Üç büyük dinin Müslümanlık, Hıristiyanlık, Musevilik olduğunu öğretmişlerdi.
Hadi Budizm ve Hinduizm de vardı bir de. Puta, taşa, ota tapma kalktı demişlerdi. Ve şarkıdaki gibi; “Bana yalan söylediler, bana yalan söylediler, kaderden kaçılmaz dedileerrr!
Çünkü; En kalabalık din, en güçlü iman, paraya tapmak olmuş, bu uğurda da kendini adamak, başkalarını kurban etmek! Her cinsten, dilden, dinden, ırktan, boydan, soydan müridi var bu dinin. Sayıları hızla artıyor, gözlerini dolar bürümüş; ‘daha da’, ‘daha da fazla’ diye haykırıyorlar!
Şimdi burada ‘para mutluluk getirmez’, ‘parayla saadet olmaz’ konulu bir yazı yazacağımı falan sanmıyorsunuz değil mi?
Yok öyle bir şey çünkü! Karnın açken, dışarda donarken, borçlar almış başını giderken aman da aman çok mutluyum diyecek hali yok kimsenin. Tatile gidemezken, istediklerini giyemez, yiyemezken, sevgilini gezdiremez, çocuğunu okutamazken parasız da mutlu olunur mu diyeceğim?
Tabii ki demeyeceğim çünkü yalan söylemeyeceğim. Bana kalsa cilalı taş devrinden bu yana hiç geçmez, iki taş cilalar, iki hayvan yakalar, mağarada devrilip tüm gün yatardım. Ama asıl Lidyalılara gıcığım o ayrı. Sen ne güzel takas usulüyle yaşayıp gidiyorsun, al gülüm ver takke halinden memnunsun, nereden icap etti de buldun bu lanet, mendebur, fitne kağıt parçasını. Hadi madem buldun, niye bu kadar değer biçtin? Madem biçtin, neden kendi döneminle yetinmedin, yemedin-içmedin, nesilden nesile geçirdin?
Ülkemizin en güzel otellerinde Araplar, Sudanlılar, İranlılar kalıyor çünkü petrolden olma, altından doğma dolarları var. Alışveriş merkezindeyken Türkiye’de olduğum emin olamıyorum çünkü Türkçe dışında maşallah her yabancı dili duyuyorum! Enflasyon almış başını gitmiş, deniz kenarları haşemalı turistlere kalmışken kalite de yerlerde sürünüyorken bu aralar kendimi, sık sık ağıt yakarken buluyorum!
Ah be Shakespeare! “Olmak ya olmamak, işte bütün mesele bu” derken bu mesele kısmını niye es geçmişsin? Bence bu da mühim mesele; Yani para için ne yapabileceğin, verebileceğin, nereye kadar gidebileceğin! Mesela fahişe diye aşağıladığın kadınlardan ne farkın var sırf para için, istemediğin bir yerde, istemediğin bir işte çalışıyorsan eğer!
Para için bedenini değil ruhunu satıyorsun- ki bence bu ikisi eşdeğer!
Tabi iyi yaşamayı sağlamak dışında başka faydaları da var, para denen kıymetli kağıdın; Paran varsa herkes seni tanır, yoksa da sen herkesi tanırsın.
Bill Gates bir keresinde;
‘Paran çoksa sadece sen kendini unutursun, paran yoksa tüm dünya seni unutur’ demişti de ondan feyz aldım ben de. Yani para yoksa dost yok ama para çoksa huzur yok, nasıl yaman bir çelişkidir bu Yarabbim!
Nereye götüreceksin onca parayı, kefenin cebi yok diyenlere elbiselerin cepleri olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Lazım lazım, para lazım da, daha iyi daha lüks bir yaşam için köle gibi çalışırken sahip olduklarının kölesi olma tehlikesi var ki maazallah, düşman başına! Parayı kazanmak kadar korumak, çoğaltmak ve de doğru harcamak hadisesi, çok bilinmeyenli denklem sanki. Dudaklarımdan dökülen bu marş da işte onun sesi;
Matematik matematik duy sesimizi, işte bu cebirin ayak sesleriiii!
Tabi parayla dünyanın en güze evini satın alabilirsin ama içindeki huzuru asla. Yeryüzünün en güzel kızıyla olabilirsin ama aşkı satın alamazsın. En pahalı tatile gidebilirsin ama eğlenceyi, keyfi bulamayabilirsin. Rahmetli Sakıp Sabancı’nın Toyota-SA fabrikasının açılışında söylediği; ‘Araba fabrikalarım var, ben üretiyorum ama oğlum hasta, gel ona sen de sür diyemiyorum’ demesi, beni çok etkilemişti. Paranın satın alamadığı şeyler de vardı, Sağlık gibi, vefa gibi, insanlık gibi…
Parayı kıvıranlara takmak lazım, çoğumuzun dansöz olduğu bu dünyada. Ben para değil de pul istiyorum valla, postalamak istediğim o kadar çok kişi var ki etrafta. Para parayı çeker hikayesi de yalan bakın; Para parayı değil, para suyunu çekiyor zannımca!
Ah Napoleon, ne çok kulaklarını çınlattık değil mi ya! Sen git koskoca Fransa’nın en havalı komutanı ol, İngilizlere, Almanlara karşı savaş, başarılara imza at ama 200 sene sonra bunlarla değil ‘para-para-para’ deyişinle hatırlan! Ne diyeyim pes!
İlişkilerle paranın paritesinin olduğunu söylemiş miydim Duygusal Değerler Borsa’sında?
‘Kadının huyu para yokken, erkeğin huyu para çokken anlaşılır’ lafı buradan geliyor. Malum Türk erkeğinin parayı bulduğu zaman ilk yaptığı iş, önce arabasını sonra karısını değiştirmektir. E tabi kadına da sorsan; Aşk mı, Para mı? Diye, cevap bellidir;
-“Aşk olsun, tabii ki para !”
İşin özü, önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır. Bakmayın buram buram ter kokan kapitalizmin; ‘İhtiyaçlar sınırsızdır’ dayatmasına. İhtiyaçlar sınırlıdır, sınırsız olan isteklerdir. İsteklere sınır koymak da bizim elimizdedir.
Yani cebin dolsun diye ruhun pare pare olmasın,
Tüm bozukları harca, gönlünde yer tutmasın,
Beş kuruş etmez acıları, yalanları, haksızlıkları biriktirme,
‘Hayat bu’ de geç, üstü kalsın! …
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan