‘ Siz bu satırları okurken ben çok uzaklarda olmuş olacağım…’
Türk tarihinin bu en eski ve klişe repliğiyle başlıyorum yazıma, ya da şöyle mi başlasam;
‘Nameste! yani Hintçe’de, ‘Selamlar’ …
Hz. Adem’in dünyaya ilk indirildiği yerdeyim şu anda, dünyanın en kalabalık ikinci ama en renkli, en deli, en mistik birinci ülkesindeyim; Hindistan’da…
Bildiği şehirlerden bilmediği şehirlere, bildik yüzlerden tanımadık yüzlere sığınmayı düşleyen kaç kişi vardır etrafta. Alıp başımı gitmek istiyorum cümlesi, kaç kişinin dolaşmıştır dimağında, hele de tam bu tatsız, tuzsuz zamanlarda...
Hayat bazen sert frenler yaptırır insanlara, başını çarptırır cama ya da hızlıca yapıştırır oturduğu koltuğa. Bazen torpidodaki, yanlış katlanmış haritalar gibi hissettirir insana. Hep yapılması gereken bir iş, sorumluluk dolaşır yaşamın tortuları arasında. Hep ‘daha sonra’ diye ertelenen düşler, gidilmek istenen yerler, uzak ülkeler süsler, kısacık zamana sığdırılmış insan hayallerini. Ertelenmesi gereken hep hayallerdir, yapılması gereken ise işler, görevler. Hayalleri gerçekleştirmek için yapılan ama hayalleri yok eden rutinler. İşte o zaman bir yumru yerleşir boğazına, bir ağırlık çöker kalbin tam ortasına. Dank eder, geçip giden zaman bir anda.
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan için gidilecek yer ne kadar uzak olabilir;
Yıldızlar kadar mı, yoksa bir ihtiyarın gençliği kadar mı?
Bizim uzağımız, başkasının yakını değil mi?
Ayrıca ne kadar uzak?
Eninde sonunda başladığın yere dönersin, çünkü dünya yuvarlak!
Uzun ve sıkıcı geçen dersten sonra çalan teneffüs zili gibi, günlük rutinlerden, birbirinin aynı geçen günlerden sonra verilen mola gibidir, alıp başını gitmeler.
İnsanın uzun yolculuğunun kısa tarihidir aslında gitmek. Gizemli bir kaçıştır; aynı yerlerden, aynı kişilerden, kırık kalplerden, suretsiz yüzlerden. En ihtiyaç duyulandır belki de, yemek, içmek gibi, uyumak gibi. O gitmeler gereklidir bünyeye çünkü gidip geldiğinizde hiçbir şey artık aynı değildir. Sevdiğiniz şarkılarla, kitaplarınızla, pamuktan bulutların üzerinde geride bırakmak memleketi ve düşmek ruhun peşine…
Gitmek, tüm kalışları kıskandıran bir gidişle olmalı. Hani bünyenin ırzına geçen zaman denen illetten gari. Öyle ki kendini bile yanına almadan, ruhundan vazgeçerek. Elinde renkli kalemlerle gideceğin yerleri işaretlemek. Yalnızlığın sesini, içinde kaybolacağın kalabalıkların müziklerine yüklemek. Bazen bir otobüsün dikiz aynasında, bazen uçağın sonsuz kanatlarında keşfetmek kendinden başka her şeyi…
Herkes bir şekilde hayal etmiştir bunu; Hayat tam gaz devam ederken olduğu gibi bırakmak usulca yere ve gitmek kendinin bile henüz bilmediği mevsimsiz ülkelere. Bazen ismini, kimliğini bazen de tamamen kendini terk edip olmadığın ama olmak istediğin kişi olacağın yerlere. Seneleri, sevinçleri, hüzünleri tek tek katlayıp sığdırmak valizlere ve yüklenip onları gitmek meçhullere. Gitmek, kaderin hatalarını düzeltmektir. Sonrasını bilmediğin bir adıma, zamana yaslanmaktır. Düş kuramıyorsan eğer, gitme vakti de gelmiştir. Vakti geldiğinde, gidebilmektir gitmek. Yıldızları kanat yapıp özgürlüğe gitmektir, yenilerek.
Yeniden uyanmaktır hayata, bir başka şehirde, kaybolduğunu sandığın düşlerine kavuşmaktır, güneşin avucundaki bir başka ülkede. Daha farklı hissetmektir saçlarını okşayan rüzgarı, bir başka çekmektir içine, kaç kişinin noktadan muaf, kırık dökük ünlemlerini…
Ne kadar sağlam gidersen, dönüşün o kadar sağlam olur. Gittiğin kadar cesur, döndüğün kadar güçlü olursun…
Dünyanın en gidilesi memleketlerinin oluşturduğu cumhuriyettir, Uzaklar. Gidildikçe de, gidilmedikçe de güzelleşen, gelişen topraklardır ve hayallerin nüfus kütüğü oraya kayıtlıdır.
Ve ben gidiyorum uzaklara…
Bilmeden yürüyeceğim yeni caddelere, içinde kaybolacağım ara sokaklara, suretinde kendimi dahi unutacağım yeni ufuklara, başka lisanlara gidiyorum.
Yeni anılar toplamaya, başka rüzgarlarla konuşmaya, başka bir zaman dilimine, okyanus ötesine. Bambaşka kelimeler biriktirmiş olacağım dönüşte, paylaşmak için sabırsızlandığım maceralar, enteresan olaylar…
Şimdi gitmek zamanı;
Yeni yerlere, farklı kültürlere, gerçekleşecek düşlere.
Ve uzaklar, yakın oluncaya dek;
Görüşmek üzere… !
CANSEN ERDOĞAN
twitter : @cansenerdogan
instagram : cansenerdogan
Snapchat : cansencann