Özellikle benim gibi Ulusal Basının içinden gelenler bilirler ki Gazeteci; “bu günü dünden yaşayandır.”
Her gün yarının gazeteleri saat 16.00 da baskıya girdiği için rotatiflerin dönme talimatı verildikten sonra yetiştirilemeyen haberler bir sonraki güne kalırdı.
Havuz haberciliğinde de sayfa sekreterlerinin boş gördükleri yere havuzdan çektikleri ve bazen bu haberlerin o gazetenin yayın politikası ile örtüşmediği yaşanılan gerçeklerdendi.
Bölge baskısı yapılmış ve gazeteler dağıtılmış ise çok önemli bir gelişme olursa, ihtilal gören isimlerden biri olarak gecenin sıfır bilmem kaçında yönetime el konulursa veya iktidar meclisten güvenoyu alamazsa gibi çok önemli olaylarda rotatifler durdurulur. Gazetelerin birinci ve son sayfaları yeniden basılır ve dağıtıma öyle gidilirdi.
Çalıştığım gazete veya gazetelerde YALAN HABER asla olamazdı. Bölge muhabiri veya taşra muhabiri haberi geçtikten sonra Yurt Haberler Servis Şefi haberi yayınlamadan mutlaka haber teyit ettirilir şayet o atlarsa yazı işlerinde haberin doğruluğu doğrulanmadan yayına girmezdi.
Bu ekolden gelen biri olarak bilirdik ki; bize en yakın isimler icra makamında bile olsa onların icraatlarına bile eleştirel bir gözle bakılır ve mutlaka eleştirilecekse eleştirilirdi.
Enteresandır ama BASIN sadece basındı.
Gazeteci, gazetecilik namusunun gereği olarak haberini yalın çıplaklık içerisinde yazar, haberine yorum katmaz, olaylara tamamen gazeteci gözlüğü ile bakar ve Basın denilince akla Cağaloğlu geldiği için hangi yayın içeriğine ve hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun bütün gazetelerin beyin emekçileri Cağaloğlu veya Bab-ı Ali’ de birbirleri ile karşılaşır ve selamlaşırlardı.
Gazeteler ne zaman plazalara çekildi ve ne zaman MEDYA ismi tüm basını(yazılı-görsel-işitsel) kapsadı gazetecilik literatüründe olmayan kelimeler de türeyerek gazete ve gazetecilerin üzerine yapıştı.
Örnek mi?
YANDAŞ MEDYA VEYA MUHALİF MEDYA.
Bu etiketleme emin olun sadece bize ait. Gazeteci doğası gereği MUHALİFTİR. Doğası gereği bütün olaylara ELEŞTİREL BİR GÖZLE BAKARAK KAMUOYU OLUŞTURMA GÖREVİNİ ÜSTLENMİŞTİR.
TÜM BUNLARI YAPARKEN DE BİLGİÇLİK TASLAMAZ. Mütevazi kişiliği, YAZILARINDA DEVLEŞİR. Bunun en güzel örneği benim tanıma ve yakın mesai içerisinde bulunduğum BEKİR COŞKUN AĞABEYDİR.
Haber üzerinde ince bir nakış gibi çalışan Fehim Yener, Haber Merkezi Müdürlüğünde sadece haberci ve haberciliğin kurallarına göre önündeki habere bakan Yalçın Bayer abi.
Bunlar ve bu isimlere benzer nice isim bizim gibi Cağaloğlu Yokuşunu yeni tırmanan o günün genç gazetecilerinin örnekleri ve idollarıydı.
NERDEN NEREYE???.................
Yaşı her ne kadar benden küçük olsa da benim gibi emektarlardan Ahmet Kaplan ile dün akşam eski günleri yad edelim dediğimizde bu satırlae geliverdi aklıma.
Şayet birilerine ve genç gazetecilere örnek olacaksa yazmaya DEVAM…