Doğru poz verildi, filtreler tamam, resim altı yazısı hazır, hooop paylaş'tınız gitti…!
Şimdi sıra heyecanla beklemede; Kaç kişi görecek acaba, kaç kişi beğenecek ?
Son yılların matriksi sosyal medya, hepimizin hayatı orada. Alkışlarla değil like’larla yaşıyoruz adeta. Kim neredeymiş, ne yemiş, ne giymiş, kiminleymiş, canlı canlı izliyoruz. En güzel halimizi, en eğlendiğimiz dönemleri, gezdiğimiz yerleri paylaşıyoruz. Çok takip edilelim istiyoruz, çok izlenelim, çok sevilelim. Sadece uzaktan gördüğümüz hayatları izliyoruz, o çok mutlu, huzurlu, hiçbir derdi, sorunu olmadığını sandığımız sanal yaşamları.
Kendim dahil olmak üzere bir kısmı da tenzih ederek izlenen hayatların, gösterilen o sanal yaşamların çoğu zaman gerçeği yaşatmadığını söylemek gerek. Bu yazı da tam bu yüzden çıktı ortaya zaten; Çok da iyi bildiğim üzere, ciddi maddi sıkıntı yaşayan bir arkadaşın, yurtdışında tatilde, alışverişte çekilmiş resimlerini gördüğümde, evliliğinde sorunlar yaşadığına bizzat şahit olduğum bir çiftin, mutlu(ymuş) pozlarına denk geldiğimde…
İşte o söz yankılandı birden beynimde; Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir!...
Hayatın insanı en büyük kandırması, insanı sadece gördüklerine inandırması. Aslında işin aslı, Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmaması. Görürsünüz, bilirsiniz nice zengin insanlar vardır etrafta, altında yatlar katlar, ceplerinde hesabını bilmedikleri paralar. Ay sonunu nasıl getireceğiz tasları yoktur onların, bir de elektriğe, suya yapılan zamların. Gıpta ile bakılandır onlar, derinden iç çekilen. Oysa ne dertleri vardır belki dışarıdan bilinmeyen. Kimi amansız bir hastalıkla boğuşmaktadır, dermanı bilinmeyen. Kimi doyumsuz olmuştur artık, asla mutlu edilmeyen. Sahip oldukları milyonları, kaybetme korkuları vardır ve de altında ezildikleri soyadları. Onlar, mutlu gözükürken huzursuz bir telaş içindedir. Yani hiçbir şey, göründüğü gibi değildir.
Yine nice mutlu insanlar vardır etrafta, yanlarında sevdikleri, kurulmuş düzenleri. Uğruna çalışıp çabaladıkları işleri ve alın teriyle elde ettikleri haklı isimleri, şöhretleri. Dışarıdan bakıldığında her şey doğal akışa uygundur, onlar mutludur. Etraflarında sevdikleri, dostları vardır ama içlerinde kalabalıklar içindeki yalnızlıkları. Sahip olduklarını elde etmek uğruna ertelenmiş planları, sahip olduktan sonra da yok olan umutları. Evleri, eşleri- dostları, yaratmış oldukları imkânları vardır, güvenli, korunaklı. Ve de bu uğurda acımasızca ıskaladıkları hayatları. Dışarıdan mutlu, mesut görünüp keyifleri yerindedir. Oysa hiçbir şey, göründüğü gibi değildir.
Dışarıdan ne hissettiği belli olmayan insanlar vardır, hissettikleri gibi davranamayan. Kızsalar da göstermeyen, sevseler de söylemeyen. Ellerinden çok şey gelecekmiş gibi görünen ama hiçbir şey gelmeyen. Sevdiklerine inandıramayan, sevildiklerine inanmayan. Yaşamın yedi katında esameleri okunan ama hissettikleri, yüreklerinin satır aralarında saklı olan. Onlar, dışarıdan hissiz gibidir, uzak ve katı. Güçlü olmak, güçlü durmak adına, ardına saklandıkları Kaf Dağları. Ağladıklarını göstermezler, üzüldüklerini hissettirmezler. Kalpleri yokmuş gibidirler çünkü nereye koyduklarını bilmezler. Dik tuttukları burunları da kanar onların oysa bazen, taviz vermedikleri duruşları da eğilir. Çünkü hiçbir şey, göründüğü gibi değildir.
Milletçe kendimizden çok çevremize odaklandığımız, su götürmez bir gerçektir. Sahip olduklarımız değil de olamadıklarımız nedense daha bir değerlidir. Oysaki huzur, uzaklarda değil, hemen içimizdedir. Mutluluk ise varılacak yer değil, yolculuğun ta kendisidir.
Görünenle gerçek aynı şey değil çoğu kez. Her şey göründüğü gibi olsaydı mesela, avucumuza aldığımız denizin suyu da mavi olurdu. Hayata enerjisini veren, enerji dediğimizde zihnimizde canlanan resim, her seferinde farklı bir ressamın fırça darbesi aslında. Hayat, yabancı bir dil ise öğrenmek zorunda olduğumuz, tercümanı yoktur maalesef bu dilin. Dili tercüme eden bazen dilsiz birinin dokunduğu piyanonun tuşları, bazen sevgilinin bitmesini istemediğimiz dokunuşları, kimi kez de Etiyopyalı bir genci rekora koşturan ayakları olacaktır.
Herkesin hayata yüklediği anlam farklıdır. Binlerce anlamın hayat bulduğu bir sözlük olmayı başarabilmişseniz eğer yaşamak işte o zaman anlam ifade eder.
Bu aralar başucumda Mesnevi durup hazır onu okurken akşamları, Mevlana’dan da bir dem vurulabilir;
“Bugün hayat veren su, yarın sizi boğabilir. Girmekten korktuğunuz kovuk, tek sığınağınız olabilir. Sevdikleriniz, bir günde üstünüzü çizebilir, bir günde bağrına basabilir. En yakın sandığınız, sizi her an üzebilir. Ve bir gün, önceden varlığını hiç bilmediğiniz biri çıkagelip sizi, sizden bile çok sevebilir.
Çünkü, Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir…
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan