Hemen yazımın başlığındaki konuya açıklık getireyim. Hem voleybolda hemde basketbolda Dünya Şampiyonaları sona erdi. Basketbol Federasyonu'nu kıskandım. Evet gerçekten kıskandım. Neden mi? A Erkek ve A Bayan Milli takımlarına bir bakın. Antrenörlerini ve sahadaki canla başla mücadeleyi görün. Turgay Demirel'i Türk antrenörlerine güvendiği ve görev verdiği için yürekten kutluyorum. Erkeklerde Ergin Ataman, bayanlarda Ceyhun Yıldızoğlu görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiler.
Voleybola bakıyoruz, bayan milli takımın başında hırssız, heyecansız, Türk Milli takımının daha kadrosunu kurmayı beceremeyen ve Türk Milli takımının nerede olması gerektiğini bilmeyen Barbolini. Erkeklere baktığımız da ise göreve geldiği ilk eleme maçlarında bizim yanımızdan geçemeyecek, ülkelerinde adam gibi voleybol ligi olmayan takımlara elenen, Avrupa Ligi'nde tüm maçlarda sahaya çıkan Reşat Arığ'ın yerine baş antrenör olarak çıktığı son Danimarka maçlarındaki galibiyetlerle sevinen, tüm sezon boyunca Fransa liginde bir takım çalıştıran ve Türkiye Ligi'ndeki birçok oyuncudan habersiz Zanini.
İşte benim eleştirdiğim konu bu. Oyuncuları eleştirmek istemiyorum. Tabi ki onlarında hataları oldu. Ancak oraya gelmeden önce en baştan eleştirmek gerek. Takımlarımızın başında bir Türk antrenör olsaydı, alınacak dereceler bundan kötü olabilir miydi? Bir önceki Erol Ünal Karabıyık Federasyonu'da aynı hatayı yaptı. Motta ve Basic'e takımları emanet etti. Sonuç ortada. Demek ki son iki Federasyonumuz döneminde ısrarla takımları teslim ettiğimiz yabancı antrenörler Türkiye'ye başarı getirmemiştir. Neden bu ısrar anlayamıyorum. Bırakın bu dereceler alınacaksa Türk antrenörler takımlarımızın başında olsun. Emin olun daha fazla başarı gelecek. Sizde şaşıracaksınız. Bundan iç şüphem yok. Bakın en küçük örnekle, Hüsnü Can zamanında Reşat Yazıcıoğılları ve Nedim Özbey'in aldığı dereceler ortada.
Daha fazla eleştiri yapmak istemiyorum ama bu yazdıklarımdan herkes küçükte olsa ne anlatmak istediğimi anlamıştır.
Özetle, Bayanlar Dünya Şampiyonası'nda elde edilen 9.'luktan sonra "İlk 10'da bitirmek önemliydi" diyen bir antrenör istemiyoruz. Daha iyisi olmadığı için özür dileyen ve bunun için çabaladığını gördüğümüz bir antrenör istiyoruz.
Tüm Avrupa Ligi maçlarda takımın başında olmadığı halde, voleybolun en zayıf ülkelerinden Danimarka karşılaşmalarında, bir Türk antrenörünü hiçe sayarak, takımın başına geçen ve galibiyetle sevinen bir antrenör istemiyoruz. Tabi ki son yazdığıma Federasyon'un nasıl izin verdiğine hala inanmak istemiyorum.
Bakalım önümüzdeki süreçte, bu yaz döneminde başarısız olan A Milli Takımlarımız konusunda ne gelişmeler yaşayacağız? Ben bunu merakla bekliyorum. Ve takipçisi olacağım.
Son olarak, Federasyonumuzun hoşuna gitmeyecek ama, aldığım bir duyumu paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde en çok konuşulan konulardan biri Neslihan'ın neden milli takımda olmadığıydı. Neslihan, Dünya Şampiyonası'nın sona ermesini bekledi ve bir açıklama yapmaya hazırlanıyor. Bu açıklamayı Federasyon önleyemedği taktirde, ortalık çok karıştıracağa benzer, yer yerinden oynayabilir, bazı taşlar yerinden kayabilir, bir yazıda okumuştum dersiniz.