Seçimlere bir yıldan az zaman kaldı. 2023 te sandık başına gideceğiz.
Bu seçimler, Türkiye tarihinin en kritik seçimleri olacak.
Seçimleri en fazla etkileyecek durum Ekonomik kriz.
Özellikle; SGK emeklisi açlığa terk edilmiş durumda yaşam savaşı veriyor.
Memur emeklisine uygun görülen maaş ve asgari ücret ise açlık sınırının çok altında kaldı.
Türkiye’de ekonomik krizler makroekonomik yapının bozulmasıyla ortaya çıkan buhran dönemleridir.
Bu buhran seçimi de etkileyecek!
1929 EKONOMIK BUNALIMI SONRASI TÜRKIYE’DE YAŞANAN BAŞLICA EKONOMIK KRIZLER; 1946, 1958, 1960, 1974, 1980, 1982, 1990, 1994, 2000-2001, 2008-2012 ve 2018-2022 ekonomik krizleridir. 2018-22 Türkiye döviz ve borç krizi, Türkiye tarihinde yaşanan en kötü ekonomik krizdir. Dünyadaki ekonomik krizden çok daha derin olan bu ekonomik kriz uzun zamandır Türkiye’de hayatı zorlaştırıyor.
Ekonomik kriz artık tahammül edilemez boyutta.
2022 Türkiye’sindeki kriz endişe verici hale geldi.
AK Parti hükümeti, Tansu Çiller’den sonraki en büyük devalüasyona imza attı.
MB’nın faiz indirimiyle TL çok fazla değer kaybetti.
İnsanların alım gücü düştü, geçim zorlaştı. Enflasyon altında ezilen büyük çoğunluk, temel yaşam ürünlerine bile erişemez oldu. Bir yanda her geçen gün değersizleşen Türk Lirası, bir yanda yüksek döviz kurları, bir yanda yüksek ama ona rağmen hala gerçeği yansıtmayan enflasyon ve yüksek işsizlik ülkeyi tehdit ediyor.
Türk lirasının rekor değer kaybı, gelir adaletsizliği, çok yüksek enflasyon, daimi artan borç ve karşılık gelen kredi temerrütleri, Türkiye ekonomisindeki çok yüksek cari açık ve yabancı para borcu, hatalı faiz politikaları nedeniyle, Türkiye ağır bir ekonomik krizle boğuşuyor.
BORÇ STOKUNUN YÜZDE 65’İDÖVİZ VE ALTIN CİNSİNDEN
Hazine’nin borç stoku yüksek bir döviz ve faiz riski taşıyor.
Çünkü borç stokunun yüzde 65,7’si döviz ve altın cinsinden alınmış borçlardan oluşuyor. Değişken faizli ve döviz cinsinden borçların toplamının stok içerisindeki payı ise yüzde 83,4’ü buluyor.
İç borç stokunun bile yüzde 27,5’i döviz cinsinden, yüzde 47,3’ü değişken ve TÜFE’ye endeksli borçlardan meydana geliyor.
Dış borç stokunun da yüzde 14’ü değişken faizli.
Dolayısıyla Türkiye’de enflasyonun ve döviz kurunun artmasının yanı sıra ABD ve AB ülkelerindeki faiz artışları da Türkiye’nin borç stokunu ve faiz yükünü büyütüyor.
AK PARTİNEOLIBERAL POLİTİKA UYGULADI!
AK Parti iktidara geldiği dönemlerden itibaren Neoliberal politikalar uyguladı.
Neoliberal politikalar birçok ülkede büyük siyasi değişimlere yol açarken AK Parti’nin 2002’den bu yana iktidarda kalmayı başardığını görüyoruz.
Neoliberal düşünceyi tanımlarsak, devletin piyasaya olan müdahalesini minimum düzeye indirmeyi hedeflerken deregülasyon (kuralsızlık) teorisi ile de özel sermayeye her türlü imkan sağlaması demek.
Neoliberal politikalar nedeniyle; 2002-2013 yılları arasında Türkiye’de cari açığın 1990’lı yılların ortalamasının çok üzerine çıktığını görüyoruz.
Özel sermayeye büyük fırsatlar sağlayan AK Parti hükümetleri, hane halkını ise borçlandırarak tüketimi canlandırmaya çalıştı.
Kredi kartı kullanımının yaygınlaşması ‘borçlandırdı’ ve konut kredisi piyasasının geliştirilmesi, hane halklarının harcama kapasitesini suni bir şekilde genişleterek ‘borçla ev sahipliği’ oranlarını arttırdı.
Bu durum bir yandan AK Parti’ye olan siyasi desteği güçlendirirken diğer bir yandan tüketici kredileri iç talebin canlandırılmasında işlevsel bir rol oynadı.
Bu uygulamalar insanları bankalara borçlandırırken, bankaları zenginleştirdi. 2020 de oluşan kriz, kolay kredi ve devlet bütçesiyle desteklenen inşaat sektörü patlamasının yarattığı geçici ekonomik büyüme döneminin sonunu getirdi.
Enflasyon oranı çift hanelerde takılıp kalınca stagflasyon ortaya çıktı.
DOLAR YÜKSELİŞE GEÇTİREKORA KOŞUYOR!
Yükselen dolar kuru;
11 Ekim 2021 itibarıyla 9 TL’yi aştı ve ilerleyen aylarda gelen faiz indirimlerinin de etkisiyle,
12 Kasım 2021 tarihinde 10 TL seviyesini ilk defa gördü.
18 Kasım 2021 itibarıyla 11 TL‘yi geçti.
23 Aralık 2021 tarihi itibarıyla dolar gün içinde %13 artarak 13,46 TL değerine ulaştı.
18 Aralık 2021 tarihi itibarıyla dolar gün içinde %8 artarak 16.70 TL değerine ulaştı. 12-18 Aralık 2021 haftasında Türk Lirası dolar karşısında %20.11 değer kaybetmiş oldu.
09 Mart 2022 tarihi itibarıyla dolar kuru 14,53 TL değerine ulaştı.
16 Aralık 2022 tarihi itibariyle dolar ay içerisinde %3.55 değer kazanarak 17,97 TL değerine ulaştı ve 17,96 TL oldu.
AK Parti iktidara geldiğinde 1.433 TL olan dolar, ben bu makaleyi yazdığım 12 Ekim 2022’de ise 18,59 TL’den işlem görüyordu.
ENFLASYONA NELER NEDEN OLDU?
Teknik olarak enflasyon; fiyatların toptan yükselişi, para değerinin düşmesi biçiminde kendini gösteren ekonomik ve parasal süreç.
Halk ağzında ise enflasyon; yaşam pahalılığıdır.
Üretimin yok olması, tüketim ekonomisinin benimsenmesi, kontrolsüz ithalatın teşvik edilmesi, borçlanmaların TL yerine dolara Euro’ya endekslenmesi, doların, altının, enflasyonun ve piyasaların yükselmesine sebep oluyor.
Tarım ürünlerinde dışa bağımlı hale getirilmemiz, ülke ekonomisini de zora sokuyor.
İnşaat ekonomisini kurtarıcı olarak benimseyen hükümet, tarımı ve üretimi yok etti ve ülkemizi etkileyen ekonomik krize neden oldu, önlenemeyen enflasyona mahkum etti.
ÜLKENİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU BORÇLU DURUMDA
Türkiye icralık oldu. Ekonomik kriz icra dosyalarına yansıdı.
Yaşanan ekonomik kriz ve yarattığı toplumsal bunalım artık sosyal krize dönmüş durumda. Adliyelerdeki icra takip dosyaları çığ gibi arttı.
2022 yılı UYAP verilerine göre; icra dairelerinde devam eden dosya sayısı 23 milyon 511 bine çıktı. 2022 yılbaşından beri icra ve iflas dairelerine toplam 2 milyon 657 bin yeni dosya geldi.
Her gün 18 bin yeni icra dosyası açılıyor.
Temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çeken vatandaşlar bu ihtiyaçlarını başta bankalar olmak üzere çeşitli finansal kurumlardan yüksek faizle çekilen kredi, kredi kartları ve borçlarla karşılamaya çalışıyor.
Ancak geri ödeme yapamıyor.
İCRA DAIRELERI TARIHIN EN YOĞUN GÜNLERINI YAŞIYOR.
İstanbul nüfusu 16 milyon, 8.2 milyon icra dosyası var. İzmir’de 4,3 milyon insan yaşıyor, 1,6 milyon icra dosyası var. Neredeyse çalışma çağındaki herkese 1 icra dosyası düşüyor. Ankara’da 2 milyon, Antalya’da 1 milyona yakın dosya var.
2002 yılında Türkiye’de toplam 8 milyon icra dosyası vardı.
Vatandaşların vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçları ise 28.3 milyar lira düzeyinde.
Uzmanlara göre bu tablo yıl sonuna doğru daha da kötüleşecek.
Halkın bankalara 854 milyar lira bireysel kredi, konut, otomobil, ihtiyaç, 242 milyar lira da kredi kartlarından kaynaklanan borcu bulunuyor.
Ekonomide son on yıldır model tamamen hanehalkı borçlanması ve tüketimi üzerine kurulmuş durumdaydı.
Ekonomide büyümenin yaşandığı dönemde bu borçlanma o gün için sorun teşkil etmiyordu. Ancak 2018 yılından bu yana seri bir şekilde krizlerle boğuşuyoruz.
Gelirleri eriyen tüketiciler ve işletmeler de yıllarca borçlanarak sürdürdükleri düzenlerini devam ettirmekte zorlanmaya başladılar.
Bütün bunların sonucunda da şu anda artan icra, iflas ve takipteki kredilerle karşı karşıyayız.
Yüksek enflasyon ve bu ortamda eriyen satın alma gücü ile buralardaki artışı 2023 yılında da görmeye devam edeceğiz.
Allah yardımcımız olsun.