Anadolu'nun yetiştirdiği Büyük İslâm Âlimi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 5. Diyanet İşleri Başkanı, İslam hukuku üzerine yazdığı eserler dolayısıyla "allame fakih" olarak kabul edilen, Eş-Şeyh, Üstâd Ömer Nasûhi Bilmen (Erzurûmi), vefatının 48. yılında dualarla anılıyor.Ömer Nasuhi Bilmen'in Anadolu'da yetişen büyük İslam âlimi olduğunu ifade eden Din Felsefesi Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Yunus Emre Akkurt, “Büyük İslâm Âlimi, fıkıh ve tefsir âlimi Eş-Şeyh Üstâd Ömer Nasûhi Bilmen hazretlerini vefatının 48. sene-i devriyesinde saygı ve rahmetle anıyoruz.
Muhterem Büyüğüm Erzurumlu Allâme Fakih Eş-Şeyh Üstad Ömer Nasûhi Bilmen, Son devir İslâm Âlimlerinden olup, eserleri ve hizmetleri ile bugünkü nesil üzerinde hakkı olan mümtaz bir şahsiyettir. Bilmen, gerek ilmi ve ahlaki otoritesi, gerekse samimi dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Türkiye'de Müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuştur. Bilmen, inanç, ibadet, ahlak ve akidesini, şahsında tam bir başarı ve samimiyetle temsil ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştır.” Dedi.ALLÂME ÖMER NASUHİ BİLMEN EĞİTİM VE ARAŞTIRMA MERKEZİÖmer Nasuhi Bilmenin adını yaşatmak ve yaptığı ilmi çalışmaları yeni nesile aktarabilmek için bir merkez kurmak için çalışma yaptıklarını anlatan Prof. Dr. Yunus Emre Akkurt, "Din Felsefesi Araştırmaları Merkezi olarak, Allâme Ömer Nasuhi Bilmen Eğitim ve Araştırma Merkezi kurmak için çalışma başlattık. Eğitim faaliyetlerimizle ülkemizde ve dünyada İslami ilimler alanında insan kaynağı yetiştirilmesine katkıda bulunmak istiyoruz.
Allâme Ömer Nasuhi Bilmen Eğitim ve Araştırma Merkezi, İslam coğrafyasında ve Türkiye’deki gençlik çalışmaları, karşılaşılan zorluklar, gençlik ve sivil toplum çalışmalarının geleceği gibi konuları işleyecek bir kurum olacak." Diye konuştuBABA TARAFINDAN SEYYİTBaba tarafından Seyyit olan Ömer Nasûhi Bilmen’in küçük yaşta yetim kaldığını ve amcası tarafından yetiştirildiğini ifade eden Prof. Akkurt, "Baba tarafından seyyid olan Üstâd Ömer Nasûhi Bilmen (Erzurûmi), 1883’de Erzurum’un Salasar köyünde doğdu.
Babası Hacı Ahmed Efendi, annesi Muhîbe Hanım’dır. Hocamızın babası Hafız Ahmet Hamdi Efendi 1895 yılında ikinci kez hacca gidiyor ve Medine'de vefat ediyor. Hoca o zaman 8-10 yaşlarında yetim kalıyor. Bunun üzerine Erzurum Ahmediyye Medresesi müderrisi ve nakîbüleşraf kaymakamı olan amcası Abdürrezzak İlmî Efendi’nin himayesinde yetişti.
Nakibüleşref; Osmanlı zamanında Hazreti Peygamber'in soyundan gelen insanların işleriyle ilgilenen kurumun adı. Amcası Abdürrezzak İlmi de o kurumun başında.
Ömer Nasûhi Bilmen, ilk hocası Amcası Abdürrezzak gözetiminde, küçük yaşlarda Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek ilk ilim tahsiline başlamıştır. Üstad, 20 yaşına kadar Erzurum'da tahsil gördü.” Diye konuştu.ÜÇ DİLDE ŞİİR YAZABİLİYORBilmen'in Türkiye'de daha çok “Büyük İslam İlmihali” adlı eseriyle tanındığını ifade eden Prof. Akkurt, şunları dile getirdi:“Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen, Türkçe ile birlikte üç dilde şiir yazabilen Büyük İslâm Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen bir ara Fransızca’ya da merak sarmış ve bu dili de tercüme yapacak kadar öğrenmişti ve hatta 20'li yaşlarda roman yazmaya başlamıştı.
Ömer Nasûhi Bilmen hocamız Eylül 1912’de Beyazıt dersiâmı olarak göreve başladı.İSTANBUL MÜFTÜLÜĞÜNE GETİRİLDİ1923’te Sahn Medresesi kelâm müderrisi oldu; fakat bu medrese de bir yıl sonra kapatıldı. 14 Şubat 1926’da İstanbul Mütfülüğü Müsevvidliğine, 16 Haziran 1943’te de İstanbul mütfülüğüne getirildi.
Bilmen, İstanbul Müftülüğü'ne tayin edildiği günden itibaren, vefat edinceye kadar gerek ilmi ve ahlaki otoritesi, gerekse samimi dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuş, inanç, ibadet ve akidesini, şahsında samimiyetle temsil ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştır.
Bilmen’in, Hukūk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmûsu eseri yayımlandığı zaman akademik çevrelerde büyük bir yankı uyandırmıştı. Onun Türkiye çapında tanınmasını sağlayan diğer önemli bir eseri de Büyük İslâm İlmihali oldu.
30 Haziran 1960 tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin beşinci Diyanet İşleri Başkanlığına tayin edildi ve henüz bir yılını doldurmadan 6 Nisan 1961’de emekliye ayrıldı.
Uzun memuriyet hayatı boyunca öğretmenlik hizmetinde de bulunan Ömer Nasuhi Bilmen, Dârüşşafaka Lisesi’nde yirmi yıla yakın bir süre ahlâk ve yurttaşlık dersleri okuttu. İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde usûl-i fıkıh ve kelâm dersleri verdi. Hayatının sonuna kadar ilmî çalışmalarını sürdürdü ve sekiz ciltlik tefsirini emekli olduktan sonra yazdı.
12 Ekim 1971’de İstanbul’da vefat eden Ömer Nasuhi Bilmen Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ne defnedildi.
Büyük İslâm Âlimi, fıkıh ve tefsir âlimi Eş-Şeyh Üstâd Ömer Nasûhi Bilmen hazretlerini vefatının 48. sene-i devriyesinde saygı ve rahmetle anıyoruz.”Büyük İslâm Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen, kişilik olarak son derece mütevazı ve ahlaklı bir insan. Zaten sahip olduğu ilim de onu daha mütevazı, daha olgun şahsiyet haline getirmiştir. Çalışkan, sürekli okumayı çok seven biriydi. Hocamızın bir başka özelliği de aynı zamanda çok iyi bir edebiyat üslubu vardır. Hocanın yazılarında, kitaplarında umumi olarak bir edebi üslup seziyorsunuz. Bu hem ahlaki anlamda edebi üslup hem de edebiyat, dilsel anlamda edebi üsluptur. Ömer Nasuhi Bilmen'in o kıymetli eserleri, özellikle fıkıhla, İslam hukuku ile ilgili eseri şayet Arapça yazılmış ya da Arapça'ya tercüme edilmiş olsaydı hocamız Amerika'dan, Japonya'ya, Endonezya'dan, Pakistan'a, Cezayir'den, Afrika'ya kadar biliniyor ve eserleri okunuyor olacaktı."ÖMER NASUHİ BİLMEN KİMDİR?Büyük İslâm Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen, 1883’te (hicrî Rebîülevvel 1300, Rûmî 1299) Erzurum'un Aziziye ilçesine bağlı Sarıyayla (Salasar) köyünde doğdu.Babası Hacı Ahmed Efendi, annesi Muhîbe Hanım’dır.Küçük yaşta iken babasının vefatı üzerine Erzurum Ahmediyye Medresesi müderrisi ve nakîbüleşraf kaymakamı olan amcası Abdürrezzak İlmî Efendi’nin himayesinde yetişti. Amcasından ve Erzurum müftüsü Narmanlı Hüseyin Efendi’den ders okudu.İki hocası da yakın aralıklarla ölünce 1908 yılında İstanbul’a giderek, Fatih dersiamlarından Tokatlı Şâkir Efendi’nin derslerine devam etti. 1911 yılında icazet alan Bilmen, daha sonra imtihanla Medreset'ül Kudat'a girerek burada dört yıl hukuk tahsili yaptı. Ayrıca Ders Vekâleti’nce 1912 yılında açılan ruus imtihanını kazanarak dersiâmlık şehâdetnâmesi aldı ve Fatih Dersiamı olarak göreve başladı. 1913'te Fetvahane-i Ali Müsevvid mülazımlığına tayin edildi.Bu arada okumakta olduğu Medresetü’l-kudât’ı da bitirdi (1913). Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen, Türkçe ile birlikte üç dilde şiir yazabilen Ömer Nasuhi Bilmen bir ara Fransızca’ya da merak sarmış ve bu dili de tercüme yapacak kadar öğrenmişti.Eylül 1912’de Beyazıt dersiâmı olarak göreve başladı. Temmuz 1913’te Fetvâhâne-i Âlî müsevvid mülâzımlığına tayin edildi. Bir yıl sonra başmülâzımlığa terfi edip Ağustos 1915’te Hey’et-i Te’lîfiyye üyesi oldu.18 Mayıs 1916’da Dârülhilâfe Medresesi Kısm-ı Âlî fıkıh müderrisliğine, Nisan 1917’de Mahkeme-i Temyîz Şer‘iyye Dairesi terekeye müteallik İ‘lâmât telhîs mümeyyizliğine nakledildiyse de Mayıs 1920’de tekrar Hey’et-i Te’lîfiyye üyeliğine getirildi. 1922 yılında Meclis-i Tedkîkāt-ı Şer‘iyye üyeliğine nakledildi ve aynı yıl bu dairenin kaldırılması üzerine dersiâmlığa devam etti. 1923’te Sahn Medresesi kelâm müderrisi oldu; fakat bu medrese de bir yıl sonra kapatıldı.14 Şubat 1926’da İstanbul Mütfülüğü müsevvidliğine, 16 Haziran 1943’te de İstanbul mütfülüğüne getirildi.30 Haziran 1960 tarihinde Diyanet İşleri başkanlığına tayin edildi ve henüz bir yılını doldurmadan 6 Nisan 1961’de emekliye ayrıldı.Uzun memuriyet hayatı boyunca öğretmenlik hizmetinde de bulunan Ömer Nasuhi Bilmen, Dârüşşafaka Lisesi’nde yirmi yıla yakın bir süre ahlâk ve yurttaşlık dersleri okuttu.İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde usûl-i fıkıh ve kelâm dersleri verdi. Hayatının sonuna kadar ilmî çalışmalarını sürdürdü ve sekiz ciltlik tefsirini emekli olduktan sonra yazdı.12 Ekim 1971’de İstanbul’da vefat eden Ömer Nasuhi Bilmen Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ne defnedildi.MÜSLÜMAN HALKIN GÜVEN KAYNAĞI OLMUŞTURÖmer Nasuhi Bilmen İstanbul müftülüğüne tayin edildiği tarihten itibaren vefat edinceye kadar gerek ilmî ve ahlâkî otoritesi, gerekse samimi dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Türkiye’de müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuştur.İnançta, ibadet ve ahlâkta Ehl-i sünnet mezhebini şahsında tam bir liyakatla temsil ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştı. Şüphesiz bunda yaşadığı sürece aktif politikanın dışında kalmasının da önemli rolü vardır.Aslında Diyanet İşleri başkanlığından on ay gibi çok kısa bir süre içinde ayrılmasının gerçek sebebi, o günkü yönetimin Türkçe ezan ve benzeri konularda Ömer Nasuhi Bilmen’i kendi politik amaçlarına alet etmeye kalkışmasıdır. Zira Bilmen de selefleri gibi dinî meseleler söz konusu olunca asla taviz vermeyen bir yapıya sahipti.Nitekim 1960’lı yıllarda dinde reform imajını Türkiye’nin gündeminde tutmak için büyük çaba gösteren çevrelere karşı, “Bozulmayan bir dinde reform mu olur” diyor ve İslâm’ın ortaya koyduğu iman, ahlâk ve hukuk ilkelerinin orijinalliğini, evrenselliğini kendinden beklenen liyakat ve cesaretle savunuyordu.Beş yıl süreyle bulunduğu Hey’et-i Te’lîfiyye üyeliği Ömer Nasuhi Bilmen’e tam bir hukuk formasyonu kazandırmıştır. Burada derleyip tanzim ettiği malzemeyi Hukūk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmûsu adlı eserinde değerlendirdi. Bu kitap yayımlandığı zaman akademik çevrelerde büyük bir yankı uyandırmıştı. Onun Türkiye çapında tanınmasını sağlayan diğer önemli bir eseri de Büyük İslâm İlmihali’dir.Ömer Nasuhi Bilmen, eski dersiâmlardan Cumhuriyet döneminde telifle meşgul olan birkaç âlimden biridir. Kendisi Erzurum ağzı ile konuştuğu halde eserlerinde kullandığı üslûp ağdalı fakat mükemmel denecek kadar sağlamdır. Gençlik döneminde yazdığı Türkçe ve Farsça şiirlerinde de duygu, düşünce ve ölçü açısından oldukça başarılıdır.ÇOK SAYIDA ESERİ BULUNUYORGençlik döneminde yazdığı Türkçe ve Farsça şiirlerinde de duygu, düşünce ve ölçü açısından oldukça başarılı olan ve hayatının büyük bir kısmını telifle geçiren ve temel İslâmî ilimler alanında çok sayıda eser veren Ömer Nasuhi Bilmen’in başlıca eserleri şunlardır:1. Hukūk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmûsu:Mezhepler arası mukayeseli sistematik bir İslâm hukuku kitabı olup Latin harflerinin kabulünden sonra Türkiye’de İslâm hukuku sahasında kaleme alınmış ilk ve en muhtevalı eserdir. İlk olarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından basılan eserin (I-VI, İstanbul 1949-1952) daha sonra sekiz cilt halinde birçok baskısı yapılmıştır.2. Büyük İslâm İlmihali:Akaid hakkında özet bilgilerle başlayan kitapta ibadetle ilgili konulara geniş yer verilmiş ve fıkıh kitaplarında “Kerâhiyyet ve İstihsan” başlığı altında ele alınan yeme, içme, giyim ve alışverişle ilgili dinî hükümler açıklanmıştır. Eserin son kısmı İslâm ahlâkına ve siyere ayrılmıştır. Önce fasiküller halinde neşredilen (İstanbul 1947-1948) kitap daha sonra tek cilt olarak birçok defa basılmıştır. Dilinin ağır olmasına rağmen şimdiye kadar 2,5 milyonun üstünde basılarak erişilmesi güç bir rekor kırmış bulunan eser, Türkiye’de uzun yıllar ihmal edilen halkın dinî bilgilerle ilgili ihtiyacının giderilmesinde önemli bir boşluğu doldurmuştur.3. Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri:(I-VIII, İstanbul 1963-1966). Eserde önce sûreler ve muhtevaları hakkında kısa bilgi verildikten sonra âyetlerin meâli yer almakta, ardından her âyetin sade bir üslûpla izah ve tefsiri yapılmaktadır. Tefsirin daha sonra çeşitli baskıları yapılmıştır.4. Büyük Tefsir Tarihi:(I-II, Ankara 1955-1961). İki kısımdan oluşan eserin birinci kısmı (I, 9-176) usûl-i tefsire, ikinci kısmı ise tefsir tarihine ayrılmıştır. Bu kısımda önce “mümtaz tabaka” diye adlandırdığı ashabı ele alan müellif, daha sonra, vefat tarihlerine göre on dört tabakaya ayırdığı müfessirler hakkında bilgi vermektedir. II. cildin sonunda 663 tefsir kitabıyla bunların müelliflerini ihtiva eden alfabetik bir liste vardır. Bunu kırk altı tefsire ait ek bir liste takip etmekte, daha sonra da Kur’ân-ı Kerîm’le ilgili çeşitli ilimlere dair 489 kitabı ve bunların müelliflerini kapsayan bir liste yer almaktadır. Eserin çeşitli baskıları yapılmıştır.5. Kur’ân-ı Kerîm’den Dersler ve Öğütler: (İstanbul 1947).6. Sûre-i Fethin Türkçe Tefsiri: İ‘tilâ-yı İslâm ile İstanbul Tarihçesi (İstanbul 1953, 1972).7. Hikmet Goncaları: 500 hadisin tercüme ve izahını ihtiva etmektedir (İstanbul 1963).8. Muvazzah İlm-i Kelâm: (İstanbul 1955). Geniş bir girişle altı bölüm ve sonuç kısmından oluşan ve yeni ilm-i kelâm çığırında yazılmış olan eserde başlıca itikadî ve kelâmî konuların ele alınması yanında İslâm inançlarına ters düşen bazı modern felsefî akımlar da tenkit edilmeye çalışılmıştır.9. Mülehhas İlm-i Tevhid Akaid-i İslâmiye: (İstanbul 1962, 1973).10. Yüksek İslâm Ahlâkı: (İstanbul 1949, 1964).11. Dinî Bilgiler: (Ankara 1959). Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çeşitli görevler için yapılan imtihanlara girecek kimseler için sorulu cevaplı olarak hazırlanmış bir eser olup tefsir, hadis, kelâm, usûl-i fıkıh, vakıf, ferâiz ve siyer konularını ele almaktadır. Eserin daha sonra da birçok baskısı yapılmıştır.Beyânülhak, Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd mecmualarında çeşitli makaleleri yayımlanan Ömer Nasuhi Bilmen’in ayrıca gençlik yıllarında Farsça olarak yazıp Türkçe’ye çevirdiği Nüzhetü’l-ervâh (İstanbul 1968) adlı bir divançesiyle 1322’de (1904) yazdığı İki Şükûfe-i Taaşşuk (bk. Ahmet Selim Bilmen, s. 99-168) adlı bir romanı da vardır.
Muhterem Büyüğüm Erzurumlu Allâme Fakih Eş-Şeyh Üstad Ömer Nasûhi Bilmen, Son devir İslâm Âlimlerinden olup, eserleri ve hizmetleri ile bugünkü nesil üzerinde hakkı olan mümtaz bir şahsiyettir. Bilmen, gerek ilmi ve ahlaki otoritesi, gerekse samimi dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Türkiye'de Müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuştur. Bilmen, inanç, ibadet, ahlak ve akidesini, şahsında tam bir başarı ve samimiyetle temsil ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştır.” Dedi.ALLÂME ÖMER NASUHİ BİLMEN EĞİTİM VE ARAŞTIRMA MERKEZİÖmer Nasuhi Bilmenin adını yaşatmak ve yaptığı ilmi çalışmaları yeni nesile aktarabilmek için bir merkez kurmak için çalışma yaptıklarını anlatan Prof. Dr. Yunus Emre Akkurt, "Din Felsefesi Araştırmaları Merkezi olarak, Allâme Ömer Nasuhi Bilmen Eğitim ve Araştırma Merkezi kurmak için çalışma başlattık. Eğitim faaliyetlerimizle ülkemizde ve dünyada İslami ilimler alanında insan kaynağı yetiştirilmesine katkıda bulunmak istiyoruz.
Allâme Ömer Nasuhi Bilmen Eğitim ve Araştırma Merkezi, İslam coğrafyasında ve Türkiye’deki gençlik çalışmaları, karşılaşılan zorluklar, gençlik ve sivil toplum çalışmalarının geleceği gibi konuları işleyecek bir kurum olacak." Diye konuştuBABA TARAFINDAN SEYYİTBaba tarafından Seyyit olan Ömer Nasûhi Bilmen’in küçük yaşta yetim kaldığını ve amcası tarafından yetiştirildiğini ifade eden Prof. Akkurt, "Baba tarafından seyyid olan Üstâd Ömer Nasûhi Bilmen (Erzurûmi), 1883’de Erzurum’un Salasar köyünde doğdu.
Babası Hacı Ahmed Efendi, annesi Muhîbe Hanım’dır. Hocamızın babası Hafız Ahmet Hamdi Efendi 1895 yılında ikinci kez hacca gidiyor ve Medine'de vefat ediyor. Hoca o zaman 8-10 yaşlarında yetim kalıyor. Bunun üzerine Erzurum Ahmediyye Medresesi müderrisi ve nakîbüleşraf kaymakamı olan amcası Abdürrezzak İlmî Efendi’nin himayesinde yetişti.
Nakibüleşref; Osmanlı zamanında Hazreti Peygamber'in soyundan gelen insanların işleriyle ilgilenen kurumun adı. Amcası Abdürrezzak İlmi de o kurumun başında.
Ömer Nasûhi Bilmen, ilk hocası Amcası Abdürrezzak gözetiminde, küçük yaşlarda Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek ilk ilim tahsiline başlamıştır. Üstad, 20 yaşına kadar Erzurum'da tahsil gördü.” Diye konuştu.ÜÇ DİLDE ŞİİR YAZABİLİYORBilmen'in Türkiye'de daha çok “Büyük İslam İlmihali” adlı eseriyle tanındığını ifade eden Prof. Akkurt, şunları dile getirdi:“Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen, Türkçe ile birlikte üç dilde şiir yazabilen Büyük İslâm Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen bir ara Fransızca’ya da merak sarmış ve bu dili de tercüme yapacak kadar öğrenmişti ve hatta 20'li yaşlarda roman yazmaya başlamıştı.
Ömer Nasûhi Bilmen hocamız Eylül 1912’de Beyazıt dersiâmı olarak göreve başladı.İSTANBUL MÜFTÜLÜĞÜNE GETİRİLDİ1923’te Sahn Medresesi kelâm müderrisi oldu; fakat bu medrese de bir yıl sonra kapatıldı. 14 Şubat 1926’da İstanbul Mütfülüğü Müsevvidliğine, 16 Haziran 1943’te de İstanbul mütfülüğüne getirildi.
Bilmen, İstanbul Müftülüğü'ne tayin edildiği günden itibaren, vefat edinceye kadar gerek ilmi ve ahlaki otoritesi, gerekse samimi dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuş, inanç, ibadet ve akidesini, şahsında samimiyetle temsil ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştır.
Bilmen’in, Hukūk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmûsu eseri yayımlandığı zaman akademik çevrelerde büyük bir yankı uyandırmıştı. Onun Türkiye çapında tanınmasını sağlayan diğer önemli bir eseri de Büyük İslâm İlmihali oldu.
30 Haziran 1960 tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin beşinci Diyanet İşleri Başkanlığına tayin edildi ve henüz bir yılını doldurmadan 6 Nisan 1961’de emekliye ayrıldı.
Uzun memuriyet hayatı boyunca öğretmenlik hizmetinde de bulunan Ömer Nasuhi Bilmen, Dârüşşafaka Lisesi’nde yirmi yıla yakın bir süre ahlâk ve yurttaşlık dersleri okuttu. İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde usûl-i fıkıh ve kelâm dersleri verdi. Hayatının sonuna kadar ilmî çalışmalarını sürdürdü ve sekiz ciltlik tefsirini emekli olduktan sonra yazdı.
12 Ekim 1971’de İstanbul’da vefat eden Ömer Nasuhi Bilmen Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ne defnedildi.
Büyük İslâm Âlimi, fıkıh ve tefsir âlimi Eş-Şeyh Üstâd Ömer Nasûhi Bilmen hazretlerini vefatının 48. sene-i devriyesinde saygı ve rahmetle anıyoruz.”Büyük İslâm Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen, kişilik olarak son derece mütevazı ve ahlaklı bir insan. Zaten sahip olduğu ilim de onu daha mütevazı, daha olgun şahsiyet haline getirmiştir. Çalışkan, sürekli okumayı çok seven biriydi. Hocamızın bir başka özelliği de aynı zamanda çok iyi bir edebiyat üslubu vardır. Hocanın yazılarında, kitaplarında umumi olarak bir edebi üslup seziyorsunuz. Bu hem ahlaki anlamda edebi üslup hem de edebiyat, dilsel anlamda edebi üsluptur. Ömer Nasuhi Bilmen'in o kıymetli eserleri, özellikle fıkıhla, İslam hukuku ile ilgili eseri şayet Arapça yazılmış ya da Arapça'ya tercüme edilmiş olsaydı hocamız Amerika'dan, Japonya'ya, Endonezya'dan, Pakistan'a, Cezayir'den, Afrika'ya kadar biliniyor ve eserleri okunuyor olacaktı."ÖMER NASUHİ BİLMEN KİMDİR?Büyük İslâm Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen, 1883’te (hicrî Rebîülevvel 1300, Rûmî 1299) Erzurum'un Aziziye ilçesine bağlı Sarıyayla (Salasar) köyünde doğdu.Babası Hacı Ahmed Efendi, annesi Muhîbe Hanım’dır.Küçük yaşta iken babasının vefatı üzerine Erzurum Ahmediyye Medresesi müderrisi ve nakîbüleşraf kaymakamı olan amcası Abdürrezzak İlmî Efendi’nin himayesinde yetişti. Amcasından ve Erzurum müftüsü Narmanlı Hüseyin Efendi’den ders okudu.İki hocası da yakın aralıklarla ölünce 1908 yılında İstanbul’a giderek, Fatih dersiamlarından Tokatlı Şâkir Efendi’nin derslerine devam etti. 1911 yılında icazet alan Bilmen, daha sonra imtihanla Medreset'ül Kudat'a girerek burada dört yıl hukuk tahsili yaptı. Ayrıca Ders Vekâleti’nce 1912 yılında açılan ruus imtihanını kazanarak dersiâmlık şehâdetnâmesi aldı ve Fatih Dersiamı olarak göreve başladı. 1913'te Fetvahane-i Ali Müsevvid mülazımlığına tayin edildi.Bu arada okumakta olduğu Medresetü’l-kudât’ı da bitirdi (1913). Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen, Türkçe ile birlikte üç dilde şiir yazabilen Ömer Nasuhi Bilmen bir ara Fransızca’ya da merak sarmış ve bu dili de tercüme yapacak kadar öğrenmişti.Eylül 1912’de Beyazıt dersiâmı olarak göreve başladı. Temmuz 1913’te Fetvâhâne-i Âlî müsevvid mülâzımlığına tayin edildi. Bir yıl sonra başmülâzımlığa terfi edip Ağustos 1915’te Hey’et-i Te’lîfiyye üyesi oldu.18 Mayıs 1916’da Dârülhilâfe Medresesi Kısm-ı Âlî fıkıh müderrisliğine, Nisan 1917’de Mahkeme-i Temyîz Şer‘iyye Dairesi terekeye müteallik İ‘lâmât telhîs mümeyyizliğine nakledildiyse de Mayıs 1920’de tekrar Hey’et-i Te’lîfiyye üyeliğine getirildi. 1922 yılında Meclis-i Tedkîkāt-ı Şer‘iyye üyeliğine nakledildi ve aynı yıl bu dairenin kaldırılması üzerine dersiâmlığa devam etti. 1923’te Sahn Medresesi kelâm müderrisi oldu; fakat bu medrese de bir yıl sonra kapatıldı.14 Şubat 1926’da İstanbul Mütfülüğü müsevvidliğine, 16 Haziran 1943’te de İstanbul mütfülüğüne getirildi.30 Haziran 1960 tarihinde Diyanet İşleri başkanlığına tayin edildi ve henüz bir yılını doldurmadan 6 Nisan 1961’de emekliye ayrıldı.Uzun memuriyet hayatı boyunca öğretmenlik hizmetinde de bulunan Ömer Nasuhi Bilmen, Dârüşşafaka Lisesi’nde yirmi yıla yakın bir süre ahlâk ve yurttaşlık dersleri okuttu.İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde usûl-i fıkıh ve kelâm dersleri verdi. Hayatının sonuna kadar ilmî çalışmalarını sürdürdü ve sekiz ciltlik tefsirini emekli olduktan sonra yazdı.12 Ekim 1971’de İstanbul’da vefat eden Ömer Nasuhi Bilmen Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ne defnedildi.MÜSLÜMAN HALKIN GÜVEN KAYNAĞI OLMUŞTURÖmer Nasuhi Bilmen İstanbul müftülüğüne tayin edildiği tarihten itibaren vefat edinceye kadar gerek ilmî ve ahlâkî otoritesi, gerekse samimi dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Türkiye’de müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuştur.İnançta, ibadet ve ahlâkta Ehl-i sünnet mezhebini şahsında tam bir liyakatla temsil ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştı. Şüphesiz bunda yaşadığı sürece aktif politikanın dışında kalmasının da önemli rolü vardır.Aslında Diyanet İşleri başkanlığından on ay gibi çok kısa bir süre içinde ayrılmasının gerçek sebebi, o günkü yönetimin Türkçe ezan ve benzeri konularda Ömer Nasuhi Bilmen’i kendi politik amaçlarına alet etmeye kalkışmasıdır. Zira Bilmen de selefleri gibi dinî meseleler söz konusu olunca asla taviz vermeyen bir yapıya sahipti.Nitekim 1960’lı yıllarda dinde reform imajını Türkiye’nin gündeminde tutmak için büyük çaba gösteren çevrelere karşı, “Bozulmayan bir dinde reform mu olur” diyor ve İslâm’ın ortaya koyduğu iman, ahlâk ve hukuk ilkelerinin orijinalliğini, evrenselliğini kendinden beklenen liyakat ve cesaretle savunuyordu.Beş yıl süreyle bulunduğu Hey’et-i Te’lîfiyye üyeliği Ömer Nasuhi Bilmen’e tam bir hukuk formasyonu kazandırmıştır. Burada derleyip tanzim ettiği malzemeyi Hukūk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmûsu adlı eserinde değerlendirdi. Bu kitap yayımlandığı zaman akademik çevrelerde büyük bir yankı uyandırmıştı. Onun Türkiye çapında tanınmasını sağlayan diğer önemli bir eseri de Büyük İslâm İlmihali’dir.Ömer Nasuhi Bilmen, eski dersiâmlardan Cumhuriyet döneminde telifle meşgul olan birkaç âlimden biridir. Kendisi Erzurum ağzı ile konuştuğu halde eserlerinde kullandığı üslûp ağdalı fakat mükemmel denecek kadar sağlamdır. Gençlik döneminde yazdığı Türkçe ve Farsça şiirlerinde de duygu, düşünce ve ölçü açısından oldukça başarılıdır.ÇOK SAYIDA ESERİ BULUNUYORGençlik döneminde yazdığı Türkçe ve Farsça şiirlerinde de duygu, düşünce ve ölçü açısından oldukça başarılı olan ve hayatının büyük bir kısmını telifle geçiren ve temel İslâmî ilimler alanında çok sayıda eser veren Ömer Nasuhi Bilmen’in başlıca eserleri şunlardır:1. Hukūk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmûsu:Mezhepler arası mukayeseli sistematik bir İslâm hukuku kitabı olup Latin harflerinin kabulünden sonra Türkiye’de İslâm hukuku sahasında kaleme alınmış ilk ve en muhtevalı eserdir. İlk olarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından basılan eserin (I-VI, İstanbul 1949-1952) daha sonra sekiz cilt halinde birçok baskısı yapılmıştır.2. Büyük İslâm İlmihali:Akaid hakkında özet bilgilerle başlayan kitapta ibadetle ilgili konulara geniş yer verilmiş ve fıkıh kitaplarında “Kerâhiyyet ve İstihsan” başlığı altında ele alınan yeme, içme, giyim ve alışverişle ilgili dinî hükümler açıklanmıştır. Eserin son kısmı İslâm ahlâkına ve siyere ayrılmıştır. Önce fasiküller halinde neşredilen (İstanbul 1947-1948) kitap daha sonra tek cilt olarak birçok defa basılmıştır. Dilinin ağır olmasına rağmen şimdiye kadar 2,5 milyonun üstünde basılarak erişilmesi güç bir rekor kırmış bulunan eser, Türkiye’de uzun yıllar ihmal edilen halkın dinî bilgilerle ilgili ihtiyacının giderilmesinde önemli bir boşluğu doldurmuştur.3. Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri:(I-VIII, İstanbul 1963-1966). Eserde önce sûreler ve muhtevaları hakkında kısa bilgi verildikten sonra âyetlerin meâli yer almakta, ardından her âyetin sade bir üslûpla izah ve tefsiri yapılmaktadır. Tefsirin daha sonra çeşitli baskıları yapılmıştır.4. Büyük Tefsir Tarihi:(I-II, Ankara 1955-1961). İki kısımdan oluşan eserin birinci kısmı (I, 9-176) usûl-i tefsire, ikinci kısmı ise tefsir tarihine ayrılmıştır. Bu kısımda önce “mümtaz tabaka” diye adlandırdığı ashabı ele alan müellif, daha sonra, vefat tarihlerine göre on dört tabakaya ayırdığı müfessirler hakkında bilgi vermektedir. II. cildin sonunda 663 tefsir kitabıyla bunların müelliflerini ihtiva eden alfabetik bir liste vardır. Bunu kırk altı tefsire ait ek bir liste takip etmekte, daha sonra da Kur’ân-ı Kerîm’le ilgili çeşitli ilimlere dair 489 kitabı ve bunların müelliflerini kapsayan bir liste yer almaktadır. Eserin çeşitli baskıları yapılmıştır.5. Kur’ân-ı Kerîm’den Dersler ve Öğütler: (İstanbul 1947).6. Sûre-i Fethin Türkçe Tefsiri: İ‘tilâ-yı İslâm ile İstanbul Tarihçesi (İstanbul 1953, 1972).7. Hikmet Goncaları: 500 hadisin tercüme ve izahını ihtiva etmektedir (İstanbul 1963).8. Muvazzah İlm-i Kelâm: (İstanbul 1955). Geniş bir girişle altı bölüm ve sonuç kısmından oluşan ve yeni ilm-i kelâm çığırında yazılmış olan eserde başlıca itikadî ve kelâmî konuların ele alınması yanında İslâm inançlarına ters düşen bazı modern felsefî akımlar da tenkit edilmeye çalışılmıştır.9. Mülehhas İlm-i Tevhid Akaid-i İslâmiye: (İstanbul 1962, 1973).10. Yüksek İslâm Ahlâkı: (İstanbul 1949, 1964).11. Dinî Bilgiler: (Ankara 1959). Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çeşitli görevler için yapılan imtihanlara girecek kimseler için sorulu cevaplı olarak hazırlanmış bir eser olup tefsir, hadis, kelâm, usûl-i fıkıh, vakıf, ferâiz ve siyer konularını ele almaktadır. Eserin daha sonra da birçok baskısı yapılmıştır.Beyânülhak, Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd mecmualarında çeşitli makaleleri yayımlanan Ömer Nasuhi Bilmen’in ayrıca gençlik yıllarında Farsça olarak yazıp Türkçe’ye çevirdiği Nüzhetü’l-ervâh (İstanbul 1968) adlı bir divançesiyle 1322’de (1904) yazdığı İki Şükûfe-i Taaşşuk (bk. Ahmet Selim Bilmen, s. 99-168) adlı bir romanı da vardır.