Şimdi gel de sanatın gücüne, müziğin haşmetine inanma!
Savaşlar, zamlar, uçuk fiyatlar, virüsler, mikroplar derken bir şarkı çıkıp ortaya, gündemi tam kalbinden vuruveriyor. Ortalık tozdumanken ‘bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete’ diyorken yani aslında kendimizi akışa bırakmış salmışken bir şarkı, karıştırıyor ortalığı, sarsıyor hayatı.
Evet Tarkan’ın yeni şarkısı “Geççek” den bahsediyorum.
Manipülasyon demetinin tam ortasındaki umut çiçeği olan şarkıdan.
Tamam, hep severdik Tarkan şarkılarını, coşardık ama bu defa bir başka.
Ne diyor şarkıda;
Şu sözlere bakınca tam da zamanında geldi hayatımıza dememek mümkün değil. Çılgın elektrik faturalarından fahiş zamlara, Covid virüsünden dolandırıcılıklara yüzümüz gülmez, ağzımız söylemez olmuşken bir umut filizi yeşerdi yüreklerimizde. Umuda sımsıkı tutunmaya ihtiyacımız olan bu günlerde kapı araladı bize, ışık yaktı Tarkan, o sadece bir şarkı yaptım zannetse de!“ Hep köşeye sıkıştırmadı mı?/ Daha önce de sanki/ Sırtımızdan vurmadı mı?/ Bu kaçıncı darbe ilk değil ki/ Düştük evet ama kalkmadık mı?/ Biz hep hayata meydan okumadık mı?/ Sen ferah tut içini/ Biz neleri atlatmadık ki…”
Geçer mi sahi her şey? Tüm acılar, üzüntüler, hüzünler geçer mi bir gün? İhanetin sapladığı bıçak sızısı hafifler mi zamanla ya da terk edip gidenler unutulur mu sonunda? Cevapları hep büyüyüp yaşlandıkça!
E ben de çokça büyüyüp biraz(!) yaşlandığıma göre bazı cevapları verebileceğimi düşünüyorum bu durumda :); Valla şunu diyeyim gençler, geçiyor demek değil de alışılıyor demek daha doğru aslında.
O içi yakan, yüreği parçalayan, kaburgaları birbirinden ayıran acılar dahi biraz hafifliyor zamanla. Haddinden büyük cümleler kurup ‘Onsuz yaşayamam’ dedikleriniz, bir bakmışsınız çoktan mazide kalmış.
Dilinizde ah’ larla bırakanların ardından bir ‘oh’ hiç çekmediniz mi?
Çekmediyseniz bilemezsiniz intikam yemeğinin soğuk da olsa lezzetli olduğunu! Adaletin kestiği parmak acır mı acımaz mı bilemem ama ilahi adaletin neşteri daha keskindir, adamı bitirir. Göğsümüze nakış gibi işlenmiş haksızlar çığlık atıp dövünürler ama unutmayın ki saraylar yıkılınca, soytarılar krallara gülerler!
Her şey geçer de bazen geç’ sin istemezsin ki! Kal’ sın istersin tam orada, tarihi bir anıt gibi kalbinin tam ortasında. Küçülen ama vermeye kıyamadığın bir elbise, güzel zamanlarını hatırlatan bir obje gibi kalsın istersin öylece.
Bazen de en sevdiğin fiil olur ‘sürmek!
Sürsün istersin midendeki kelebekleri havalandıran o rüzgar, heyecandan yüzünü alev alev yapan o ateş, gecelerce uykusuz bırakan o tatlı telaş. Aman yavaşşş! Buram buram, daimi salgılanan adrenalin ve dopaminle ne kadar yaşanabilir, naçiz kalbimiz buna ne kadar dayanabilir, uykusuzluk- O’ ndan başka şey düşünememe- daimi ve yüksek heyecan bedeni bitirir, hasta edip delirtir. O yüzden sadece acılar değil heyecanlar, mutluluklar da geçer. Paket gibi aslında, kötü şeyler geçsin isterken iyi şeylerin de geçeceğini kabul ediyorsun, adilce!
Her şeyin gelip geçiyor olmasını idrak ettiğimiz anın salaklığımızla yüzleşme anı olması ayrı bir konu tabi. Artık uyandığını, aydığına sevinme fırsatı bile bulamıyorsun çünkü onca şey için boşu boşuna üzülmüşüm diyorsun.
Her şey gelip geçerken bazen bir iz bazen iz bile kalmazken hüzünbaz sözlerin, acı günlerin yerinde yeller eserken anlıyorsun hiçbir şey için üzülmeye değmediğini! Gözyaşları kuruduğunda, feryatlar sustuğunda görüyorsun değmeyecek kişiler için heba ettiğin emeği! İçini dağlayan demir misali hiç geçmeyecek sanıyorsun. Ve sonunda zamanın tüm acıları sel edip önüne, kattığını görüyorsun!
İnsanın tüm benliği ile sahip çıktığı, hayatı boyunca kazanmak için uğraştığı, çoğaltmak için gece gündüz çalıştığı, kaybetmemek için savaştığı her ne varsa bu dünyada gelip geçici! Sahip olduğu her şey kalıyor bu dünyada, hesabını ise götürüyor öbür tarafa, bu da işin ironisi. Galiba en doğrusu ibret almak öncekilerden ama ibretlik olmamak sonrakilere. Şu fani dünyada her şey gelip geçici, hayatımız da zaten bir imtihan değil mi!
Her şey geçici ise kalıcı olan ne dediğinizi mi duydum sanki? Kalıcı bir şey yok ki! Günler, mevsimler, yıllar, insanlar her şey geçici bu devranda. Ondan diyorum çok da takılıp üzülmeye gerek yok valla. ‘Katlanma sanatı’ denen insan origamisine dönüş ve kal orada! Akışta kal, devam et yoluna!
Bir şeyin çözümü varsa ne diye endişeleniyorsun? Bilinen bir çözümü yoksa da niye endişeleniyorsun?
Hadi cevapla!
Ne diyordu şarkının devamında Tarkan;
Her şey gitmeye mahkum, ölümden başkası yalan!“Geççek geççek elbet bu da geççek/ Gör bak umudun gününü gün etçek/ Oh oh zilleri takıp oynıycaz o zaman/ O çiçekten günler çok yakın inan!”
Her kışın sonu bahar, güneş gene açacak, bahçe yeşerecek!
Acılar hafifleyecek, dilekler dilenecek, umutlar edilecek!
Geççek hüzüne dair ne varsa geççek!
Çünkü yaprak dökse de bir yanımız,
Bir yanımız hep çiçek!
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdoga