Virüs, siyaset, ekonomi derken şimdi de sanat gündeme damgasını vurdu!
Baharı pas geçip gevşeyen gönül yaylarını cilalayamadan yaza hızlı giriş yaptığımız bu günlerde konser haberleri de gelmeye başladı peş peşe. Eve kapandığımız iki koca yılın, iki yazın ardından ne özledik konserleri, festivalleri maskesiz hem de! Genci-yaşlısı, işçisi- beyaz yakalısı, zengini- dar gelirlisi hepsi toplaştı konser alanlarında! Müzikle şarkılarla hastalığa, pahalılığa, patrona, aşka isyandı yaptıkları aslında! Rahatlama, gevşeme, hayatın zorluklarından, yaşanan kaostan uzaklaşmaktı niyetleri!
Ama birileri yine görevdeydi!
Onca işlerinin güçlerinin yanında ahlak bekçiliği görevini de yüklenmişlerdi. Ve hep alıştığımız ekonomik, siyasi, askeri gerekçelerin dışında yeni bir gerekçeyle ahlaki gerekçelerle bazı sanatçıların konserini iptal etmişlerdi!
Evet, son zamanların en başarılı şarkıcılarından biri olan Melek Mosso'nun Isparta Gül Festivali'nde vereceği konser, ahlaki gerekçeler nedeniyle iptal edildi. Ahlaki gerekçe de bir konserde yaptığı parmak hareketi! Uyarılır, kınanır hatta bıraksalar sosyal medya kalemşörleri tarafından linçe uğratılır anlarım ama binlerce kişinin katılacağı konseri iptal etmek de fazla ağır bir yaptırım!
Tabi işin ilginci, Melek Mosso’nun ahlaksızlık yaptığı için konser takviminden çıkarılması yerine de ahlaklı olduğu için Seda Sayan konserinin konulması! Hani evliliklerini kendisinden en az 25 yaş küçük beylerle yapan, geçtiğimiz günlerde de yedinci evliliğini yapan Seda Sayan! Medyada ona kızan, buna bağıran, kendisini halkın bacısı ilan eden Seda Sayan! Mehmet Ali Erbil’in çalışanına tecavüz ettiğini ve o sırada sessiz kaldığını itiraf eden Seda Sayan! Ahlaksız Melek Mosso yerine ahlaklı Seda Sayan!
Tabi kendisini koyu bir kadın hakları aktivisti ilan eden Mosso’nun, İstanbul sözleşmesi yüzünden sahneden indirildiğini iddia edip üç gün sonra ülkede kadın şiddeti denince akla gelen ilk şarkıcı olan İbrahim Tatlıses'in programına çıkması, marjinal olmaya çalışması, cesur ve cüretkar tavırlarıyla bir tarz oturtması ama oturturken de ayarı biraz kaçırıp gençlerin kafasını karıştırması olayın başka yanı.
Ama sanatı suçla bağdaştırmak işte o kabul edilemez! Melis Sezen’in sutyensiz elbise giymesi suç, Ezgi Mola’nın gencecik bir kızın intihar etmesine sebep olan tecavüzcüye verdiği tepki suç, Aynur Doğan’ın konser vermesi etnik sebeplerle suç, Ece Seçkin’in bir takımın şampiyonluk kutlamasında sahne alması, kadın olduğu için suç!
Ne güzel demiş ulu önder Atatürk; “Efendiler; hepiniz milletvekili olabilirsiniz. Bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız!” E madem olunamıyor, kıymetini bilin onların, yasaklamayın, kısıtlamayın! Şarkılardan, türkülerden ve de kadınlardan korkmayın!
Tabi gündem karışıklığı bununla bilmiyordu!
Söylemleriyle halkın tepkisini çeken Manken Tuğçe Kazaz, yaptığı son açıklama ile yine gündem oldu.
“Şeriat temiz toplumlara gelir. Şeriat; Allah’ın merhamet ve rahmeti, Hz. Muhammed’in ahlakı, Hz. Ömer’in adaleti, Hz. Ali’nin cesareti, Fatih’in ferasetidir. Şeriat insanca, hakça, Allah’ça yaşamanın formülüdür. Korkmayın biz şeytanca yaşamaya çalışan bir toplumuz bize şeriat gelmez!” diyen Kazaz’ın bu açıklaması, infial yarattı.
Ya gerçekten bir dinden öbürüne geçen, sonra yeniden eski dinine dönen, bir zamanların en cüretkar mankeninin şeriatı savunması, gerçekten şeriata inanıyor olması mı, gündemde olma çabası mı bilmiyorum. Bildiğim, birilerinin ona, dediği gibi şeriatla yönetilseydik din değiştirdiği için mürted (dinden çıkan) ilan edilip katlinin vacip olabileceğini oysa laik devlet ve demokratik anayasa sayesinde istediği sıklıkta din değiştirebildiğini, sarı saçlarıyla başı açık Youtube yayınları yapabildiğini anlatması gerektiği!
Bir an için mantık aramaya çalışıyorum Tuğçe Kazaz’ın sözlerinde, böyle çılgın açıklamalar yapabilmesinin sebebi ne olabilir acaba diye! Ege denizinde, beyaz elbiselerle masalsı bir vaftiz töreninden ve Tuğçe olan ismini de Maria olarak değiştirdikten sonra eşi tarafından terkedilmek, uğruna vatanını, dini değiştirdiği kişiden, yeni seçtiği camiadan ayrılmak çok büyük bir öfke ve hayal kırıklığı yaratmış olmalı. Google’a yazınca kendisiyle ilgili ilk haberin din değiştirişi olması, Müslümanlar tarafından kınanması, Hıristiyanlar tarafından sahip çıkılmaması büyük depresyon ve sıkıntı yaratmıştır elbet! Tekrar Müslümanlığa dönüşü, ne kadar ağır, ne kadar katı ve muhafazakar olursa o kadar kabul edilebilir kılacaktı kendisini diye düşünmüş olabilir. Ama Atatürk’ü karıştırmak bu mevzuya, şeriatla aynı cümle içinde kullanmak işte sınırı aştığının göstergesidir.
Bence onun asıl sorunu, aidiyetle! Kendini bir yere, bir kimseye ait hisseden kişi, din, dil, isim, cisim değiştirmez ki! Kendini bulmuşsan, yolunu çizmişsen, ne istediğini de bilirsen oradan oraya dinden dine, dilden dine savrulmazsın. İçindeki o eksikliği kapatma gayesiyle hep birilerine, bir şeylere tutunma ihtiyacı, kontrolden çıkarır bazen insanı. Ülkenin en başarılı modellerinden biriyken çeşitli tasarımlar yapıp marka yaratmak, hayatın güzel ve keyifli alanlarında bir iş kolu oluşturmak üstelik iyi para kazanma şansı da varken bu hale düşmek, adından kötü bahsettirmek, altın tepside sunulan hayatı elinin tersiyle itmek demek!
Hep dediğim gibi; Hayatı layıkıyla yaşamak bir sanat ama maalesef herkes sanatçı değil!
Din değiştirmek denince aklıma geldi filmlik bu hayat hikayesi; Orta sınıf Amerikan bir ailenin 6 çocuğundan biri Cassius Marcellus Clay Jr.! 12 yaşındayken bisikletinin çalınması sebebiyle karakola başvuruyor. Karakolda öfkesinden sinirlerini kontrol altına almakta zorlanınca oradaki polislerden biri kendisine boks yapması tavsiyesinde bulunuyor!
Bu fikre sıcak bakan çocuk, sokaklarda kendisini koruyabilmek ve kötülere ders vermek amacıyla boksla ilgilenmeye başlıyor ve amatör dövüşlere katılıyor. Katıldığı 167 amatör dövüşün 161’ini kazanarak profesyonellerin dikkatini çekiyor. Dünya otoriteleri tarafından tüm zamanların en iyi ağır sıklet boks şampiyonu olarak kabul edilen boksörün İslam diniyle ilgisi, ABD'de kurulan “İslam Milleti” adlı siyahi harekete 1964'te katılmasıyla ortaya çıkıyor. Henüz 22 yaşındayken 1964'te Sonny Liston’u yenip en genç Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu oluyor ve İslam dinini seçerek Muhammed Ali adını alıyor!
Yaptıkları, başarılarıyla ve dilinden düşürmediği; "Bütün zamanların en iyisiyim" lafını ispatlayarak bir efsane oluyor!
Neymiş; Birileri ahlak kisvesi ile esip gürlüyor, birileri sürekli din değiştirip tuhaf konuşmalarla kendini rezil ediyor, birileri de din değiştirip kendini bulup vezir oluyor!
Acaba biz farkında değiliz de kıyamet kopmaya mı başlıyor?
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan