AZİZİYE SAVUNMASI, TÜRK MİLLETİNİN
KAHRAMANLIK DESTANIDIR (1877-1293 HARBİ)
Erzurum, baştanbaşa kahramanlar yatağıdır.
Bugün bütün Anadolu'da ve bilhassa Erzurum'da hiçbir Türk ve Müslüman ailesi yoktur ki bir, iki ve hatta daha çok evladını Moskof muharebesinde şehit vermemiş olsun.
Kim bilir, her biri bir Rus cengine ait, babadan evlada mukaddes bir emanet gibi devredilmiş kaç destan vardır.
‘Erzurum Muharebesi’nin ‘Aziziye Savunması’ sırasında yaşanan kahramanlıkları ile Erzurumlular destanlar yazdı.
Ermenilerin açtığı kapılar ve yardımlarıyla içeriye kadar sızan Ruslar, hiç tahmin etmedikleri şekilde savunmasız bir Erzurum’la karşı karşıya kaldı.
Aziziye Tabyalarında canı pahasına cepheyi koruyan Türk Ordusu ile omuz omuza veren Erzurum halkı, başarılı bir savunma vererek, destanlar yazdı ve Rusları geri püskürttü.
Bu ana çizginin ardından Osmanlı-Rus Savaşları ve
Aziziye Savunmasına bir bakalım.
Osmanlı-Rus Savaşları; 16. yüzyıl - 20. yüzyıl arasında Osmanlı Devleti ile Rusya Çarlığı ve daha sonra bu devletin büyümesi ile yerine geçen Rus İmparatorluğu arasında yapılmış savaşlardır.
12 tanedir. Maalesef 7 tanesi Rus üstünlüğüyle sonuçlanmıştır.
Bu savaşlardan; Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne karşı ilan ettiği
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, tarihe geçen adıyla “Erzurum Muharebesi” Rumi takvimine göre 1293 senesinde rastladığı için 93 Harbi ismini almıştır.
93 Harbinde aldığımız ağır yenilginin faturası,
önce Ayastefanos, İngiltere'nin bastırması sonrasında da
Berlin Antlaşması ile önümüze konuldu.
Bu faturayla; Romanya, Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Kars, Ardahan, Batum ve Besarabya'yı kaybettik.
93 harbinde Erzurum'u almak için hücuma geçen Ruslar,
şehrin eteklerine kadar geldi. 4 Kasım 1877 de takviye birliklerle güçlenen Ruslarla yapılan Deveboynu Muharebesi'ni kaybeden Türk ordusu Erzurum Aziziye tabyasına kadar geri çekildi.
Rusların bu şehri alması halinde bütün Doğu Anadolu'nun düşmanın ellerine geçebileceğinden korkan Ahmet Muhtar Paşa şehrin savunulması için büyük bir mücadele verdi.
Habercilerini Erzurum’da dolaştırarak: “Erzurum, sokak sokak, ev ev müdafaa edilecektir. Kadın olsun erkek olsun, yaşlı olsun genç olsun her Türk ve Müslüman, silahlı asker gibi bu namus müdafaasına elbette katılacaktır. Bu hamiyetiniz, devletin şanına layık olacaktır.” duyurusunu iletti.
Bu arada durumu fırsat bilen Rus yanlısı Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri, Aziziye tabyalarındaki askerlerin yanına gizlice sokulup ve Türk askerlerinin kullandığı parolaları öğrendi.
Ruslarla işbirliği yapan Ermeni çeteleri, Türk hattını çökertecek saldırılar planladı.
8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece, sabaha iki saat kala Topdağı'nın ilerisinde bulunan Aziziye istihkâmında bir kızılca kıyamet koptu.
Giydikleri yöre elbiseleriyle geceleyin patika yollardan geçerek sessizce Aziziye Tabyası'na giren hain Ermeni çeteleri önce nöbetçileri şehid etti.
Bu baskında, tabyayı koruyan Türk askerleri uykuda hazırlıksız şekilde yakalandı ve sızan Ermeni çetelerce kılıçtan geçirildi.
Ermeni çetelerinin gece karanlığında sinsice tertiplediği baskınla
üç tabyadan ikisi düşmüş, üçüncü tabyada şiddetli çatışma devam ediyordu.
Tabya komutanı Miralay Bahri Bey yaralanmasına rağmen çatışmaya elde kalan askerleri ile devam etti.
Ancak Ermeni çetelerinin yardımıyla arkadan gelen Rus askerleri hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı ele geçirdi.
Bunun üzerine Ahmet Muhtar Paşa, ihtiyat kumandanı Kaptan Mehmed Paşa'ya iki tabur vererek Aziziye istikametine gitmesini ve istihkâmın içine girmiş olan düşmanı atmasını emretti.
Kaptan Mehmed Paşa, kuvvetleriyle birlikte Bahri Bey’in yardımına koştu.
8 ve 9 Kasım 1877’de, tarihe Aziziye Zaferi olarak geçen ölüm-kalım savaşında, emrindeki 16 bin askerle Bahri Bey’in yardımına koşan Kaptan Mehmed Paşa ve emrindeki tabur, Aziziye istihkâmının önüne varır varmaz, mazgallardan üzerlerine kurşun ve alev yağdı. Daha ilk ağızda askerlerimiz sapır sapır dökülüyordu.
Kaptan Mehmed Paşa buna rağmen ileri hareketine devam ediyordu.
Doğu Anadolu’ya gözünü diken Rus ordusuna büyük kayıplar verdiren Kaptan Mehmed Paşa da, bu savaşta ağır yaralandı.
Buna rağmen yiğit komutan Kaptan Mehmed Paşa, “canımı veririm cepheyi terk etmem” diyerek cepheyi terk etmeyip canı pahasına savunmaya devam etti.
Cephedeki iradesiyle Kaptan Mehmed Paşa, kahramanlık destanı olarak adlandırılan Aziziye’de, zaferin adeta müjdecisi oldu.
Bu arada şehre haberciler gönderilmişti.
Sabah ezanları okunmak üzere idi.
Ayazpaşa Cami müezzini Abdullah Efendi de olayı duymuştu.
Abdullah Efendi davudi sesiyle ezanı okudu, Rusların tabyalara girdiğini, ordunun zor durumda cepheyi savunmaya devam ettiğini ‘Orduya destek gerektiğini’ halka duyurdu.
Abdullah Efendi, “Ey ümmeti Muhammed! Aziziye Tabyası'na düşman girmiş. Eli silah tutan, dinini, milletini, namusunu seven tabyalara koşsun!” Diye bağırmaya başladı.
Muharebenin şehre akseden ilk gürültüleri ile kahraman Erzurumlular, yataklarından fırlayıp heyecanla sokağa döküldü.
Bu arada; şehrin Mahallebaşı semtinde, Emin Kurbu Mahallesinde bir evde heyecanlı anlar yaşanıyordu.
17-18 yaşlarında bir gelin, kundaktaki bebeğini emziriyor.
Dışarıda Rusların tabyalara girdiğini bağıran insan sesleri geliyor.
Genç gelin Nene Hatun heyecan içindedir.
Karnını doyurduğu kundaktaki çocuğunu alıp ateşin yakınına koyan Nene Hatun, “bak evladım düşman Aziziye tabyalarına girmiş,
artık benim burada durmam mümkün değildir.
Unutma ‘Türk çocuğu babasız büyür ama vatansız büyümez’.
‘Seni Allah'a emanet ediyorum” der ve mutfaktaki satırı aldığı gibi cepheye koşar.
Şehrin her semtinden sesler yükseliyordu;
“Daha ne uyuyorsunuz Erzurumlular!
Moskof Aziziye tabyasını bastı Erzurumlular!
Namus gecesi bu Erzurumlular!
Tüfek yoksa tabanca yoksa çifte de mi, baltada mı, satırda mı yok evinizde... Daha uyuyacak mısınız? Kalkın yetişin, ordumuzun yardımına koşun Erzurumlular!” Diye bağırıyorlardı.
İsimleri harp tarihine yazılmış, Nene Hatun, Şerife Hanım, Kara Fatma Hanım, Topal Gülizar gibi "Dişi Arslanlar" ve Keyvanlı Hüseyin Ağa, Kantarcı Mehmet Efendi, emekli Topçu Mülazım gibi "Erkek Arslanlar" yataklarından kalkan tüm şehir halkı bıçakla, satırla, kazmayla, kürekle, değnekle yalın ayak, başı açık Allah Allah diyerek Top dağına, Askerin yardımına koşmuştu.
Moskof’un üzerine atılan Erzurumlular satırlarla destan yazıyordu. Üçüncü Ordu’nun Nene Hatun'u da o satır sallayanların arasında idi.
Bu baskında, asker hariç Erzurumlu kadın-erkek beş yüze yakın yaralı ve şehit verildiği tahmin ediliyor.
Askerlerimizin, Nene Hatun ve Keyvanlı Hüseyin Ağa gibi dadaşların o gece Ruslara verdirdikleri kayıp sekiz yüzden fazla idi.
Askerlerimizin destansı mücadelesi ve Erzurum halkının coşan hamiyeti önünde daha fazla tutunamayan düşman artıkları, işgal ettikleri tabyaları terk ederek, dağdan aşağı kaçmaya başlamıştı.
Etrafı dürbünle gözetleyen Gazi Ahmet Muhtar Paşa, bu muharebede fevkalade kahramanlığı görülen Koca Kurt lakaplı Kaptan Mehmed Paşa'ya yaveri ile şu haberi gönderdi:
"Elinizdeki mevcut kuvvetle Rusların tutunmasına meydan vermemek için zayiata bakmayarak şiddetle takibe geçiniz."
Emri alan Kaptan Mehmed Paşa “Süngü tak! Hücum!” emrini verdi.
Öyle müthiş sahneydi ki. Allah Allah sesleri, kılıç şakırtıları, patlayan silah sesleri ortalığı kan gölüne dönüştürmüştü.
Düşman kaçıyor sivil ve askerler kaçan düşmanı kovalıyordu.
Bu beklenmedik karşı saldırı karşısında tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri ve Ermeni çeteler gelen halka tüfeklerle yaylım ateşi açtı.
Silahlara karşı baltalarıyla kazmalarıyla cevap veren Erzurumlular ve askerler cesurca ilerlemeye devam etti.
Sonuçta, Ruslar ve Ermeni komitacılarla göğüs göğüse, geceden sabaha saatlerce süren muharebe sonucunda tabya ve kışla Osmanlı ordusu ve halk tarafından geri alındı.
Sonuç olarak Doğu Anadolu’da Rus ilerleyişi,
Erzurum’da Aziziye Tabyaları’nda durduruldu. (1877)
Muharebedeki kayıplar konusunda kaynaklarda çeşitli farklılıklar var.
Türk kaynaklarına göre; geri çekilen Rusların 2300-3000 civarı kaybına karşılık Osmanlı tarafı ise 1000 kadar kayıp verdi.
İşte asırlardan beridir hududu bekleyen Erzurumlular,
1877'de Erzurum'u böyle müdafaa etti.
Türk Milleti, hiçbir milletin tarihinde bir eşine daha rastlanmayan ‘AZİZİYE DESTANI’nı böyle yazdı.
Yataklarından kalkarak bıçakla, satırla, kazmayla, kürekle, değnekle yalın ayak, başı açık Allah Allah diyerek Top dağına askerimizin imdadına koşan Erzurumlulara, Nene Hatun’a, Şerife Hanım’a, Kara Fatma Hanım’a, Topal Gülizar’a, Keyvanklı Hüseyin Ağa’ya, Kantarcı Mehmet Efendi’ye, emekli Topçu Mülazım’a,
Davudi sesiyle ezanı okuyup, Rusların tabyalara girdiğini halka haber veren Ayazpaşa Cami müezzini Abdullah Efendi’ye,
Yaralanmalarına rağmen cepheyi terk etmeyen; Tabya komutanı Miralay Bahri Bey’e Allahtan Rahmet diliyorum.
Tarihe, ölüm-kalım savaşı olarak geçen Aziziye Zaferi’nin kazanılmasında büyük rol oynayan, Mirliva Kaptan Mehmed Paşa savaşta ağır yaralandığı halde cepheyi terk etmeyip canı pahasına savunuyor...
Yarası Savaşta Mikrop Kapan Kaptan Mehmed Paşa, savaştan sonra tedavi altına alınıyor fakat şehadet şerbetini içiyor...
Aziziye Zaferi’nin kazanılmasından bir yıl sonra tedavi edildiği Erzurum’da hayata gözlerini yuman Mirliva Kaptan Mehmed Paşa, Erzurum'un önemli isimlerinin defnedildiği mezarlıklarından olan Esat Paşa Camii haziresinde devlet töreni ile toprağa verildi.
Mezarı, ölümünden 7 yıl sonra Kamber Taşı’ndan yaptırılan Kaptan Mehmed Paşa’nın, hayatının her anını, vatan toprağı için mücadele ederek geçirdiği kaydedildi.
Aziziye kahramanı Kaptan Mehmed Paşa’nın mezar taşında ise, şu ifadelere yer veriliyor:
“Osmanlı Rus savaşında, Deve Boynu ve yakınlarındaki çatışmalarda kahramanlık ve cesaret örneği sergileyen, bu savaş sonrasında hayata veda eden Piyade Tuğgenerali Kapudan (Kaptan) Mehmed Paşa ruhu için Fatiha–1293”
Koca Kurt lakaplı Dedem Kaptan Mehmed Paşa'ya Allahtan Rahmet diliyorum.
Mekanı Cennet Olsun...
AZİZİYE KAHRAMANI "KOCA KURT"
MİRLİVA KAPTAN MEHMED PAŞA'NIN TORUNU
Ekonomist - Gazeteci Ahmet Kaplan