“Toprak kan ağlıyor” kitabının yazarları
Yusif Muhammedoğlu ve Elhan Yagubov`la söyleşi
Yusif Muhammedoğlu: “Haydar Aliyev Vakfının başkan yardımcısı sayın Leyla Aliyeva`nın son yıllarda Hocalı soykırımının dünyaya anlatılması yönünde yaptığı çalışmalar bize bu kitabı yazmamızda esin kaynağı oldu.”
Elhan Yagubov: “Karabağ’daki mevcut tek hava alanının burada olması ve demiryolunun hattının buradan geçmesi nedenleriyle kent, stratejik önem taşıyordu.”
-Sayın Yusif Muhammedoğlu ve sayın Elhan Yagubov bizlere Hocalı soykırımının anlam ve öneminden bahseder misiniz? Neden Hocalı soykırımıyla alakalı bir kitap yazmak gereksinimi duydunuz?
Yusif Muhammedoğlu:-Ülkelerimiz üzerinde dolaşan “kara bulutlar” bile, bizlere “Hocalı Soykırımı”nı asla unutturmaması gerekiyor. Ermenileri kınamak, hepimizin hem insani, hem de milli görevi oluyor. Aslında; bu katliamı her fırsatta dile getirip, gündemden düşürmemek de icap ediyor. Azerbaycan`ı ve Türkiye’yi yalan dolan iddialarla dünyaya soykırımcı ilan etmeye kalkışan Ermenilerin, “Hocalı Vahşeti”ni bütün dünyaya duyurmak milli görev oluyor.
“Hocalı Katliamı”nın, Rus askerlerinin desteğiyle, 25-26 Şubat 1992’de Ermeni kuvvetlerince yapıldığı artık bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmış buluyor. Her ne kadar; Rusya, ilgisinin olmadığını iddia etse de Rus ordusuna ait 366. Alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulanıyor.
10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3 bin Azeri yaşıyordu.
Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, şehit edilen Azerilerin binlerce kişi olduğu belirtiliyor. Saldırılar sırasında, Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülüyor. Kadın, çocuk ve yaşlılar da vahşice katlediliyor.
Katliamın ilk gecesinde, sekiz aile bütün fertleriyle öldürülüyor. 700’den fazla çocuk anne ya da babasını yitiriyor. Yaralıların ise binlerce olduğu hesaplanıyor. Ne yazık ki; Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mutellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizliyor. Katliam ortaya çıkınca bütün Azerbaycan şoke oluyor. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmaya uğraşan kadın, çocuk ve ihtiyarlar, karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donuyor. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesiliyor. Ermeniler, vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, diye yapıyor. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler yan yana duruyordu.
Şu an Hocalı’da yaşananlar, Azerbaycan dışında Meksika, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Bosna-Hersek ve Peru tarafından “soykırım” olarak tanınmaktadır. Haydar Aliyev Vakfının başkan yardımcısı sayın Leyla Aliyeva`nın son yıllarda Hocalı soykırımının dünyaya anlatılması yönünde yaptığı çalışmalar bize bu kitabı yazmamızda esin kaynağı oldu. Ve “Toprak kan ağlıyor” kitabı çıktı.
Elhan Yakubov: Hocalı Katliamı 20. yy’ın ve insanlık tarihinin en büyük vahşet ve katliamlarından biridir. Hocalı Katliamı, Karabağ Savaşı sırasında 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat'ta bağlayan gecede Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde Azeri sivillerin, Ermeniler tarafından katliamı olayıdır. Hocalı’da gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır. Hocalı’da yapılan katliam, Rus 366. Motorize Piyade Alayının desteğindeki Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu katliam, Ermenilerin Dağlık Karabağ’ın işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil kırım olarak tarihe geçmiştir. Saldırıda ölenler hakkında Azerbaycan Cumhuriyeti resmî kaynaklarının bildirdiği rakam 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azerbaycanlı sayısının bin 300 kişi olduğu tahmin ediliyor. Katliamın ardından Azerbaycan, Hankendi’ndeki 366. Motorize Piyade Alayı’nın saldırıya katıldığını açıkladı.
Çünkü saldırıda gelişmiş konvansiyonel silahlar kullanılmıştı. Bunlar değil bölgedeki yerel gruplarda, yeni oluşmaya başlayan Azerbaycan ve Ermenistan ordularında bile yoktu. Rus tarafının tersini söylemesine karşın alaydan firar eden üç Rus askeri 3 Mart 1992’de düzenledikleri basın toplantısında, Hıristiyan Ermeniler yanında Müslüman Azerbaycanlılara karşı savaşmalarının istendiğini itiraf etti. Hocalı stratejik öneme sahip bir yerleşim merkeziydi. Karabağ’daki mevcut tek hava alanının burada olması ve demiryolunun hattının buradan geçmesi nedenleriyle kent, stratejik önem taşıyordu. Hocalı Katliamı’na giden süreçte Ermenilerin Ruslar tarafından açıkça desteklendiğinin bulguları vardır. Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birisinde olan Hocalı köyü stratejik olarak Ermenistan Silahlı Kuvvetleri için askerî bir hedef niteliğinde idi. Hocalı Dağlık Karabağ bölgesi’nin merkez şehri olan Hankendi’nden 10 km uzaklıktadır. Karabağ’daki mevcut tek hava alanının burada olması ve demiryolunun da buradan geçmesi nedenleriyle kent, stratejik öneme sahipti. Azerbaycan Parlamentosu 1994’te Hocalı’da yaşanan katliamı "soykırım" olarak kabul etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü olayı Dağlık Karabağ anlaşmazlığı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelemiştir.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeleri, Arnavutluk, Azerbaycan, Birleşik Krallık ve Türkiye, Bulgaristan, Lüksemburg, Makedonya, Norveç tarafından yayımlanan 324 no’lu Avrupa Konseyi bildirgesinde; Ermeniler tüm Hocalıları katlettiler ve tüm şehri harap ettiler ifadesi geçmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Hocalı Katliamı'nı Dağlık Karabağ'ın işgalinden bu yana gerçekleşen en kapsamlı sivil katliamı olarak nitelendirmiştir
Meksika Senatosu, Pakistan Senatosu, Kolombiya Parlamentosu, Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi, ABD'nin Teksas, New Jersey, Massachusetts, Georgia eyaletlerinde kabul edilen kararlarda Hocalı Katliamı "soykırım" olarak nitelendirildi. Bu katliamı yaşayan ve sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, For the Sake of Cross (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında şu satırları aktarmaktadır;
"Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler."
Tüm semavi dinler, insan hayatını kutsal sayar, insan hayatına kastetmeyi en büyük günah kabul eder. Hangi din bebeğe kıymayı kabul eder. Ermeniler tarafında Hocalı’lı çocuklar yaşlılar, kadınlara katliam yapıldı. Dünya kamuoyu bu olaylara seyirci kaldı. Ermenistan Dağlık Karabağ’da insanlık suçu işledi. Soykırım suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir.
Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da yaptıkları, Uluslararası hukuk, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kurallarına göre suçtur. Pek çok savaş hikâyesi tarih kitaplarından okuduk ve işittik. Ama Hocalı’daki gibi bir vahşet tarihte görülmedi. 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini veren ve ‘Hocalı Katliamı’ baş sorumlusu olan yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, önce başbakan daha sonrada Ermenistan Devlet Başkanı oldu. Hala da Hocalı katliamının sorumluları Ermenistan’da üst düzey yönetimde bulunuyorlar. Biz de tüm bu olanları dünyaya anlatmak adına “Toprak kan ağlıyor” kitabını yazdık ve yayınladık.
-Hocalı`yı sizce dünya kamuoyuna yeterince tanıtabiliyor muyuz?
Y.M.-Ermenilerin ortaya attığı uyduruk “Dağlık Karabağ sorunu” ve bunun doğurduğu bir sonuç olan 20. yüzyılın en acımasız katliamı Hocalı Soykırımı ile ilgili tarihi gerçeklerin dünya kamuoyuna ulaştırılmasına yönelik temeli Milli Lider Haydar Aliyev tarafından atılan politika çizgisi bugün de sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev tarafından başarıyla sürdürülmektedir.
Haydar Aliyev Vakfı Başkan Yardımcısı, İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu Kültürler Arası Diyalog Baş Koordinatörü Leyla Aliyeva’nın girişimiyle “Hocalıya Adalet!” sloganıyla 8 Mayıs 2008’de başlatılan uluslararası bilgilendirme ve propaganda kampanyası bu politika çizgisinin gerçekleştirilmesinde, özellikle Karabağ’la ilgili gerçeklerin dünya kamuoyuna ulaştırılmasında başarılı bir stratejidir. “Hocalı’ya Adalet!” aslında “Azerbaycan’a Adalet!” demek. Bu kampanyaya katılmak vatanını ve halkını seven her bir Azerbaycanlının borcudur.
Olayın üzerinden 22 yıl geçti. Azerbaycan'da bu saldırıdan kaçıp ülkenin iç bölgelerine sığınanların çocukları bugün yirmili yaşlarında. Literatüre göre soykırım yaptıktan sonra imzalanan ateşkesin üzerinden yirmi küsur sene geçtiği halde korku içinde yaşayan insanların bulunduğu tek katliamdır Hocalı katliamı. Kalbinde zerre merhamet bulunmayan bu insanların, karnında çocuğu olan anneleri vahşice katlettikten sonra bir de marifetmiş gibi bunları çeşitli hatıra kitaplarında yazmaları (mesela katliamı gerçekleştiren kumandanlardan Monte Melkonyan’ın kardeşi Markar Melkonyan’ın Benim Kardeşimin Yolu adlı kitabı), dünyaya dair umutlarınızı azaltmış olabilir. Ama şükür ki hiçbir savaşı, hiçbir katliamı ve hiçbir insan ölümünü meşrulaştırmayan insanların varlığı ve onların çeşitli alanlardaki çabaları daha güzel bir dünya için ümitlerinizi yeşertebilir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın kızı ve aynı zamanda İslam Konferansı Örgütü Gençlik Forumu Yönetim Kurulu üyesi Leyla Aliyeva, 1992 yılında gerçekleşen bu katliamı tüm gerçekliği ile gözler önüne sermek için 30 ülkede “Hocalı İçin Adalet” isimli bir kampanya sürdürüyor. Bu kampanya dahilinde tüm dünyanın bu soykırımı tanımasına çaba sarf ediliyor. Tüm dünyanın bu olayı soykırım olarak tanıması gerekmektedir. Aksi takdirde Ermenilerin bu saldırgan tavrı devam edecektir. Hocalı, Ermenilerin Azerilere yaptığı ilk zulüm değildir. 1905'te Ermeniler on binlerce Azeriyi mescitlere doldurup katletmişti. Bu duruma o zamanın uluslararası toplumu gerekli tepkiyi göstermemişti. 1980'li yıllarda da ASALA terör örgütü dünyanın bir çok ülkesinde Türk diplomatları şehit etmiştir. Bu da cezasız kaldığı için Ermeniler 1992 yılında Azerilere karşı soykırım yapmak cesareti buldular. Eğer 1905 Azeri katliamları ve 1980'lerdeki ASALA katliamlarına uluslararası toplum sert tepki verseydi Hocalı katliamı olmazdı.
E.Y. - Ermenilerin Hocalı'da yaptığı soykırımı dünya kamuoyuna daha iyi tanıtmak için yapılacak çalışmaların sadece Şubat ayı ile sınırlı olmamalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyevin kararnamesi ile Hocalı soykırımının tanıtılması yönünde tüm dünyada büyük çalışmalar yapılıyor. Haydar Aliyev Vakfı Başkan Yardımcısı Leyla Aliyevanın teşebbüsü ile " Hocalıya Adalet " kampanyası yürütülür. Sayın Cumhurbaşkanımız saldırı diplomasisi talimatı verdi. Artık ülkelerin bir çoğunda Hocalı olayları soykırım olarak kabul edilmiştir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde Hocalı caddesi, Hocalı sokağı var. Hocalıda soykırım kurbanları adına anıtlar dikilmiş ve her yıl hem devlet düzeyinde ülkemizde, hem de yurtdışında elçilerimiz ve diaspora çapında Hocalı soykırımıyla ilgili anma törenleri düzenlenmektedir. Gerçekler dünya ülkelerine ulaştırılıyor. Bu gerçeklerin dünyaya ulaştırılmasında medya, aynı zamanda gençlik örgütleri özel rol oynamalıdırlar.
Hocalıda yaşanan soykırımın tanıtılması ile ilgili somut herhangi ülke ile sınırlamak doğru olmazdı. Nerede Azerbaycan Cümhuriyyetinin Büyükelçiliği, diasporası, temsilciliği varsa, orada bu çalışmalar yapılmalıdır. Açıkça söylemek gerekir ki, Ermenilerin 200 yıl boyunca gördükleri işe karşılık olarak biz son 10-12 yılda iyi işlerle başardık. Dünya sadece Ermeni yalanlarını duymuyor, aynı zamanda Azerbaycan gerçeklerini duymaktadır. Artık alternatif fikirler oluşuyor. Bu açıdan tüm ülkelerde biz bu işi yapmalıyız. Tabii şimdi çağımız enformasyon çağıdır, iletişim çağıdır. Mevcut çağdaş iletişim imkanlarını kullanarak Karabağ konusunu daha ileri düzeyde dünyaya anlatmalıyız. Bu çağdaş imkanlar aslında bizim için bir nimettir. Çünkü daha önceki yıllarda bu imkanların olmaması yüzünden Karabağ`da yaşananların dünya kamuoyunun önüne getirilmesinde çok zorluk yaşadık. Hala bazı konularda dünya kamuoyunda bir bilinçsizlik vardır. Bizim de çağdaş iletişim imkanlarından yararlanarak işgal meselesini dünyaya duyurmamız gerekiyor. İnanıyorum ki, en doğru şekilde bu işgalin sona erdirilmesi yolları bulunacaktır.
-Önümüzdeki dönemlerde aynı projeyi sürdürmeyi düşünüyor musunuz?
Y.M - Tabii. Önümüzdeki dönemlerde bu kitabın birkaç dile çevirilmesini düşünüyoruz. Rusça, İngilizce ve Türkiye türkçesinde bu kitap yayınlanacak.
E.Y. – 31 mart tarihine kadar diğer bir kitap yayınlanacak. Bu kitabın ismi “Tarihin vahşeti, vahşetin tarihi” olacak.
Söyleşi: Oktay Hacımusalı