SEVGİYE UZAK DEPRESYONA YAKIN
Bir zamanlar, cümlelerin saygıyla dinlendiği ilişkiler vardı. İnsanlar birbirlerini gerçekten anlar, bir kelimeyle gönül alır, bir bakışla kalpleri yumuşatırlardı. Oysa bugün, iç dünyamızdaki yalnızlık ve duygusal kopuş, bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Sevginin paylaşılması gereken bir duygu olduğunu unutuyor; göz göze gelmekten kaçarak aramızdaki köprüleri birer birer yıkıyoruz.
Sevgi...
Ne kadar güçlü ne kadar iyileştirici bir duygu.
Paylaşarak çoğalması gerekirken, biz onu kendi içimize hapsettik.
Kalpten kalbe yol çizmek yerine duvarlar ördük. Sözlerimiz var ama ulaşmıyor. Cümlelerimiz var ama anlam taşımıyor. Konuşuyoruz ama bağ kuramıyoruz.
En kötüsü ise, sessizlik...
İçimizde büyüttüğümüz yanlış anlaşılmalarla bizi her geçen gün daha da yoruyor. Sustukça, aramızdaki mesafe derinleşiyor. Her suskunluk, içimizde sessizce büyüyen kocaman bir uçuruma dönüşüyor.
Paylaşılmayan her söz, bastırılan her duygu, zamanla yerini yorgun, sabırsız ve öfkeli bakışlara bırakıyor. Hatıralar yas tutarken duygular gözlerde birer damla olarak birikip düşemiyor. Çünkü dile geldiğinde değersizleşiyor. Kendimizi anlatamamaktan, yanlış anlaşılmaktan, içimize attıklarımızla baş edememekten yorgun düşüyoruz.
En acı olan ne biliyor musunuz?
İçimizdeki duyguları, duyması gereken kişiye değil; başkalarına anlatıyoruz. Sanki derdimize derman onlarmış gibi…
Kırıldığımızı, üzüldüğümüzü, içimizde fırtınalar koptuğunu bir başkasına döküyoruz.
Ama asıl muhatap? O hiçbir şeyden habersiz... Çünkü biz susmayı seçiyoruz.
Sonra sessizlik konuşmaya başlıyor aramızda. Ve zamanla, o sessizlik ilişkimizin yerini alıyor.
Konuşmamız gereken o zor anlar geldiğinde her şey daha zor oluyor. Ses tonları yükseliyor, hararet artıyor, sinirler yay gibi geriliyor. Yarım kalan konuşmalar, tamamlanmayan duygularla birlikte içimizde kapanmayan dosyalar açıyor. Ortam gergin, insanlar gergin… Derin bir sessizlik içinde depresif hâller boy göstermeye başlıyor. Kalpler kırılıyor, bakışlar sertleşiyor Kalp kırıldıkça, insanın iç dünyasında öfke nöbetleri baş gösteriyor. Ve bu kırgınlık, davranışlarımıza sızıyor. Çalışırken daha tahammülsüz, yemek yerken daha doyumsuz oluyoruz. Rahatlarız belki diye başladığımız temizlik bile bizi daha sinirli hale getiriyor. Uyku düzenimiz bozuluyor. Bazılarımız gece gözünü kapatamazken bazılarımız uykudan başını kaldıramıyor.
Sevgiden uzaklaştıkça, kalbimizin kapısını depresyon çalıyor. Ve zaten kırık olan kalp, bu misafiri içeri buyur etmekte hiç zorlanmıyor. Hayat nefes almaktan ibaret bir yaşama dönüşüyor. Neşe bir köşeye çekiliyor, keyif ise çoktan bavulunu toplayıp gitmiş oluyor.
Oysaki sevebildiğimiz sürece hayattayız. Gülebildiğimiz sürece umutluyuz. Güldürebildiğimiz sürece bağlantıdayız. Sevgi, kalbimizin hiçbir eczanede satılmayan en güçlü ilacı. Sevgi varsa gözler parlar. Bir anda karanlık odalar aydınlanır, iç dünyamız nefes almaya başlar. Küçücük bir sevgi hareketi, bir kalbin yeniden umutla, heyecanla çarpmasını sağlar. Biz sadece konuşmayı değil, yeniden hissetmeyi hatırladıkça depresyon bizden uzaklaşır. Biz de sevgiye yaklaşırız. Bir bakış, bir dokunuş, bir içten "anlıyorum" bile yeter. Sevginin iyileştirici gücü vardır. Depresyona uzak kalbe yakın iletişim böyle kurulur.
Çünkü doğru iletişim sadece kelimelerle kalp buluşunca kurulur.
Ya özlemcim çok güzel olmuş kalemine sağlık tbrkler…
Yine çok ihtiyacımız olan ve tamamen kaybettiğimiz bir konuda çok açıklayıcı ve bizlere benliğimizi hatırlamamız gereken konuda çok güzel bir yazı olmuş…ellerine yüreğine gönlüne sağlık teşekkürler…
Sevgi dolu güzel bir yazı olmuş Özlem'cim. Sevgi dolu günler diliyorum.
Kalemine yüreğine sağlık ablacım yine okurken kendimizden bir sürü şey bulduk içinde. Sağğ ol
Yazar Sevginin iyileştirici gücü olduğunu iyi bir anlatımla yazmış çok beğendim bundan sonra takip edeceğim yazılarını
Bir bakış, bir dokunuş, bir içten "anlıyorum" bile yeter. Sevginin iyileştirici gücü vardır.