Devlet'in güvenliği ve kamu düzenini sağlama gerekçesiyle kullandığı çok çeşitli araçlardan biri kamusal alanlarda kurulan kamera sistemleridir.
Bu sistemler dünyada Close Circuit Television (CCTV), ülkemizde ise Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu (MOBESE) veya Kent Güvenlik ve Yönetim Sistemi (KGYS) olarak adlandırılmaktadır.
Suçla mücadelede kamera sistemlerinin gelişimine baktığımızda, ülkemizde ilk defa 10 Nisan 2001 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü tarafından Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’nde Araç Takip ve Suç Analizi Uygulaması olarak hayata geçirildikleri görülmektedir.
Projenin en kapsamlı hali ise ilk olarak 2005 yılında İstanbul’ da uygulanmıştır. 2013 yılı sonu itibariyle 81 il merkezi ile 134 ilçede MOBESE kurulum faaliyetleri tamamlanarak hizmete sunulmuştur.
Dünyada CCTV'nin gelişim süreci ise çok daha önceki tarihlere gitmektedir. 1960'lı yıllarda geçici kamera sistemleri kamusal alanlarda kullanılmaya başlanmışken, 1980'li yılların ardından kamusal alanlarda mitinglerde kalabalıkları izlemek üzere sistemleri kalıcı hale gelmiştir
Amerika'da 1970'li yıllarda turist sayısındaki düşüşler üzerine izleme sistemlerinin kurulumu gerçekleşmiş, 1980'lerden itibaren ise suç önleme politikalarında sistematik hale getirilerek yaygınlaşmıştı
11 Eylül terör saldırılarının ardından Amerika'da güvenliği sağlama gerekçesi ile kamera kullanımında belirgin bir artış gözlenmektedir.
Avrupa'da ülkeler bazında farklılıklar olmakla birlikte, CCTV gündelik yaşamın her alanına girmekte ve sıradanlaşmaktadır.
Özellikle 1990'lardan sonra ani ve aşırı artış sebebiyle Birleşik Krallık, CCTV kullanımında adeta bir sembol haline gelmiştir.
Gündelik yaşamın her alanına öylesine girmiştir ki, yapılan çalışmalarda günlük rutini içinde sokağa çıkan bir kişinin 30 ayrı CCTV sistemine ve 300’den fazla kameraya yakalandığı belirtilmektedir.
Ülkemizde il ve ilçe merkezlerinde kurulan MOBESE; Güvenlik Kameraları, Plaka Tanıma Sistemleri, Kırmızı Işık ve Hız İhlal Tespit Sistemlerinden oluşmaktadır.
MOBESE’yle arzulanan amaçlar en genel anlamda şu şekilde açıklanmaktadır;
Adli olaylar karşısında anında önlemler alınarak suç ve kimlik tespitine yönelik çalışmaların yapılması,
Toplumsal olaylardaki gelişmelerin izlenilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi,
Sıcak takip yapılması gereken durumlarda saha ekiplerinin yönlendirilmesi,
Trafikte seyir halinde bulunan araçların çalıntı ve aranan araç olup olmadığının otomatik olarak sistem tarafından tespit edilmesi,
Kişi hak ve özgürlüklerine dokunmadan etkin bir şekilde denetim faaliyeti yapılması,
Delilden sanığa gitmeye yönelik çalışmalara destek olması, eldeki verilerden en seri şekilde faydalanılması, istatistiki bilgilerin seri ve kolayca alınabilmesi,
Trafik kuralı ihlallerinin ve tarik yoğunluğunun tespit edilmesi gibi farklı çalışmalar yapılmaktadır.
Bu sayılan amaçlara bakıldığında, hem idari olarak önleyici polis hizmetleri hem de adli süreçlerde kullanılmak için adli polis hizmetleri için tasarlandığı yani başlı başına güvenlik amaçlı bir tasarım olduğu görülmektedir.
MOBESE, herhangi bir suça, şüpheli veya sanığa karşı kurulan bir düzenek olmayıp, kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik çok amaçlı denetleme sistemi olup, adli maksatlı olarak öncelikle caydırıcılığının olacağı varsayımıyla suçun önlenmesi için kurulmuştur.
Ancak suçun aydınlatılmasında, kesin delillendirmeye sağladığı büyük katkı nedeniyle, sistemin kullanımında suçun önlenmesinden çok suçun soruşturulmasına öncelik verilmekte olduğuna dair bir paradigma değişimi göze çarpmaktadır.
Bu nedenle adli soruşturma ve kovuşturmalar sırasında da gerektiğinde Mobese kayıtlarından yararlanılmaktadır.
Örneğin terör amaçlı patlamalar, toplumsal olaylar veya cinayetler gibi toplumda infial uyandıran olaylar sonrası basında ilk verilen görüntüler MOBESE’den elde edilmektedir.
Böylece MOBESE’nin suçun önlenmesinde kullanılması çok tartışılmamaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, bu tür kamera sistemleri sırf suç delili tespiti elde etmek maksadıyla koyulamaz.
Bu yönde bir faaliyet söz konusu olacaksa, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesine uyulması gerekeceği, aksi halde yapılan faaliyetin hukuka aykırılığının ön plana çıkacağı açıktır.
Dahası suç teşkil edebileceğini (TCK m.134, m.257, m.281, m.283, m.286) ve elde edilen delillerin de hukuka aykırı olması nedeniyle yargılamada kullanılamayacağını belirtmek isterim..
MOBESE ve güvenlik kameralarının, caydırıcılık ve tespit olmak üzere iki önemli fonksiyonu vardır.
Önleme tedbiri niteliğinde olan MOBESE ve güvenlik kameralarının, bireyin hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliği gözönünde bulundurulduğunda, bu konu ile ilgili düzenlemelerin, Anayasa m.13, m.20/2 ve İHAS m.8/2’ye göre kanunla yapılması gerekliliği de açıkça ortadadır.
Her ne kadar 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ek madde 7 ile 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ek madde 5’de bazı hükümler olsa da; bunlar suçu önlemeye yönelik tedbirlerdir
-Özel hayatın gizliliği ve korunması hakkını MOBESE veya güvenlik kameraları ile sınırlamanın şekil ve şartlarını gösteren özel bir kanun çıkarılması lüzumludur.
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinde valinin yetki ve görevleri arasında yer alan “Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır.” hükmü de, MOBESE’lerin kurulumu, kullanımı ve kapsamı olması gereken kanunilikten uzaktır.
Türkiye ’de MOBESE kameralarının muhtemel kurulacak yerlerinin tespitinin polisin ön çalışmasıyla belirlenmektedir..
Polisin adli amiri olan savcıların devre dışı olduğu görülmektedir. Bu yaklaşımın nedeni; MOBESE’nin önleyici polislik hizmetleri için tasarlanmış olmasıdır.
Ayrıca polisin kendi çalışmalarıyla başlaması, kendi bütçeleriyle finansmanın sağlanmış, suçla mücadelede polisin etkin olması ve gerekli istatistiki tüm bilgilere sahip olması olarak gözükmektedir.
Bu durum polisi, politikanın belirlenmesi ve sürdürülmesinde tek karar verici ve uygulayıcı durumuna sokmuştur. Bu süreç hâlihazırda devam etmektedir.
Avrupa’da kabul edilen görüş, kamera kurulması için suçun artmış olması, önlenemez olması, bilimsel olarak kanıtlanmış gerekliliğinin olması, ayrıca kamera sayısının ihtiyaç oranında kurulması, gereklilik ortadan kalktığında kameraların kaldırılması olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’de kameraların, suçun azaltılmasındaki katkısı ve suçun kabul edilebilir bir seviyeye gelmesine müteakip kaldırıldığına dair bir örneğe rastlanmadığı gibi, sürekli artan sayıda ve yerde MOBESE kurulmaktadır
MOBESE konusunda Türkiye’deki eksikliğin; kameralı gözetleme sistemlerinin kuruluşu, işleyişi, kaydedilen bilgilerin kullanılması, saklanması, denetlenmesi, işlenmesi gibi konuların tamamının polise ait hizmet binalarında, polisin sorumluluğunda gerçekleşmiş olmasıdır.
Ben de, İstanbul’da Zeytinburnu İlçe Emniyet Müdürlüğü hizmet binasında yer alan MOBESE Merkezi’nde 2006 ile 2015 yılları arasında polis olarak 8 yıl süreyle görev yaptım. 2015 yıl başında 30 yıllık hizmetimin ardından yaş haddinden emekli oldum.İstanbul’da MOBESE kameraları terörle mücadele ve asayiş amaçlı suçun önlenmesi, suç işlendikten sonra fail ya da faillerin yakalalanması amacıyla kullanılıyor..
Merkezi İstanbul’da bulunan Fahri Trafik Müfettişleri (FTM) Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesi ve Basın Sözcüsü kimliğimle, MOBESE kameralarının trafik denetiminde kullanılması talebiyle, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne (EGM) dernek adına yazılı müracaatta bulundum.
Bu müracaatıma EGM’den iletilen cevabi yazı da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait EDS kameraları ve mobil EDS araçlarıyla ana artellerde, caddeler ile kavşaklar da gerekli trafik denetimi yapıldığı belirtilerek, müracaatıma olumsuz cevap verildi.
MOBESE kameraları kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik çok amaçlı denetleme sistemi olup, adli maksatlı kurulmamıştır. İhtiyaca göre, bundan böyle de Türkiye genelinde il ve ilçe merkezlerinde polisin tespit ettiği noktalarda MOBESE kameraları kurulacaktır.