Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilip, görevi devralırken yaptığı konuşmada çok dikkat çeken cümle kullandı:
Şimşek, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeceği kalmamıştır” Dedi.
Bakan Şimşek, bu ifadesiyle önceki dönemde ekonomi alanındaki uygulamaların rasyonel olmayan uygulamalar” olduğunu vurguladı.
Rasyonellikten, irrasyonelliğe geçiş çok kolaydır.
Ama İrasyonellikten rasyonelliğe geçiş çok sancılı olacak.
Şimşek’i de ülkemizi de zor günler bekliyor!
Piyasa sistemi içindeyken ve dolarizasyon etkisi altındayken faizi enflasyonun altına düşürmeniz, kurlara ve fiyatlara müdahaleye başlamanız irrasyonellik ortamına hızlıca geçmeniz için yeterlidir.
Ne yazık ki tersi çok zor.
Yani irrasyonelliğin yerleştiği bir ortamdan yeniden rasyonel bir ortama dönüş hem çok zaman hem de yoğun emek gerektirir.
Biz ekonomistler yıllardır, İrrasyonel yaklaşımların ülkeyi çıkmaz sokaklara sürükleyeceğini söyledik.
Karar alıcılara anlatamadık.
Sonuçta yapılan yanlışlar ülkeyi çaresiz duruma düşürünce rasyonel zeminlere dönmek gerektiği kabul edildi.
Bu bilim dışı denemelerle ülke zarar etti…
Bu bilim dışı denemeler yüzünden ülkemiz hem zamma esir oldu, hem de para kaybetti…
Ve Mehmet Şimşek, icraatlarına hızlı başladı.
İlk olarak iş dünyasının İş insanlarının ihtiyaçlarını ve taleplerini dinledi…
Şimşek, daha önce hükümetin rest çektiği, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yönetimiyle bir araya geldi.
Basına kapalı görüşme sonrasında Şimşek, herhangi bir açıklama yapmadı.
Toplantının ardından TÜSİAD YİK toplantısı yapıldı ve burada konuşan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, Bakan Mehmet Şimşek’le tespit ve önerilerini paylaştıklarını açıkladı.
Özilhan, “Programın makroekonomik istikrar yönünde katkı sağlamasını bekliyoruz. İtibarı yüksek program ilan edilmesi gerekiyor” dedi.
Ayrıca, hukuk devleti olma konusuna işaret etti.
Tuncay Özilhan, cari açık sorununu çözmek için geniş bir alanda reform gerektiğini dile getirerek, üretim ve yatırımı artırmak için öncelikle makroekonomik istikrarı sağlamak gerektiğinin altını çizdi.
Yaptığı açıklamalarla, ülkenin ekonomi sorunlarını özetleyen Özilhan, sorunların çözülemez olmadığını da ortaya koymuş oldu.
Bakan Mehmet Şimşek ayrıca Türkiye Bankalar Birliği (TBB) yönetimiyle de, basına kapalı olarak bir araya geldi.
Bakan Şimşek, Bankalar Birliği ile toplantısının çıkışında,“Refah artışını sağlayacak modelle yolumuza devam edeceğiz” dedi.
Refah artışı sağlanması için; yatırım, ihracat, üretim, istihdam noktasında güçlü bir ülke olmak gerekiyor.
İşte bu aşamada, durdurulamayan enflasyon karşısında maaşların iyileştirilmesi de en önemli sorun olarak gündemde!
Maaşlar hayat standardının altında kaldı ve eşitsizlikler tepki topluyor.
Özellikle sosyal yara haline gelen maaş dengesizliği, emekliler de daha vahim ve adaletsiz bir durumda...
EMEKLİ REFAH İÇİNDE DEĞİL! YAŞAM SAVAŞI VERİYOR!
Açlık sınırından yüzde 25 daha az olan 7500 TL maaş ile “emeklisini ölüme terk eden” bir ülke haline gelindi.
Çalışma hayatında ödediği vergileriyle, SGK primleriyle, ülkeye REFAH SUNAN emekli REFAH İÇİNDE DEĞİL. YAŞAM SAVAŞI VERİYOR!
Ülke olarak EMEKLİMİZİ yaşatamıyoruz…
Memur ve İşçiler arasında sınıfsal fark oluşturuldu...
AK Parti Hükümetleri ile birlikte Feodal yapının hakim olduğu ülkemizde “Memurlar ve emeklileri Orta Sınıf”, “İşçiler ve emeklileri Alt Sınıf” olarak muamele görmeye başladı.
Sınıfsal makasın çok açıldığı günümüz enflasyonist ortamında Bakanın “Refah Artışı” sözünden “İşçiler ve emeklilerinden oluşan Alt Sınıf”ta yer alan emekli yararlanabilecek mi?
Sosyal yara haline gelen emekli maaşları, asgari üret ve tüm çalışan maaşları konusunda, Cumhurbaşkanlığı yarışı sırasında verilen sözler var.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun en düşük memur maaşının 21 bin 265 lira olacak açıklaması üzerine Sayın Erdoğan’da en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılacağını söylemişti.
Orta Sınıf’ta yer alan Memurlar ve emeklileri için çalışmalar yapılıyor ama alt sınıfta yer alan İşçiler ve emeklileri için çözüm konuşulmuyor.
Memur-Sen, en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılıp üzerine yüzde 6 + 9 zam (Enflasyon farkı ve Toplu Sözleşme Zammı) verilmesini istiyor. Bu durumda en düşük memur maaşı 25 bin 300 lira olacak.
Memurun maaşı temmuzda toplam olarak yüzde 141.8 artacak.
Orta sınıfta yer alan memur ve emeklileri sürünme seviyesine getiriliyor.
Peki Alt sınıf... Yine hayal kırıklığı... SGK emeklisinin yüzüne bakan yok.
SSK VE BAĞKUR EMEKLİ MAAŞLARI GURUR KIRICI SEVİYEDE!
Emekli maaşı ve bayram ikramiyesi için verilen sözler de tutulmadı.
Emeklinin yaşam hakkı zaten konuşulmuyor!
Yaşamı boyunca SSK primini BAĞ-KUR primini yatırmış,
Vergisini ödemiş ve ülkenin bir önceki dönem yaşamına refahına katkı sağlamış emekliler sürünmeye mahkum!
Şu an İstanbul’da oturulabilir 2+1 ev kirası 10000 TL den başlıyor.
Emekli maaşı 5500 TL Hazine destekli “Sadaka eki” ile 7500 TL.
2006 yılında emekli maaşı asgari ücretin yaklaşık 2,5 katıydı.
Emeklinin maaşı hükümet tarafından parça parça çalınmaya başladı!
2012 yılında 2 katına indirildi, 2015 yılında eşitlendi,
Şu anda yüzde 30 civarında daha az!
Eklenen sadaka ile emekli sefalet ücretleri 7500 TL oldu.
Sefalet ücretleri haline gelen bu maaşla nasıl geçinilebilir?
Ve bu sefil koşulları görecek, düzenleyecek SİYASİ İRADE YOK!
Ekonomiyi yönetemeyenlerin gözü emeklinin maaşında, milletin kazancında... Ömrümüz Vergi Ödemekle Geçiyor!
Emeklisinin maaşına göz diken, yaşlısına sahip çıkamayan bir duruma gelindi! Yapılan operasyonlarla, emeklilerimizin maaşından çalındı, budandı, küçültüldü ve bu operasyona devam ediliyor.
Maaşı çalınan emekli açlığa, sefalete mahkum durumda.
Emekliler, torununa harçlık veremez hale getirildi.
sınıf temelli tabakalaşma VE FEODAL BİR sistem HAKİM!
Maaş adaletsizliği ile ortaya çıkan sınıf temelli tabakalaşma da ayrı bir yara...
Ülkemizde sınıf temelli tabakalaşma var.
Feodal düzenin siyasi yapısı bir piramit gibidir.
Gücü ellerinde bulunduran en üst tabakadaki senyörler, ASİLLER, siyasiler ve tüccarlar, en üst tabakanın gücünü kullanabilen orta tabakadaki SOYLULAR, bürokratlar, memurlar ve yöneticiler, en üst ve orta tabakaya bağımlı olan işçi ve köylülerin yer aldığı köle sınıfının oluşturduğu alt tabakanın yer aldığı Feodal sistem hakim.
Memur, memur emeklisi, İşçi, işçi emeklisi, BağKurlu, BağKur emeklisi ve kendi içlerinde kategorilere ayrılanların maaşları arasında uçurumlar var.
Adaletsiz maaş sistemi ile ülkemiz Ortaçağ Avrupasındaki gibi sınıflara ayrılmış durumda.
Ülkenin üst tabakasındaki Aristokratlar her şeyin sahibi, Orta sınıfta bulunanlar yararlanıcısı, alt sınıfta olan, emekliler, işçiler ise köle hale getirildi.
Feodalizm’deki, kral ve soylular arasında dağılmış ve dengelenmiş, toplumsal sınıfların hakim olduğu, ve alt tabakanın köleleştirildiği bir sistemle karşı karşıyayız. Sistemin en alt ve en geniş tabakasında yer alan emekli ve işçi sınıfının nüfusu ülkemizin, yarısından fazla. Orta sınıf sadece yaşayabilen ama güçlü asiller. Üst sınıfta yer alan “Güç ve nüfuz sahibi aristokratlar ve tüccarlar”, ise sadece yüzde 5’lik kesim.
Sermaye belirli ellerde yoğunlaşıyor, bu yoğunlaşmanın hayırlı ve gerekli olduğu söyleniyor, algılarla alt tabaka inandırılıyor.
Ekonomide istikrar, güven, sürdürülebilirlik çok önemlidir.
her kurumun AYRI ENFLASYONu VAR!
TÜİK’e göre mayısta tüketici enflasyonu aylık yüzde 0,04, yıllık yüzde 39,59 oldu. TÜİK’in doğalgazda ‘sıfır fiyat yöntemi’ uygulaması etkili oldu. ENAG’a göre ise mayısta tüketici fiyatları aylık yüzde 5,68, yıllık yüzde 105,45 oranında arttı. İTO’ya göre, İstanbul’da Mayıs ayında perakende fiyatlar bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 56,05, toptan fiyatlar yüzde 70,33 arttı. Halkı etkileyen, mutfağın enflasyonu ise yine yüzde 300’lerde!