CHP’de yeni bir dönem resmen başladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın ardından CHP için uzun zamandır beklenen taze kan niteliğinde. Fakat Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa seçildiği ilk gün yapacağı icraatlardan ve hedeflerinden bahsetmek yerine hükümete yüklenmeyi tercih etmesi eksi bir puandı. Kılıçdaroğlu, adını katıldığı televizyon programlarında açıkladığı yolsuzluk belgeleriyle duyurmuştu. Dolayısıyla bir anlamda dürüstlük timsali olarak tanınıyordu. Gelin görün ki aynı dürüstlüğü kaset skandalıyla ilgili yaptığı konuşmalarda göremedik. O açıklamalarda sadece yandaş bir tavır ve hükümete yönelik suçlamalar vardı. Bu durum da ne yazık ki partide Deniz Baykal ekolünün süreceğinin ilk sinyaliydi.
***
Hatırlayacaksınız geçtiğimiz günlerde kaset skandalıyla ilgili Ulusal Kriminal Bürosu yöneticisi Uğur Kurtulan, bir basın toplantısı yapmış ve görüntülerdeki kişilerin Baykal ve Baytok olmadığını duyurmuştu. Tüm Türkiye olarak kasetteki görüntülerin gerçek olmadığını duymak istemiştik elbette ama bunu birinci ağızdan duymak herkesi daha çok mutlu ederdi kuşkusuz. Madem ki bu görüntüler gerçekten bir komplonun eseriydi neden ilk ağızdan Baykal veya Baytok çıkıp da bunu açıklamadı? Doğrusu bu soru işareti halen zihinlerde yerini koruyor. Haklı olan biri veya birileri neden başkalarına bu açıklamayı yaptırma gereği duysun ya da o halde neden görevinden istifa etsin?
Bir büyüğüm şöyle derdi: “Yer, gök yeminlidir. Gerçekler mutlaka açığa çıkacaktır çünkü suç cezasız kalmaz.” Dolayısıyla bütün bu soru işaretlerinin cevapları en doğru şekliyle mutlaka ortaya çıkacaktır. Kim gerçekten haklı, kim gerçekten masum veya değil bunları en iyi zaman gösterecektir. Kamuoyu cevabı merakla bekliyor ve takip ediyor. Nasılsa hepbirlikte göreceğiz en doğru olanı.
Fakat CHP, bu yaşananlardan yeterince yara aldı. Bu sebeple Kılıçdaroğlu ağır bir sorumluluğun altına girdi. Bu sorumluluğu taşıyabilmesi için ise önce Baykal zihniyetinden arınması gerekiyor. Kılıçdaroğlu, Baykal’ın söylediklerinin aynılarını tekrar edecekse değişimin hiçbir anlamı olamaz.
Sanki yaşananlar çok sıradan şeylermiş gibi Kılıçdaroğlu seçildiği gün kürsüye çıktı ve Başbakan’a hakarete varan cümleler sarf etti. Oysa halkın beklediği yine bunlar değildi. Açılımda bile ‘halk’ olan bir parti bir kez daha o ‘halk’ı hiçe saydı. Adeta ‘Biz ne yapıyorsak, ne diyorsak doğrudur.’ mantığına bürünmüştü herkes. Büyük bir davanın ardından gider gibiydiler. Fakat savunulacak bir davayla değil, utanılacak bir hadiseyle gündeme gelmiştiler. Bunu bile unutmuş görünerek o sözde çok değer verdikleri ‘halk’a da unutturmaya çalışır gibiydiler.
Birinin Kılıçdaroğlu’na büyük düşünür Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.” beyitini hatırlatması lazım. Umarız Baykal’ın sahip çıkamadığı emanetlere Kılıçdaroğlu sahip çıkabilir bundan sonra. Ama ne yazık ki açık yüreklilikle söylüyorum ki genel başkan olarak yaptığı ilk açıklama bu konuda benim inancımı biraz sarstı...