Nasıl Bir İhanet
Sevgili dostlar, insanoğlu önce eş sonra çocuklar ile çekirdek aileyi oluşturur. Ailelerin varlığı iki önceliği öne çıkarır yaşamanın olmazsa olmazlarıdır. Yaşamın devamı için gıda, yaşaması için başını sokabileceği bir barınak.
Her ikisine bağımlı kalmadan emeğiyle dişi ve tırnağı ile var etme savaşı vermek zorundadır. Amaç onurlu bir şekilde yaşamını devam ettirmek, yaratanın bahşettiği evren sel varlıklardan daha fazla yararlanmak. Ve ardından olanaklar artıkça daha fazla pay daha çok yeryüzü ve diğer varlıklardan yararlanma süreci başlar.
Aile içi dayanışma öncelikle ailenin varlığını daha güçlü bir şekilde var eder. Ancak bu bireysel çekirdek aile birlikteliğidir. Doğal sonuçlar çekirdek ailelerin bir araya gelerek dünya varlıklarından daha fazla yaralanma gereğini zorunlu kılarken dış etkenlerden korunma gereksinimini de artırır, hatta zorunlu duruma getirir.
Bu nedenledir ki insanoğlu aynı coğrafyada bulunan diğer ailelerle bir araya gelir, önce küçük gruplar halinde güç birliğine giderler. Ardından bu güçleri de birleştirir devlet durumuna gelip büyük aileyi oluştururlar. Dayanışma ruhu çekirdek aile den farksızdır. Çünkü mutlulukta ve kötü günlerde kader birliği yapılmıştır. Her ailenin yöneticileri olduğu gibi
Büyük ailelerinde tabii ki yöneticileri vardır, beğenirsiniz beğenmezsiniz ama bu doğal yaşamın gerçeğidir. Önemli olan yapılan eksiklerin geniş aile tarafından algılanma durumudur. Yönetenlerin büyük olma erdemliğini yönettiği süreçte iyi izleyip doğru analizler yapmakta aile bireylerinin olmazsa olmazıdır. Biz yetişkinlerin gelecek kuşaklara bırakacağı en önemli miras ise istikrarlı yani çocuklarımıza güvenli, yaşanabilir, bir ülke ve dünya bırakmaktır.
Bunu başarabilmemizin yolu ise geçmişte hiçte dostça olmayan saldırıları, bu saldırılara karşı verilen savunmayı ve ödenen bedelleri de hafızalarımıza iyi yerleştirdiğimiz gibi bir sonraki kuşaklara da, iyi belletmek zorundayız.
Bir ülke düşünün top yekün hem içeriden hem de dışarıdan saldırıya uğramış, ülke savunmasında on binlerce şehit verirken, geride bıraktıkları köyleri aileleri, dış güçlerin kışkırtması ile basılmış büyük acılar yaşanmıştır. Sözde yönetenlerse saldırılar karşısında direnememiş teslim olmuştur. Tüm bu olumsuzluklara rağmen elde kalan bir avuç yoksul insanla Mustafa Kemal ve arkadaşları çıktıkları vatan savunmasında aile birliği sağlanmış yeniden ayağa kalkan bu aile 30 ağustos 1922 de destan yazmıştır. Bu gün varlığımızı borçlu olduğumuz, büyük aile bu şekilde ortaya çıkmıştır. Hatta tüm ulusal bayramlarımız çok anlamlıdır. Ancak aradan geçen 89 yıllık sürecin sonunda bu gün bu büyük ailenin bireyleri bunun çokta farkında değillerdir.
Cumhuriyetin belediyeleri tekke ve zaviyeler koordinasyon merkezi gibi, sözde kültür etkinlikleri adı altında tekke ve zaviyelere otobüsler dolusu insan taşırken, binlerce şehit verdiğimiz cepheleri nedense hatırlamıyorlar bile, hatırlatanlara ise iyi gözle bakmıyorlar. Halbuki belediye bütçeleri tüm halktan toplanır. Belli bir çoğunluk oy alanlar kendilerine oy vermeyenlerin vergilerini de istedikleri gibi kullanma hakkını nedense kendilerinde görürler. Bu durum aile içinde ister istemez kırgınlıklar hatta sorunlara neden olabilir. Bizden söylemesi tabiki çünkü biz bir büyük ailenin bireyleriyiz.
Bir tarafta böyle olurken diğer tarafta bayram kutlamaları verilir. Aile bireylerinin bir kısmı nedense bu yıl ramazan bayramı ile aynı güne denk düşen Zafer bayramımızı görmezden geldiler. Hatta anma törenleri dahi bir çok ilçede yapılmadı. Bir düşünün canı pahasına ölüme gidip şehit olan dedelerimize bize bu güzel vatanı bahşeden dedelerimize karşı hiç mi sorumluluk duygumuz yok, hiç mi yüzümüz kızarmıyor. Ben kendi kendime soruyorum bu nasıl bir ihanet. Anlayan bana anlatsın lütfen.
Tüm olumsuzluklara rağmen Ramazan ve 30 ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun vatan uğrunda toprağa düşenlerin ruhu şad olsun
Yaşar KABA