Yine olmadı, yine olmadı; Hazır buram buram festival kokan İstanbul’u, bu ara fazlasıyla kendimi vurduğum tiyatroyu, un ufak olmuş umudu, yalnızlık kokan huzuru yazmaya hazırlanırken, ‘gündem’ vurdu yazımı yine tam kalbinden…
Bilgisayarı açmış, yazmaya da başlamışken oğlum seslendi odadan; ‘Annee, Türkiye, maskeli beşlere giriyormuş, e peki bu nasıl oluyormuş?’
Maskeli beşler de ne dedim kendi kendime, bildiğim kadarıyla bir filmin adıydı o ama ülkemizle alakası ne... Oğlum filmde(!), Rusya, Çin falan da oynuyormuş deyince anlaşıldı mesele. Şu Şanghay Beşlisi denen örgütten bahsediyordu, ne olduğunu anlayıp çözemese de…
Bizim onun yaşlarındayken yani on yaşında siyaset bilgimiz, en fazla rahmetli Levent Kırca’nın taklitlerini yaptığı siyasetçilerden ibaretti. Oysa şimdi öyle mi ? Arka arkaya seçimler, referandumlar, darbe girişimleri, anayasa değişiklik teklifleri hatta başkanlık sistemi var gündemlerinde. Ne olacak doların bu hali konulu sohbetler dönüyor evde. Hal böyle olunca gazeteden, televizyondan, okuldan artık nasıl olduysa duymuş Şanghay Beşlisi’ni, sordu öğrenmeye pek hevesli.
1996 yılında, Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımıyla bölgesel güvenlik alanında derin işbirliğini öngören bir oluşumun ortaya çıktığını ve bu oluşuma ait imzaların Çin’in Şanghay kentinde atılmasından dolayı ‘Şanghay Beşlisi’ olarak adlandırıldığını söyledim. Daha sonra Özbekistan’ında bu oluşuma katıldığını ve kuruluş amacının özellikle Amerika’nın bölgedeki askeri varlığına çıkmak olduğunu da ekledim. İlgiyle dinlemeye devam edince ben de devam ettim anlatmaya; Dünya petrol üretim ve kullanım pazarının yarısından fazlasını elinde bulunduran ve Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan'ın gözlemci olarak bulunduğu örgüt, kendini dünyanın tek lideri zanneden Amerika’ya karşı etkili bir karşı kutup oluşturmuş oldu.
Oğlum, gözlerini kocaman açmış anlattıklarımı anlıyor gibi görününce, eh bir de Avrupa Birliği mi, Şanghay Beşlisi’ mi olsun muhabbeti çokça olunca gündemde, kanımca misyonun, üye ülkelerin sınır bölgelerinde askeri güveni sağlamak gibi görünse de, asıl amacın başta Amerika olmak üzere batıya karşı alternatif ve etkili blok oluşturmak olduğunu da anlattım. E şimdi şu soru gelebilir akla; Biz 53 yıldır Avrupa Birliği’ne girmek için yırtınıyoruz, ne farkı var bunun Avrupa Birliği’nden?
Cevap şu; Avrupa Birliği, üye ülkelerin üzerinde yer alan bir hükümetler üstü yapıyken Şanghay Beşlisi, işbirliği için kurulmuş hükümetler arası bir yapı özelliği taşıyor. Avrupa Birliği’nin bir meclisi, mahkemesi, marşı ve tüm üye ülkelerin bayraklarının yanında kullandığı bir bayrağı bulunurken bunlar Şanghay Beşlisi’nde mevcut değil. Avrupa Birliği'nin üye ülkeleri arasında insan, sermaye ve ürünlerin serbest dolaşımı bulunurken Şanghay Beşlisi’nde bu söz konusu değil. Avrupa Birliği, diğer ülkelerle de serbest ticaret anlaşması imzalayabilirken Şanghay Beşlisi üyeleri kendi aralarında bile serbest ticaret anlaşmasına sahip değil.
Avrupa Birliği, yüzyıllarca az gelişmiş toplumların enerji kaynaklarını sömürerek gelişimini sürdürmüştür. Şanghay Beşlisi ise hammadde kaynaklarının üstüne ve kıyısına kurulmuş. Yani herhangi bir savaş halinde Avrupa’yı bir saat içinde haritadan silebilecek nükleer güce sahip. E tabi bu da batıya tamamen sırtımızı dönelim demek olmamalı, ne de olsa bir geçmişimiz var, atalarımız, eş, dost akrabamız. Ama Şanghay Beşlisi de kokorecimize laf söylemez, en azından o konuda rahatız.
Ama gel gör ki Avrupa Birliği’nin niyeti, verilen kabul sürecinin dondurulması kararı ile kendini iyice belli etti. Gerekçe de neymiş, Anti terör yasasını kabul edecekmişiz, bak seennn. Ülkenin her yanı terör tehdidindeyken, şehitler her gün toprağa verilirken, bombaların ardı arkası kesilmezken terör yok deyip kabuğumuza çekilecekmişiz. Sana diyoruz, Avrupa mısın, birlik misin nesin ! Terk etmek kolaysa senin için, el sallamak zor değil bizim için !!!
Tabi niye illa bir taraf seçmek gerekiyor, o da tartışmalı. Tek başımıza yetemiyor muyuz, kendi birliğimiz kuramıyor muyuz? Yanı başımızda kolu kanadı kırık Ortadoğu dururken Asya’nın kanatları arasına sığınmayı niye tercih ediyoruz?
Pek tabii ki on yaşındaki bir çocuk için biraz ağır oldu anlatımım kabul ediyorum. O halde onun dilinden baştan anlatıyorum;
Bir mahalle maçı var, güzel bir topumuz var ama fiziken güçlü değiliz. Takımda iki grup var; biri efendi tarzları, modern kesimli saçları, Avrupai formalarıyla batı grubu, diğeri de kaslı fizikleri, güçlü görünüşleri, Bruce Lee - Jackie Chan tipleri ve kabadayı hareketleriyle Asya grubu. Batı grubu, güzel bir topumuz olduğunu, görünüşünüzü, stilinizi geliştirip düzeltirseniz sizi aramıza alırız diyor. Asya grubu ise görünüşe takılmıyor, kopar batıyla ilişkini gel gruba diyor. Batı grubunun bizi aralarına almayacağını gayet iyi biliyoruz, dalga geçtiklerini dahi hissediyoruz. Öbür grubu ise çok iyi tanımıyoruz, açıkçası pek de güvenmiyoruz. O halde soruyorum oğlum sana; Bu durumda biz oyuncu olarak maçta ne yapıyoruz?
Cevabı, kısa ve net;
“Ne yapacağız anne, bu maçta oynanmaz; Verin topumuzu gidiyoruz…”
CANSEN ERDOĞAN
twitter : @cansenerdogan
instagram : cansenerdogan
twitter : @cansenerdogan
instagram : cansenerdogan
Snap chat : cansencann