Aile Olmak
Bir gazetenin Pazar eki… İçinde çeşit çeşit bulmacalar. Bir tanesini seçip çözmeye koyuldum. “İçine kralların bile giremeyeceği kale”, soldan sağa, yukarıdan aşağıya dört harf, üsten ikinci harfi “i”…Düşündüm taşındım; Göktürklerden, Hun İmparatorluğuna, Osmanlı İmparatorluğundan Kurtuluş Savaşına kadar Türkler tarafından zapt edilmek için uğraşılan kaleleri gözümün önüne getirmeye çalıştım. Ama ya harfler tutmadı ya da harflerin sayısı. O sırada telefon çaldı, annemmiş.Birkaç gündür üzerimde bir kırıklık olduğu için merak etmiş, “hadi gel, bakayım sana, iyileştireyim, içim huzursuz, hemen düzelirsin” dedi. Gülümsedim.Tabi ya, buydu işte;“İçine kralların bile giremeyeceği kale” = AİLE Ne okul, ne sosyal çevre, aileden alınandır ilk terbiye… Pedogoji dünyasının oybirliğiyle kabul ettiği gerçek olan çocuk karakteri ve terbiyesinin 0-7 yaş arası şekillenip bittiği göz önüne alındığında, ailenin bu jeopolitik konumu ve hassas koordinatları, daha da çarpıcı olmaktadır. Hani denir ya; “evleneceğiniz kişinin nasıl bir eş olacağını merak ediyorsanız, babasının annesine davranışına bakın” diye. İşte bu, kişinin hayatı, ne okulda aldığı eğitimle, ne de dışarıda öğrendikleriyle algıladığını, bir ferdi olduğu ailesinin yaşayış stilini, hayat tarzını esas aldığının somut bir örneğidir aslında. Birbirinin düşüncelerine saygı duyan, birbirini koşulsuz seven bir ailenin içinde mutlu büyüyen çocuk, ileride toplum içinde sağlıklı bir birey olarak varlığını sürdürür, sağlıklı, huzurlu yeni nesiller yetiştirmede faktör olur. Aksi halde, birbirine saygı göstermeyen, insanları olduğu gibi kabul etmeyen, sevmek nedir bilmeyen, saygının yanından bile geçmeyen bir toplum meydana gelir. Bu toplum da muasır medeniyetler seviyesini televizyonda izler, Recep İvedik, izlenme rekorları kırar, gelin-kaynana programları reytinglerde tavan yapar. Bu arada da “ne olacak bu toplumun hali, iyice yozlaşıldı” diye nutuklar atar ama hiçbir şey de yapmayız, son seksen yılda hayıflandığımız gibi hayıflanır, tevekkül der geçeriz. İnsanın düşün dünyasının tümü, mevcut psikolojisinin tamamı, çocukluğunda yaşadıklarıyla örtüşür. O sebepledir ki ruhsal problemlerde, içsel çöküntülerde kişin çocukluğuna inilir hemen, orada kalmış tıkalı damara müdahale edilir. Şimdiki sorunun kaynağı, otuz yıl öncedir, çoğunlukla da ailedir. Aile… Dış dünyadan koruyan, sıcak bir kale. Parayla inşa edilemeyen, şansla irdelenebilen toplumun en küçük çekirdeği. Bütün dünya size karşı koyduğunda, kocaman dünya içinde yapayalnız kaldığınızda, kimseler anlamazken sizi, göz pınarına takılıp kalmış bir nem bulutundan anlayan dünyanın en sıcak müessesi. Siz ağlarken sizden daha çok ağlayabilen tek varlık anneyle, siz biraz daha iyi bir hayat sürün diye canını dişine takan babayla, herkesler gitse de, üzse de, hep yanında olacak sevgi dolu kardeşle, teyzeler, halalar, amcalarla dolu kocaman bir aile olabilmek, mutluluk işte bu demek… Bayram yazısı yazmaktı niyetim. Ama bayram demek aile demek benim için.Ne uzun tatiller, ne gidilecek yerler, saygıyla kutsanmış bir eli öpmekten daha keyifli değil. Kesilen kurbanlar, kurban olsun ailecek yenen kalabalık sofralara. Nicedir ihmal edilenler, özlenip de görülemeyenler, sevilip de söylenmeyenler toplansın dumanı sevgiyle tüten bir yerde, bayram namazından dönenler karşılansın keyifle, neşeyle, bayram türküleri çalınsın, kahkahalar çınlasın bayramda, her evde… En büyük şans bir aile olmak. Hani nice yenlerin içinde kaldığı, kol kırıklıklarında. Arada kızıp öfkelenmek, kaçmak odaya, ama beklemek kulağı kapıda; “hadi yemek hazır, bekliyoruz sofraya” Büyüdüm diye havalanıp, hala çocuk olmak onların yanında. Destek olup tutmak birbirini, dışarıda kıyamet kopsa da… Her ferdinin uzun dallarından biri olduğu kocaman bir ağaçtır aile. Onun gölgesinde korunur, onun gölgesinde oturulur. Fırtına çıktığında, yanlara doğru eğilip sallansa da meydan okur rüzgârlara, soğuklara. Dallar sarmaşık olup kenetlenir birbirine. İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgâr ne kadar kuvvetli eserse, ağaçlar da o kadar sağlam olur. Türkiye için bayram vakti ve benim de diyeceğim şu ki;Ailen varsa yanında ne olursa olsun, yalnız yürümeyeceksin demektir.O ağacın bir dalıysan eğer, yaprağını döksen de, baharda yine yeşereceksin demektir…
Cansen Erdoğan