ESKİ MAHALLE RUHU, YENİ NESLİN SESSİZLİĞİ
“Bir varmış, bir yokmuş” diye başlıyorsam eğer demek ki kırklı yaşların merdivenlerini yavaş yavaş çıkmaya başlamışım. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini en çok geçmişi düşündüğümde fark ediyorum. Bizler, benim kuşağım, büyükanneleri ve büyükbabalarıyla aynı çatı altında, geniş ailelerin içinde büyüyen çocuklardık. Geçmiş, gelecek ve şimdi aynı sofranın etrafında buluşurduk. Yedi ile yetmiş yaş aynı tencereden yemek yerdi.
O günlerde mahalleler sadece adres değildi; birer yaşam alanı, birer karakterdi. Her mahallenin bir ruhu vardı. Bizler de o ruhun bir parçasıydık. Mahalle kültürünün içinden gelenekler, görenekler, saygı ve sevgi süzülürdü. Herkes birbirini tanırdı. Ailemizden sonra en yakınlarımız, komşularımız olurdu.
Dün gibi aklımda mahalle oyunlarımız…
Bir yanda misketlerini kuytuya sokma telaşında çocuklar, diğer yanda seksek oynarken kahkahaları sokaklara yayılan arkadaşlar… Körebenin neşesi hâlâ hafızamda taptaze… Mahallenin bir ucundan diğer ucuna özgürce oynayan o çocuklardan biriydim ben de. Coşkuluyduk, cesurduk, mutluyduk.
Saatlerce oyun oynarken açlığımızı dahi fark etmezdik. Biz duymak istemezdik ama karnımızdan gelen gurultuları annelerimiz duyardı. Ah! Sadece elleri değil, her zerresi öpülecek annelerimiz, aralarında nasıl anlaşırlardı, hâlâ bilmem. Her gün başka bir komşu teyze elinde yuvarlak tepsiyle sokağa çıkar “Çocuklar, gelin!” diye seslendiğinde açlığımızı anlar, hep birlikte o anı yaşardık.
Kokusu da tadı da hala ilk günkü gibi hafızamda yerli yerinde duruyor. Sanki zaman hiç geçmemiş gibi… Hepimiz için hazırlanmış birer dilim salçalı ekmek, o gün ki açlığımızı bastırırdı. O bir dilim ekmek sadece karnımızı değil, kalbimizi de doyururdu. O ekmekte annelik vardı, komşuluk vardı, çocukluk vardı… Ne kokusu unutulur ne de tadı…
Hatta o komşu teyze, masum bir kedi yavrusu gibi aç gözlerle baktığımızı anlardı. “Hâlâ doymadınız mı? Bekleyin çocuklar,” derdi. Elinde tepsiyle tekrar yanımıza gelirdi. İlk tepside bazılarımızın başını okşarken, ikinci tepside gülen gözleriyle yanaklarımızı sıkardı. Bu sefer menümüz değişmiş olurdu. Ekmeğin üzerine sürülen margarin ve kırmızı toz biber…
Hey gidi hey…
Dünyanın hiçbir lezzetiyle değişmeyeceğim bir tat o. Öyle yer etmiş ki damağımda, o iki dilim ekmek çocukluğumun en güzel yemeği, açlığın en güzel doyumuydu.
Yüzlerimiz gülerken salçanın tuzunun verdiği o hafif yanma hissi ve hararetle mahalledeki en yakın caminin ya da okul bahçesinin musluğuna koşardık. Dayardık ağzımızı musluğa kana kana doyasıya içerdik suyumuzu. Önce o hararet giderilir sonra çocukluğumuzun en güzel hikâyesi başlardı.
Başparmağımızla işaret parmağımız arasına çeşmenin ağzını yerleştirir, kurnayı sonuna kadar açardık. Ve sonra başlardı su savaşları… Her birimiz ıslak bir sıçana dönene kadar kahkahalarla koşar, birbirimizi sırılsıklam ederdik.
Şimdi anlıyorum o günlerde tenlerimizi ıslatırken, gönüllerimizi de temizliyorduk. Kavgalarımız, küçük dargınlıklarımız hepsi o akan suyla birlikte akıp gidiyordu.
Hele bir de sonbahar ayları…
En sevdiğim mevsim… Mahallede herkesin el ele verip kömürleri imece usulü taşıdığı o eski günler hala hafızamda. Taşıdığımız kömürler sadece bedenimizi değil kalplerimizi de ısıtırdı. Yorgunlukla karışık o tatlı telaşın içinde, herkes birbirine yardım eder, sokaklar dayanışmanın sessiz dili olurdu.
Mahalledeki abilerden, ablalarımızdan dinlediğimiz hayat tecrübeleri bize sadece büyümeyi değil insan olmayı da öğretirdi. Birlikte ağlar, birlikte gülerdik. O zamanlar mahalle kültürü gerçek anlamda toplumsal dayanışmanın temeliydi.
Şimdi soruyorum kendime “Nerede o eski günler?”
O paylaşılan sofralar, birlikte taşınan yükler, cam kenarından gelen “çocuklar su içer misiniz?” sesleri...
Zamanla yükselen binalar,
Her katta çoğalan kapılar…
Komşuluk, sadece “günaydın” ve “iyi akşamlar” cümlelerine sıkıştı.
Ne bir hal hatır sorma kaldı ne de "kokmuştur" diye uzatılan yemek tabakları…
Şimdilerde, aynı binada bile yabancıyız birbirimize. Duvarlar yükseldi, kalpler uzaklaştı.
Yeniçağın en kıymetlileri dediğimiz çocuklarımız...
Ne temiz havada oynamayı biliyorlar ne de dizleri yara bere içinde misket tokuşturmanın keyfini yaşıyorlar.
Sokaklar sessiz, oyunlar ekranda…
Ve çocukluk, dört duvar arasında kaldı.
Düşünüyorum da…
Bizler miydik şanslı olanlar yoksa bu çağın çocukları mı?
Biz sokakta, mahallede büyüdük; tozun toprağın içinde, gerçek kahkahalarla.
Onlarsa dijital dünyanın içinde, ekranların ardında sessizce büyüyorlar.
Biz hayatı oynayarak öğrendik, onlar izleyerek öğreniyor.
Kimi zaman onlara gıpta ediyorum; her şey ellerinin altında, teknolojinin tam ortasındalar.
Ama çoğu zaman içten içe diyorum ki:
Biz daha zengindik…
Çünkü biz çocukken, gerçekten çocuktuk
O zamanların az bir kısmından taddım bende fakat silik silikti o kadar güzel yazmışsın ki o silik silik olan anılar tekrardan canlandı sanki ve o dönemin sonuna değilde başlangıcında olmak istedim emeğine sağlık özlem ablacım devamını dilerim
Nasıl güzel bir anlatım olmuş böyle, okurken tekrar gittim o yeşilçam kokan günlere yüreğinize, kaleminize sağlık. Başarılarınızın devamını dilerim daha önce de bahsetmiştim köşe yazarımızın Mor Menekşe Konağı isimli kitabını da okumanızı tavsiye ederim.
Yüreğine sağlık Özlemim ne güzel anlatmışsın çocukluğumuzu beni ve okuyan herkesi 80 lerde 90 larda çocuk olanlar geçmişe yolculuk yaptık sayende o güzel günleri tekrar hatırladık kalemine sağlık ltebrik ederim, yolun açık olsun ..
Canım arkadasim kalemine güzel yüregıne sağlik ne guzel anlatmışşin cocukluk zamanlarımızı beni cocukluk zamanıma geri götürdün .
Çok muhteşem bir o kadar da,çocukluğuzu yeniden yaşatmış bir yazı.eski günlerimiz çocukluğumuz ve aile kültürümüz tam anlamıyla bu yazıda anlatmış.çok teşekkür ederim
Maalesef mahalle kültürü günümüzde kalmadı. Anadolu'da bile yavaş yavaş bitmeye başladı. Köy, kasaba, mahalle kavramlarını yok ettiler.
Çok güzel ve nostaljik bir yazı ellerine sağlık
Bu yazı, sadece nostaljik bir anlatı değil; aynı zamanda ruhumuzu okşayan, içimizi ısıtan bir zaman yolculuğu… Kelimelerle adeta bir mahalle sokağını yeniden kurmuş, kokusunu burnumuza taşımış, sesini kulağımıza fısıldamışsınız. Öylesine içten, öylesine samimi bir dille anlatılmış ki her cümle, hafızanın en naif köşelerine dokunuyor. Bu yazıyı okurken salçalı ekmeğin kokusunu duymamak, o su savaşlarında ıslanmış hissetmemek mümkün değil. Hem bireysel bir hatırayı hem de kolektif bir hafızayı bu kadar zarif ve içten bir şekilde aktarmak, gerçek bir edebi meziyet ister. Sadece geçmişi anlatmakla kalmamış, aynı zamanda bugünün eksik kalan yanlarına da ince bir dokunuşla ayna tutmuşsunuz. Bu yazıyı yazan kalem dert görmesin! Ruhumuza dokundun, gözlerimizi hafifçe buğulattın, çocukluğumuzu yeniden yaşattın. Mahalle ruhunu unutanlara, çocukluğu ekrandan izleyenlere bir umut, bir hatırlatma oldun
Bu yazı, sadece nostaljik bir anlatı değil; aynı zamanda ruhumuzu okşayan, içimizi ısıtan bir zaman yolculuğu… Kelimelerle adeta bir mahalle sokağını yeniden kurmuş, kokusunu burnumuza taşımış, sesini kulağımıza fısıldamışsınız. Öylesine içten, öylesine samimi bir dille anlatılmış ki her cümle, hafızanın en naif köşelerine dokunuyor. Bu yazıyı okurken salçalı ekmeğin kokusunu duymamak, o su savaşlarında ıslanmış hissetmemek mümkün değil. Hem bireysel bir hatırayı hem de kolektif bir hafızayı bu kadar zarif ve içten bir şekilde aktarmak, gerçek bir edebi meziyet ister. Sadece geçmişi anlatmakla kalmamış, aynı zamanda bugünün eksik kalan yanlarına da ince bir dokunuşla ayna tutmuşsunuz. Bu yazıyı yazan kalem dert görmesin! Ruhumuza dokundun, gözlerimizi hafifçe buğulattın, çocukluğumuzu yeniden yaşattın. Mahalle ruhunu unutanlara, çocukluğu ekrandan izleyenlere bir umut, bir hatırlatma oldun.
Beni nasıl da çocukluk günlerime götürdü
Eskiden ne güzeldik onu hatırladım, kaleminize, yüreğinize sağlık ozlem hanım eskilere götürdünüz bizleri
Emeğine yüreğine sağlık Özlemcim nasıl güzel bir yazı olmuş. Ahhh çocukuğumuz ennn güzel çocukluğu yaşamış çocuklar olarak çok şanslıyız özlüyorum eskileri, bizi eskikere götürdüğün için teşekkür ederyazılarının devamını dilerim canım benim
Özlemcim kalemine yüreğine sağlık ne çok anlatılacak hikayelerimiz anılarımız var zaman yolculuğuna çıkmış gibi oldum anılarımızı tekrar tazelediğin için çok teşekkür ederiz canım benim.Yeni köşe yazını sabırsızlıkla bekliyorum yolun ışık olsun daima sevgiyle kal.
Senin yazınla maziye bir bakı verdim ne günlermiş… tebrikler kalemine sağlık canım benim
Ah o eski tadlar, denilesi bir yazı. Tebrikler Özlem Hanım,
Anıları ile yaşar Hayalleriyle var olur insanlar ve Geçmiş, geleceğimizi kucaklar. Sokakların eski neşesi ve Çocukluğun o' vaz geçilmez evi olmuş olan Mahalle ve sokaklar.!! O kadar eskiye ve eskinin değişmeyen kokusu olan saf, masum gülüşlerle tabiri caiz'se can bulan Mahalle ve sokaklar'a geri götürdü ki beni yazınız ve sözlerinizdeki samimi heycanlar. Yeni eskiyi siler diye bir söz var maalesef bu duygular için söylenmemiş sayıyor ve yazınızda yine, yeniden bu duygulara saralılabiliyor olmak.!! Nasıl güzel nimeti kalbimin.
Kitabı canı gönülden herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Bir sonraki sayfada acaba ne olucak diye merakla okuyucuyu alıp götüren sürükleyici bir kitap. Ben çok beğendim açıkçası her kitap yeni bir hikaye yeni bir yolculuk demek tavsiye ediyorum okunmalı.
Ruhunun güzelliği kalemine değen arkadaşım ; Bugünler de okuduğum en güzel köşe yazısı.Film şeridi gibi çocukluğuma işınlandım . Yazıyı okurken gözlerim pırıl pırıl yüzümde tebessüm ile göz pınarlarım dolu bütün duyguları aynı anda yaşadım. Birden telefonda o güzel günleri paylaştığım herkesle konuşurken buldum kendimi… İhtiyacımız olan en saf duygularla birbirimize sahip çıkmak, mutlu mutlu anlarda kalmak … İnan çok iyi geldi. Kalemine ruhuna sağlık… Sabırsızlıkla yeni köşe yazılarını bekliyorum …
Anılarımızın anahtarı oldunuz. Kaleminize sağlık
Yüreğinize sağlık, ne güzel çocuklardık onu hatırladık sayenizde
Bizi geçmişe götüren harika bir anlatım olmuş Özlem'cim. Çocukluğu en güzel yaşayan nesil olduğumuzu düşünüyorum. Şu anki çocuklarım oyun kurmayı, birlikte oynamayı ve devam ettirmeyi bile bilmiyorlar. Bu çağ bireyselliği öğretti çocuklarımıza.
Ahh o şeker çocukluk yıllarımız neredesin şimdi .Yüreğine sağlık Özlem Artoksi hanım beni güzel çocukluk yıllarıma götürdünüz
Çocukluğuma götürdünüz teşekkürler
Özlem hanım harika bir yorumlama olmuş emin olun beni 80 li yıllara götürdünüz size şahsım olarak nacizhane tebrik ve teşekkür etmek istiyorum selametle
Özlem Hanım, zamanın unutturduğu kıymetleri, kaleminiz yeniden hatırlattı. Yüreğinize ve kaleminize selam olsun.