Hukukun mizahı olur mu? Hem de nasıl olur...
Çatık kaşlarla ifade alan savcıları kendi aralarında şakalaşırken, mahkeme duvarı gibi bir suratla duruşmaya çıkan ağır ceza reislerini göbeğini hoplata hoplata gülerken gördüğümde başlarda baya yadırgamıştım. Sonraları onlarında aslında insan olduğunu; gülmenin, güldürmenin son derece insani duygular olduğunu kanıksadım.
Sizleri internetten aldığım 2 mizahi hukuk yazısıyla başbaşa bırakırken küçük bir tavsiyede bulunmak istiyorum. ''Biriyle dost olmanın en kolay yolu, onun espirilerine gülmektir.''
Her gün yaptığım gibi ormanı temizlemeye çıkmıştım. Orman benim evim, temiz tutmak da benim görevim. Derken bir kız beliriverdi. Kırmızı başlık ve peleriniyle çok şüpheli bir görünümü vardı. Kimin aklına gelir bu garip kıyafeti giymek. Bir kurnazlık peşindeydi mutlaka. Casusa benzettiğim için, bir süre dikkatle izledim bu garip kızı. Elinde taşıdığı üzeri örtülü sepette kim bilir ne taşıyordu! Belki içinde bomba vardı, o zaman tüm orman halkı yok olurdu. Yürüyüşü bile normal değildi.
Yanına yaklaşıp ne yaptığını sorunca bana büyükannesinin evine gittiğini söyledi ama gel de inan. Yine de bıraktım peşini, kendi işime döndüm. Ama aklım o kıza takıldı bir kere. Birşey olsa, bütün hayvanlar beni suçlayabilirdi.
Bir gidip bakayım doğru mu söyledikleri dedim kendi kendime; gerçekten böyle bir büyükanne var mı?
Siz olsaydınız gerçekliğini kontrol etmek istemez miydiniz?
Orman benim evim. Ben hem ev sahibiyim, hem de diğer orman sakinlerine karşı sorumluyum.
Neyse uzatmayayım... Gittim, baktım ve gerçekten bir büyükanne buldum. Sorduğumda "evet o küçük kız benim torunum" dedi. Ben de sorumlu bir kişi olarak; "bu küçük kız yabancılarla konuşulmayacağını öğrenmemiş daha..." dedim ve anlattım küçük kızla karşılaşmamı... Büyükanne de ürperdi ve birlikte küçük kıza bir ders vermeye karar verdik.
O yatağın altına saklandı, ben onun geceliğini giydim, başlığını taktım ve yatağına yattım. Küçük kız birazdan içeri girdi. Seslendi cevap verdim. Ne şaşkın bir çocuk! Beni büyükannesi sanıvermişti.
Ben benim büyükannemi değil sesinden, kokusundan bile tanırım oysaki. Neyse bunlar bir şey sayılmaz, daha neler yaptı bilseniz.
Kulaklarımın niçin büyük olduğunu sordu. Ne ayıp şey hiç sorulur mu?
Yine de çocukluğuna verip yumuşak bir sesle cevapladım. "Seni iyi dinlemek için."
Bu sefer kalkıp burnumun niçin büyük olduğunu sormaz mı?
Bu küçük kız hiç mi hiç terbiye almamış. Zaten burnumu kendime kompleks haline getirdim. Öz güvenim sallantıda. Psikologlar bile çare bulamıyor. Ben onca para harcıyorum. Yinede çıldırmamaya çalışırken bu seferde ağzımın büyük olduğunu yüzüme vurmaz mı? Tabi kızdım siz olsanız kızmaz mıydınız?
O sinirle ayağa fırlayıp peşinde koşturmaya başladım. Birden ne olsa beğenirsiniz! Bir kocaman avcı elinde tüfek kapıdan dalıverdi. Beni “seni hain kurt, büyükanneyi yedin değil mi?..” diye suçlamaz mı? Hâlbuki büyükannenin kılına bile dokunmadım, O da saklandığı yerden çıkıp beni korumaya çalışmadı.
Malum yaşlılık, kulakları iyi duymuyor. Avcı mahkeme yapmadan infaz kararımı verdi.
Tabi ben de adalet bulamayacağımı, hatta canımı yitireceğimi anlayıp pencereden zor attım kendimi.
Geçirdiğim büyük korkunun sarsıntısı yetmiyormuş gibi o gün bugündür ormanda yüzümü gösteremez oldum. Adım haine çıktı.
ARTIK BENİ ANLAYIN! SUÇSUZUM...
(İmza "Kırmızı Başlıklı Kız" Masalındaki Kurt)
HANIM HAKLI!
Bir akşam tiyatrodan çıkmış iki erkek arkadaş yolda yürürlerken önlerinde iyi giyinmiş, şık ve alımlı bir hanımın yürüdüğünü fark ederler.
Erkeklerden birisi diğerine dönerek, "Bu hanımla bir gece geçirmeye 500 dolar veririm" der.
Bu sözleri işiten genç hanım başını çevirir ve "Teklifinizi kabul ediyorum" der.
Teklif yapan erkekle hanım beraberce genç ve çekici kadının evine gidip hemen yatağın yolunu bulurlar.
Ertesi sabah apartmanı terk ederken, adam kadına 250 dolar verir. Hanım pazarlık bakiyesi parayı ister ve "250 dolar daha vermezseniz sizi dava ederim" der. Ertesi gün mahkemeden gelen celp pusulasını gören adam şaşırır. Hemen avukatına gidip olayı detaylarıyla anlatır.
Avukat, "Bu esaslara istinaden aleyhine bir karar alınabileceğini sanmıyorum. Ancak davanın nasıl sunulup savunulacağını doğrusu pek merak ediyorum" diye mütalaasını verir. Dava başlar ve ön soruşturmadan sonra hanımın avukatı mahkemeye dava konusunu aşağıdaki şekilde arz eder:
“Muhterem hakim beyefendi, müvekkilem, bu hanımefendi, itina ile yetiştirilip çimlerle örtülü bahçe niteliğinde bir gayrimenkule sahip bulunmaktadır. Bu arazi parçasını belli bir süre için davalı beyefendiye 500 dolar karşılığında kiralamıştır. Davalı gayrimenkulü kira amacına uygun olarak kullanmış ve kira müddeti sonunda tahliye ederken kira bedelinin yarısı olan 250 doları ödememiştir. Kira tutarı yüksek bir bedel değildir, kaldı ki kiralanan yer özel ve yasal bir bölgedir. Dileğimiz adaletin yerine gelmesi ve davalının müvekkileme anlaşmanın bakiyesi olan meblağı ödemesidir.”
Davalının avukatı hiç beklenmedik savunma karşısında şaşırır, fakat bir avukat olarak işin enteresanlığından haz duyar ve hemen daha önce hazırladığı savunmasını kenara koyarak davayı şöyle savunur:
“Muhterem hakim beyefendi, müvekkilim bu genç beyefendinin, bu genç hanımdan sahibi olduğu gayrimenkulü bir süre için kiraladığı doğrudur ve müvekkilim bu anlaşmadan son derece memnun kalmıştır. Bununla beraber müvekkilim arazide bir kuyu bulmuş ve kuyuyu örgü taşlarıyla donatmış, kuyuya boru indirmiş ve pompa yerleştirmiştir. Bütün bu uğraşların işçilik masraflarını müvekkilim üstlenmiştir. İnancımıza göre bütün bu arazi geliştirme çalışmaları ödenmeyen meblağı karşılayacağından aleyhimize açılan davanın reddini talep ediyoruz.”
Genç hanımın avukatı tekrar söz alır: “Muhterem hakim bey, müvekkilem, davalının beyan ettiği gibi arazi üzerinde bir kuyu bulunduğunu ve gerekli gelişmeleri yaptığını kabul ediyor ve herhangi bir itirazda da bulunmuyor. Ancak bahis konusu kuyu zaten arazide mevcut idi ve kuyu olmasaydı davalı muhtemelen bu araziyi kiralamayacaktı. Ayrıca arazi tahliye edildiğinde davalı söz konusu ettiği taşları, boruyu ve pompayı sökerek beraberinde götürmüştür. Bu bakımdan davamızda ısrar ediyor ve vereceğiniz kararın adalete uygun olmasını diliyoruz.”
Hanım davayı kazanır!...