Dünyanın Enerji Lideri Olma Yolunda: Türkiye’nin Güneşle Doğan Gücü
Enerjiye olan ilgim, Aydın Çine Endüstri Meslek Lisesi’nde elektrik bölümünde okuduğum yıllarda başladı. O dönemde öğretmenlerim, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeline sıkça değinir ve özellikle güneş enerjisinin ülkemiz için taşıdığı öneme vurgu yapardı.
Daha sonra Muğla Üniversitesi’nde Endüstriyel Elektronik bölümünde aldığım eğitim, bu ilgimi derinleştirerek beni farklı bir bakış açısına yönlendirdi. Güneş enerjisi artık benim için sadece bir teknik konu değil, Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak bir ulusal vizyon haline geldi.
Bugün hâlâ hayal ediyorum: Türkiye neden güneş enerjisiyle dünyada lider bir ülke olmasın?
Türkiye, dünya üzerinde güneş enerjisi açısından en avantajlı konumda bulunan ülkelerden biri. Yılda ortalama 2.737 saat güneşlenme süresi ve 1.527 kWh/m² ışınım şiddeti ile Türkiye, birçok Avrupa ülkesinin sahip olmadığı doğal bir avantaja sahip. Ancak bu avantajı yeterince değerlendiremiyoruz. Türkiye’nin kurulu güneş enerjisi kapasitesi 12.661 MW seviyesinde ve bu kapasiteyle dünya sıralamasında 16. Sırada yer alıyoruz.
Bizden üst sırada yer alan ülkeler ise bu alanda büyük yatırımlar yapmış ülkelerden oluşuyor. Listenin başında, 393 GW kapasiteyle Çin yer alıyor. Çin’i 146 GW ile ABD takip ediyor. Avrupa’da Almanya, 66 GW kapasitesiyle bu alanda lider. Japonya ise 78 GW kapasiteyle dördüncü sırada.
Hindistan 70 GW ile bu sıralamada ilk beşte yer alıyor. Türkiye’nin önünde yer alan diğer ülkeler arasında İtalya, Avustralya, Güney Kore ve İspanya gibi ülkeler bulunuyor. Hollanda, Fransa ve Brezilya da bu alanda bizden ileride. Bu ülkeler arasında yer almak için sadece doğal avantajlarımız değil, doğru politikalar ve yatırımlar gerekiyor.
Türkiye enerji ihtiyacının %70’ini ithal etmektedir.
Bu durum malesef çeşmenin başında durup susuzluktan can vermek gibidir, ayrıca Ülkenin enerji bağımlılığı açısından oldukça kritik bir duruma işaret ediyor.
2022 yılında Türkiye, enerji ithalatı için yaklaşık 97 milyar dolar harcadı. Düşünün, her yıl ülkemizden dışarıya çıkan bu miktar, aslında içeride yatırıma dönüştürülebilir. Bu maliyet sadece ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda ülkemizin enerji güvenliğini tehdit eden bir bağımlılık demektir. Enerji ithalatına harcanan bu kaynağı güneş enerjisi yatırımlarına yönlendirdiğimizi düşünelim. Bu durum, yalnızca enerji ihtiyacımızı karşılamakla kalmaz, aynı zamanda bizi enerji ihracatçısı bir ülke haline getirebilir.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan Almanya’ya bakalım. Almanya’nın yıllık güneşlenme süresi, Türkiye’nin en az güneş alan bölgelerinden biri olan Artvin’den bile düşük. Almanya’da güneşlenme süresi 1.300 ile 1.900 saat arasında değişirken, Artvin 1.800 saatlik bir güneşlenme süresine sahip. Buna rağmen Almanya, 66 GW’lık kapasitesiyle Avrupa’da lider konumda. Hollanda’ya bakalım. Hollanda’nın yıllık güneşlenme süresi ise sadece 1.500 saat. Ancak 22,5 GW’lık kapasitesiyle Türkiye’nin yaklaşık iki katına yakın bir performans sergiliyor. Peki, bizim daha fazla güneş almamıza rağmen bu ülkelerden geri kalmamızın sebebi nedir? Yanıt çok basit: politika eksikliği, teşvik yetersizliği ve teknolojik altyapının geliştirilmemesi.
Japonya ve Çin, yenilenebilir enerji kaynaklarını ulaşımla bütünleştiren ülkelerden yalnızca ikisi. Japonya’da kamu araçlarının neredeyse tamamı elektrikle çalışıyor. Trenlerden otobüslere, taksilerden askeri araçlara kadar birçok taşıt, fosil yakıt yerine elektrik enerjisi kullanıyor. Çin’de ise toplu taşıma araçlarının büyük bir kısmı elektrikle çalışıyor. Elektrikli hızlı trenler, şehir içi otobüsler ve hatta lojistik taşıma araçlarıyla fosil yakıt bağımlılığını ciddi ölçüde azaltmış durumdalar. Türkiye neden aynı vizyonu benimsemesin? Elektrikli otobüslerin, hızlı trenlerin ve hatta güneş enerjisiyle çalışan toplu taşıma araçlarının yaygınlaştığını düşünün. Bu sadece çevreye olan zararı azaltmakla kalmaz, aynı zamanda ulaşımın enerji ihtiyacını da doğrudan güneşten karşılamamıza olanak tanır.
Bugün Türkiye’de kamu kurumlarının çok ciddi bir akaryakıt sarfiyatı var. Belediyelerin ve devlet dairelerinin kullandığı araçların yakıt ihtiyacı, ülke ekonomisine büyük bir yük getiriyor. Eğer devlete ait araçlar elektrikle çalışsaydı ve bu elektrik güneş enerjisinden sağlansaydı, sadece çevreye verilen zararı azaltmakla kalmaz, aynı zamanda devasa bir tasarruf sağlardık. Güneş enerjisiyle üretilen elektrik, ulaşımda, tarımda, sanayide ve hatta askeri alanda devrim yaratabilir. Bu, Türkiye’nin fosil yakıt bağımlılığını ortadan kaldıracak zincirleme bir dönüşüm yaratır.
Termik santrallerin çevreye verdiği zarar ise göz ardı edilemez. Türkiye’deki termik santraller, yılda yaklaşık 120 milyon ton karbon salınımına neden oluyor. Bu sadece çevre kirliliğini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda halk sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor. Akbelen Ormanı gibi örnekler, termik santrallerin ormanlık alanları nasıl yok ettiğini ve tarım arazilerini nasıl verimsiz hale getirdiğini gösteriyor. Güneş enerjisi, bu sorunları tamamen ortadan kaldırabilecek bir çözüm sunuyor. Fosil yakıt yerine güneş enerjisine geçiş, Türkiye’nin karbon ayak izini birkaç yıl içinde %50’ye kadar azaltabilir.
Türkiye’nin güneş enerjisi alanında lider bir ülke olabilmesi için birkaç stratejik adım gerekiyor. Güneş enerjisi ekipmanlarına yönelik ithalat vergileri kaldırılmalı ve KDV muafiyeti getirilmeli. Bankalar, güneş enerjisi yatırımları için faizsiz kredi sağlamalı. Kamu binalarında ve büyük ticari yapılarda güneş panelleri zorunlu hale getirilmeli. Evlerde ve işletmelerde üretilen fazla enerjinin şebekeye satılmasına izin veren bir sistem oluşturulmalı. Bu, bireysel katılımı artırarak güneş enerjisinin yaygınlaşmasını sağlar.
Ayrıca, Türkiye yerli üretime ağırlık vererek güneş panelleri ve enerji depolama teknolojilerinde bir üretim merkezi haline gelebilir. Bu sadece iç pazarda maliyetleri düşürmekle kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin ihracat gelirlerini de artırır. Güneş enerjisi sektörü, doğrudan ve dolaylı olarak yüz binlerce kişiye iş imkanı sağlayabilir. Bu, Türkiye’nin sadece enerji bağımsızlığını kazanması için değil, aynı zamanda ekonomik büyüme için de kritik bir fırsattır.
Güneş enerjisi, Türkiye için sadece bir enerji kaynağı değil, aynı zamanda bir gelecek vizyonudur. Türkiye, dünya kurulduğundan beri sahip olduğu jeopolitik avantajını ve coğrafi konumunu doğru bir şekilde değerlendirerek, yenilenebilir enerji alanında lider bir ülke olabilir. Güneş her sabah doğuyor, her yer için, her insan için. Şimdi o güneşi gerçeğe dönüştürmenin zamanı geldi.
Volkan İlgüz
Volkan hocam tebrik ediyorum. Bodrum için çok çalışıyorsunuz. Çok güzel işlere imza atıyorsunuz.