Tüm tatlılığı, dırdırıyla, bazen hırçınlığı bazen sıcaklığıyla kadın doğmak … Kadın yaratılırken gökyüzünde, her melek kendi bebeğini süslermiş. Her melek, kendi bebeğinin diğerlerinden daha güzel olmasını istermiş. Ve vakit tamam olup Tanrı bebekleri yeryüzüne gönderince melekler bebeklerini gökyüzünden izlermiş. İşte kadın olma serüveni ozaman başlar, rekabet, daha doğmadan doğarmış... Bu kez de yeryüzündeki melekler; anneler, oyuna devam eder, bebeklerini süslerde süslermiş. Rengarenk tokalar, parlak ayakkabılar, cicili bicili giysilerle melekler, küçük meleklerinin en güzel, en sevimli olması için özenirlermiş. İçimizde barındırdığımız tezat ironilerle en keyifli ama bir o kadar zor bir serüvendir kadın olmak. Toplum bile daha ne istediğine karar verememiştir kadından; işveli, cilveli olmalı denir ama ağır olmazsa kınanır. Okusun, başarsın denir, yapınca da derhal aşağıya çekilir. Evde oturmasın gitsin çalışsın denir, üç çocuk yapıp beş çeşit yemeği hazır etsin diye beklenir. Ve kadın, ip cambazı misali, düşmemek için dengede durmaya çalışırken hayatın ip düzleminde yaşayıp gider dudağında buruk bir tebessümle... Kadınlar kadar kendileriyle uğraşan canlı, yoktur yeryüzünde. Hiçbir erkek, bir sivilcenin yasını bir hafta tutmaz, küçük bir kreme servet yatırmaz. Yüzlerce kıyafete rağmen, giyecek bir şeyim yok diye hayıflanmaz. Kat kestirdiği saçları fark edilmeyince gidip kuaförünü paylamaz. Sevinçlerini ve hüzünlerini de kendileriyle uğraşarak yaşar kadınlar. Sevinince makyaj yapar, kuaföre koşarlar, üzülünce saçlarını kestirmek için yine kuaför yolunu arşınlarlar. Bir kadının ruh hali, saçlarından rahatça anlaşılır: Depresyondaysa saçını kestirir, mutluysa fönlü gezmektedir, aşıksa yeni modeller denemektedir. Tek zaafı aşktır kadının. En naifinden en güçlüsüne kadın için, aşk mevzubahis ise gerisi teferruattır. Erkekler kadına aşık, kadınlar aşka aşıktır çünkü... Bazen kırar, çoğu zaman kırılır ama hiç kaybetmez kadın, zamanı geldiğinde vazgeçmesini bilir, o kadar. ''Seni seviyorum'' diyen dillere değil kendisi için ağlayan gözlere inanmak gerektiğini öğrenmiştir çünkü. Hayat denen şeyin, hayatı boyunca 'hayatım' diyebileceği kişiyle geçireceği zaman dilimi olduğunun bilincindedir. Tüm kalbiyle sever kadın. Bedeni, ruhu gözyaşları ortak olur bu sevgiye. Ve bittiğinde önce kalbi ve bedeni sonra ruhu ve gözyaşları gelir ardından. Bilinmez ki kadın küsüyorsa, şikayet ediyorsa, çözüm arıyordur aslında. Susmuş, çekilmişse kabuğuna, çoktan vazgeçmiş, koyulmuştur yola… O kadar güçlü kuvvetli, iriyarı, sağlam bedenli olmaloarına rağmen erkeklerle değil kadınlara bahşetmiştir Tanrı, dünyanın en güzel duygusunu; anne olmayı... Çünkü güçlü olmak, bileği kalın olmak değil, yüreği ince olmaktır. Kas yoğunluğu değil, duygu yoğunluğudur güce güç veren. Katıksız sevmek, karşılıksız vermek, sadece kadının hamurudur. Kadınlar, ayaklarının altındaki cennet anahtarları, başlarında da dışarıdan görülmeyen melek hareleri ile analık tahtında gururla otururken, bu cefası bol sefanın tadını sonuna kadar çıkarırlar. Yüzyıllardır bilinen en büyük yanılgılardan biridir, kadının karşı cinse güzel görünmek için çabaladığı esası. Oysa bu, görünen sebep, işin küçük bir yüzdesini oluşturur. Çünkü kadının en büyük rakibi kadındır aslında. Bir ortamda, karşı cins tarafından beğenilen kadın, hem cinsinin de iltifatıyla zafere ulaşır. Bir erkeğin kendisini beğenmesi, kalbini ve ruhunu, hem cinsleri tarafından takdir edilmek aklını ve egosunu okşamaktadır çünkü. Doğasının getirdiği bir zerafeti vardır kadının. Üstü tırtıklı süngerle bulaşık yıkarken de, çalı süpürgesiyle yerleri süpürürken de, sehpanın üstüne motifli dantel örtü örerken de, gözleri ışık yansıtır. Bu ışık armonisinde, kadın, varolmanın dayanılmaz hafifliğini yaşar, tüm benliğiyle... Kadın olmak zor zanaat. Tüm gelgitleri, gözyaşı senfonileri, hayattan beklentileri, karşılığında hayata verdikleriyle bitmeyen bir maceradır aslında, kadın doğmak. Kafasına tokayla birlikte her şeyi takan, bir demet çiçekle çok mutlu olan, bir kırışıklıkla dünyası kararan, ana-bacı-yar olan ve tüm dünyayı sinesine saran en özel varlıktır kadın. Kolay anlaşılmaz, anlaşılması da gerekmez zaten. Çok sevilsin, yeter de artar ona... Haa bide ; Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. Ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir. Ona sebze verirsiniz, size yemek verir. Ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. Ona bir şarkı söylerseniz, size konser verir. Kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir. Bu yüzden ona çamur atarsanız, bataklıkta boğulmaya hazır olun... Benden söylemesi…. Cansen ERDOĞAN