MEDENİYETLERE EV SAHİPLİĞİ YAPAN TÜRKİYE’NİN EN OTANTİK ŞEHRİ KARTAL YUVASI MARDİN
Ülkemizin her ucunda farklı bir kültür, farklı bir dünya var.Farklı kültürleri tanımak için dünyanın öbür ucuna gitmenize gerek yok. İşte Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin incisi, Dicle ve Fırat nehirleri arasında Mezopotamya ovasında bulunan Mardin;kendine has evleri, sıcak kanlı insanları, lezzetli yemekleri ve farklı mimari eserleriyle görülmesi gereken yerlerden biri. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış büyüleyici tarihi mirasını koruyan, farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşadığı kutsal şehir Mardin, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler için tercih edilen bir şehir.
MARDİN ÇARŞILARI
Mardin'in en keyif veren gezilerinden biri Revaklı Çarşı'dır. Tarihle iç içe olmak aynı zamanda küçük hediyelik eşyalar almak için eğlenceli bir yolculuk sunan Revaklı Çarşı; Sipahiler Çarşısı ve Tellallar Çarşısı olarak da adlandırılıyor. Çarşının bulunduğu yolun iki tarafında revaklar ve bu revakların arkasında sıralanmış dükkanlar bulunuyor.
17. yüzyılda inşa edilmiş 2002 yılında restorasyon geçiren çarşıda çalışan zanaatkarları izlemek ayrı bir keyif.
ZİNCİRİYE MEDRESESİ
Eski Şehir merkezinde bulunan 1385 yılında Melik Necmeddin İsa Bin Muzaffer Davut Bin El Melik Salih tarafından inşa ettirilen Zinciriye medresesine merdivenli bir yoldan çıkıyorsunuz. Burası şehrin bir çok yerini kuş bakışı olarak görüyor. Özellikle Mardin Ulu Cami ve eski Mardin taş evlerinden oluşan manzara görülmeye değer. Asıl adı İsa Bey Medresesi olmasına rağmen halk arasında Zinciriye Medresesi olarak bilinen Medrese kubbeli cami, türbe ve iki iç avludan oluşmaktadır.
MOR BENHAM (KIRKLAR) KİLİSESİ
M.S.569 yılında yapılan kilise, miladi 1170 yılında kırk şehidin kemikleri buraya getirildiği için Kırk Şehit Kilisesi olarak adlandırılmıştır. Mor Behnam Kilisesi (Kırklar Kilisesi) 1293’te Mardin, Süryani Kadim Patriklik Merkezi oluyor. O tarihten itibaren Mardin’de yaşayan Süryanilerin ruhani ve idari işleri bu kiliseden yönetilmeye başlıyor.
KENT MÜZESİ
Osmanlı döneminde süvari kışlası olarak hizmet vermiş olan Mardin Kent Müzesinde Mardin şehrinin kimliğini oluşturan zanaatlar, yaşam alanları, sosyal yaşam ve kent tarihine ait buluntu ve eşyalar sergileniyor. Alt katta ise sergiler düzenleniyor.
KASIR DENİLEN TAŞ EVLER
Mardin, tipik bir taş yapı simgesi. Kalenin eteklerinden Mezopotamya ovasına açılan evler, birbiri üzerine teraslar halinde yükselir; çoğunlukla iki katlı olan evlerin ön avlusu hep güneye bakar. Evlerin caddeye bakan ön cephelerinde ender de olsa ‘cumba' adı verilen çıkmalara da rastlanıyor. Mardin'de hiçbir evin penceresi ötekinin penceresiyle yüz yüze gelmiyor, hepsi bir diğerinin ancak duvarını görebiliyor. Pencerenin üstüne ya da iki pencerenin arasına, ‘kuşluk' denen tepe pencereleri yapılmış. Geleneksel Anadolu evlerinde olduğu gibi Mardin evlerinin ana giriş kapılarında evin yapılış tarihlerini içeren kitabeler de işlenmiş. Süryani manastırları, konakların, kiliselerin pencerelerinde, çan kulesinde, medrese kapılarında, hatta mezar taşlarında insana dair duygular, sevinçler ve hüzünler taşlarda dile geliyor.
ULU CAMİ
Mardin’in sembol yapılarından biri olan ve iki minareli olarak 11. yüzyılda Artuklular zamanında yapılan Ulu caminin şu anki minaresi 1888-1889 yılları arasında eklektik üslupla yeniden yapılmıştır. Düzgün kesme taşlar kullanılarak, dıştan yivleme tekniğiyle yapılan ve sütunlarla desteklenen prizma şeklindeki bir kubbenin altında üç bölüme ayrılan bir dua odası bulunmaktadır. Camiden içeri girdiğinizde küçük bir avlu ve şadırvan ile karşılaşıyorsunuz. Sarı kesme taşlarla yapılan cami çevreyle uyum içinde görünüyor. Mardin'deki en büyük camilerden biri olan Ulu Caminin çevresi dar sokaklar ve küçük alışveriş dükkanları ile dolu.
KEMERLİ GEÇİT ABBARA
Eski Mardin’de birbirine paralel uzanan labirentvari sokaklarını bağlayan Abbara denilen gölge ve serinlik sağlamak için üstü konut şeklinde yapılmış kemerli geçitleri görüyoruz. Genelde evlerin altından geçen abbaraların birbiriyle kesiştiği kısımlarda oluşan hava sirkülasyonu yazın serinliği sağlar. İnsanları yağmurdan ve güneşten koruduğu gibi ana yollarla bağlantısını sağlayan Kabaltı diye de adlandırılan bu dar geçitlerin üstü tarafı kişisel mülkiyette, alt tarafı ise kamunun kullanılmına açık bir mekan. Bir başka ifadeyle abbara, mülk sahibi kişi ile toplumun arasında eşi bulunmayan bir karşılıklı anlaşmayı simgeliyor. Hoşgörünün ve karşılıklı saygının yanı sıra abbara gelip geçenlere kamusal bir yarar sağlıyor.
Güneş ışınlarının aksine düzenlendiği için yazın kavurucu sıcağında serin gölgeler yaratan abbaralar arasından, daracık sokaklardan geçtikten sonra muhteşem bir Mezopotamya manzarası çıkıyor karşımıza. Gece sanırsın karşısı deniz. Denizde irili ufaklı gemiler, tekneler ışıklarını görür gibi. Gündüz göz alabildiği kadar Mezopotamya Ovası, geceleri denize dönüşüyor.
“Kartal Yuvası” olarak da bilinen Mardin Kalesi 10. yüzyılda Mezopotamya Ovası'nın müthiş manzarasını seyredebileceğiniz Dicle Nehri yakınındaki stratejik konumuyla kayalık bir tepe üzerine inşa edilmiştir.
Kalenin doğudan batıya uzantısı 800 metre, genişliği 30-150 metredir.
Mardin Kalesi, birçok medeniyet tarafından kullanılmış çok önemli bir kaledir. Pers, Roma, Sümer, Babil, Asur, Mitaniler, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Artuklular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler ve Osmanlılar döneminde önemli kale olma özelliğini sürdüren Mardin Kalesi günümüzde de yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği yerler arasında yerini almıştır.
Kale günümüzde askeri amaçlarla kullanıldığı için ziyaret etmek mümkün değildir.
DARA ANTİK KENTİ VE ZİNDANI
Dara antik kenti; Efes'e rakip bir antik kent, 2008 yılında tesadüf eseri keşfedilmiş ve destek olmadığı için henüz sadece %5'i ortaya çıkarılabilmiş.
Mezopotamya'nın tarihi dokusunu hissedebileceğiniz yerlerden biri. Binlerce yıllık tarihe sahip kent çok geniş bir alana yayılmış. Bazı yerlerde kazılar ve çalışmalar devam ediyor. Dara’da bir köy evinin hemen girişindeki kapıdan aşağıya doğru indiğinizde müthiş bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. 30 m yüksekliğinde taştan yapılmış sütunlar yukarı doğru yükseliyor. Burasının eskiden zindan olarak kullanıldığını söyleniyor.
DEYRULZAFERAN MANASTIRI
4. yüzyılda Süryani Kadim cemaatinin dini merkezi olarak kurulan Mardin’e 9 km mesafedeki Manastır; çevresinde yetiştirilen safran bitkisi nedeniyle zamanla adı Safran Manasıtırı (Deyrulzaferan) olarak değişmiş.
Manastırın içinde 52 Süryani patriğinin mezarı bulunmaktadır. Manastır halen Süryani Kilisesi’nin önemli merkezlerinden biri olarak hizmet veriyor.
KASIMİYE MEDRESESİ
Kasımiye Medresesi;15. yüzyılda Akkoyunlu Sultanı Kasım İbn Cihangir döneminde yaptırılmıştır. Aktif olduğu dönemde bölgenin en önemli eğitim merkezlerinden biri olan medresede 23 derslik bulunmaktadır. Sınıf kapıları özellikle alçak olarak yapılmış. İçeri girmek isteyenler ister istemez başlarını öne eğiyorlar. Bu da; ders veren hocaya, derse ve sınıfa saygıyı sağlıyormuş. İki teraslı, iki katlı medrese, bir cami ve bir türbe ile bir eğitim ve bilim kompleksi olarak inşa edilmiştir.
MARDİN MÜZESİ
Müze, Antakya Patriği İgnatios Behnam Banni tarafından 1895 yılında Suriye Katolik Patrikhanesi olarak inşa edilmiştir. Kültür Bakanlığı tarafından restore edilip müze olarak ziyarete açılan müze binasının duvarına dayanmış bir de Süryani kilisesi yer alıyor.
Mardin Müzesinde Urartu, Asur, Artuklu, Selçuklu, Pers, Roma, Osmanlı dönemine ait eserler bulunuyor.
MOZART DİNLEYEN KADROLU EŞEKLER
Mardin’in merkez Artuklu ilçesinde belediye bünyesinde çöp toplama işlerinde de kullanılan kadrolu eşekler, Mozart dinleyerek, işbaşı yapıyor.
Belediye yetkilileri eşeklerin müzik dinledikten sonra daha verimli çalıştığını belirtti. Mardin’in tarihi ve dar sokaklarında belediye bünyesinde çöp toplama işlerinde çalıştırılan kadrolu eşekler, turizme de hizmet ediyor.
İNCE TEL İŞÇİLİĞİ TELKARİ
Mardin deyince akla hemen gümüş işleri, Telkari geliyor. Bilindiği üzere ince tel durumuna getirilen altını ya da gümüşü örerek yapılan el Telkârinin asıl vatanı Midyat. Mardin’de de oldukça fazla çeşit var elbette. Bir iki hatıralık almak güzel, ancak asıl orijinal tasarımlar ve bol çeşit için Midyat’a yolunuzu çevirmelisiniz.
Mardin eski şehir merkezindeki çarşıda bir tur atıp pek çok telkari dükkanından birkaçını ziyaret edebilirsiniz.
HASANKEYF’İN FERYADI
Hasankeyf, arkeologlar tarafından Dünya'nın en eski yerleşim yerlerinden biri olarak görülüyor. Yaklaşık 10.000 yıllık bir geçmişe sahip olan Hasankeyf, Dicle Nehri'nin kıyısına kurulmuş. Nehir kıyısından yükselen tepeler üzerine insan eliyle mağaralar yapılmış. Buralar da yaşayanlar varmış.
Tarihi güzelliklerimizi anlatan ‘Hasankeyf’in Feryadı’ adlı gençlik oyunumda yok olmakta olan binlerce yılın görkemli anıt eserlerini taşıyan antik belde Hasankeyf’in feryadını duyacaksınız. Her şeyini paylaştığı Dicle’nin kendisini yutacağını duyması onu kahrediyor. Ölüm sessizliğinde Dicle onu yutmadan intiharı düşlüyor. Bu sürükleyici tiyatro oyununda sizler de sorumluluklarınızın bilincine vararak Barajdan vazgeçmeden bu büyük tarihi eser Hasankeyf’i keyfiniz bozulmadan nasıl kurtarabiliriz sorusunun cevabını vermeye çalışacaksınız.
MARDİN MUTFAĞI
Yüzyıllardır Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin bir arada yaşadığı; kültür, din, dil bakımından çok çeşitli olan Mardin’in Mutfağı da aynı çeşitliliği gösterir: Kibbe-İçli köfte: İrok -İçli köftenin haşlaması: İkbebet-Soğan kebabı-Kaburga dolması –Dobo –Firkiye –Sembusek –Alluce –Accin -Meftuni -Kiliçe
-Bırgıl –Maldum -Mumbar-Zerde-Şekerli badem-Harire tatlısı ve Zingil
KAHVELERİN ŞAHI MIRRA
Mırra, kahvenin özel kaynatılmış şekli. İsmini Arapça acı anlamına gelen "mur" kelimesinden alan mırra isminin hakkını vererek dünyanın en sert kahvelerinden biri olma özelliği taşıyor. Mardin yöresindeki Hristiyanlar, Mırra’yı sadece baş sağlığı günlerinde, Müslümanlar ise sevinç, keder her ortamda ikram ederler.
Bu arada önemli bir not: Çok acı ve sert bir kahve olan mırra mutlaka şekersiz içilmeli. Sadece güzel koku ve aroma vermesi için kakule eklenebiliyor.
Yapımı ustalık isteyen mırrayı içmenin de bir adabı var. "Ağa içeceği" olarak bilinen mırra düğünlerde, cenaze evinde, sünnet ve bayramlar gibi özel günlerde servis ediliyor sadece. Servis ederken yaşça büyükten küçüğe doğru veriliyor. Geleneksel olarak kulpsuz, küçük bir fincanla veriliyor ve fincan yarısına kadar dolduruluyor. Ayrıca mırrayı tek seferde içmelisiniz ve iki fincandan fazla içemezsiniz. Farklı bir içme ve sunum adabı olan mırrayı içtikten sonra masaya fincan bırakılmaz. Mırra bittikten sonra kahve servisini yapan kişiye geri vermelisiniz. Hatta eğer fincanı masaya ya da yere bu şekilde bırakırsanız geleneklere göre şunlardan birini yapmanız bekleniyor: Fincanı altınla doldurmak, kahveyi servis edenle evlenmek, kahveyi servis edeni evlendirmek, kahveyi servis edenin çeyizini düzmek... İşte bu yüzden siz siz olun mırra fincanını servis eden kişiye geri vermeye özen gösterin.
Ardından servis eden kişi de bu fincanı alıyor ve ağzını silerek içine mırra doldurarak sıradaki kişiye veriyor. Eğer daha fazla mırra içmek istemiyorsanız fincanı ters çevirerek ikram edene vermelisiniz. Yoksa sorulmadan ikram devam edecektir.
MARDİNLİ ÜNLÜLER
Efendim, her gidildiğinde insanı 1500 yıl öncesine götüren zaman makinası Türklerin, Arapların, Süryanilerin, Kürtlerin ve kadim Mezopotamya'nın şehri Mardin’de bendeniz dünyaya geldim. Arapça ilk kelimeleri bakıcı abladan öğrendim. 30 sene sonra Libya Cemahiriyesinde 3 yıllık bir kurs sonunda Arapça Diploması sahibi oldum.
Mardin’li ünlülerden söz edince ilk aklıma gelen Elvis Presley.
Dünyada Rock’n Roll’un kralı kabul edilen Elvis Presley’in, 1860’larda Mardin’den G. Amerika’ya göç eden bir aileden olduğunu biliyor muydunuz?
1977’de ölen Elvis Presley’in, aslen Mardin’in Savur ilçesine bağlı Dereiçi Köyü’nde yaşayan “Mıhellemiler” adlı aileye mensup olduğu sonradan ortaya çıktı.
Michael Jackson bir zamanlar Elvis’in kızı Lisa Marie ile evli olduğundan dolayı vefat ettiğinde Mıhellemi Dinler Diller ve Medeniyetler arası Diyalog Derneği mevlit okutmuştu.
*Prof. Ebul’ula MARDİN - (İlk Hukukçu) *Prof. Dr. Aziz SANCAR - (Kimya Dalında Nobel Ödülü Sahibi)
*Arif MARDİN - (Menajer, Türk-Amerikalı albüm yapımcısı. Betül Mardin'in kardeşi A.Mardin 2006 yılında vefat etti.)
*Betül MARDİN - (Halkla İlişkiler Uzmanı-Haldun Dormen’in ayrıldığı eşi,Ayşe Arman’ın kayın validesi)
*Emel SAYIN - (Sanatçı)
*Necla AKBEN-(Sanatçı)
*Coşkun SABAH - (Sanatçı)
*Sultan KÖSEN - (Dünyanın En Uzun Adamı)
*Serap KOÇ - (Modacı)
*Feiruz - (Sanatçı)
( Lübnanlı şarkıcı Feyruz; Mardinli
Süryani Ortodoks Hristiyan’dır. Arapça'da Feyruz turkuaz demektir.)
*Şiwan PERWER (Şair ve yazar Kürt müzisyen)
*ROJİN - (Sanatçı)
*Pervin ÇAKAR - (Soprano)
*Ciwan HACO - (Sanatçı)
*Berdan MARDİNİ - (Sanatçı)
*Mahmut MARDİNLİ - (Sanatçı)
*Musa ANTER - (Siyasetçi, Yazar)
*Ercan YAZGAN - (Sanatçı)
*Murathan MUNGAN-(Yazar)
*Sermiyan MİDYAT(Oyuncu)
*Kasım UÇKAN (Oyun Yazarı)
*Av. Edip ÖNDER
*Av. Pekcan TÜRKEŞ (Sanatçı)
KARDEŞLİĞİN SİMGESİ
Mardin zengin bir tarihi doku ve kültüre sahip. Tıpkı içinde yaşayan farklı kültürlere ait insanların birbiriyle kaynaşması gibi binlerce yıldır değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve onların kültürlerini ve tarihi eserlerini de yaşatmış...
Öyle ki; tarihi kalıntılar şehirde iç içe bulunmakta. Issız mezraları, köy evlerinin altındaki Roma mahzenleri, kiliseleri, manastırları, camileri, kaleleri, taş evleriyle sadece Türkiye’nin değil dünyanın en ilginç ve çarpıcı yörelerinden biri...
Mardin’deki o dostluk havası, en çok etkilendiğim ortamlardan biri diyebilirim. Türkiye’de neredeyse unutmak üzere olduğumuz insan ilişkilerinin orada hala kardeşçe süregelmesi beni çok duygulandırdı. Sokaklarında Türkçe, Arapça, Kürtçe konuşulan bu şehirde insanlar farklı fikirlere ve farklı ırksal özelliklere sahip olduklarını söylemekten de ayrıca gurur duyuyorlar. Bu farklılığın kavgaya sebep olmamasının o şehrin insanının olgunluğuna bir kanıt olduğunun farkındalar. Hayatınızda rastlayabileceğiniz en iyi ve temiz kalpli insanları barındıran güzel ve büyülü şehir Mardin. Suriye tarafına baktığınızda deniz gibi uzanan ve ışıldayan bir Mezopotamya görürsünüz. Geceleri ise Mardin ışıl ışıl bir masallar diyarı. İnsanın tüylerini diken diken eden güzellikteki eski Mardin’in büyülü gece görüntüsü "Mardin'e gelen ağlar giden ağlar" derlermiş. Sözünü doğrular gibi...
MARDİN’İN ANIMSATTIKLARI
*Tarihte Mardin için birçok isim kullanılmıştır: Erdobe, Tidu, Merdin, Merdo, Merdi, Merda, Merde, Kartal Yuvası, Kuşlar Yuvası ve Maridin. Mardin isminin, Süryanice “kale” anlamına gelen “marid” sözcüğünün çoğulu olan “Maridin”den geldiği düşünülmektedir.
*Bir cins güvercine Mardin deniliyor
*Mardin; Murathan Mungan'ın deyişiyle "taşın ve aşkın şiiri".
*Mardin; Ortodoks kilisesi ile Katolik kilisesinin bitişik duvarlarla sırt sırta yükseldiği Dünyadaki tek şehir.
*Dünyada Venedik ve Mardin tüm şehir sit alanı seçilmiştir.
* Mardin’de yüz yıllar boyunca Yezidiler, Şemsiler, Yahudiler, Hristiyanlar, Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler ve Müslümanlar; Kürtler, Araplar ve Türkler birarada yaşamışlar.
*Mor Mihail Mardin'deki Süryani Ortodoks Cemaatinin ibadet yerlerinden biri olan Mor Mihail Kilisesi 5. yüz yılda yapılmıştır.
*Mor(mar) Süryanice’de yüce, ulu anlamında olup genellikle azizler için kullanılır. Merhaba sözcüğü de Süryanice Mar+haba’dan oluşur. "Haba" da sevgi demektir. Bu durumda "Merhaba", yüce olanın, Tanrının sevgisi anlamına geliyor.
*Nusaybin’in Suriye sınırına sıfır noktasındaki Mor Yakup Kilisesinde M.S. 419 yılında Dünyanın ilk üniversitesi kurulmuştur.
*Mardin'de bulunan Mor Gabriel Manastırı Midyat ilçesine 23 kilometre uzaklıktadır ve Süryani cemaatine aittir. Deyrulumur Manastırı olarak da bilinmektedir.
*Mardin’de misafir olunan evden ayrılırken ayakkabılar düzeltilmiş halde bulunur.
*7 dilin Türkçe, Arapça, Süryanice, Kürtçe, Zazaca, Arami-Sümer ve Yezid’i dili; 7 dinin&kültürün Müslüman, Hristiyan-Katolik-Süryani-Ermeni, Yezid’i, Şeytana Tapanlar, Melek Tavus bir arada kardeşçe yaşadığı dostluk timsali, köklerimin bağlı olduğu şehir.
*Galler Prensi Charles, özel uçağı ile Mardin'e geldiğinde Sabahattin Evrensel’in sahibi bulunduğu Artuklu Kervansaray otelinde kalıp, Melik Mahmut Camii ve Deyrul Zafaran manastırını ziyaret etmişti.