı Rum çetelerinin baskısı ve kuşatması altında yaşadığı ellili ve altmışlı yıllarda, deniz yoluyla getirdiği silahlarla direndi.
Rumların bütün çıkış yollarını kapattıklarını sandığı günlerde bile bereketçiler ve daha niceleri küçük balıkçı tekneleri ile karanlığı delerek, Kıbrıs Türkü'nün cesaret ve direncini arttıracak silahları getirdiler. Bundan daha da önemlisi, umut getirdiler. Anadolu'nun sonsuz cömertliğini ve sabrını getirdiler.
1974 harekâtında da Mehmetçik denizden geldi ve Kıbrıs ile Anadolu arasındaki denizin, yavru vatanın anavatana nasıl kopmaz bağlarla bağlandığını, dosta ve düşmana bir kez daha gösterdi... Bugün artık denizden gelen özgürlükle çok şükür kurtuluş mücadelemizi tamamladık. Devletimizi kurduk. Şimdi de ekonomik ve sosyal kalkınmamızı hızlandırmak için yine denize dönmeliyiz. Uluslararası ticaretimizi geliştirmek için artık denizler bizimdir. Balıkçılığımızı geliştirmek için denizler bizimdir. Turizmimizi geliştirmek için artık denizler bizimdir.
Bu gün kktc de maalesef bırakalım uzak tarihi yakın tarihten uzaklaşmış bir kesim var Rum’u melekleştiren, Türkü şeytanlaştıran, vatan hainliğini demokratik hak olarak gösteren bir kesim var. Darbeci Nikos Sampson bu kesimin varlığını yenilgilerin en ağırını tattığı ve Türk ordusu ile donanmasının tokadını yediği 1974 yılından sonra kaçtığı Paris’te anılarını yazarken bakın nasıl dile getirmiş.
Bir gün kahvemi Girne’de içeceğim. Türkler, Kıbrıs’tan kanlı veya kansız yollarla mutlaka atılacak. Türk askerleri bir gün denize dökülecek. O gün ben de kahvemi Girne de içeceğim. Dünya basını ve televizyonları Türkleri hep haydut gibi gösterecek. Dünyada ve Avrupa’da hiçbir devlet onları tanımayacak.
Türkiye ye karşı içten bir sempati beslemeyecek beslese bile ifade etmeye çekinecek.
Sonra Türklerin birbirine düşman olması gerek onları sağcı ve solcu diye böleceksiniz.
Kuzey Kıbrıs’ta herkes birbiriyle kavgalı olmalı. Kıbrıs'taki Türk komünistleri destekleyeceksiniz. Komünistler Denktaş’a karşı en tutarlı muhalefeti yapacaklardır.
Hem Türkiye, hem Kuzey Kıbrıs içinden parçalanmalı. Biz neden ilk raundu kaybettik?
Çünkü sağcı solcu diye parçalanmıştık ve birbirimizi yiyorduk. Türkler bu ayrışmamızdan faydalanıp adaya çıktı şimdi bunun tersi olmalı.
Türkler birbirinin boğazına sarılmış iken, geçmişten ders alıp bütünleşen bizler, onları adadan süpürüp atmalıyız... Ermeniler bir yandan, PKK bir yandan Türkiye’yi hep vurmalı.
Evet, bu vasiyet gerçekleşmeyecektir.
Buna ne Türkiye ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin onurlu yurttaşları izin vermez.
Yüzde bir bile kalsak izin vermeyiz. Unutmayın ki kurtuluş savaşını da yüzde bir yaptı.”
“KANLI NOEL” HABERLERİ İLE İLGİLİ FOTOĞRAFLAR
İLGİLİ GALERİ
Kanlı Noel 56. Yılında Unutulmadı