Güneşin Doğduğu Yer Japonya ve Başkent TOKYO
On bir saatlik rahat bir yolculuktan sonra Japonya'nın ve kelime anlamıyla “Doğunun Başkenti” Tokyo'ya varıyoruz.
Otuz sekiz milyon nüfus ile Dünyanın en kalabalık ve en pahalı şehri unvanını elinde bulunduran Tokyo'ya giderken 11 saat gelirken 12 saat uçuş süresi geçiyor. 7 saat aramızda zaman farkı var.
TOKYO’NUN BEYOĞLU’SU SHİNJUKU
Tokyo'nun en önemli semtlerinden biri: Shinjuku. Her cinsten insanın günün her saati geçiştiği kıpır kıpır bir semt olan Shinjuku’nun batısında gökdelenler, doğusunda batakhanelerin yer aldığı buradaki Metro İstasyonuna günde en az iki milyon yolcu uğruyor. Yönlere göre mevcut olan kapılardan birinden çıkarsanız benim gibi sürprizle karşılaşırsınız.
Kendinizi birbirine zıt bir dünyada bulmak istemiyorsanız kapılara dikkat ediniz. Batısı New York Manhattan'da olduğu gibi gökdelenler diyarı, Doğusu Londra Soho eğlence merkezi, Güneyi alışveriş merkezleri,Kuzeyi çıkınca bar ve kulüplerle dolu.
Biraz pahalı olan Asakusa'da bir jinrikisha (elle çekilen rikşa) turu büyük ilgi topluyor.
JAPON KIZIN ADI: 7 DENİZ
Japonlarda “Tabiat Sevgisi” müthiş. Japonların bu tabiata bağlılıkları dinden farksız. Esasen inandıkları Şinto Dini “Tanrının yolu” demek ve bu yol da tabiattan geçiyor. Bu dinin mensupları Tabiata saygılı olmak zorundalar. İnsan da Tabiatın bir parçası olduğuna göre insana da saygı ön plâna çıkıyor. Doğan çocuklarına Tabiatı anımsatan isimler veriyorlar:7 Deniz; birçok kız çocuğunun da ismi. Japonlar çiçeklerin açtığı zamana göre de Çiçek isimleri taşıyor.
Dünyanın en güzel 14 çiçeği arasında olan Kiraz çiçeği; çiçek açma döneminde festivallerle kutlanıyor. Bulunduğu mekanı kartpostal güzelliğine çevirebilen Kiraz çiçeği; ağaçta başka güzel, yere döküldüğünde başka güzel.
Japonlar milli dini olan Şintoizm ve 6. yüzyılın sonunda gelen Budizm’i benimsemiştir. Fakat diğer dinlerde olduğu gibi ayrım yoktur. Nikah törenini Şintoizm tarzıyla yapan bir kişinin ölüm töreni Budizm tarzıyla yapılabilir. Japonya'da yaklaşık 1,900,000 Hristiyan bulunmaktadır. Bu arada Japonya ‘nın nüfusunun 127 milyon olduğunu belirtelim. Hristiyanlık, Portekiz misyonerler tarafından 16. yüzyılda Japonya'ya getirilmiştir. Fakat Japonya'daki Hristiyanlık da kültürlerinden dolayı Avrupa'daki gibi değildir. İçinde Şintoizm ve Budizm barındırır. Günümüzde Hıristiyan olmadığı halde haç takan insanlar az değildir. Bu da tamamen modanın getirisidir.
SHİBUYA
Kültür ve Genç modanın merkezi Shibuya her çeşit moda giysilerin sergilendiği şık bir semt. Ara sokaklarda Shinjuku'da olduğu gibi Pachinko salonları, striptiz kulüpleri var.
Shibuya semti, özellikle de gençler tarafından rağbet gören gözde bir alışveriş ve eğlence cenneti. Shibuya, gençlik kültürünün sürekli gelişip zenginleştiği, modayı belirleyen bir merkez konumundadır. Uluslararası sanatın ve modanın en önde gelen örnekleri burada gözlemlemek mümkündür. New York; Times Square Londra'daki Piccardilly Square Meydanlarını andırır.
Shibuya’nın en meşhur noktası ana meydanında yer alan yaya geçididir. Dünyada bir seferde 2500 insanın karşıdan karşıya geçtiği yaya geçidi unvanını almıştır.
Metronun girişine eski bir Tren Vagonu yerleştirip Turizm Ofisi yapmışlar.
KABUKİ TİYATROSU-SEYİRCİ KUYRUĞU
Ginza semtinde Japon halk tiyatrosu Kabuki'nin temsilleri için gündüzden kuyruk oluşuna şaşırmadım. Bir zamanlar bizde de kuyruklar vardı.70'li yıllarda İstanbul'da o kadar çok Tiyatro vardı ki say deseniz sayarım: Muammer Karaca ile başlayan Ali Poyrazoğlu -Küçük Sahne. (Sırası gelmişken söyleyeyim Bendeniz de bu Tiyatroda rol almıştım.)
Tiyatrosuna kadar süren 40 Tiyatro Salonu vardı. Japon halk tiyatrosu olan Kabuki Tiyatrosu; 17. yüzyılın başlarında doğmuştur. Esası 14. yüzyıldaki drama (Noh) ile komedi (Kyogen) Tiyatrosudur.
Noh daha kapsamlı ve lirik, uzun bir tiyatro çeşidi iken, Kyogen bu uzunluktan seyircilerin sıkılmasını engellemek ve dikkatleri üzerine çekmek için aralarda işlenen geleneksel Japon komedi tiyatro türünün adıdır.
Kyogen’in bu özellikleri 17. yüzyılda ortaya çıkan Kabuki tiyatrosunun gelişimine de katkı sağlamıştır. Kelime anlamı “vahşi konuşma” olan bu oyunun ilk temellerini aralarına güldürücü skeçler eklenen dans ve pandomim temsilleri oluşturuyordu. Kyogen’deki tüm kadın rolleri erkek oyuncular tarafından oynanır. Bu sebeple Geleneksel Türk tiyatrosu Ortaoyunundaki Zenne karakterine de benzer. Kyogen’de de Kavuklu ve Pişekar gibi birbirinden zıt tipler vardır.
ROPPONGİ VE EYFEL KULESİ REPLİKASI
Roppongi metro istasyonundan çıktıktan sonra Tokyonun gece hayatının can damarı lüks bir semt. Tokyodaki disko ve striptiz barların bulunduğu gece hayatının merkezi. Sizi yolunuzdan çevirip barlarına müşterileri almaya çalışan zenciler...Tokyo "Hard Rock Cafe'de burada bulunuyor.
Yabancıların sık geldiği bu bölgeye "The hottest place in Tokyo" deniyor.
Rus dilberleri, iri kıyım zenciler ve çekik gözlülerin bulunduğu bu kozmopolit bölgede kulüpler sabah 10-11'e kadar çalışıyor.
Bu Semtte metronun hemen çıkışında Roppongi Hills isimli bir gökdelenin muhteşem bir manzarası var. Roppongi Tepesinden uzaktan bakınca Eyfel Kulesinin replikasını görebiliyorsunuz. Minato-ku Shiba Parkındaki Kule 333 metre yüksekliği ile dünyanın en yüksek kendinden destekli çelik kulesi ve Japonya'nın en uzun insan ürünü yapısıdır. 4000 ton ağırlığındadır. Kulenin tasarımı Paris’teki Eyfel Kulesi baz alınarak yapılmıştır.
PACHİNKO OYUN MAKİNA SALONLARI
Shinjuku ve Shibuya'da göreceğiniz kollu oyun makinaları (Pachinko) Las Vegas'daki Kumarhane aletlerine benziyor. İnsanların balık istifi yer bulduğu bu mekanik aletler Pinball'u da andırıyor. Gençliğimizde Tilt Makinası dediğimiz Pachinko'nun esası Pinball; cam kaplı bir kabinin içindeki bir oyun alanında bir veya daha fazla çelik top oyuncu tarafından hareket ettirilerek puan kazanılmaya çalışılıyor. Oyunun temel amacı mümkün olduğunca çok puan elde etmek. Top oyun alanında ne kadar farklı hedefi vurursa o nispette puan kazandırıyor. Oyun makinesinin alt tarafında oyuncu tarafından kontrol edilen plastik sopalar ile topların tahliye alanına düşmesi engellenmeye çalışılır. Tüm topların tahliye alanına düşmesi ile oyun sona erer.
MANGA-ÇİZGİ ROMAN SALGINI
Japon çizgi filmlerine “Anime”adı verilir. Manga ise Japon çizgi romanlarına denir.
Japonlar çizgi film hastası. Herkesin elinde birer cep telefonu var ve Metro’da, otobüste, trende veya sokakta yürürken, sürekli gözleri akıllı telefonlarında.
Telefonla konuşmak yadırgandığı için internette film seyredip, Barbi tipi oyunları oynuyorlar. Sanki hayal dünyasında yaşıyorlar. Dünya ülkelerini son yıllarda kasıp kavuran Manga okuma alışkanlığı, mangaların çizgi romanlar olduğu söylenebilse de, Manga kültürünün birçok sosyokültürel etki ile şekillendiğini de unutmamak gerekir. Milattan önce 6. yüzyıla kadar dayanan tarihi olayların günümüz mangasının şekillenmesinde etkili olduğu düşünülmese de, tarihsel süreç içerisinde dini, kültürel ve ekonomik birçok konunun yarattığı etkiler mangaların popüler hale gelmesinde etkili olmuştur.
Japonya’da yaygın hale gelen Budizm’in sonucu olarak birçok tapınak açılmış ve bu tapınakların iç duvarlarının süslenmesinde birçok resim kullanılmıştır. Tapınak duvarlarındaki karikatürler, Japon kültüründe yer etmiş ve Japonya’da günümüzün en etkili hikâye anlatım şekli haline dönüşmüştür.
SKYTREE-GÖKYÜZÜ AĞACI
Tokyo Skytree, şu anda Japonya'nın en yüksek ve dünyada Burç Halife'den sonra en yüksek 2'inci kulesidir. 634 m yüksekliktedir. Geceleri LED ışıklarla aydınlatılmaktadır. Aslında Tokyo Kulesi ile aynı görevi taşır. Ama Tokyo Kulesi ile arasında çok fark vardır. Bunlardan ilki; Tokyo Kulesi 333 m'dir, Tokyo Skytree ise 634 m'dir.2012'de inşa edilmiştir.
ÇÖPTEN VAR EDİLMİŞ ADA ODAİBA-RAINBOW KÖPRÜSÜ ÖZGÜRLÜK HEYKELİ
Modernleşmenin en ilginç örneği Tokyo'da denize çöpten bir ada kurmak olmalı.
Odaiba, Tokyo körfezinin dibinde yoktan var edilmiş, ya da doğru deyişle, çöpten var edilmiş bir adadır. Geri dönüştürülemeyen veya yakılamayan çöpler; özel bir harçla karıştırılarak denizi doldurmuş. Adaya ulaşımı sağlamak için Rainbow (Gökkuşağı) isimli bir köprü inşa edilmiş.
Rainbow Köprüsü iki katlı bir asma köprü. Şehrin sembolleri arasına giren köprünün üst katından paralı otoyol, alt katından raylı sistem ve ücretsiz yol geçiyor. Sumida Nehri üzerinde gel-git yapan tekneler, Paris’teki Seine Nehri turları gibi Odaiba’ya gidiyor.
Tokyo, deniz kenarında ama denizle ilgisiz bir şehir olduğu gibi, ortasından nehir geçen, ama nehirle de ilgisiz bir şehirdir. Sumida Nehri kıyısında mukavvadan, tenekeden, brandadan yapılan çadırların içinde evsizler yaşıyor.
Tokyo Limanı‘nın yeniden kullanılabilir hale getirilmiş toprakları üzerinde bulunan Odaiba, başkentin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olup pahalı bir alışveriş merkezi ile kaplıca eğlence merkezi Ooedo -Onsen Monogatari’ye de ev sahipliği yapar. Paris ve Londra'da olduğu gibi burada da devasa bir Dönme Dolap yer alıyor. Odaiba'da New York'daki "Özgürlük Anıtının bir replikası var.
KİRAZ AĞAÇLARI VE UENO PARKI
Tokyo’da Ginza ve Shibuya‘nın baş döndürücü kalabalık lığından uzaklaşıp Ueno semtine geldiğinizde şehirdeki en büyük park olan Ueno Parkı ile karşılaşırsınız. Japonya’da bembeyaz çiçekler açan kiraz ağaçlarını (Sakura) ilkbaharda görürüz.
Kiraz çiçeklerinin mevsiminde açtığı bu Parkın girişinde 458 yılında yapılan Yushima Tenmangu isimli bir Tapınak var. Bu Tapınak; ilim Tanrısı Sugaware Michizane'ye adanmış. Ema denilen tahta parçalarına bilgelik deyişleri yazıldığı için ya bu tahtalara raptiyeledikleri kâğıtları iliştiriyorlar ya da kâğıda yazıp at formunda katlayıp levhalara koyuyorlar. Özellikle Tokyo Üniversitesi öğrencileri Nisan sınavlarından önce isteklerini yazıp dualarını da edip İlim (Kami) Tanrısı Tenjin'e sunuyorlar. Parkta 1868'deki UENO Savaşında Shogi-tai askerleri için dikilen bir Savaş Anıtı da bulunuyor.
JAPONYA’DA OTOMATİK TUVALET
Temizlik deyince akla hemen Tuvalet temizliği geliyor. “Taharet” işini en güzel halleden otomatik tuvaletlerde her yerde var. Dünyanın diğer ülkelerindeki tuvaletlere nazaran çok daha farklı bir sistem sunuluyor. Kaldığım otelin tuvaletindeki klozetin üzerinde yer alan kol ve butonlar sizin yerinize tüm işlemleri yapıyor. Tuvaletinizi bitirdikten sonra sol tarafınıza denk gelen butona bastıktan sonra alet otomatik olarak belli aralıklarla su fışkırtıp temizlik işlemini de yapmış oluyor. Ayrıca Bidet (Bidoir) görevini gören butonda var. Efendim sonuç olarak Japon İşi tuvaletlerde bu yıkama operasyonundan sonra kurutma işlemi de gerçekleştiriliyor. Bundan sonra sizin yapacağınız şey rahatlamış bir vaziyette pantolonunuzu veya eteğinizi çekip bu sakin insanların kalabalığına dalmak.
JAPON MUTFAĞI
Japon mutfağı deyince insanların ilk aklına gelen “Sushi”. Ancak Tempura, Okonomiyaki ve Udon gibi yemekler de vardır. Geleneksel Japon Mutfağının ana gıdası pilavdır. Pilav, her öğünün bir parçasıdır, hatta kahvaltının bile. Japonya bir ada olduğundan dolayı balık ve diğer deniz meyveleri içeren yemeklere de çok sık rastlamak mümkündür. Amerikalılar II. Dünya Savaşı'nda Japonya'yı işgal ettikleri sırada, Japonları pilav yerine ekmek yemeğe alıştırmaya çalışmışlar.
Genel olarak Japon Mutfağı, diğer Doğu Asya ülkelerinin mutfaklarına benzer. Diğerlerine olan en önemli farkı yağ ve baharat kullanımının çok daha az olmasıdır. Kullanılan malzemelerin asıl, gerçek tatları muhafaza edilmeye gayret gösterilir. Mümkün oldukça mevsim için tipik olan taze malzemeler kullanılır.
Japonlar doğaya olan bağlılıklarından dolayı mümkün olduğunca yemeklerinde kullandıkları malzemelerin doğal özelliğini bozmamaya gayret ederler.
Japon Mutfağının bir diğer özelliği de sunumun fevkalade olmasıdır. Yemek ile tabağın kombinasyonu, süsleme, tüm tabaklar arasındaki dengesine kadar bütünüyle bir sanat eseri gibi değerlendirilir.
MEŞHUR JAPON YEMEKLERİ:
Akaşi-yaki: Ahtopot- Parçaları içeren yumurta topçukları.
Çanko-nabe: Sumo- Güreşçilerinin yedikleri proteinden zengin olan türlü.
Donburi: Sebze, et veya başka içerikli pilav yemeği.
Gyōza: Et ile doldurulmuş Çin usulü hamur işi.
Maki: Pilav üstü Deniz-Otu Sarması.
Okonomiyaki: Lahanalı hamur işi.
Şabu Şabu: Çok ince kesilmiş et dilimleri masanın üzerinde duran ve kaynayan bir suyun içine bir iki saniye tutulur ve yenir.
Suşi: Ekşi pilavlı çiğ balık ve sebze.
Takoyaki: Ahtopotlu hamur işi.
Tempura: Tempura hamuruna batırılmış bol yağda kızartılmış sebze ve deniz ürünü.
Teriyaki: Tatlı bir sos.
Yakitori: Tavuk ızgara.
Rāmen: Erişte Çorbası.
Udon ve Somen: Makarna.
Yakisoba: Kızartılmış Makarna.
* At eti Japonların mutfağında bir başlangıç yemeğidir ve çiğ olarak yenen bu et oldukça popülerdir. Bu yemeğe ”Basashi” denir.
* Eğer bir Japon yemeği yiyorsanız büyük ihtimalle "hashi" ("Çubuk") ile yiyeceksinizdir.
Hashiler masada "hashioki" (çubuk dayanağı) üzerine ve ucu sol tarafa gelecek şekilde yerleştirirler.
Hashiyi sağ eliniz ile alıp ucunu sol elinizin avucunda sabitledikten sonra tutma pozisyonuna geçiniz.
Hashiyi ortasından veya ince ucundan değil kalın ucuna yakın yerinden tutunuz.* Lokantalarda "Lütfen restoranda yemek süresince cep telefonunuzu kapatın" diye uyarılar var.
* Kürdanlar bizdeki gibi masada değil lavaboda.
* Japonya’da hiç kimse sokakta veya trende bir şey yemiyor, yiyorsa da çantasının içine gizleyip, eliyle bir parça alıp ağzına atıyordu.
* Bazı restoranlarda yeni gelen bir müşteriye ‘Hoş geldiniz’ diyen garsonu duyan diğer garsonlar hep bir ağızdan ‘Hoş geldiniz’ diye bağırıyorlardı. Aynı şey ‘güle güle’ için de tekrarlanıyordu.
* Kahvaltıda balık ve pilav ağırlıkta.
JAPONLAR NEDEN MASKE TAKIYOR ANLAMIŞ DEĞİLİM
Metro'da 10 kişiden biri maske takıyor.
Akciğer Kanseri veya Lösemi hastası sanırsınız.
Maske takma nedenini şunlara bağlıyorum:
Japonlar Neden Maske Takar?
A-Kendilerini korumak için: Grip salgını uyarısı yapıldığında, bahar aylarında alerji dönemi başladığında hemen takarlar maskelerini.
B-Hastalıklarını başkalarına bulaştırmamak için
C-Sürü psikolojisi: Biri takınca diğerleri de takar.
MADAM BUTTERFLY KOMPLEKSİ(!)
Birçok Japon kadının şuur altında bir Madam Butterfly Kompleksi (?) olduğunu düşünüyorum.
Herkes bir Sendrom, Kompleks bulur ve adıyla Literatüre geçer Ben de bu Kompleksi keşfettim.(!)
İsterseniz bu Kompleksin(?) ne olduğunu anlayabilmek için Dünya opera edebiyatının en önemli eserlerinden Madam Butterfly’ın konusunu kısaca açıklayayım:
Amerikalı Subay Pinkerton Geyşa Madam Butterfly ile tanışır.
Madam Butterfly Pinkerton’un olağanüstü nezaketi karşısında etkilenir ve ona aşık olur.
Pinkerton’un vaatleriyle umuda kapılan Butterfly evlilik töreni yapmış, kendisini Amerikalı olarak takdim etmeye başlamış, dinini dahi değiştirmiştir. Oysaki ne Japon gelenekleri ne de Amerikan ordu geleneği böyle bir şeye izin vermektedir. Amerika’ya dönen Pinterkon yıllarca geri dönmez.
Bu arada hamile olan Butterfly, senelerce ve sabırla Pinkerton’u beklemiştir. Amerika’da yeniden evlenen Pinkerton, Butterfly’ın yanında üç yaşına gelen oğlunu almak için Nagazaki’ye döner.
Aşığının kendisine yaptığı ihaneti gören Butterfly ise ailesinden kalma geleneksel hançer ile intihar eder.
Kadınlar; hâlâ Japonya'ya gelip sevgili oldukları erkeğin bir gün kendilerini bırakıp ülkelerine döneceği korkusu yaşıyorlar. Bu izlenimi buradaki Türk arkadaşların intibaları olarak aktarıyorum.
JAPONYA ve JAPONLAR HAKKINDA BAZI YORUMLAR
“Her fikir muhteremdir ama muteber değildir” görüşümle değerlendiriniz.
* Japonlar genelde selamlaşmak için Ojigi (eğilerek yapılan Japon selamı) yaparlar. Tokalaşma, sarılma, öpüşme yoktur. El teması yoktur. Bir çocuğun bile başını severseniz size çok kızar, bu onu aşağılamak demektir.
* Çok saygılı insanlar. Âdeta saygı bir “Din” fenomeni gibi.
* Narita Havaalanında her dinin mensubunun ibadet edeceği “Prayer Room” (İbadet Odası) dua odaları bulunuyor.
* Japonlar evlerine asla ayakkabı ile girmezler. Bu onlar için çok ayıp bir şeydir.
* Trafik soldan akıyor ancak şoförler İngiltere’de olduğu gibi aracın sağında oturuyor. Taksilerin arka kapıları otomatik olarak açılıp kapanıyor.
* Eczane yazan ama sabaha kadar açık olan dükkânlarda ilaçtan çok kozmetik ürünü var,
* Japonya Tokyo’da sokaklarda çöp kovası yok! Yerler çok temiz.
Yerlerde sigara izmariti, kâğıt vs. boşuna ararsınız. Bulamazsınız. Elimde buruşuk alış veriş fişleri saatlerce dolaştım ama çöp kutusu bulamadım.
* Açık havada belli yerde sigara içerken de kuyrukta sırada bekliyorlar.
* Karaoke ve oyun salonlar bir hayli çok.
* Otopark sorunu çözülmeden araba satın alamıyorsunuz.
* Fabrikada herkesin forması aynı. Patron geldiğinde farklı giysi içinde olunca O'na bakıp iş kaybı yaşanmasını önlemek için.(!)
* Güleceksiniz ama en çok göz makyajı satılıyor: Küçük gözlerini büyük gösteren lens ve makyaj malzemeleri.
* Her şey ahşap ama ülkenin %60 ormanlarla kaplı. İnsanlar hurdaya atıyor kullanılmayan her türlü Ahşaptan yapılmış eşyalarını. Hurda taşıma parası da vatandaşa ait.
* Hastane ziyaretleri esnasında küçük bir hediye götürmek normaldir, kesilmiş çiçek götürmenin de bir mahsuru yoktur; fakat saksı içinde çiçek götürmek güzel karşılanmaz.
* Karşıdan karşıya geçerken herkes işaretlere dikkat ediyor.
* Korna sesi duyulmuyor.
* Futbol oyunu: Joystick ve butonlarla oynanıyor.
* Taksilerin çoğunun koltukları beyaz dantelle kaplı.
* Toplu taşıma araçlarında telefonla konuşmak yasak.
* Yemeklerin vitrinlerde plastik kopyaları sergileniyor.
* Çoğu ödeme nakit parayla yapılıyor. Görgü kuralı olarak para veya kredi kartı elden alınıp verilmiyor, onun yerine her kasanın yanında duran küçük tepsilere konuluyor. Alış veriş sonrası Parayı iki elle verirler
* Tokyo'da otellerin çoğunda her gün poşet çay, diş fırçası-macunu ve ütülü Kimono tarzında pijama veriliyor. Ayrıca gereksinimi olan Lobideki tezgâhtan tıraş bıçağı, tıraş kremi, aftershave, sponge (sünger), tarak alabiliyor
* Japonya’da bazı erkekler kafalarını tıraş ederler. Bu onların karşısındakinden özür dileme biçimidir.
* Japonya, Dünya’da cinayet oranın en düşük olduğu ülkelerden biri. Ama maalesef intihar oranları o kadar düşük değil. Japonların intihar için seçtikleri en popüler yer ormanlar. Aokigahara onların en çok intihar ettiği yer.
* Bir Japon kadını; kesinlikle göz göze gelmekten kaçınıyor.
* Ahbaplık ettiğim Japon kadınları içtikçe daha saygının dozajı artırıyorlar ama gözlerini gözlerinizden kesinlikle ayırmıyorlar.
* Metroda son vagonlar (pembe) geç saatlerde sadece bayanlara ayrılmış.
* Japonya’da Origami (kâğıt katlama) ve İkebana (çiçek yerleştirme) sanatı Dünya’da birinci geliyor.
* Japonlarda torpil diye bir şey yoktur. Başarılı ve tecrübeli olan öne geçer.
* Türk vatandaşları Vizesiz girip üç aya kadar kalabiliyor.
* Japonya’da Şintoizm, Budizm ve Hristiyanlık dinlerini görüyoruz.
* Kış aylarında evlerinde sadece oturdukları odayı ısıtırlar. Evleri genel olarak küçük olsa bile, oturmadıkları bir odayı ısıtmayı israf olarak görürler.
* Çoğu Ahşaptan yapılan binaların 9,6 şiddetine dayanıklı olmadı. Son deprem Tsunami sebebiyle 5 bin ölüme sebebiyet vermiş. Otoban ve köprülerde esneklik olsun diye kesinlikle kaynak kullanılmamış. Vidalarla bağlantılar sağlama alınmış.
* Japonya’da Manga (Çizgi roman) ve Anime (Çizgi film) alışkanlığı çok yaygın.
* Çinliler şöyle der: “Japon yemeklerine bakmalı, Batı yemeklerini koklamalı, Çin yemeklerini yemeli”
* Ramen; Japon mutfağına özgü, çorba içinde servis edilen erişte yemeğidir.
* Japon’lar doğan çocuklarına Tabiatı anımsatan isimler veriyorlar: 7 Deniz, Kiraz çiçeği gibi.
* 1990'lı yıllara gelinceye kadar Japonya'da genelevlere “Toruko - buro” yani “Türk hamamı” denirdi. Çünkü buralarda kendilerine “sopu-jyo” yani “sabun kızı” denilen hayat kadınları, müşterilerini önce bir güzel yıkar, sonra onlarla ilişkiye girermiş. Türkleri rencide eden bu isimlendirme Tokyo Büyükelçiliği'mizin gayretleriyle değiştirildi.
Genelevlere “soapland” yani “sabun diyarı” denmeye başlandı.