İngilizce öğrenerek (Türkçeyi en iyi şekilde öğrendikten sonra) acaba bizden teknoloji olarak üstün olan milletlerin seviyesine ulaşılabilir mi? İngilizce bilmediğimizden dolayı yapamadıklarımız veya yapabildiklerimiz nelerdir?
Türkçe konuşurken aralara İngilizce serpiştirmenin avam bir tavır olduğu gerçeğini her kitap okur yazarı. Mehmet Akif hayranıyım; onun yazdığı İstiklal Marşımızın bir benzerini dahi, dünyada ne okudum nede dinledim.
İngilizce öğrenmenin şart olduğuna inanıyorum. Bu dili öğrenirken KÜLTÜR YOZLAŞMASI tuzağına düşülmemesi gerektiğine inanıyorum. Dışişleri Bakanımız, Jack Straw'a (Britanya Dış İşleri Bakanı) artık bu dili(Türkçe’yi) yavaş yavaş tanıması gerektiğini belirten konuşmasında içimden ağlamak geldi.
Yaşasın Türkçeyi en iyi şekilde öğrenip İngilizce öğrenen ve öğretenler ve yine “yaşasın Yurdumu ve Milletimi daha çağdaş seviyeye çıkartmak için İngilizlerden bile daha iyi İngilizce bilenlere!” diye haykırmak geliyor...
Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı zamanın en iyi toplarını yaptırarak almıştır aynı dedesi Fatih Sultan Mehmet Han gibi.. Dedesiyle benzerliği sadece savaşta değil ilimde de aynıdır. O da dedesi gibi 4'ten fazla dili bilen ve gerektiğinde uygulamalarında yararlanan alim bir şahsiyetti. Yaşadığı yüzyılın dahisi olduğu kendi düşmanlarınca kabul edilen Mustafa Kemal Atatürk’ün tam 7 dil biliyor olması bir tesadüf müdür?
Dilin şovenistliğini de yapmamak gerekir. Örneğin: Televizyon, yabancı kökenli bir kelimedir ama dilimize o kadar güzel yerleşmiştir ki bunu kimse yadırgamaz. Bunun sebepleri vardır; televizyon zaman içersinde icat edilmiş bir elektronik makinedir ve bunu ilk bulan Avrupa kökenliler bu makineye bu ismi koymuştur. Bizim çok değerli Doktorumuz Behçet Beyin bulduğu hastalığa "Behçet" ismini koyması gibi/ ya da onun ismiyle anılması gibi...
Geçmiş, özgeçmiş gibi kelimeler yerine “background, cv” (ki ceve diye okunması gerek) gibi kelimelerin kullanılması bana Mehmet Akif'in "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" dizelerini hatırlatıyor... Burada lütfen kimse alınmasın eğer konuşurken ya da yazarken bu şekilde yapıyor isek mümkün olduğu kadar bu alışkanlığımızı bırakmalıyız.
Bu tavsiyeyi siz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içindir. Bir çok samimi ecnebi dostumuz olmasına rağmen, vatanımın bu tür iç meselelerini onlarla tartışmam-yız ve eleştiri yaptırtmam-yız. Kendi hükümetlerinin içten içe yaptıkları asimilasyon hareketlerini birde tamamen bizim suçumuzmuş gibi tartışmaları tam bir iki yüzlülük gibi geliyor bana.
Bu gibi hatalarımızı biz Anadolu insanı olarak aramızda çözebiliriz. Yıllarca ecnebiler ile iş yapmış ve ilişkilere girmiş aranızdan biri olarak bencağız yine de hep şunu söylerimki: Dünyanın en insancıl ve tabir caizse adam gibi adam olan milletlerinden bir tanesiyiz. Sizlerin bir tanesi insani değerler açısından birçok Avrupalıya birden ders verecek kadar değerlidir.
İngilizce öğretimindeki asıl sorun sanıyorum bu dersi ya da öğretimi tam bir ders olarak algılamamaktan kaynaklanıyor. İngilizce Dil Öğretimi almış uzmanlar dahi bu öğretimi en az 5 yıl aldıktan sonra diploma hakkına sahip olabilirken bazı kurum ve kuruluşlar 6 ay 1 sene gibi zaman dilimlerinde İngilizce öğretebileceklerini savunuyorlar.
Bendeniz 11 yaşından beri İngilizce okur-yazar ve konuşurum ayrıca 17 sene turizm sektöründe çalıştım. Bu sektörde çalıştığım sürede bazen 2 hafta hiç Türkçe konuşamadığım olurdu. İngilizce konuşmam sırasında birçok İngilizin şaşkınlıklarına şahit oldum. Şöyle ki: Benim Türk olduğuma zor inanırlardı aksan ve İngiliz Kültürü bilgimden dolayı.
Yaklaşık 11 senedir turizm sektörüne değilim ve her gün en az 1 saat BBC haberlerini izleme ihtiyacı hissediyorum çünkü dil nankördür ve çabuk unutulur-unutturur. Yıllarca İngilizce konuşmuş ve bu konuda öğrenim görmüş bir insan olarak İngilizceyi (konuşma pratiğini ) unuturum-kaybederim endişesi taşırken.
Diğerleri ne yapıyor? Öğrendikten sonra sadece dilbilgisi kuralları ile uğraşıyor aslında dilbilgisini de ayakta tutan pratik konuşma ve anlamadır. Konuşma ve dinleme yetisini kaybeden öğretici öğrenicilere ne kadar faydalı olabilir ki. Ayrıca öğretim sisteminde bazı yanlışlıkların olduğunu da belirtmekte fayda var.
Bir Hollandalı 14 yaşındaki çocuk Hollandaca, Almanca ve İngilizceyi konuşabiliyorken neden bizim insanımız bunu yapamıyor? Size şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bizim insanımız çok zeki...
Zeka sorunumuz olmadığına göre sorun öğretim metodunda...
NOT:
AVAM:"Avam" kelimesinin anlamlarını şöyle bir daha gözden geçirelim:
1-“Avâm”, gördükleri kadar düşünen, bedenî zevk ve menfaatler peşinde koşan, önce kendisini düşünen insandır.
2-avam
çokluk, isim, eskimiş (ava:m) Arapça ¤av¥m; ¤¥mm' ın çokluk biçimi.
A . Halkın aşağı tabakası, havas karşıtı:
“Bu zihniyette olan avam değildi, bilhassa havas denilen insanlar böyle düşünüyordu” - M.K. Atatürk.
B. Halk. (2.Madde Kaynak: TÜRK DİL KURUMU SÖZLÜĞÜ)
3-Yine eminim ki sizinde bildiğiniz gibi "Avam Kamarası" kurumu vardır. Sanıyorum bu kurum Britanya ve Kanada'da var. Halkın seçtiği meclis anlamına geliyor.
Dil yaşayan bir varlık gibidir. Avam kelimesi şimdilerde daha çok (cümlede kullanılmasına göre) aşağı tabaka, elit olmayan v.b. anlamlarda kullanılmaktadır.
Hatalarımız oldu ise af ola. Saygılarımla...
şovenizm
isim Fransızca chauvinisme
Kendi ulusunu öne çıkararak değişik ırk ve uluslar arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı akım.TDK