Dikkat dikkat! Kendiyle yüzleşmekten korkan, alıp takkesini önüne, düşünmekten kaçınan varsa okumasın bu yazıyı, baştan söyleyeyim. Ben yazarken yüzleştim kendimle, kızdım bazen aynada gördüğüme, söylendim, öfkelendim. Çokça kızdım, anlamaya çalıştım ama sonunda rahatladım.
Böyle bir yazı bu işte, sonradan söylemedi demeyin de!
Merkür geri geri giderken bir düşemedi, Satürn retro yapmaktan bir türlü yörüngesine giremedi.
Yaz desen gelse mi gelmese mi bir türlü karar veremedi. Birileri çırılçıplak soyunup çarşı pazar geziyor, birileri kendini yakıyor, birileri parkta uluorta sevişiyor. Dünyanın çivisi çıkmış biri de çıkıp şu çiviyi sıkıştırayım demiyor!
Bir lunaparkta yaşıyor gibiyiz adeta, akıllısı-delisi, kazananı-kaybedeni, korkanı-eğleneni hep bir arada!
Heyecanlı bir bekleyişti lunapark, bir umut, özleyiş. Babamın elinden tutup heyecana doğru ilerleyiş. Ama her seferinde içimi saran aynı korku, huzursuzluk. İçeri girene kadar heyecanla beklenen, girdiğim anda da ayaklarım geri geri giden! Korkutur beni lunaparklar; devasa kalabalıklar, boğuk çığlıklar, derin uğultular. Neon ışıkların ardında gizlenen metallerin sinsi duruşları, atlıkarıncaya feleğini şaşırtan çocuk haykırışları, çarpışan otomobillerden gelen kesif yanık kokusu…
Hani derler ya; ‘Ah şimdi genç olsaydım keşke, o günlere dönseydim’, ben hiç istemezdim inanın.
Ne kadar büyük, tehlikeli ve de gizemli gelirdi hayat bana o zaman. Sonunu ve yolunu bilmediğin, uzun ve çetrefilli bir yol. Şimdi bakıyorum da haklıymışım ya, tam da tahmin ettiğim gibiymiş hayat, hiç de kolay değilmiş. Mutsuz olmaktan korkardım, çok mutsuz zamanlarım oldu. Yalnızlığın ihtimali bile yoktu oysa en yakın arkadaşım oydu. Kalmak kolay olan, kaçmak zordu. Yanlıştı belki ama bu benim yolumdu. Şimdi görüyorum ki ayağa kalkacak kadar cesur olduktan sonra düşmekten korkmak gereksizmiş. Gücünü aşktan, umuttan ve de mutluluktan alan her olayda, kaybetmeyi göze alarak girdiğin her savaşta, kaybolacağını bildiğin ama yine de vazgeçmediğin her yolda haklıysan korkma! Hak, seni korur mutlaka!
Evinden, işinden, eşinden, ilişkisinden, oturduğu mahalleden, görüştüğü kimselerden mutlu olmayan o kadar çok kişiyiz ki aslında. Ama kolay geliyor kabullenmek, bir şeyleri değiştirmemek, emek sarf etmemek. Düzeni bozmak zor gelir çünkü değiştirmek, değişmeyi de beraberinde getirir. Hayat yeterince zor canım, kim uğraşacak şimdi bir de bununla!
O iş öyle değil ama; Bir kereliğine verilmiş bu hayatı başkaları için yaşamayın. Paket size ait, başkalarına çaldırmayın. Olmak istediğiniz kişiler, gitmek istediğiniz yerler, yapmak istediğiniz şeyler doldursun hayatınızı, klişeler ve mecburiyetler değil. Çok da zor değil aslında biraz yürek istiyor o kadar. Hayat, hayallerimiz ve seçimlerimizden ibarettir. Bence, olduğumuz gibi kabul eden değil olmak istediğimiz kişi yapan, bizi hak edendir. Ve insan, uyuduğu yere değil yanında uyumak istediği kişiye aittir!
Yıllar içinde fark ettim ki ne karanlık, ne açlık ne de yalnızlık, beni korkutan tek şey kaybetmekmiş. Sevdiklerimi, düşlerimi, değerlerimi, kendimi…
Korkmak ve Korumak aynı kökten türemiş kelimeler. Bu da mı tesadüf yani?
Kendinden daha fazla korumayı önemsediğin şeyler olduğunda daha da çok korkuyorsun. Aileni, sevdiklerini, kırılmaya müsait hayallerini. Hayal demişken, küçükken ne hayaller kurardık; Doktor olup insanları kurtaracak, avukat olup suçsuzları savunacak, astronot olup aya çıkacaktık. Pembe panjurlu evimiz olacak, mutlu mesut yaşayacaktık. Zamanla hayal kurmaktan da korkar olduk. Kurmaya çalışanlara da bahaneler uydurduk. Bak işte bak, şu cümleye bak şimdi; “Bir şeyi çok istersen olmaz, bu hayatın sen bakarken soyunamıyorum şeklidir!”
Acıya acıya, kanaya kanaya büyüyorsun işte. Pısıp da kapanacağıma içime, güneşi aldım örnek kendime. Korkmuyorum batmaktan her akşam, yılmıyorum yeniden doğmaktan. Ayakta duracak halim kalmasa da hayatta kalmamı sağlayacak nedenlerim varsa neden korkayım ki düşmekten. Düşsem de yeniden başlarım, ne olacak! Yeter ki sevdiklerim olsun yanımda, elimi tutacak, düştüğümde ayağa kaldıracak!
Ne mi düşünüyorum, söyleyeyim; ”Denizi seviyorsan dalgaları da seveceksin arkadaş! Dikenine katlanacaksın o gülü koklamak için! Büyük muharebeleri kazanmak için küçük çatışmaları kaybedeceksin! İnandığın doğrunun peşinden gideceksin! Ait hissetmediğin kimsede, mutlu olmadığın yerde, sevmediğin işte olmayacaksın! Mutsuz insanlardan bir de mutlu olmaktan korkanlardan uzak duracaksın!”
Gitmekten, yenilmekten, düşmekten, sevmekten vazgeçme !
Unutma ki;
Korkanlar her gün ölür, cesurlar bir kere!…
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan